CHP'li Barut: 'Salgın ekonomik krizi derinleştirdi!'

CHP

Gündem 06.04.2020, 18:14 06.04.2020, 18:14
CHP'li Barut: 'Salgın ekonomik krizi derinleştirdi!'

CHP Adana Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi Ayhan Barut, koronavirüs salgının Adana'daki duruma etkisini Yurttan Sesler'e değerlendirdi.


CHP'li Barut'un koronavirüs dosyası kapsamındaki sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle

 

Adana'da çok sayıda koronavirüs vakası görülmesini neye bağlıyorsunuz? Neler eksik bırakıldı?


Bereketli toprakları ve sarı sıcağıyla ünlü Adana'mız, ülkemizin bütün renk ve kültürlerini bir arada kardeşçe yaşatan ve yaşayan bir kenttir. Yani Türkiye'nin küçük ölçekli bir yansımasıdır aslında Adana. Virüs Çin'de ortaya çıktıktan sonra tüm dünya bir süre izlemekle geçirdi zamanı. Ülkemiz için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Koronavirüsün yayılım hızı arttıkça ve ülkemiz sınırlarına yaklaştıkça sağlık alanında alınan - sağlık emekçilerince yetersiz bulunan - önlemlere karşın ekonomik olarak ülkemiz çok hazırlıksız yakalandı maalesef. Çünkü 163 milyar lira bütçe açığı bulunan bir ekonominin, salgının yayılımını durdurmak için alması gereken ilk önlem elbette tam karantina uygulamasıdır. Bu yapılamadığı için maalesef virüs yayılımı tam olarak engellenemedi.

Toplam 2.5 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye'nin 6'ncı büyük kenti Adana'nın bundan kaçış şansı yoktu elbette. Bazı ülkeler salgınla mücadelede 'sürü bağışıklığı' stratejisi izledi. Oluşan tablonun ve toplumsal tepkinin ardından belirli önlemler almak zorunda kaldılar. Ülkemizde de aynı şeyi söylemek mümkün. Virüsün seyrine, gösterilen tepkilere ve oluşan ihtiyaca göre aralıklarla değişik tedbirler alındı. Virüsün sınır komşularımıza geldiği, hatta ülkemizde görüldüğü ilk andan itibaren tam karantina uygulansaydı, bugün tablonun başka olacağı ortadadır. Türkiye gibi Adana da aynı şeyi yaşadı. İktidarın aldığı kararlar neyse Adana'da da aynısı uygulandı. Sonuç ortada. Umarım çok az olumsuzluk yaşarız ve sağlıklı günlerde her şey güzel olur.


 Sayıların yüksek olması yurttaş üzerinde nasıl bir etki bıraktı?


Koronavirüs salgını öncesinde de ülkemiz zaten büyük bir ekonomik ve siyasi krizin içindeydi. Üretim yerine tüketim ekonomisi modeli, ekonomimizi zaten batırmıştı. Fabrikalar kapanmış, çiftçi tarımdan uzaklaştırılmış, işsizlik patlamıştı. Meclis kapılarında bile yurttaşlarımız ekonomik kriz nedeniyle kendini ateşe verirken, borç ve işsizlik sarmalındaki aileler maalesef siyanürle canına kıyıyordu. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik yangın tablosu, yurttaşlarımızı sosyal ve psikolojik açıdan yeterince zora sokmuştu zaten. Şimdi salgın bu krizi daha da derinleştirdi.

Eğlence mekanlarından kahvehanelere, lokantalardan kuaförlere on binlerce işyeri kapandı, buralarda çalışan milyonlarca insan işinden oldu, ücretsiz izne gönderildi. Ekonomik ve siyasi krizden kaynaklı toplumda var olan çaresizlik hissi, bu salgınla maalesef biraz daha derinleşti. Sağlık endişeleri, korkular, üstüne ekonomik felaket senaryoları halkımızı epey tedirgin ediyor. Bunun da nedeni çözüm üretmeyen iktidarın sorumsuz adımları ve uygulamalarıdır. Gelişmiş ülkeler 'Sağlığınızdan başka bir şey düşünmeyin, ekonomik yönden sizi destekleyecek önlemleri aldık' derken, bizim ülkemizde insanlara sabır ve dua tavsiye ediliyor. Çalışmak ve geçinmek için, evine ekmek götürebilmek için sokağa çıkmak, üretmek, çalışmak zorunda olan insanlara destek olamazsanız toplum sağlığımızın korunması da mümkün olmuyor. Ama dayanışma ruhuyla ve paylaşım duygularıyla bu süreci birlikte atlatacağız, yaparsak ancak birlikte başaracağız.

Hastanelerde şu anki durum nasıl? Yoğun bakım ve yatak doluluk durumuna dair bir bilginiz var mı?


Sağlıkta özelleştirme uygulamalarının ne denli yanlış ve tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini bu dönemde çok net biçimde bir kez daha gördük. Bu süreç sağlığın kamusal bir alan olarak yeniden ele alınması zorunluluğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Emeği hiçbir şekilde ödenemez sağlık emekçilerimizin üstün gayretleriyle hastanelerimizin tüm olumsuzluklara karşın şimdilik kriz yönetimini başarıyla sağladığına inanıyoruz.

Türkiye’de bildiğimiz kadarıyla 100 bin kişiye düşen yatak sayısı 46.5 olarak açıklanmıştı. Adana'da bu sayı biraz daha fazla diye biliyoruz. Şu anki vaka sayısı ile yoğun bakım yatak sayıları yeterli görünüyor. Allah göstermesin tablo daha da kötüleşir, yoğun bakım ihtiyacı çok fazla artarsa bu sayıların yeterli olmayacağı aşikar. Bu nedenle yayılımı engellemek için evde kalmanın, tedbir almanın önemi ortada. Sosyal devletin gereği olarak da yurttaşlara gereken destek maddi ve manevi olarak sağlanmalı ki, vaka sayısı artmasın, hastanelerde yatak ihtiyacı oluşmasın.


Sağlık çalışanlarının yeterli ekipmanı bulunuyor mu?


Salgın nedeniyle Türk Tabipler Birliği (TTB) sağlık emekçilerinin içinde bulunduğu durum, koruyucu malzeme ve ekipman ihtiyaçlarıyla ilgili yaptıkları anket sonuçlarını paylaşmıştı. Salgınla mücadelenin kahramanları olan sağlık emekçilerinin çalışırken temel gereksinimi olan koruyucu gözlük, önlük, eldiven, maske gibi ihtiyaçları karşılanmamıştı. Gösterilen tepkiler üzerine bu konuda biraz mesafe alındığını düşünüyoruz. Bildiğimiz kadarıyla koruyucu ekipman anlamında ilk günlere oranla kısmi iyileştirmeden söz edilebilir ama bunun henüz yeterli seviyede olmadığı açık. Çünkü sahada çalışan yurttaşlarımız sürekli eksikleri, pratikte karşılaştıkları sorunları ifade ediyorlar.

Şehrinizde yerel yönetimler sürecin neresinde duruyor? İşini kaybedenler veya yaşı nedeniyle evden çıkamayanlar için gerekli destek sağlanıyor mu? Belediye hesaplarına el konması işi zorlaştırdı mı?


Adana'da belediyelerimiz salgınla mücadele kapsamında olağanüstü çaba gösteriyorlar. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Seyit Torun'un paylaştığı bilgiye göre, ülke genelinde Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimiz en son 98.588 aileye toplamda 30.408.741 lira nakdi, 280.083 aileye de ayni yardım yapmıştı. Belediyelerimiz yurttaşların kesik olan sularını yeniden bağlamış ve ücretsiz maskeden dezenfeksiyona kadar bir çok hizmet üretmeye başlamıştı.

Adana'daki belediyelerimiz, Büyükşehir başta olmak üzere Seyhan, Çukurova, Ceyhan, İmamoğlu belediyelerimiz halkın hep yanında, salgınla mücadelenin en etkili aktörleri oldular. 65 yaş üstü yurttaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasından ihtiyaç sahiplerine ayni ve nakdi yardım konularında tüm imkanlarını seferber ettiler. Belediyelerimizi bu anlamda da yine kutlamak istiyoruz. Sosyal demokrat belediyecilik anlayışı yurttaşın her zaman yanında, gereksinimlerinin karşılanması için hep görev başındadır. Belediyelerin yardım kampanyalarına engel çıkartılması ise asla kabul edilecek bir durum değildir. Tarih bunu bir kenara yazmıştır. Belediyelerimiz yardım seferberliği başlatınca destek olması gerektiği yurttaşlardan para isteyen zihniyetin ne denli iş bilmez olduğu açıktır.

Vatandaşa maske satmayı düşünenler, belediyelerimiz ücretsiz halka dağıtınca PTT eliyle ücretsiz dağıtım olacağını açıkladı. Belediyelerimizi ve icraatlarını örnek almaları gerekiyor. Çünkü bizim hizmet anlayışımızın odağında halk ve halkın ihtiyaçları var. Çünkü halkın belediyeleri var. Biz bu salgın belasından birlikte, dayanışma ruhuyla mücadele ederek kurtulacağız. Bu mücadeleyi sekteye uğratmak ve engellemek yerine örnek almaları daha iyi olacaktır.


 Çok sayıda fabrikada ve inşaatta çalışmak zorunda kalan ve sosyal mesafelenmeyi uygulayamayan yurttaşlar için ne söylemek istersiniz?


Sosyal devletin gereği olarak salgın gibi bir felaketle mücadele ederken, halk sağlığından ekonomiye, toplumsal hayatın tüm alanlarına dek etkin önlem almak şarttır. Eğer ülkemizde bu çerçevede önlemler alınsa, yurttaşa destek sağlansa, tam karantina uygulansa fabrikalardan inşaatlara dek emekçilerin tamamı koruma şemsiyesi altına girecekti. 3 Kasım 2002'den bu yana memleketin neyi var neyi yok satıp savuşturanlar, ülke kaynaklarını ranta teslim edenler, ekonomiyi batıranlar bu kararı almadı maalesef. Çünkü yiye yiye bitirdiler. Ekonomi batınca önlem almadılar. Türkiye'de bildiğimiz kadarıyla günlük yevmiye ile geçinen 6 milyon insanımız var. Bu insanlarımız ırgatlıktan hamallığa kadar bir çok işi yaparak günlük kazançla yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu insanların geçimi için, yaşama tutunması için, evine ekmek götürmesi için çalışması şart. Çünkü devletin desteği yok. Emekçilerin korunması için sosyal devletin gereği yapılmalı, ülkenin kaynakları halkın yaşamını sürdürmesi, insanca yaşaması ve sağlığının korunması için yine halka aktarılmalıdır.

Adana’da esnafın durumu nedir? Sorunlarına karşı önerileriniz nelerdir?


Adana tarımın başkenti olmasının yanı sıra, ülkemizin sanayileşmesine büyük katkı sunmuştur. Üretmeyen, ithal eden, özelleştirmeci ve pisayacı ekonomi anlayışı, maalesef tarımı bitirdiği gibi kentin üretim ve istihdam kaynağı olan fabrikalarının kapanmasına yol açmıştır. Sümerbank'tan Güney Sanayii'ne, TEKEL'den Aksantaş'a kentin 50'den fazla fabrikası kapatılmış, on binlerce insan işsiz bırakılmıştır. Esnafımız da bu olumsuz durumdan payına düşeni almış, salgın öncesi zaten siftahsız dükkan kapatan esnafımız sonunda kepenk indirmiştir. Salgınla mücadele kapsamında alınan önlem kararları en çok KOBİ ve küçük esnafı mağdur etmiştir. Çünkü kahvehanelerden berberlere, lokantalardan berberlere tüm esnaf, artık evine ekmek götüremez olmuştur.

Bu süreçten olumsuz etkilenen kesimleri rahatlatmak için açıklanan destek paketleri yetersizdir. Uygulamada esnafından çiftçisine herkese çıkarılan zorluklar var. Açıklanan esnaf kredi paketlerinde yer alan bazı şartların gözden geçirilmesi zorunludur. Esnaf ve sanatkarların yararlanabileceği şekilde bunların düzenlenmesi gerek. Borçsuz esnaf bulamazken, borçlu esnafın destekte kapsam dışı bırakılıyor. Kredi başvurusunda bulunacaklara ‘SGK ve vergi borcu yoktur’ şartı aranıyor. Daha önce kredi kullananlar yararlanamıyor. Bu durumda ülke genelinde olduğu gibi Adanalı esnafımız da kan ağlıyor, çare arıyor.

Koronavirüs sürecinde çiftçilerimizin yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileriniz nelerdir?


Salgından önceki ithalata dayalı tarım politikaları nedeniyle, ekonomik-siyasi kriz sebebiyle ülke tarımı zaten derin bir çıkmaza girmişti. Yüksek girdi maliyetleri altında ezilen, tüm bunlara rağmen binbir emekle ürettiği ürünü para etmeyen çiftçi tarımdan uzaklaşıyordu. Borç yükü artan çiftçi perişan haldeydi. Salgından önceki bu tablonun zaten baştan aşağıya değişmesi gerekiyordu. Bu süreç çiftçinin taleplerinin yerine getirilmesini adeta zorunlu kıldı. Çünkü güvenli gıdaya erişimin ve tarımın önemi net biçimde ortaya çıktı. Şimdi biliyoruz ki tarım arazilerini korumayan, girdi maliyetlerini düşürmeyen, üretime ve üreticiye destek vermeyen, yalnızca ithalata dayalı politikalarla bu süreci aşmak, çözüm bulmak mümkün değil. Derhal kamusal ve ulusal tarım politikaları hayat bulmalıdır.

Tarım alanları korunarak, üretim ve üretici odaklı çözümler geliştirilmeli ve bu kalıcı hale getirilmelidir. Üretim arttırılmalı, ürün çeşitliliği ve üretim sürekliliğini sağlayan tarımsal üretim planlamasıyla kesin çareler bulunmalı. Tarımda ithalat yerine üretim ve üreticiye destek anlayışıyla tarımsal destekler yeterli düzeye getirilmelidir. Her koşulda üretmeye devam etmek, üretimi ve üretenleri desteklemek temel amaç olmalıdır. Tarımda ve gıdada, ülke olarak kendimize yetebilmemiz için, gıda güvenliği ve gıda güvencesi için, gecikmeden, derhal, yerli üretime ve istihdama dayalı bir seferberlik başlatılmasını istiyoruz.

Bu doğrultuda, ekim-dikim-hasat zamanı üreticilerimizin tarımsal faaliyetlerine daha çok destek olunmalı, tohum, gübre, zirai ilaç ve temel girdiler için harekete geçilmelidir. Üreticilerin borçları faizsiz ertelenmeli, destek ödemeleri peşin ve acil olarak yapılmalı, üreticiye üretimi sürdürmesi için faizsiz kredi desteği, ayni ve nakdi yardım yapılmalıdır. Tarım Kanunu'na istinaden tarıma bütçeden ayrılan yüzde 1'lik payın tam olarak verilmesi ve bu oranın arttırılması gerekiyor. Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından gıda tedarik zincirinde ve lojistiğinde bir sorun yaşanmaması için önlem alınmalı. Özellikle yakın bir zamanda bölgemizde turfanda patates ve buğday ile çeşitli sebze-meyve hasadı başlayacağından tarımsal işgücünün korunması ve çalışan hareketliliğinde kısıtlayıcı olunmaması gerekiyor.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 39
2. Trabzonspor 16 35
3. Fenerbahçe 15 33
4. Göztepe 16 29
5. Beşiktaş 16 26
6. Samsunspor 16 25
7. Gaziantep FK 16 23
8. Başakşehir FK 16 20
9. Kocaelispor 16 20
10. Alanyaspor 16 18
11. Çaykur Rizespor 16 18
12. Konyaspor 15 16
13. Gençlerbirliği 16 15
14. Kasımpaşa 16 15
15. Antalyaspor 16 15
16. Kayserispor 16 14
17. Eyüpspor 16 13
18. Fatih Karagümrük 16 9
Takımlar O P
1. Amed SK 17 35
2. Pendikspor 17 33
3. Esenler Erokspor 17 32
4. Bodrum FK 17 31
5. Çorum FK 17 29
6. Iğdır FK 17 29
7. Erzurumspor FK 17 27
8. Boluspor 17 26
9. Bandırmaspor 17 26
10. Serik Belediyespor 17 25
11. Keçiörengücü 17 22
12. Sivasspor 17 21
13. Van Spor FK 17 21
14. İstanbulspor 17 21
15. Manisa FK 17 19
16. Sakaryaspor 16 19
17. Ümraniyespor 17 18
18. Sarıyer 17 17
19. Hatayspor 16 5
20. Adana Demirspor 17 2
Takımlar O P
1. Arsenal 16 36
2. Manchester City 16 34
3. Aston Villa 16 33
4. Chelsea 16 28
5. Crystal Palace 16 26
6. Liverpool 16 26
7. Sunderland 16 26
8. Manchester United 15 25
9. Everton 16 24
10. Brighton & Hove Albion 16 23
11. Tottenham 16 22
12. Newcastle United 16 22
13. Fulham 16 20
14. Brentford 16 20
15. Bournemouth 15 20
16. Nottingham Forest 16 18
17. Leeds United 16 16
18. West Ham United 16 13
19. Burnley 16 10
20. Wolverhampton 16 2
Takımlar O P
1. Barcelona 17 43
2. Real Madrid 17 39
3. Villarreal 15 35
4. Atletico Madrid 17 34
5. Espanyol 16 30
6. Real Betis 15 24
7. Athletic Bilbao 17 23
8. Celta Vigo 16 22
9. Sevilla 16 20
10. Getafe 16 20
11. Elche 16 19
12. Deportivo Alaves 16 18
13. Rayo Vallecano 15 17
14. Mallorca 16 17
15. Real Sociedad 16 16
16. Osasuna 16 15
17. Valencia 16 15
18. Girona 16 15
19. Real Oviedo 16 10
20. Levante 15 9