(Aşağıdaki yazıyı, 5 Aralık 2010 tarihinde yazmıştım. Aradan geçen 14 yıla karşın geçerliliğini hala sürdürdüğü için tekrar yayınlıyorum)
5 Aralık Günü; Yıllar önce, şimdilerde bize akıl vermelerine zemin hazırladığımız, çanak tuttuğumuz Avrupa ülkelerinin çoğunda kadın hakları yokken, çağın ne kadar ilerisinde olduğunu gösterircesine devrimleriyle iz bırakan Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde kadınlara sağlanan "SEÇME VE SEÇİLME HAKKI"nın yıldönümü.
O yıllar, kadının toplumun baş tacı olarak görüldüğü yıllar...
Toplumlar, kadınlarına ve eğitime verdikleri değerle doğru orantılı gelişeceği için kadınlarımızın ilerlemenin ışığı sayıldığı yıllar. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kadınların azımsanmayacak sayıda temsil edildiği yıllar. Kadın ve erkeğin her alanda eşit haklara sahip olduğu yıllar.
Kısacası Mustafa Kemal ATATÜRK'ün olduğu yıllar.
Kadınların çağdaş yaşamı benimsediği, çağdaş kılık kıyafetlerle dolaştığı yıllar. Günümüzde olduğu gibi analarımızın, bacılarımızın, kardeşlerimizin, daha doğrusu toplumumuzdaki kadınların başörtüleriyle de özgürce dolaşabildiği, Atatürk ve Cumhuriyet'le hiçbir sorunlarının olmadığı yıllar.
"TÜRBAN" gibi bir örtünme şeklinin olmadığı, türbanlıları başörtüsü mağduru gibi gösterip asıl başını halk tipi örtenlerin mağdur edildiği yıllar değil. (Bu konuya başka bir yazımda ayrıntılı olarak değinmiştim.)
Avrupa ülkeleri, bizden yıllar sonra bizden görerek, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıdılar.
Ancak bizde senelerdir adeta "KADIN HAKKI OLMAZ ÇÜNKÜ HAKKI ERKEK ADIDIR" mantığıyla hareket eden hemcinslerimiz sayesinde 5 ARALIK-DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ, Özcan arkadaşımın deyimiyle "ASLINDA ADI VAR OLUP KENDİ OLMAYAN GÜN" konumuna getirildi.
Bu kadar çok yıl geçmesine karşın hala törelerimiz nedeniyle kadınlarımızın katledilmesi, kızlarımızın bir mal gibi başlık parasına satılması, doğan çocuklarımız kız olduğunda utanılması, kızlarımızın okullara gönderilmemesi, kadın milletvekili sayısının bu denli düşük olması, özverinin sembolü konumundaki kadınlarımızın hala çoğu insanımız tarafından eziliyor olması, ikinci sınıf yaratıklar olarak görülmesi bir erkek olarak, bir insan olarak, bir eğitimci olarak, çağdaş düşünceli bir Atatürkçü olarak beni fazlasıyla utandırıyor.
Kadınlara gerekli değeri vermeyen toplumlar; eğitilemez, gelişemez, çağın gerisinde kalır.
Kadın bir toplumun hem aynası, hem ışığı da olan en yaratıcı elemanıdır.
Kadınsız toplum kanatsız kuş gibidir. Yerinde sayar, uçamaz.
Son dönemlerde yaşanan olayları görünce; kadınlara verilmesi gereken değeri veremeyişimizi ve kadın haklarına toplum olarak gerektiği gibi saygılı olamadığımızı kolayca görebilmekteyiz.
Koruma isteğinde bulunduğu halde koruma verilmediğini için öldürülen kadınlarımız, “Karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmediğimiz” kadınlarımız, mecliste yeterli sayıda yer bulamayan kadınlarımız, tecavüze uğradığı için veya sevdiği insana verilmediği için kaçarak evlenmek zorunda kaldığında törelerimiz gereği katledilen kadınlarımız ilk aklıma gelenler.
Bir de başlık parası veya berdel karşılığı babası, hatta dedesi yaşındaki insanlarla evlenerek kadın olanlar var.
Kiminle evleneceğine, kime nasıl davranacağına, hangi partiye oy vereceğinden kaç çocuk yapacağına kadar aile büyüklerinin karar verdiği kadınlarımızı unutmamak gerek.
Hala ortalama her gün dayak attığımız, dayak atmaktan yorulduğumuz için olsa gerek analarımızın-babalarımızın-kardeşlerimizin de dayak atmasına ses çıkarmadığımız toplumda kutlanan Kadın Hakları Günü ne anlam taşır acaba?
"Törelerimizin, dinimizin gereği diyerek" kadının adının olmadığı bir toplum yarattığımız halde kutlanan Kadın Hakları Günü ne anlam taşır acaba?
Sarkıntılık yaptığımızda, taciz ettiğimizde "kuyruk sallamasaydın" diyerek sindirdiğimiz, mutfaktan çıkarmadığımız, topluma karıştıramadığımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi başta hiçbir meclise gerekli sayıda sokmak istemediğimiz, ancak ve yalnız yatağımıza sokmak için kullanmak istediğimiz kadınların nasıl bir günü ve nasıl bir hakkı olur diye düşünüyorum.
Gün göstermek istemediğimiz kadınların, Kadın Hakları Günü olur mu?
Geçenlerde dini içerikli bir yazı okumuştum.
Özetle; "Allah, kadını yaratırken erkeğin kaburgasından yarattı. Çünkü kadının erkeğe eşit olmasını, erkeğin kadına kaburgasının içindeki yüreğinde yer vermesini istiyordu. Kadını erkekten üstün görmek isteseydi kadını erkeğin başından, erkeği kadından üstün görmek isteseydi kadını erkeğin ayağından yaratırdı" diyordu.
Kadınlarımızın çağdaş uygarlık düzeyi ve Atatürkçü düşüncenin gereği olarak hak ettikleri değeri de saygıyı da görecekleri günlerin özlemiyle; başta ablamın çağdaş bir kadın olması için köyümüzün ilkokuldan sonra okuyan ikinci kızı olmasını sağlayan annem olmak üzere tüm annelerimizin, kadınlarımızın, kızlarımızın 5 ARALIK DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ kutlu olsun...