10.02.2023, 10:16

Şimdi acıyı paylaşma, dayanışma ve yanlışları sorgulama zamanıdır!

Kahramanmaraş merkezli çok büyük iki depremin üzerinden kritik 72 saat geçti. On il, ilçe ve köylerini kapsayan deprem bölgesine gidenler, ortaya çıkan manzaranın TV’lerde ya da sosyal medyada yer alan görüntülerden çok çok daha ağır olduğunu canlı yayınlarda anlatıyorlar. Dördüncü gününde 13 bine yaklaşan ölüm ve 63 bine yakın yaralı var.(1) Enkaz altında kalanların sayısı dikkate alındığında bu sayıların kat kat artacağı kesin.

Bu duruma nasıl geldik? Bugün artık konuşulması gereken şeylerden biri de bu olmalı ki ilerde benzer felaketlere karşı daha hazırlıklı olalım. Dünyanın en korkunç deprem bölgelerinden birinde yaşadığımız gerçeği dikkate alındığında, şimdiden akılcı ve kalıcı önlemler alalım.

Kaynaklar inşaata ve savaşa

20 yıllık iktidarları boyunca, neden olabileceği ekolojik zarara aldırış etmeden, her tarafa beton binalar inşa ederken, bu politikalarını “kentlerinizi modernleştiriyoruz, refahınızı yükseltiyoruz” söylemi ile halka kabul ettirdiler. Aslında devasa rantlar elde ettiler, kendi partilerinin tabanını oluşturan bir kesim olan yandaş müteahhitleri zenginleştirdiler.

Sadece İstanbul’da 1 milyondan fazla bina depreme karşı güçlendirme beklerken, özellikle de seçim öncesinde yüzbinlerce yeni konut yapımını kapsayan popülist kampanyalar başlattılar. İmar afları çıkartarak depreme dayanıklı olmayan yapıları meşrulaştırdılar.

Keza, ülkenin kıt kaynaklarını savaşlara ve savaş sanayine ve ailenin çok yakınlarında bir sermaye grubunun ürettiği İHA ve SİHA’lara ayırırken, bunu “ülke güvenliği” için yaptıklarını söylediler. Oysa bunları Ukrayna dahi dünyanın birçok yerine satarken işin doğası gereği çatışmaları körüklediler, bu arada büyük kârlar da sağladılar.

Ama hayat yalan ve gerçek olanı birbirinden ayırma konusunda çok mahir. Nitekim son iki büyük deprem, yapılan ama yeterince denetlenmeyen bu binaları, hastaneleri, yerle bir etti, hava limanlarına, köprülere, viyadüklere ve yollara ağır hasar verdi. Çok daha önemlisi on binlerce insan öldü ve yaralandı, milyonlarcası da bu sert kış koşullarında soğuk altında, aç, susuz, çaresiz kaldı.

Depremlere hazırlıksız bir ülke

Bu iki deprem, bu tür felaketlere karşı nasıl kırılgan ve hazırlıksız olduğumuzu da ortaya koydu.

Almanya, Bohum Ruhr Üniversitesi’nce hazırlanan ‘2022 Yılı Dünya Risk Endeksi’ adlı bir endeks var. Bu endeks deprem kuşağındaki ülkelerdeki depreme hazır olup olmama halini (güvenlik açığı) gösteriyor. Güvenlik açığı üç kategoride ele alınıyor: ‘Sosyal eşitsizlik durumu ve kalkınma yetersizliği’, ‘siyasi istikrar, sağlık hizmetleri ve altyapı yetersizliği’ ve ‘ilerleme yetersizliği’.

Buna göre, Türkiye bu tür felaketlere dayanıklılık konusunda son derece vasat bir puana sahip (100 üzerinden 29,6 puan). Özellikle ikinci kategoride olmak üzere Türkiye, doğal afetlere karşı “çok yüksek” kırılganlığa sahip bir ülke olarak derecelendiriliyor. (2)

Depremler Suriye’yi de vurdu

Diğer taraftan, bu depremlerin son 100 yılın en büyük depremlerinden olduğu ortaya çıktı. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Türkiye ve Suriye’de 1,4 milyonu çocuk olmak üzere 23 milyon kadar insanın depremden doğrudan etkilendiğini ileri sürüyor. (3)

Keza bu deprem sadece Türkiye’yi değil, aynı fay hattı üzerinde bulunan ve yıllardır iç savaşla ve emperyalist müdahalelerle perişan hale getirilmiş Suriye’yi ve Suriye halklarını da vurdu. Suriye’de de (Halep, İdlip ve Rojava’da) binlerce insan öldü. Suriye’deki binaların her zaman depremlere karşı savunmasız olmasına ilave olarak, mevcut savaş durumu daha da kötüleştirdi. (4)

Öte yandan depremlerle ilgili olarak henüz gündeme gelmeyen bir başka durum daha söz konusu. Öyle ki Maraş’ta ölenlerin üçte birinin, Antakya’da ölenlerinse neredeyse yarısının Suriyeli sığınmacılar olabileceği, bölgeyi çok iyi bilen uzmanlarca dile getiriliyor. Kısaca sadece savaş değil, depremler de hem kendi ülkelerinde, hem de sığındıkları Türkiye’de Suriyelileri öldürdü.

Suriye’de depremden etkilenenlere Suriye devletinin yardım etmediği ya da edemediği yönünde bilgiler sosyal medyada yer alıyor. Şam Yönetiminin Suriye'ye giden yardımın kontrolünü talep ettiği ve yardım malzemelerinin bölgeye yalnızca bir sınır kapısından girmesine izin verdiği yönünde haberler çıkıyor. Yardımların Türkiye'nin depremlere maruz kalan bölgelerindeki felaketten etkilenen insanlara ulaştırılabilmesi için daha fazla geçiş noktasının açılması yönünde çağrılar yapılsa da, şu ana kadar Suriye’nin buna izin verdiğine dair bir bilgi yok.

Aslında, bu sınır bölgesi, yalnızca felakete müdahaleyi engellemekle kalmayan, aynı zamanda deprem etkilerinin riskini azaltmak için yapılan çalışmaları da sıklıkla engelleyen veya engelleyen çatışmalarla dolu olan bir bölge. Yine de etkili diplomasi ve ülkelerin gerilimlerine rağmen birlikte çalışma istekliliği büyük bir fark yaratabilirdi. (5)

Özetle, bu durum, savaşların, özellikle de böyle büyük felaketler ortaya çıktığında, doğal felaketleri daha da büyütme konusundaki rolüne verilebilecek acı bir örnek. Bu savaşın başta ABD ve onun bölgedeki müttefiki konumundaki devletler olmak üzere emperyalist güçlerin son otuz yıldır bölgeye kanlı müdahalesinin bir sonucu olduğu unutulmamalı.

Bu bir kader değil

Daha önce maden ocaklarında yaşanan iş cinayetleri siyasal iktidarca “işin fıtratıyla” açıklanmıştı. Bu kez, deprem yüzünden ortaya çıkan ölümler ve yaralanmalar “takdir-i ilahi” ile, “kader” ile açıklanıyor. İnsanların bunu kabul etmeleri için dini retoriklere başvuruluyor. Öyle ki daha depremin ilk gününde insanlar enkaz altında korku içinde beklerken, 81 ilde eş zamanlı olarak Diyanet tarafından camilerden sala okutulmasına karar verildi. (6)

Oysa bu işin kaderden ziyade, yapılan inşaatlarla, alt yapı ile ve alınmayan önlemlerle yani insan ve yönetim faktörü ile ilgisi var. Çünkü bölgenin çoğu iki büyük fay olan Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayı arasında yer alıyor.

ABD Jeoloji Araştırması’na göre, Türkiye'de depremden etkilenen birçok insan, sarsıntı ile hasar görme olasılığı son derece yüksek, donatısız tuğla duvarlı ve az katlı beton karkaslı yapılarda yaşıyor. Depremler sırasında ölen pek çok insan düşen tuğlalar, duvarlar ve altında kaldıkları beton yüzünden öldü. Suriye’de ise durum, neredeyse 12 yıldır devam eden savaşın inşaat standartlarını büyük ölçüde kötüleştirmesi yüzünden daha da kötü. (7)

Bilim insanları defalarca uyarmıştı

İşin uzmanları olan deprembilim insanları yıllardır, dünyanın en tehlikeli deprem bölgelerinden birinde olduğu bilinen Türkiye’de uzunca bir süredir, özellikle de bu bölgenin altındaki fayın kırılma riskinin çok yüksek olduğunu anlatıyorlar, uyarılarda bulunuyorlar.

Nitekim bu depremin geleceğini başta Prof. Dr. Naci Görür olmak üzere birçok deprem bilimci en az iki yıl önce öngörmüş ve Prof. Görür bununla ilgili olarak devlet kurumlarını her düzeyde bilgilendirmiş ve önlem alınması konusunda uyarmıştı. Eş anlı olarak, Jeoloji Mühendisleri Odası’nca bu bölgedeki büyük deprem riskine dikkat çeken raporlar Cumhurbaşkanlığı’na ve ilgili bakanlıklara sunulmuş ama her hangi bir geri dönüş olmamıştı. (8)

Ancak, bilimin rehberliğinin unutulduğu bu ülkede, ne onları dinleyen oldu, ne de yeterince önlem alan. Üstelik bundan 24 yıl önce yine bu ülkede 17 Ağustos 1999 depremi gibi büyük bir deprem ve o günden bu yana 25 civarında küçük ve orta büyüklükte deprem yaşanmasına rağmen, neredeyse hiçbir şey yapılmadı, yapılanlardan da bir süre sonra vazgeçildi.

Aksine deprem sırasında müdahale edebilecek askeri ve sivil yapılar çeşitli gerekçelerle dağıtıldı, deprem sonrası toplama alanlarının bir kısmına alışveriş ve iş merkezleri yapıldı, deprem için toplanan vergilerse bambaşka amaçlar için kullanıldı.

Sınıfta kalındı

Bilim insanları, insanların daha fazla deprem ve artçı şokun yanı sıra kötüleşen hava durumuna karşı kendilerini hazırlamaları gerektiğini, mevcut hasarı daha da artırma olasılığı büyük artçı sarsıntıların haftalarca, hatta aylarca sürebileceğini söylüyorlar. (9)

Buna karşılık siyasal iktidar depremlere müdahale konusunda sınıfta kaldı. Depremden 72 saat sonra dahi, köylere neredeyse hiç ulaşılamadı, kentlerde ise insanlar hala sevdiklerini kazma ve küreklerle enkaz altından çıkarmaya çalışıyor ya da çaresizce enkazın başında iş makinalarının “mucize” yaratmasını bekliyor.

Halkların kardeşliği kıymetlidir, bilhassa zor zamanlarda!

Bazı çevrelerse “Atina’yı vurabilecek öldürücü insansız hava araçları ve uzun menzilli füzeler üretmekle” övünüyorlardı. (10) Ne gariptir ki depremin hemen ardından Türkiye’ye ilk yardım elini uzatan ülkelerden biri Yunanistan oldu. İki kurtarma köpeği ve özel bir kurtarma aracıyla 21 itfaiyeciden oluşan bir ekip, Elefsina havaalanından C-130 askeri uçağıyla Türkiye'ye uçtu. (11)

Buna karşılık, deprem bölgesinin hemen kıyısında sınır boyu bekletilen on binlerce askerimiz olmasına rağmen, depremden 48 saat sonra ancak 3,500 asker bölgeye sevk edilebildi.

Bu yetmezmiş gibi, belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin ya da vatandaşların kendi aralarında organize ettikleri yardımların deprem bölgesine ulaştırılmasını, bu yardımların AFAD’a teslim edilmesi şartına, üstelik AFAD’ın özellikle de böyle büyük ve yaygın bir depremin neden olduğu hasarla baş edebilmesi mümkün olmamasına rağmen, bağladılar.

Oysa AFAD bürokrasisi yüzünden enkaz altındakilere zamanında müdahale edilemezken, iktidar medyasının iddialarının aksine, dondurucu soğuk koşullarında halka sıcak yemek, battaniye gibi zaruri malzemelerin dahi (bölgeye yeterince sevk edilmiş olmasına rağmen) etkin bir biçimde verilemediği ileri sürülüyor. (12)

Kaynaklar depremlerle mücadeleye ayrılmalıydı

Bu depremlerin ardından İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında, çimento üreten firmaların hisselerinin fiyatları hızla yükseldi (13), bazı fırsatçı firmalar ve esnaf yüzünden battaniye fiyatları başta olmak üzere birçok malın fiyatında ciddi artışlar oldu.

Bu da bu depremin halklar için büyük bir ekonomik zarar oluştururken, başta bir avuç finansal seçkin olmak üzere bazı kesimler için artan kârlar demek olduğunu ortaya koyuyor ve kapitalizmin acımasız, vicdansız yüzünü sergiliyor.

Aslında bu durum, siyasal iktidarın yapmış olduğu sınıfsal ve siyasal tercihlerle de yakından ilgili de bir durum. Öyle ki kaynaklarımız inşaattan ekonomik ve siyasal rant sağlamak için değil de, başta depreme karşı alınacak önlemler olmak üzere, insanımızı, toplumu ve doğayı korumaya dönük mal ve hizmetlerin üretiminde, alt yapının geliştirilmesinde kullanılsaydı bugün bu fatura bu kadar ağır olmazdı.

Ayrıca, Covid-19 salgını sırasında yaşananlara benzer biçimde; siyasal iktidar devlet gücü ile bu yapıların yardımlarını önlemeye, her şeyin kendinde toplanmasını ve AFAD gibi hiç de etkin olmayan merkezi bir dağıtım ağı ile bölgeye ulaştırmaya çalışmasaydı, otoriter- tekçi zihniyet böyle büyük bir felakette ön plana çıkartılmasaydı, bu yaralar daha hızlı sarılabilirdi.

İktidar blokunun sorumluluğu

Kısaca, bu konuda sadece kapitalizmi suçlamak diğer sorumluların göz ardı edilmesine neden olur. Çünkü dünyanın diğer kapitalist ülkelerinde depremlerle ve diğer doğal felaketlerle pek ala mücadele edilebiliyor ve yaralar olabildiğince en kısa zamanda sarılabiliyor.

Bu yüzden de asıl sorumlu, gerçekleşeceği bilimsel olarak bilinen, bu yüzden de beklenen bu depremin neden olabileceği hasarı azaltmak yönünde önlem almayan eyyamcı yaklaşım, sıklıkla imar afları çıkartan ve sorunlu binaları depreme karşı güçlendirmek yerine müteahhitleri zenginleştirmeye dönük yeni konut inşa etme politikaları uygulayan siyasal iradedir.

Dayanışma yaşatır!

Ancak halkımız kendi yol ve yöntemleriyle bu yardımları bölgeye göndermeyi ve depremzedelerin yaralarını sarmaya devam ediyor. Engelleme çabalarına rağmen ülke halkları birbiriyle dayanışma içindeler. Ülkenin her yanından, siyasal partilerin yerel örgütleri, belediyeler, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum örgütleri, yerel inisiyatifler, gençler, kadınlar kısaca tüm toplum tam bir dayanışma gösteriyor ve deprem bölgesindekilere, sıcak yemek, soğuktan korunma, hijyen ve barınma, enkaz kaldırma ekipleri başta olmak üzere her türden yardımı vermeye çalışıyor.

Anahtar sözcükler: 6 Şubat Depremleri, Dayanışma, Felaket, İnşaat-rant, Suriye, Savaş, Uluslararası yardımlar.

Dip notlar:

  1. https://www.milliyet.com.tr/galeri/deprem-son-dakika-depremde-kac-kisi-oldu-deprem-olu-ve-yarali-sayisi (9 Şubat 2023).
  2. https://www.statista.com/chart/29258/vulnerability-to-natural-disaster (8 February 2023).
  3. https://www.aa.com.tr/en/world/recent-quakes-in-turkiye-syria-could-affect-up-to-23m-says-who (7 February 2023).
  4. “Turkey–Syria earthquake: what scientists know”, https://www.nature.com (6 February 2023).
  5. https://theconversation.com/turkey-syria-earthquake-how-disaster-diplomacy-can-bring-warring-countries-together-to-save-lives ( 7 February 2023).
  6. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/kahramanmaras-merkezli-buyuk-deprem-felaketin-ardindan-diyanet-devrede-tum-camilerde-sala-okutulacak (6 Şubat 2023).
  7. “Turkey–Syria earthquake: what scientists know”, https://www.nature.com (6 February 2023).
  8. https://www.birgun.net/haber/uzmanlardan-deprem-sonrasi-uyari-raporlar-hazirlayip-sunduk-tek-bir-geri-donus-alamadik (6 Şubat 2023).
  9. Agm.
  10. Ulaş Ateşçi, “The capitalist economics and imperialist geopolitics behind the earthquake disaster in Turkey”, https://www.wsws.org ( 7 February 2023).
  11. https://greekreporter.com/2023/02/06/turkey-earthquake-greece-sends-help (6 Şubat 2023).
  12. https://yesilgazete.com.tr/sondakika/deprem-bolgesine-kosa-kosa-gelmisti-oguzhan-ugur-canli-yayina-baglandi-adeta-isyan-etti-kameralarin-dondugu-ve-donmedigi-yerler-var-10589.html (8 Şubat 2023).
  13. Ateşçi, agm.
Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 27 71
2. Fenerbahçe 26 62
3. Samsunspor 27 51
4. Beşiktaş 26 44
5. Eyüpspor 27 44
6. Gaziantep FK 26 38
7. Göztepe 26 37
8. Başakşehir 26 36
9. Trabzonspor 26 35
10. Kasımpaşa 27 35
11. Rizespor 27 33
12. Antalyaspor 27 33
13. Konyaspor 27 31
14. Alanyaspor 27 31
15. Bodrum FK 27 30
16. Sivasspor 27 27
17. Kayserispor 26 27
18. Hatayspor 26 19
19. A.Demirspor 26 -2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 30 59
2. Karagümrük 30 53
3. Erzurumspor 30 51
4. Bandırmaspor 30 50
5. Gençlerbirliği 30 48
6. İstanbulspor 30 46
7. Ahlatçı Çorum FK 30 45
8. Boluspor 30 44
9. Ümraniye 30 44
10. Amed Sportif 30 43
11. Iğdır FK 30 43
12. Keçiörengücü 30 42
13. Esenler Erokspor 30 41
14. Pendikspor 30 40
15. Sakaryaspor 30 39
16. Ankaragücü 30 38
17. Manisa FK 30 37
18. Şanlıurfaspor 30 34
19. Adanaspor 30 27
20. Yeni Malatyaspor 30 -21
Takımlar O P
1. Liverpool 29 70
2. Arsenal 29 58
3. Nottingham Forest 29 54
4. Chelsea 29 49
5. M.City 29 48
6. Newcastle 28 47
7. Brighton 29 47
8. Fulham 29 45
9. Aston Villa 29 45
10. Bournemouth 29 44
11. Brentford 29 41
12. Crystal Palace 28 39
13. M. United 29 37
14. Tottenham 29 34
15. Everton 29 34
16. West Ham United 29 34
17. Wolves 29 26
18. Ipswich Town 29 17
19. Leicester City 29 17
20. Southampton 29 9
Takımlar O P
1. Real Madrid 28 60
2. Barcelona 26 57
3. Atletico Madrid 27 56
4. Athletic Bilbao 28 52
5. Villarreal 27 44
6. Real Betis 28 44
7. Mallorca 28 40
8. Celta Vigo 28 39
9. Rayo Vallecano 28 37
10. Sevilla 28 36
11. Getafe 28 36
12. Real Sociedad 28 35
13. Girona 28 34
14. Osasuna 27 33
15. Espanyol 27 28
16. Valencia 28 28
17. Deportivo Alaves 28 27
18. Leganes 28 27
19. Las Palmas 28 25
20. Real Valladolid 28 16