Suriye'ye askeri müdahalede bulunulması, gerekli ve doğrudur.
Yanlış olan Özgür Suriye Ordusu militanlarının Türkiye üzerinden geçişinin sağlanması ve Özgür Suriye Ordusu için güvenlikli bölge oluşturulmasıdır.
Doğrusu, Türkiye Cumhuriyeti için bir tampon bölge oluşturulması ve hem ülkemize karşı yapılabilecek bir saldırının önüne geçmek, hem de ülkemize geçmek isteyen mültecilerin güvenliğini sağlamak olmalıydı.
Yani bu müdahale, kendi toprağımızda bulunan, Süleyman Şah Türbesi’nin yeri değiştirilmeden ve ülkemize milyonlarca Suriyeli gelmeden önce yapılmalı ve Suriye’de bir Tampon Bölge oluşturulmalıydı.
Bu uygulama sırasında özellikle, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmasına özen gösterilmeli ve Irak, Libya örneğinde olduğu gibi emperyalist güçlerin Ortadoğu’da at koşturmalarına izin verilmemeliydi.
Biz ne dersek diyelim, "Halkının İstemediği Esed" diye aşağıladığımız adam, birkaç ay önce göstermelik de olsa bir seçim yaptı ve oyların çoğunu alarak kendi açısından güven tazeledi.
Suriye'yi, senelerce "PKK ve Abdullah Öcalan'a vermiş olduğu destek" nedeniyle eleştiren bir ülke olarak eleştirdiğimiz şeyleri" yapmaktan veya yapmış izlenimi vermekten özellikle kaçınmalıyız.
Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozmak isteyen Özgür Suriye Ordusuna verilen desteğin doğru olup olmadığı; iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla tartışılmalıdır.
Suriye'deki yönetimi yola getirmek, bizim değil Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşların görevi olmalıdır.
"Komşu, komşunun külüne muhtaç" olduğuna göre komşumuz olan Suriye ile ilişkilerimizi, bozmadan önce çok iyi düşünüp öyle karar vermeliyiz.
“Kiminle, ne için yola çıktığımız” üzerinde düşünülmesi gereken başka bir konudur.
Günümüzdeki Özgür Suriye Ordusu militanlarının çoğu, o bölgede yaşayan Araplardan ve Türkmenlerden oluşsa da geçmişi biraz karanlıktır.
“Özgür Suriye Ordusu” denilen oluşumun, uluslararası güçlerin zorlamasıyla oluşturulan bir güç olduğu ve hem geçmişte IŞİD’e silah sattığı, hem de büyük bir çoğunluğunun Suriyeli olmadığı unutulmamalıdır.
Ortadoğu, Dünyanın en karışık bölgesidir.
Oradaki sorunların bir parçası olanlar, o sorunlardan kolay kolay sıyrılamaz.
Bir bakıma, Suriye’ye girmeye biz karar versek de çıkmak bizim elimizde olmayabilir.
“Biz, Suriye’ye neden girdik?” bu sorunun yanıtı, çok ayrıntılı olarak verilmelidir.
Biz, Suriye’ye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için mi girdik?
Ortaya çıkan IŞİD, PYD, YPG gibi yapılanmaların, ülkemiz için tehdit oluşturmasının önünü kesmek için mi?
Özgür Suriye Ordusu’nu destekleyerek mevcut yönetimin değişmesine katkı vermek için mi? Ülkemizde bulunan milyonlarca Suriyelinin ülkelerine dönebilecekleri bir ortam oluşması için mi? Ülkemize, milyonlarca Suriyelinin daha gel(me)mesi için mi?
Her ne için girdiysek girelim, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden biri olan “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesinden ayrılmamalıyız.
Sınır ötesi operasyonlar yaparken, bu operasyonların hem kendi ülkemize hem de uluslararası kamuoyuna çok iyi anlatılması gerekir.
Ancak bunu anlatırken, ülkemizi yönetenlerin "Teröre boyu eğmeyeceğiz" "Terör bizi, teslim alamaz," "Teröre ülkemizi böldürmeyiz" türü söylemleri kullanmamaları gerekir.
Çünkü devlet; hem teröre boyun eğdirmek, hem ülkeyi teslim almayı düşünen teröristi etkisiz hale getirmek, hem de ülkeyi böldürmemek için devlettir.
Boyun eğmek, teslim alınabilmek, ülkenin bölünmesine izin vermek için değil boyun eğdirmek, teslim almak, ülkeyi bölmek isteyenleri etkisiz duruma getirmek için devlettir.(28.04.2022)