Bugün biraz hayatın içinden bir konuyu yazmak istedim.
Bilmem farkında mısınız, çocuklar ergenlik yaşına gelene kadar ailesinden en çok dedelerini ve ninelerini arar ve onlarla daha çok zaman geçirmek ister.
Çünkü dedeler ve nineler hayatın imbiğinden geçmiş, fırtınalı zamanlarını geride bırakmış ve artık hayatın “şekerlenmiş” haline erişmişlerdir.
Her sözlerinde bir hikmet ve her öğütlerinde hayat tecrübesinin sonuçları vardır.
Gazeteci dostum Yusuf Yavuz bir yazısında şöye diyor;
“Türkiye'de olur olmaz birçok konuda sosyolojik araştırma yapılır ancak bu toprakların gerçek birer hafızası olan dedelerimizi anlatan bir tane bile doğru dürüst çalışma yok.
Her biri binlerce yıllık kültürel aktarımın adeta son temsilcileri olan dedeleri kahvehane ve cami arasında sıkıştırıp kalmak büyük bir kültürel intihar bana göre.
Tohumu toprağa, buğdayı ekmeğe, koyunu ipliğe, bağlamayı bilen yaşam bilgeliğinin üstüne toplumsal ve kültürel değerler aktarımının en önemli köşe taşları olan dedeler, aynı zamanda birer insan hazinesi.”
Dedelerimiz ve ninelerimiz hoşgörünün, sevecenliğin, bilgeliğin anıtlaşmış halidir.
Ama ne yazık ki, onları hayatlarının bu şekerlenmiş demlerinde gerçek dede ve gerçek nine halinde yaşamalarına fırsat verilmemektedir.
Geçim gailesinden uzakta olması gereken dedelerimiz ne yazık ki AK Parti iktidarı döneminde torunlarına hayat tecrübelerini aktarmak yerine ya bir pazar yerinde, ya bir kaldırımda yumurta satar duruma getirilmişlerdir.
Geçen hafta Döşemealtı Kapalı Pazar yerinin dışında önüne koyduğu sepetteki yumurtaları satan 82 yaşındaki Halim Dedenin yanına oturup sohbet ettim bir süre.
Kaç torunun var?
İki oğlumdan 7 torunum var ama oğlumun birisi vefat ettiğinden 3 torunuma ben bakıyorum.
Zor olmuyor mu?
Emekli değilim. Hayatım boyunca ırgatlık yaptım. Şimdi bu çocuklara bakmak için 25 tavuk aldım ve onların yumurtalarını 3 pazar yerinde satarak geçiniyoruz.
Seni seviyorlar mı torunların?
Ooo eve gidince her biri bir yerimden kucaklar. Televizyonumuz yok onun için her akşam benden masal isterler, bazen ben yorgun olursam nineleri anlatır.
Ama sıkıldıklarını biliyorum. En kısa zamanda onlara bir televizyon ve bir de bilgisayar almaya söz verdim.
Sepetinde 35 yumurta kalmıştı, hepsini satın aldım ve ben de bir dede olduğumdan içim ezik halde ayrıldım.
Dünyaca ünlü İtalyan Türkolog ve yazar Ord. Prof. Dr. Anna Masala "Türkiye’ye Aşk Mektuplarım" adını verdiği kitabında, "Bana göre dünyanın bütün ülkelerinin Türk nine ve dedelerine ihtiyacı vardır" der.
Yine gazeteci Yusuf Yavuz’un yazısındaki bir bölümle yazımı bitireyim.
“Anadolu dedeleri belki de dünyanın birçok yerinde olmadığı kadar çocukturlar.
Bıraksanız torunlarıyla oyuna karışacak kadar neşeli, bazen de oyuncağı elinden alınmış bir çocuk kadar da hüzünlüdürler...
Urfa'da, Antep'te, Trabzon'da, Malatya'da, Kırklareli'nde...”
1 2 Yıl Önce
1
1 2 Yıl Önce
1