Avrupan’ın en uzun soluklu 3. Film Festivalinin 59. cusu gerçekten göz kamaştıran bir kortejle başladı.
Ben uzun boylu Festivalin nasıl düzenlendiği ile ilgili yazmayacağım.
Bu konuyla ilgili zaten takipteki gazeteciler bolca yazı ve haber yayınlıyor/yayınlayacaklar.
Ben açılış gecesi yapılan konuşmalarda verilen mesajlarla ilgiliyim.
Açılış gecesinin ilk konuşmasını Büyükşehr Belediye Başkanı Sayın Muhittin Böcek yaptı.
Muhittin Başkan konuşmasının akışı içinde öyle bir cümle kullandı ki, işte o an “helal olsun” dedim.
Cümle şöyleydi; “… müzik susturulmamalı. Konserler iptal edilmemeli. Sanatçılar özgürce sanatını icra edebilmelidirler.”
Aylardır İçişleri Bakanlığında yurdun dört bir yanında konserler, festivaller iptal edildi.
Bu sözlerin, her konserin ya da festivalin muhalefet mitingine yada yeni bir “Gezi” türü eyleme dönüşeceği kaygısı ve korkusu nedeniyle yandaş olmayan sanatçıların konserlerini iptal eden İktidarın Kültür ve Turizm Bakanına karşı Muhittin Başkan tarafından söylenmesi gecenin en önemli mesajıydı.
Keza, yine açılıştaki konuşmalarda ödül alan bir sanatçının, Gazi Davasından dolayı tutuklu bulunan Belgesel Sinemacı Çiğdem Mater’e selam göndererek “Aşk, Aşktır; Gezi onurumuzdur” sözleri alkışlamaya değer bir diğer mesajdı.
Gecenin bir diğer önemli olayı ise “Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un” Festival programına ilk kez katılışıydı.
Muhittin Başkanın seçilmesinden bu yana yapılan 3 Festivale davete rağmen katılmayan Bakanın bu kez katılımı elbette ki yaklaşan seçimden dolayı hem sinema sektörüne, hem sanatseverlere şirin görünme ve algı yaratma çabasından başka bir şey değildir.
Çünkü Bakanın, AK Parti Genel Başkanı Eedoğan’dan izinsiz katılması asla mümkün değildir.
Sanat çevrelerinin ve Antalya halkının sempatisini kazanma çabası içinde olan Erdoğan’ın izni ile Festivale katılan Bakan Ersoy bir de konuşma yaptı açılış gecesinde.
Konuşması, inandırıcı olmamakla birlikte olumluydu denebilir.
Ancak konuşmasının bir yerinde “Festivalin Jüri Başkanı Yeşim Ustaoğlu’nun” bir ropörtajında söylediği “İnsana, doğaya, suya, toprağa yeniden nasıl saygı duyacağız…” sözünü Ustaoğlu’nun adını vererek kullandığında içim acıyarak gülümsedim.
O an yerimden fırlayarak Bakanın elinden mikrofonu alıp ona şunları söyleyecektim.
“Bizim ülkemiz insanın insana saygısı vardı, ta ki Erdoğan iktidara gelene kadar.
Sizin iktidarınız bölük pörçük etti insanlarımızın bütünlüğünü, kamplara ayırdı ve saygı da ortadan kalktı…
Doğaya saygımız vardı ta ki Erdoğan iktidara gelene kadar.
Sizin iktidarınız dağlarımızı delik deşik etti, ormanlarımızı katletti doğaya saygıyı kaybettirdiniz…
Pırıl prıl akan derelerimiz, akarsularımız vardı, ta ki Erdoğan iktidara gelene kadar…
Derelerimize uyduruk barajlar kurdunuz ekolojiyi yok ettiniz…
Sanayi atıklarını akarsularımıza boşalttırdınız sularımızı da kirlettiniz ve suya saygıyı da yok ettiniz…
Tarımsal ithalatlarla ilaç, gübre ve mazota fahiş zamlarla çiftçileri topraktan uzaklaştırdınız toprağa saygıyı yok ettiniz…
Ama siz gidince insana, suya ve toprağa yeniden o eski saygıyı kazandıracağız…”