CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, “Liyakatsiz ve ehliyetsiz kişilerin atanmasının en ciddi tahribatların ve hatta çürümenin yaşandığı alanların başında eğitim sistemimiz, yükseköğretim kurumları yani bilim ve teknoloji üretmesi, nitelikli insan yetiştirmesi gereken üniversitelerimiz gelmektedir” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, TBMM’de yaptığı basın toplantısında üniversitelerde liyakate dayalı olmayan atamaları, usulsüz ve ‘adrese teslim’ akademik kadro ilanlarını ve son dönemde vakıf yükseköğretim kurumlarında akademisyenlerin yaşadığı sorunları gündeme getirdi.
AKADEMİK İLANLARINDA SİYASİ AİDİYET, EŞ-DOST-AKRABA YAKINLIKLARI
Özdemir, “Adalet ve Kalkınma iktidarları dönemi kamu yönetiminde ve bürokraside yaşanan devasa tahribatın en temel nedenlerinin başında liyakatsiz ve ehliyetsiz kişilerin adil ve şeffaf olmayan süreçler neticesinde göreve atanması gelmekte” diyerek, “Partili Cumhurbaşkanı hangi kriterleri, hangi liyakat, hangi akademik ve idari başarıları nedeniyle seçim yaptığını kamuoyu ile paylaşmadan bir gece yarısı bir Cumhurbaşkanlığı Kararıyla rektörleri görevden alıyor ve yerine yenilerini atıyor. Üniversitelerde yaşanan tahribatın temel kaynağı da atamayla göreve getirilen rektörler ve atanan bu rektörler tarafından verilen akademik kadro ilanları ve yapılan atamalardır. Liyakate, objektif ve şeffaf kriterlere göre değil de keyfiyete ve siyasi yakınlıklara göre göreve getirilen bu rektörler de siyasi aidiyetlere ve eş-dost-akraba yakınlıklarına göre üniversitelerin sadece akademik değil idari kadrolarını da oluşturmakta. Rektörlerin doğrudan partili Cumhurbaşkanı tarafından atanması uygulamasının sonlandırılmasını öngören kanun teklifim Genel Kurul’da reddedildi” diye konuştu.
BOĞAZİÇİ MEVCUT YÖNETİMİ HIZLA KADROLAŞIYOR
“Siyasi saiklerle doğrudan partili Cumhurbaşkanı tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan hatta yerleştirilen mevcut yönetimin çok hızlı bir şekilde kadrolaştığını” ifade eden Özdemir, “Bölümlerin talebi olmadan veya görüşü dahi alınmadan doğrudan rektörün tasarrufuyla atamalar yapılmaktadır. İlgili bölümlerin dahil edilmediği ve hatta bilgilendirilmediği, sadece rektörün şahsi istekleri ve kendisine gelen taleplere göre belirlenen bir istihdam süreci nitelikli eğitime ve bilimsel üretime vurulmuş ağır bir darbedir” dedi.
REKTÖRLER YÖK YÖNETMELİĞİNE UYMUYOR
Yükseköğretim Kurulunun 9 Mart 2021 tarihinde “Üniversitelerin Akademisyen Alımlarına Yönelik Önemli Düzenleme” başlığıyla yayımlanan Yönetmelikle profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi alımı ilanlarında başvuru koşulu olarak, adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı yazılamayacağı ve ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemeyeceği düzenlenmişti. YÖK Yönetmeliğinin uygulamasını değerlendiren Özdemir, “Akademik kadro ilanlarını detaylı olarak incelendiğinde yönetmeliğe uyulmadığı ve kurum dışından belirli bir kişiye özel kadro ilanlarına devam edildiği gözlenmektedir. Bilime hiçbir katkısı olmayan, akademik yayın niteliği ve yayın sayısı son derece yetersiz ve liyakati olmayan kişilere özel kadroların açılması son hızla sürmektedir. YÖK, bu konularda daha sıkı denetimler yapmalı ve sonrasında gereğini mutlaka yapmalıdır” dedi.
ADRESE TESLİM AKADEMİK KADRO İLANLARI İÇİN KANUN TEKLİFİ
Özdemir, “Akademik kadro ilanlarına kişiye özel koşulların eklenerek belli kişilerin kadrolara alınmasını zorlaştırmak için hazırlamış olduğum bir Kanun teklifini bu hafta TBMM Başkanlığı’na sundum. Teklif ile, bir rektör tarafından onaylanarak verilen ilanlarda belirli bir adaya yönelik şartlar, koşullar konulması durumunda YÖK Denetleme Kurulu doğrudan harekete geçecek, hazırlayacağı raporunu ve görüşünü Yükseköğretim Kuruluna sunacak ve bu süreç sonucunda ilgili yasa maddesinin (23. Madde (a) bendi) ihlal edilmesi durumunda hakkında disiplin ve ceza işlemleri uygulanacaktır” diye konuştu.
SAYILARI ARTIYOR KALİTELERİ DÜŞÜYOR
Son dönemde özellikle bazı vakıf yükseköğretim kurumları ve bu kurumlarla ilgili kamuoyuna yansıyan sorunları da değerlendiren Özdemir, “YÖK istatistiklerine göre 78 vakıf yükseköğretim kurumu bulunmakta. Öğrenci sayısı toplam 502 bin, öğretim elemanı sayısı 29 bin. Sayıları hızla artarken kalite ve nitelik maalesef aynı şekilde artmamıştır. Çok az sayıdaki vakıf üniversitesi kurumsallaşmasını tamamlayarak, nitelikli eğitim vererek, bilim ve teknolojiye katkı sunmaktadır” dedi.
ÇOĞU VAKIF ÜNİVERSİTESİ ANAYASANIN DIŞINA ÇIKIYOR
Kamu tüzel kişiliği unvanı verilen vakıf yükseköğretim kurumlarının Anayasaya (130. Madde) ve Kanunlara göre kesinlikle kazanç amacı güdemeyeceklerini kaydeden Özdemir, “Vakıf üniversitelerinin çoğunun kanunlara uymadığı son dönemde vakıf üniversitesi öğretim elemanlarının açıklamalarıyla kamuoyu gündemine geldi. Bir siyasi ya da iktisadi gruba bağlı olmakla birlikte adete vergi vermeden para kazanan bir şirket haline dönüşen vakıf üniversiteleri bulunmaktadır. Bu kurumlar Meclisin çıkardığı yasalara da uymayarak öğretim elemanlarının yasal hakkı olan ücret ve özlük haklarını vermedikleri gibi ağır çalışma koşulları altında mobbing uyguladıkları da kamuoyuna yansımaktadır” dedi.
YÖK VAKIF ÜNİVERSİTELERİNİ DENETLEMELİ VE GEREKLİ YASAL GİRİŞİMLERİ YAPMALI
Son dönemde özellikle Ayvansaray, Nişantaşı, Bilgi ve Maltepe Üniversitelerinde yaşanan süreçlerin de dikkate alınması gerektiğini ifade eden Özdemir, “YÖK’ün ve Meclis’in vakıf üniversitelerinin oluşumu, sermaye yapıları, sermaye grupları ile ilişkileri, mali yapılarının şeffaflığı, lobileri, statüleri ve en önemlisi eğitimdeki nitelikleri, akademisyenlerin ücret ve özlük hakları gibi çok temel sorunları denetlemesi ve gereğini yapması gerekmektedir. Maltepe üniversitesi ile ilgili denetim yaptığını duyuran YÖK’ün Nişantaşı ve Bilgi de başta olmak üzere tüm vakıf üniversiteleri denetlemesi ve gerekli yasal girişimleri sonuna kadar yapmalıdır.
Özdemir, “Hangi kurumların gerçek anlamda bir üniversite olduğu, eğitim verdiği, bilimsel araştırmaları ve projeleri destekleyip desteklemediğinin ortaya konulması için bizler, Meclis olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu, alarm veren vakıf üniversitelerinin ve öğretim elamanlarının içinde bulunduğu çalışma koşullarının araştırılması için çağrıda bulunuyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.