Google’a girip Vahram Papazyan yazdığınız takdirde iki insanla karşılaşırsınız. Her ikisi de İstanbul doğumludur bunların. İlki ve daha çok bilineni atlettir. Osmanlı devletini temsilen olimpiyat oyunlarında yarışmıştır. Derece alamamış ancak üzerinde yaşamakta olduğumuz coğrafyadan olimpiyat oyunlarına katılmayı başarabilen ilk iki kişiden biri olma onuruna erişmiştir. Hiçbir başarının cezasız kalmadığı topraklarda yaşamaktayız. Bu kural atlet Vahram için de geçerlidir kuşkusuz. 1912 yılında dünyanın en büyük spor organizasyonunda temsil ettiği ülkeyi 1915 de terk etmek zorunda kalmış ve bir daha dönememiştir.
Bugünkü yazının konusu olan Vahram Papazyan ise yukarıda sözü edilene göre daha az bilinir. O bir tiyatro emekçisidir. Oldukça ilginç bir yaşam öyküsü var. Bu öyküyü paylaşmak istiyorum bugün.
1888 yılında İstanbul Ermenilerinin yoğun olarak yaşadıkları Samatya semtinde dünyaya gelir kahramanımız. Orta halli bir ailenin çocuğudur. Ailesi onun bir din adamı olarak yetişmesini istemektedir. Bu amaca ulaşabilmek için muhtemelen büyük bir maddi fedakarlığa da katlanarak İtalya’ya eğitime gönderirler çocuklarını. Ancak bu çaba onun din insanı olabilmesi için yeterli olmaz. Söylentiye göre öğrenim gördüğü okuldan kaçarak bir tiyatroya gider ve bir daha da dönmez okula.
Kendisini mutlu edecek ortamı tiyatro çevresinde bulmuştur. Ayrılmaz oralardan Önce İtalya’da ardından da Fransa’da tiyatro eğitimi alır ve sahneye çıkar. Ünlü Comedie Française de sahne aldığı topluluklar arasındadır.
Avrupa’da kalsa belki de tiyatro sahnelerinin yıldızı olacaktır. Ancak o memleketine dönerek İstanbul’da sanatını icra etmeyi tercih eder.
2. meşrutiyetin ilan edildiği zamana denk düşer İstanbul’a dönüşü. Başlangıçta Ermeni cemaati içinde gerçekleştirilen etkinliklerde yer almakla sınırlıdır çalışmaları. Onun İstanbul halkı ile tanışması için 1911 yılını beklemek gerekecektir.
1911 yılında bugün artık varlığını yitirmiş olan Odeon tiyatrosunda Türkçe olarak sahnelenen Hamlet oyununda Hamlet’i oynadı ve büyük bir başarı kazandı. Bu süreçte Muhsin Ertuğrul ile tanıştı rol arkadaşı idiler oyunda. O tarihte henüz 19 Yaşında olan Muhsin Ertuğrul çok etkilendi Vahram’dan. Denilebilir ki Muhsin Ertuğrul’un kariyer yolunun taşları bu süreçte döşendi. Odeon tiyatrosunda sahnelenen Hamlet aynı zamanda Vahram Papazyan ile Muhsin Ertuğrul’un bir ömür boyu sürecek dostluklarının başlangıcına vesile oldu.
1911-1914 yılları son derece parlak geçti kahramanımız açısından. Tekirdağ’dan İzmit’ten Bahçecik’ten insanlar akın akın onu izlemeye geldiler. O da uzak illere söz gelimi İzmir’e, Kahire’ye turneler yaptı. Ünü Osmanlı ülkesine yayıldı. Osmanlı egemenliğindeki topraklarda yaşayan insanlar etnik aidiyetlerinden bağımsız onu izlemeye geliyorlar ve her gösteriden sonra onu çılgınca alkışlıyorlardı.
1914 yılında İtalya’da icra eder sanatını. Burada iken aldığı bir davet üzerine Bakü’ye gitmek üzere gemi ile yola çıkar. Gemi İstanbul’a uğradığında ise gemiye el konulur (Birinci büyük paylaşım savaşı başlamış ve İtalya ile Osmanlı devleti ile İtalya farklı saflarda savaşa girmişlerdir)
İstanbul, yabancısı olduğu yer değil. Dönemin ünlü isimlerinden Mardiros Minakyan o sıralarda sahneleyeceği bir oyunda rol teklif eder kendisine. Vahram da kabul eder. Ne var ki Vahram 1908 yılında okumuş olduğu bir şiir nedeni ile aranmaktadır ve onun bundan haberi yoktur.
Oyunun prömiyerinde birinci perdenin sonuna doğru salonu polis basar. Tiyatroda çalışmakta olanların yardımı ile kurtulur bu baskından. Kaçarken yüzündeki makyajı bile silmeye fırsat bulamamıştır. Odesa’ya giden bir gemiye sığınır
Odesa’daki Ermeni kilisesi ona destek olur. Sonrasında Kafkasya günleri başlar. Burada sanatını sürdürmeye çalışır. Sovyet Ermenistan’ı kurulduğunda Erivan’a yerleşir.
Bundan sonrası büyük başarılarla dolu onun yaşamında SSCB nin hemen her yöresinde sahneye çıktı, bu ülkede tiyatro sanatının büyük yıldızları arasında haklı bir yer edindi. Bir çok kez Avrupa turnesine çıktı ve adını Avrupa ülkelerinde de duyurmayı başardı.
Ne var ki bir eksiklik vardı yaşamında.
İstanbul’a dönmeyi ve bu şehirde sahneye çıkmayı çok istemişti.
Bu gerçekleşemedi maalesef.
Neden gerçekleşemedi? Bilinmez
Sanki bir görünmeyen bir duvar vardı, T.C. ile SSCB arasında Vahram’ın İstanbul’a gelmesini engelleyen bir duvar.
Bu duvarı T.C mi örmüştü SSCB mi? Bilinmez.
Bilinen ise kendisinin sık sık kadim dostu Muhsin Ertuğrul ile yazıştığı ve hiç değilse bir kez daha İstanbul seyircisinin önünde sahne alma arzusunu mektuplarında dile getirdiği.
Bu mektuplardan birinin sureti Erivan’daki Edebiyat ve Sanat Müzesinde sergilenmekte.
Muhsin Ertuğrul da onun bu arzusunu yerine getirmek için elinden geleni yapmıştır kuşkusuz.
Ama o duvar. .
1968 yılında İstanbul hasreti ile yaşama veda etti.
Ermenistan’da Shakespeare denildiğinde hala ilk önce onun adı gelmekte akla.
Muhsin Ertuğrul’un “Othello rolünde onun üstüne kimse gösterilemez” yorumunu yaptığı sanat emekçisidir o.
Erivan’da 2004 yılından beri Vahram Papazyan anısına “Uluslararası Shakespeare Tiyatrosu Festivali” gerçekleştirilmekte
Erivan’da, Ermenistan’ın önemli sanatçılarının mezarlığı olan Komitas Pantheon’da gömülüdür.
Bu mezarda Anadolu’da doğmuş biri daha yatar.
Etnomüziğin atası olarak kabul edilen Gomidas Vartabed. (Kütahya doğumludur)
Türkiye sanatçısı olarak tanıyacaktı onları tüm dünya
Ermenistan sanatçısı olarak tanındılar.
Üzgünüm.