2024-09-22 10:23:28

Bir Kültür ve Kent Katliamı: Sulukule

Hakkı Taşdemir

hakki_t104@yahoo.com.tr 22 Eylül 2024, 10:23

Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar İstanbul çingenelerinin önemli bir kısmının yaşamakta olduğu Sulukule günümüzde TOKİ nin inşa ettiği, beton yapılar üzerine ahşap giydirme yapılmış evlerle dolu artık. Adına “Kentsel Dönüşüm” dedikleri ve aslında bir “soylulaştırma” projesi olan bir kent ve kültür katliamı sonucu yaşadıkları mahalleyi terk etmek zorunda kalmış insanların trajedisi ise paylaşılmaya değer kanımca. Bu amaçla işe çingenelerin İstanbul macerası işe başlamak doğru olur diye düşünüyorum.

Çingenelerin tarihi ile ilgili fazla kaynak yok elimde. Olanlar ise 1054 yılını işaret ediyor Kuzey Hindistan’dan dünyaya dağılan bu insanların İstanbul’a yerleştikleri yıl olarak.

Şimdi bir düşünelim; Bugün Yahudi cemaati arasında eriyip nerede ise yok olmuş Karaytay’ları hariç tutacak olursak 1453 Türklerin İstanbul’a girişi. O halde bugün kendisini Türk olarak tanımlayanların hepsinden daha İstanbullu her fırsatta aşağılanıp hor görülen bu insanlar.

İlk yerleşim yerlerinden biri idi Sulukule. Semt bu adı çok yakınından sur içine giren Lykos deresinden alır. (Lykos deresi Menderes dönemindeki imar hamlesi esnasında kurutuldu. Öncesinde ise tarihten gelen adı Bayrampaşa deresi olarak değiştirilmişti. Bugün dere yatağının yerinde Vatan caddesi ve İstanbul Metrosu var.)

Burada yerleşmiş olan çingenelerden müzisyen olanlar sarayın mehter takımını oluşturmuşlar, geri kalanlar ise katırcılık (katır aracılığı ile yük taşıma) ve sepetçilik yaparak geçimlerini sağlamışlardı.

Ve elbette eğlence

Daha Osmanlı egemenliğinin ilk yıllarından itibaren dans ve müzik eksik olmamıştır Sulukule sokaklarında. Hem kendi aralarında eğlenmişler, hem de konuklarını eğlendirmişler o yıllardan itibaren

Cumhuriyet döneminde de de devam etmiş bu gelenek. Dış yüzeylerimi değişik renklerle bezedikleri evleri, rengârenk giysileri ve yüzlerinden eksik olmayan tebessümleri ile İstanbul'un göz alıcı renklerinden biri olmuş her daim burası.

1946, bir sıçrama yılı Sulukule için. İlk eğlence evi bu tarihte açılmış. Edebiyatımızda da sinemamızda da yer bulan eğlence evlerinin sayısı kısa sürede artmış. Buna karşın “merhaba diyerek girebilmek mümkün değilmiş 60 lı ve 70 li yıllarda. Randevu ile girilebilirmiş o tarihlerde.

“Dekoru sade, temiz bir oda içinde sazlarını çalan, şarkı söyleyen ve dans eden genç kadınlar”

Bu şekilde tanımlanır eğlence evleri kitaplarda. Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi ünlü sanatçıların biraz eğlenmek ve birkaç duble rakı eşliğinde stres atmak için tercih ettiği yerledir bu evler.

Sadece konukları ile değil, yetiştirdikleri de ünlü bu eğlence evlerinin. Adnan Şenses, Hüsnü Şenlendirici ve daha niceleri ilk profesyonel deneyimlerini bu evlerde yaşadılar.

Semtte ilk yıkım Menderes döneminde yaşandı. Vatan caddesi inşaatına 29 ev yok edildi. Ancak biraz daha surlara yaslanarak varlığını sürdürdü mahalle. Bu arada dernek kurarak örgütlendiler. Bir de festival düzenlediler bu dernek aracılığı ile. “Uluslararası Çigan Festivali”

Ne yazık ki 1969 yılında gerçekleşen bu festivalin devamı gelmedi ve bana kalırsa Türkiye önemli bir tanıtım fırsatını kaçırmış oldu.

1985 e gelindiğinde eğlence evlerinin tavan yaptığını görüyoruz. Yaklaşık 40 kadar evde 3000i aşkın insan çalışmaktadır bu tarihte. Evlerden müşteri eksik olmamakta semt halkı para kazanıp zenginleşmektedir. Devlet biraz desteklese uluslararası bir eğlence merkezi olacak potansiyele sahip bir yerdir Sulukule bu tarihte.

Ancak güzel günler çabuk biter.

Saadettin Tantan'ın 1990 yılında, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu İstanbul Bölge Başkanlığı'na seçilmesiyle, Sulukule'deki Eğlence Evleri'ne baskınlar başlar. Operasyonlar sonucu eğlence evlerinin büyük kısmı kapanır. 1994 yılında ise Tantan’ın Fatih Belediye Başkanı seçilmesi sonucu eğlence evleri faaliyet sürdüremez duruma gelirler. Yaklaşık 3000 kişi işsiz kalır

Mahalle yoksulluğa teslim edilir.

***

Sulukule tedavi edilmesi gereken bir yara, temizlenmesi gereken bir fesat yuvasıdır 2002 yılından sonra ülkeyi yönetmeye başlayan ekip için. Öncesinde temizlik için gerekli altyapı hazırlanmış, eğlence evleri kapatılarak mahalle halkı yoksulluğa teslim edilmişti zaten. 2006 yılında Bakanlar Kurulu Sulukule için “acele kamulaştırma” kararı aldı. Konut sahiplerine 3 seçenek sunuldu.

- Belirlenen değer üzerinden evlerini satmaları (en fazla 50.000 lira değer biçilmişti evlere. Bu para karşılığında başka bir konut sahibi olmak nerede ise olanaksızdı.)

- Yıkılacak konutların yerine yapılacak olanlardan bir ev almaları. (Ancak bu takdirde yapılacak kontun değeri ile terk ettikleri evin değeri arasındaki farkı ödemeleri gerekiyordu ve mahallelinin ekonomik gücü buna uygun değildi)

- Kamulaştırmanın sonucunu beklemeleri ve belirlenecek değere razı olmaları.

En kötüsünün üçüncü seçenek olduğunu düşünerek sattılar evlerini. Bir kısmı Küçükçekmece yakınlarında Kayabaşı denilen yerde TOKİ tarafından yapılan konutlara yerleşti. Kalanlar ise hemen yanı başlarında bulunan Karagümrük semtine.

Şehrin merkezinden uzakça bir yerde yaşamayı benimseyemedi Kayabaşı’na gidenler. Onlar da Karagümrük semtine döndüler. Mahalleli Karagümrük’te buluştu buluşmasına da apartman yaşantısına uyum sağlayamadı bir türlü. Bu uyumsuzluk halen devam ediyor.

Yıkımlar 2008 de başladı. Bu sürede pek çok direnişe, konu oldu mahalle. Aydınlar, akademisyenler ve sanatçılar destek verdiler direnişe. Pek çok dava açıldı konu ile ilgili. İstanbul sahip çıktı Sulukule’ye. Ne var ki siyasi iktidar kararını vermişti. Burası yerle bir olmalı idi. Yıkım 2011 de tamamlandı. Hemen ardından TOKİ girdi ve semtin geçmişi ile hiç ilgisi olmayan, üzeri ahşap giydirilmiş beton binalar inşa edildi.

İnşaat tamamlanınca yoğun bir güvenlik ağı kuruldu. Tel örgüler, çitler ve güvenlik kulübeleri. Sivil bir mahalleye değil de askeri bir garnizona giriyormuş hissi uyandırıyordu mahalleye girişler. (Kolay değil tabi. Lüks konutlar yaptılar. Yeni sakinlerin korunması gerek. )

Ne var ki planlandığı gibi gelişmedi olaylar. Yeni yapılan evler rant sağlamadılar. İlk satışa çıkarıldıklarında 450-500 bin lira arasında değer biçilmişti yeni konutlara. Bugün emlak ofislerinde belirlenen değerler de o civarda. Aradan geçen bunca yıl değer kazanmasına değil yitirmesine neden oldu bu konutların. Burada kirada oturmak isterseniz eğer, İstanbul ölçülerinde hiç de yüksek sayılmayacak bir bedel ödersiniz. Aylık 15000 TL dolayında kiracı bulabiliyor burada evler. Semt sakinleri ise yabancı uyruklu ağırlıkla. Irak ve Suriye vatandaşları başta olmak üzere değişik İslam ülkeleri ve Afrika’dan gelenler oturmaktalar. Elbette parası olanlar. Sokaklarda park etmiş lüks binek araçlarının başka bir açıklaması olamaz.

Haa bir de STK lar var burayı merkez yapan. Hangileri mi? İşte birkaç örnek:

Selamet Uluslararası Yardım Derneği, Asitane Vakfı, İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi, Mimber-i Aksa Derneği, Uluslararası Osmanlı Mirasını Koruma Derneği

İşte Sulukule’nin son durumu. Mahallenin gerçek sahipleri biraz ötede Karagümrük apartmanlarının bodrum katlarında çile doldururlarken böyle bir profil oluşturuldu mahallede.

Semtin gerçek sahiplerinin ruh halini aşağıdaki cümlelerden anlamak mümkün:

“1948 Sulukule doğumluyum. 1982’den itibaren Sulukule’de eğlence evim vardı. Benim ‘Küçük Ev’de 30 kişi çalışırdı. Yıllarca bu evler için devlete vergi ödedik. Kâğıtları halen duruyor. Sulukule’yi yıkmaya kafalarına koydular. ‘Hortum Süleyman’ gelirdi o zamanlar. Beni dövmedi. Ama herkesi döverdi. Önce, ‘Eğlenceyi gece 12’de bitirin’ dediler. Halbuki bizim evler Taksim’de gece ..yarısına kadar eğlenenlere ekstra eğlence sunardı. Sabaha kadar devam ederdi. Açık alanda yapmamıza izin vermediler. Evlerin içinde yapıldı sonra da. 1995’te de mühürlediler evi. Ben orada kiracıydım. Hem de evimdi. Kentsel dönüşüm geldi. Yıktılar. Bana da hiç para vermediler. Ben solisttim. Sürekli misafirlerim vardı. Bizim oradaki evlerde fuhuş filan da olmazdı. Müzisyenler çalar, kızlar oynar, müşteri bahşişini verirdi. Ailemle birlikte çalışırdık evde. Eşim öldü, kayınvalidem öldü. Hep üzüntüden... Ben de önce yüz felci geçirdim, sonra kalp krizi... Tansiyonum var. Şimdi kızım ve torunumla burada yaşıyorum. Çok özlüyoruz o günleri çok... Hiçbir şeyimiz kalmadı, hayatımızı bitirdiler be yavrum...”

Evet bitirdiler diye düşünüyordum ben de. Bu kez ilginç bir gelişme yaşandı ve İstanbul 9. İdare mahkemesi Sulukule Projesi’ni iptal etti.

“Projenin Roman kültürünün korunmasına ve yaşatılarak kullanılması ve amaçların gerçekleştirilmesine hizmet edebilecek nitelikte bulunmadığı ve kamu yararına ve hukuka uygun olmadığı sonucuna varılarak...” deniliyordu kararda. Direnenler haklı çıkmış ancak yaklaşık 1000 yıllık bir kültür yok edilmişti.

Davayı açanların talep ettikleri “yürütmeyi durdurma kararı” alınmış olsa idi bu gariplik yaşanmayacaktı. Adalet yerini buldu bulmasına da geç gelen adalet neye yarar ki...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.