AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin kongre konuşmasında TÜSİAD'a, muhalefete ve kendisi gibi düşünmeyen herkese gözdağı verdi. Erdoğan, "Yeni Türkiye'de kayıt dışı siyasete yer yoktur. Bu sözlerim komprador burjuvazinin sözcülüğüne soyunan muhalefet partilerinedir. Bu yeni Türkiye'ye alışmak, politikalarınızı buna göre hazırlamak zorundasınız.” dedi.
Ne çektiyse yeniye özentiden çekti bu ülke. Yanlış anlaşılmasın yeni karşıtı değilim elbette. Yenilenmek, eskinin üstüne bir şeyler katarsanız anlamlı ve verimli olur. Eskiyi hepten yok ederseniz sonuçları da ağır olur tabi ki! Bizdeki köhnemiş zihniyetin eskiye düşmanlığı da bundan mütevellit. Eskiye tahammülleri yok ama yeni diye dayattıkları sistemde ülkeyi her alanda uçuruma sürüklüyor. Eskiyi modernize edip işlevselliğini ve üretimini artırmak yerine, birilerine peşkeş çekip, yok pahasına satmak hem kolaydır hem de ülkeye karşı yapılan en büyük kötülüktür.
Kâğıt fabrikalarımız vardı kâğıdı kendimiz üretip, fazlasını ihraç ederdik. Yeni Türkiye’de kâğıdı Euro üzerinden ithal ediyoruz. Ne kâğıt kaldı, ne fabrika, ne de üretim!
Turhal’da, Konya’da, Kayseri’de Malatya’da, Kütahya’da ve daha birçok yerde şeker fabrikalarımız vardı. Organik şeker tüketiyorduk, glikoz nedir bilmezdik. Ne üretici kaldı, ne fabrika, ne de şeker! Hepsini özelleştirme adı altında yok pahasına sattı!
Krom, demir, bakır, kömür, linyit işletmelerimiz vardı. Ne oldu onlara diye hiç sormayın. Sattılar ve tamamıyla dışa bağımlıyız. Bakır kurunu, demir kurunu o senin ağzını doldura doldura söylediğin dış güçler belirliyor artık!
Üreticimizin ürettiği tütünü işleyip ambalajlayarak satılan tekel ürünlerimiz vardı, kendi üreticimizin ürettiği tütünü içerdi tiryakiler. Piyasada satılan markalara bakın yerli olan ürün göremezsiniz. İş lafa gelince beyefendiler, yerli ve milliler! Sevsinler sizin yerliliğinizi ve milliliğinizi!
İhracatçı birliklerimiz vardı Ortadoğu ülkelerine küçükbaş, büyükbaş hayvan ihraç ederdik. Şimdi yok. Peki, ne oldu da kendi kendimize yetip üstüne birde ihracat yapan ülke iken nasıl oldu da 23 yılda ithalatçı konumuna düştük? Sırbistan’dan et, Brezilya’dan angus, Bulgaristan’dan saman ithal ettik. Yunanistan’dan pamuk, Meksika’dan nohut aldık, Moldova’dan ayçiçeği ve en enteresanı Suriye’den patates aldık, şaka gibi ama gerçek maalesef.
Sen, ülkenin katma değerli bütün varlıklarını dış güçlere teslim etmişsin, birçok ürünü ithal ediyorsun ve fiyatını sen belirleyemiyorsun ondan sonra muhalefete, TÜSİAD’a, gazetecilere ve senin gibi düşünmeyenlere zılgıtı basıyorsun. Olmaz beyefendi olmaz! Ben senin yerinde olsam kendime, politikalarıma ve söylemlerime çeki düzen verirdim. Ha bu arada ben eski Türkiye’yi özlüyorum, benim gibi düşünen milyonlarca yurttaş olduğunu da biliyorum.
Kerem Ercan 1 Ay Önce
Kalemine sağlık Müdürüm
Hüseyin savaş şarklı 1 Ay Önce
Kalemine sağlık
Meral Çifçi 1 Ay Önce
"Yenilik elbette önemli ama geçmişin değerlerini ve üretim kapasitesini yok sayarak yapılan değişim uzun vadede zarar verir. Üretimden uzaklaşmak, ithalata bağımlılığı artırır ve ekonomik kırılganlığı derinleştirir. Gerçek kalkınma, eskiyi modernize ederek, yerli üretimi destekleyip sürdürülebilir bir büyüme sağlamaktan geçer." Yenilik, geçmişin birikimlerini yok etmekle değil, üzerine değer katarak anlam kazanır. Üretimden uzaklaşmak ve ithalata bağımlı hale gelmek, kısa vadede kolay bir yol gibi görünse de uzun vadede ekonomik bağımsızlığı zedeler. Gerçek ilerleme, yerli üretimi koruyup geliştirmekten geçer." Emeğine sağlık.
Mehmet AKKURT 1 Ay Önce
Kalemine yüreğine sağlık baskanım
Şirin 1 Ay Önce
Yusuf Yılmaz 1 Ay Önce
Damat Ferit paşa düşüncesi muktedir ya. Onumuzdeki seçim değil 2. Kurtuluş savaşıdır artık
Yusuf Yılmaz 1 Ay Önce
Yüreğine sağlık üstad
Sema Ural 1 Ay Önce
Muhteşem bir yazı kalemine, yüreğine sağlık.
Ahmet Alkanat 1 Ay Önce
Kalemine yüreğine sağlık koca yürekli kardeşim ne yazmışsınız hepsi harfi harfine bir tane eksik yoktur sizler gibi kalbî yüreği güzel insanlara ihtiyacımız vardır o güzel kalbinden öpüyorum