Her seçim, konjoktürel olarak kendi içinde ciddi bir öneme sahiptir.
Ancak 14 Mayıs günü yapılacak cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri konjoktürel değil, tarihsel bir öneme ve ülkenin geleceğinin ne olacağına karar verilecek hayati bir öneme sahiptir.
Bir yanda Cumhur İttifakını oluşturan ve seçimlerden galip çıkılırsa açık faşist diktatörlük kuracak olan “AKP, MHP, Yeniden Refah, BBP” ile kriminal bir oluşum olan, aynı zamanda devletimiz tarafından “terör örgütü” olarak kabul edilen Hizbullah’ın siyasi yapılanması olan “HÜD- PAR” var.
Yani cumhuriyet tarihimizin en gerici, en tutucu sağın uç yapılanmasının ittifakı…
Cumhurbaşkanı adayı olarak “Tayyip Erdoğan’ı” aday gösterdiler…
Bir yanda ise Millet İttifakını oluşturan sosyal demokrat, liberal ve merkez sağdan oluşan ve seçimlerden galip çıkarlarsa faşizme dur diyecek, yolsuzluk, yokluk ve çürümüşlüğü durduracak olan “CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA, Gelecek Partisi ile DP” var.
Yani önümüzdeki tehlikeyi gören ve bunun durdurulması için kendi içindeki siyasi farklılıkları bir yana bırakan demokrasi için bir araya gelenlerin ittifakı…
Cumhurbaşkanı adayı olarak “Kemal Kılıçdaroğlu’nu” aday gösterdiler…
Ve bir de sol-sosyalist yapılanmayı, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere dezavantajlı sosyolojik grıupları ve sınıfları temsil edecek olan başta “YEŞİL SOL PARTİ(HDP) ile Türkiye İşçi Partisi ve diğer sol-sosyalist partilerin” oluşturduğu Emek ve Özgürlük ittifakı var.
Emek ve Özgürlük İttifakı, önümüzdeki açık faşist diktatörlük tehlikesini gördüklerinden cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak “Kemal Kılıçdaroğlu’nu” destekleme kararı aldılar.
Ancak TBMM seçimlerine kendi ittifakları içinde gidiyorlar…
Bir de bu 3 ittifakın dışında kalan partiler var.
Bunların başında da en çok “gürültüyü” çıkaran, AKP trolleri tarafından cumhurbaşkanlığına aday olması için desteklenen ve bu trollerin desteği ile yeterli imzayı toplayıp aday olan “Muharrem İnce” geliyor…
Ben bu adamın adaylıkta alacağı oy ile Kılıçdaroğlu’na zarar vereceğini sanmıyorum…
Alacağı oy yüzde 0,2 yi geçmez, bu nedenle CHP’lilerin panik olmasına gerek yok…
Ancak burada sorun “ahlaki”sorundur.
Kendisini milletvekili yapan Kılıçdaroğlu.
Parti yönetimlerinde ve Parti Meclisinde görev veren Kılıçdaroğlu…
Genel Başkanlığa aday olmasını olgunlukla karşılayan Kılıçdaroğlu…
Cumhurbaşkanlığına aday gösteren yine Kılıçdaroğlu…
Ve aday olduğunda canla başla çalışanlar Kılıçdaroğlu ve CHP örgütleri…
Kendisini tarihsel olarak var eden ve siyaset sahnesinde önemli bir aktör olmasını sağlayanlara “zarar vermeye çalışan” Muharrem İnce…
Dedim ya… sorun ahlakidir, siyasi değil….
Deniz Baykal’ın CHP’ye ve ülkeye verdiği zararların aynısını şimdi İnce vermeye çalışıyor.
Siyasi yasağı kalktıktan sonra SHP’ye davet edilen Baykal, 3 kez olağanüstü Kurultay toplayarak genel başkan olmak istedi ama Erdal İnönü’ye hep yenildi, tıpkı İnce’nin Kılıçdaroğlu’a yenildiği gibi…
SHP’de yaşadığı yenilgilerin acısını 1994 yerel seçimlerinde başında olduğu CHP’nin belediye başkan adaylarını İstanbul ve Ankara’da geri çekmeyerek “Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek” karşısında SHP’li adayların yenilmesini sağlamıştı.
Ve böylece Erdoğan ve AKP’nin 25 yıllık iktidarının önünü açmıştı…
Şimdi aynı şeyi İnce yapmaya çalışıyor ama artık Türkiye halkları bu numaraları yemeyecek kadar tecrübe sahibi oldu.
Baykallaşan Muharrem İnce halkın bu yürüyüşünü hiçbir şekilde engelleyemeyecek…