Türk-İş denen sözüm ona işçi sendikası, Türkiye’de demokrasinin, paylaşımın ve direnişim önündeki en büyük engeldir.
Patronların ve iktidarların çıkarları için sınıfını satan kötülük örgütüdür.
Genel Başkanları olan Ergün Atalay, asgari ücret için kırmızı çizgimiz “açlık sınırı” olan 7 bin 500 liradır, diye açıklama yapıyor.
Sormak gerek bu haramzedeye, “neden 25 bin lira olan yoksulluk sınırı kırmızı çizginiz değil?”
Bu söz açıkça patronlara ve iktidara hizmet ettiğinizin açık itirafıdır.
Sadece sendikalı olan işçilerin değil, çalışan işçilerin yüzde 68’i olan sendikasız milyonlarca işçinin “açılık sınırında” yaşamasını öngörmek zaten iktidarın ve patronların temel politikasıdır.
Ergün Atalay, sınıfına ihanet ettiğin için utanmalısın…
Bu sendikanın bir de Genel Sekreteri var, adı Pevrul Kavlak…
Bu zat-ı muhteremde şunu diyor;
“Biz getirilen asgari ücreti imzalasak da imzalamasak da kabul edilecek…”
Maden öyle sizin varlığınızın anlamı ne?
Niye varsınız…
İşçi sendikası, emekçinin işgününün ne olacağının pazarlıkla belirlenmesi için kurulmuştur.
Ve sendikanın bu pazarlıktaki en önemli silahı, üretim ve hizmetten gelen gücüdür ve bu gücün adı da GREVDİR…
Kavlak denen muhterem, egemenlere boyun büküp “ne yapalım” diyorsa adına hareket ettiği sınıfa ihanet ediyor demektir.
Direniriz, greve gideriz, üretimi durdururuz demiyor, boynunu büküp teslim oluyor…
Oligarşik sermayenin ve onun siyasi temsilcisi olan AKP iktidarının dümen suyunda gitmek, sınıfına ihanet etmektir.
Keklik avı nasıl yapılır, bilirsiniz…
Kafese konulan keklik dağa götürülür.
Avcı kafesi biraz uzağa yerleştirir kendiside sipere yatar.
Kafes kekliği öterek yabandaki hemcinslerini yanına çağırır.
Çağırıya uyan yaban keklikleri kafesinin önüne geldiğinde avcı tarafından vurularak avlanır.
Yani av kekliği kendi cinslerine ihanet eder…
Türk-İş kurulduğundan bu yana hep kafes kekliği görevi yapmış, hemcinsleri olan işçi sınıfını avcıların önüne atmıştır, tıpkı bugün de yaptıkları gibi…
Bir de tarihten örnek verelim.
12 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığından emekli olan Oramiral Bülend Ulusu Başbakanlığa getirildi.
Darbenin Komutanı Kenan Evren’in talimatıyla, Ulusu’nun kurduğu Hükümetin Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığına “Türk-İş’in o günlerdeki Genel Sekreteri olan Sadık Şide” getirildi.
Faşist Darbe döneminde CHP dahil tüm partiler, DİSK başta olmak üzere tüm sendikalar, dernekler ve odalar kapatılır, belediye başkanları görevlerinden alınır, ülkeyi yöneten siyasi kadrolar tutuklanırken, “Türk-İş’e ve yönetim kadrosu faaliyetlerine aynen devam ettiler”
Çünkü Türk-İş’in tarihi misyonu işçi sınıfının sınıfsal ve demokratik mücadelesini durdurmaktır…