2024-06-20 09:25:07

Gomidas Vartabed

Hakkı Taşdemir

hakki_t104@yahoo.com.tr 20 Haziran 2024, 09:25

“Bu Anadolu çocuğu, Ermeni din adamı, adanmışlığıyla ve çalışkanlığıyla Ermeni müziğini kanatlandırdı. Rahatı ve lüksü önemsemeyip zamanını köylerde halk şarkıları toplayarak geçirdi. Ve bu şarkıları Ermeni mirasının bir parçası olarak sundu. Bizim din adamlarımız da aynı şeyi yapsaydı, Türk milletinin duyarlı kalbinin ve düşünen zihninin değerini yükseltebilecek ne hazineler bulacaklarını merak ediyorum. Gerçek şu ki Ermeni milleti, kültürel hayatımızın sınırında durmaktadır. Nereye giderseniz gidin, Anadolu’nun her köşesinde Ermeni zekâsı ve eli, sizi selamlayıp ‘Ben buradayım’ diyecektir.” 

Bu sözler Türk Ocakları adlı kuruluşun kurucusu ve başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’e ait. Bir konser öncesinde, birazdan sahneye çıkacak olan Gomidas Vartabed’i takdim etmektedir. Takvimler! 915 yılı Mart Ayının son günlerini göstermektedir. Talat Paşa da izleyiciler arasındadır. 

Olayın üzerinden henüz bir ay geçmiştir. 

24 Nisan 1915 Çankırı’ya sürgün edilen Ermeni aydınlar arasında yerini almıştır Gomidas. 

Kararın altında bir ay önceki konserde onu alkışlayan Talat Paşa’nın imzası vardır.

**

Eğer tarihi sadece batı ülkelerinde yaşamış ve yaşamakta olanlar yazmış olsa idiler uygarlık adına ne varsa hepsinin batı kaynaklı olduğunu düşünecektik kuşkusuz. Oysa gerçek böyle değil. Ortadoğu diye adlandırılan coğrafya; bilime, kültür ve sanata önemli katkılar yapmış dünyadaki bilgi birikiminin bugünkü düzeye ulaşmasında önemli rol oynamış insanlarla doludur. Özellikle İslam dininin ortaya çıkması sonrasında yaşanmış olan dönemi bilimsel gelişme için bir Rönesans olarak değerlendirilmelidir kanımca. Zamanla bu vasfını yitirmiş olsa bile Ortadoğu coğrafyası dünyadaki bilgi birikimine katkı yapan insanların yurdu olmaya devam etmiştir uzunca bir süre.

Örnek, müzikoloji disiplininin Cermen ülkelerinde (Bugünkü Almanya) kurulduğunu ve bilimsel bir niteliğe kavuştuğu yazılıdır pek çok kaynakta, oysa oralarda konu ile ilgili çalışmaların yapıldığı tarihlerde Anadolu coğrafyasının iki insanı Geyveli Georgios Pahtikos ve Kütahyalı Soğomon Soğomonyan (Gomidas Vartabed) de bu alanda çalışmakta ve ürünler vermekte idiler. 

Pahtikos bir başka yazının konusu. Burada pek söz etmeyeceğim. Bu yazı Soğomanyan’a odaklı. 

1869 da Kütahya’da, Türkçe konuşan bir Ermeni ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Doğduğunda adı Soğomon Soğomonyan idi. Çok küçük yaşta yitirdi anasını da babasını da. Sesi güzel değil çok güzeldi. Bu özelliği onun yaşam biçimini belirledi. 

1881’de Kütahya’da görev yapmakta olan Dertsakyan adında bir papaz Echmiadzin’e (*)  piskopos olarak atanınca sesinin güzel olması sebebiyle yanında götürdü küçük Soğomonyan’ı yeni kurulmuş olan ruhban okulunda eğitim almasını sağlamaktı amacı. 

Lakin bir sorun çıktı ortaya. Ermenice bilmiyordu bu çocuk. Okula alınıp alınmaması konusunda bir tereddüt yaşanmıştı. İşte bu tereddüt anında bir Anadolu halk şarkısını söylemeye başladı Soğomonyan. O kadar güzel söylemişti ki bir anda dağılıverdi tüm kararsızlık ortamı. Kabul edildi okula. 

Şarkısını dinleyip de sesine hayran olmamak imkansızdı adeta. Okula kabul edilişinden yıllar sonra İstanbul’da dostluk kurduğu Halide Edip Adıvar “Şarkı söylediğinde Tanrı onu dinlemek için aşağı inerdi” demiştir. 

Farklı mekanlardan gelerek Eçmiadzin’de eğitim alan diğer yetim ve öksüz Ermeni çocuklarının kendi memleketlerinden getirdiği türkülere büyük merak gösteren Gomisdas, halk müziğine ilişkin yeni keşifler yapmaya başlamıştır daha öğrencilik yıllarında. 

Mezuniyet sonrasında hayatı boyunca evlenmeyeceğine dair ant içtikten sonra” Vartabed” unvanını alır. Mezunlara yeni bir ad verilmektedir o sıralar. Müziğe olan düşkünlüğü dikkate alınarak 7. Yüzyılda yaşamış bir Ermeni halk ozanının adı verilir ona “Gomidas” 

“Gomidas Vartabed “ böyle doğar. 

Daha sonra Avrupa’da müzik eğitimi alır ve doğu müziği ile ilgili bilgilerinin üzerine batı müziği ile ilgili öğrendiklerini katar. 

Artık Avrupa’da bilinen önemli müzik insanlarından biri olmuştur. 

Müzik alanında düzenlenen toplantılara, panellere katılmaya başlamış, buralarda bildiriler sunmuştur. 

Bu birikimle döner Anadolu’ya hız kesmeden davam eder çalışmalarına. 

Anadolu coğrafyasında yaşayan halkların kimliklerinin ne kadar iç içe geçirmiş olduğunun bilincindedir Gomidas. Bu bilinçle sürdürür çalışmalarını. Türk, Kürt, Ermeni, Süryani ayrımı yapmaksızın notaya alır halk ezgilerini. Bu yaptığı iş sayesinde belki de zamanla kaybolup gidecek olan ezgiler yok olmaktan kurtulur. Bu işi yaparken yine bir Osmanlı Ermeni’sinin Hamparsum Limonciyan’ın (**) geliştirmiş olduğu nota sistemini kullanır. 

Gomidas’a göre halk şarkıları tanımları itibarıyla dilden dile aktarılan ortak eserlerdir. Bir tek kişiye değil bütün bir köye, dolayısıyla da ‘millete’ aittirler. Böyle düşündüğü için de türkünün ilk kez nerede, ne zaman ve kim tarafından söylendiğinin hiçbir önemi yoktur onun için. Bu anlayışın ışığında derlediği eser sayısının 3000. Dolayında olduğu biliniyor. Bir hazine adeta ortaya çıkardığı. Anadolu halkalarının müzik hazinesi. 

Türkiye’de resmi tarih Osmanlı Ermenilerinin bu coğrafya için yapmış olduğu kültürel ve bilimsel katkıları unutturmak için özel bir çaba göstermiştir. Örneğin Halk müziği ile ilgili ilk araştırmaların 1920 li yıllarda başladığı yazıldı yıllar boyunca. Bu yazılanların doğru bir yanı var. 1920 lerden itibaren Anadolu halklarının ortak değeri olan müzik eserlerini Türkleştirme, millileştirme çabası idi bu başlatılan. Bunun bir sonucu olarak da Anadolu halklarının değişik dillerde seslendirmiş olduğu türkülerin Türkçe versiyonları yaratıldı. Onlara Türkçe söz yazıldı. Bugün değişik vesilelerle dinlemekte olduğumuz pek çok türkünün orijinal hali Ermenice veya Kürtçedir. Gomidas’ın çalışmalarında bu eserlerin orijinal halini görürüz. 

Bu kadarla kalmadı çalışmaları. Teorik olarak yaptığı çalışmalar, yazdığı makaleler bir yana dini müzikle ilgili düzenlemeler de yaptı. Kilise müziğine yaptığı katkılarla yetinmeyip Ezan düzenlemesi de yaptı. Ezan sesleri onun yaptığı düzenleme ile çınladı İstanbul semalarında. 

1910 yılında İstanbul’a geldi. Pera’da bir eve yerleşti ve sadece bir yıllık çalışma sonucunda 300 kişilik dev bir koro kurarak önemli konserler verdi. Bu sırada İstanbul’da bir konservatuar kurulması ve ona da bir görev verilmesi söz konusu idi. (Maalesef gerçekleşemedi) 

İstanbul’da Halide Edip Adıvar’ın Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Mehmet Emin Yurdakul’un dostluğunu kazandı. Şehzade Mecit Efendi de hayranları arasında idi. Onu saraya davet etmişti. 

O bir Osmanlı Ermeni’si idi ve Anadolu halklarının birlikte yaşam geleneğini sürdürmeleri yanlısı idi. Tüm çalışmaları da bu doğrultuda idi. 

Bütün bunlar engel olamadı 24 Nisan’da gerçekleşen sürgün ile Çankırı’ya gönderilmesine. 

Uzun sürmedi bu sürgün daha Çankırı’ya vardığı gün gelen bir telgraf aralarında Gomidas’ın da bulunduğu sekiz kişiye dönüş izni verildiğini yazmakta idi. 

Kimilerine göre Halide Edip ve Mehmet Emin araya girmişlerdi bu geri dönüşün sağlanabilmesi için. Bu kişilerin Gomidas ile dostluklarını düşünecek olursak olası denilebilir. 

Kimileri ise bu teze şiddetle karşı çıkmakta. Hangi belgeye dayanarak ? Elle tutulur bir belge yok ortada. Tartışma konusu olan bu olayın üzerinde fazla durmak istemiyorum bu başka bir yazının konusu. Sonuçta dönmüştür İstanbul’a önemli olan da bu. 

Lakin Çankırı yollarında geçen süre hassas ruhunda derin yaralar açmıştır. 

İstanbul’da geçirdiği günler şifa olamaz ona. Ekim 1915 de La Paix hastanesinde (La Pe) tedavi görmeye başlar. 1916 yılında ise Paris’e nakledilir. 

20 Ekim (Bazı kaynaklarda 22 Ekim) 1935 te yaşama veda edene kadar burada bir psikiyatri kliniğinde geçirdi günlerini .

Ömrünün son on sekiz yılında hiç enstrüman çalmadığı, şarkı söylemediği ve kimse ile konuşmadığı söylenir . Doğru mudur? Bilemem 

Mezarı Erivan’da 

Ermenistan devlet konservatuarı onun adını taşır. 

Bu ülkede onun adının verildiği pek çok meydan ve cadde bir de onun adını taşıyan müze var. 

**

Soğomon Soğomonyan, Yani Gomidas Vartabed. Anadolu halklarının ortak kültürünü kayda aldı. 

Din ve milliyet farkı gözetmeksizin üzerinde yaşadığımız coğrafyadaki halkların ürettiği müziğin unutulmasına engel oldu. 

Müzikoloji disiplininin bir bilim haline gelmesine katkı yaptı. 

Bu ülkede bir konservatuara adının verilmesini de, doğduğu şehir olan Kütahya’da bir heykelinin bulunmasını da hak etmişti. 

Tanıyanı bile pek yok 

Memleketinden çok uzakta bir psikiyatri kliniğinde veda etti yaşama. 

Üstelik rahatsızlığı, vatandaşı olduğu devletin ona yönelik uygulamalarından kaynaklanmıştı. 

Yazıyı bitirebilecek sözcük bulmakta güçlük çekiyorum

(*) Ecmiadzin: Ermeni Apolistik kilisesinin merkezi olan şehir. Erivan’a 20 km mesafededir 

(**) Hamparsum Limonciyan: Tamburi olarak ün yapmış bir Osmanlı Ermeni’si Hamparsum notası" olarak bilinen bir notasyon geliştirerek Klasik Türk müziğinde  kullanılmasını sağlamış, böylece Türk müziği eserlerinin kaydedilerek günümüze ulaşmalarına önemli bir katkı yapmıştır. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.