10.08.2024, 11:59

Enflasyon raporunda manşete çıkmayan iki önemli konu!

Dün açıklanan üçüncü enflasyon raporu (1), ekonomi yönetiminin önümüzdeki süreçte enflasyondaki gidişata ilişkin bakışını büyük ölçüde koruduğunu gösteriyor.

Her ne kadar Orta Doğu’da yoğunlaşan savaş, ABD’nin durgunluğa girme ihtimali gibi jeopolitik riskler ve bunların petrol ve gıda maddelerinin fiyatları üzerindeki artırıcı etkilerinden yola çıkılarak, örneğin yılsonundaki enflasyonun belli bir sayı olmaktan ziyade yüzde 34-42 arasında bir değer olabileceği Merkez Bankası Başkanı Karahan tarafından belirtilmiş olsa da, metinde daha önceki enflasyon raporunda açıklanmış olan, enflasyonun bu yıl yüzde 38’e, 2025’te yüzde 14’e ve 2026’da yüzde 9’a indirileceği yönündeki öngörü aynen korunuyor.

Raporda Ağustos ve Eylül oranları yüzde 2,5 ve son çeyrekteki aylık enflasyon oranı da (yüzde 1,5’in biraz altı) olarak hedefleniyor. Bu haliyle bile yüzde 40’ın üzerinde bir yılsonu enflasyonu olacağı bir yana, enflasyonda böyle bir indirimin nasıl sağlanabileceğine ilişkin bir ikna edici açıklama ya da bilgi raporda yok.

Belli ki yine beklentileri yönetmeye dönük bir açıklama söz konusu. Daha da önemlisi 2025 ve 2026 yıllarındaki enflasyonun sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 olarak belirlenmesi, asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına daha düşük zam yapılacağını gösteriyor. Çünkü bundan böyle ücret zamları beklenen enflasyona göre yapılacak.

Reel işçi ücreti artışı işgücü verimlilik artışının altında kaldı

Oysa aynı raporun 25.sayfasında yer alan bir grafik reel işçi ücretlerinin 2021 yılından bu yana nasıl verimlilik artışlarının gerisinde kaldığını gösteriyor. Yani bırakın ekonomik büyümeden alınacak refah payını, eğer işgücü verimliliğindeki artış kadar ücretlere zam yapılsaydı, bugün işçiler çok daha fazla ücret alacaklardı. Bu sonuç raporun kendi verisinden çıkıyor.

Yani kârlar artıyor. Ancak enflasyonla mücadele faturasını emekçiye kesen iktidar asgari ücret artışına ve emekli ücretlerinin yükseltilmesine karşı çıkıyor.

Ters Getiri Eğrisi

Raporda dikkat çeken ama ekonomi basınının gözünden kaçan bir önemli saptama daha var: Devlet İç Borçlanma Senetlerinin (DİBS) vadelerine göre olan getirilerindeki terslik.

Raporun 16.sayfasında yer alan aşağıdaki grafiğe göre, kısa vadeli Hazine kâğıtlarının yıllık getirisi (faizi) uzun vadelilerin üzerinde seyrediyor. Bu durum Geçen yıl Ekim ayından bu yana böyle. Yani “ters ya da negatif bir getiri eğrisi” ile karşı karşıyayız.

Bu durum raporda şöyle açıklanıyor:

“Enflasyon görünümünde beklenen iyileşme henüz orta ve uzun vadeli DİBS getirilerine yansımamıştır (Grafik 2.2.6). Son dönemde DİBS piyasasına yönelik artan yabancı yatırımcı ilgisinin kısa vadeli kıymetler üzerinde yoğunlaştığı değerlendirilmektedir. Önümüzdeki dönemde dezenflasyon sürecinin güçlenerek devam etmesiyle birlikte piyasa beklentilerinin daha etkili biçimde çıpalanması ve DİBS piyasasında yatırımcı ilgisinin daha uzun vadelere kayması beklenmektedir”

Bu ne anlama geliyor ve emekçiler için nasıl bir tehlike içeriyor?

Getiri Eğrisi iktisatçılar tarafından gelecekteki ekonomik büyümeyi ya da durgunluğu tahmin etmede kullanılan bir eğri. Çünkü farklı vadelere sahip devlet tahvillerinin getiri oranlarıyla oluşturuluyor. Piyasa analistleri de ekonomik büyüme beklentisi ve resesyonu öngörmek için bu eğriyi kullanıyorlar.

Eğri normalde yukarı doğru (pozitif) eğimlidir zira riskleri ortadan kaldırabilmek için uzun vadeli tahvillerin getirisi daha yüksek olmalıdır. Ancak bu durum Türkiye’de tersine döndü.

Bir başka anlatımla Getiri Eğrisi, çeşitli vadelerdeki benzer devlet borçlanma senetlerinin getirilerini grafiksel olarak temsil eder. Kısa vadeli borçlanma araçları, aynı kredi riski profiline sahip uzun vadeli araçlardan daha yüksek getiriye sahip olduğunda ters bir getiri eğrisi oluşur. Ters bir getiri eğrisi olağandışıdır, normal bir getiri eğrisi yukarı doğru eğimlidir ve vadeler arttıkça düşükten yükseğe doğru ilerleyen getirileri gösterir. (2)

Ters Getiri Eğrisi, tahvil yatırımcılarının uzun vadeli faiz oranlarında düşüş beklentilerini yansıtır ve bu genellikle resesyon ya da en azından ekonomik durgunlukla ilişkilendirilir. Yani eğri tersine dönmüşse ekonomi de durgunluk içine girecek demektir. Ters getiri eğrisi sadece gelecekteki bir durgunluğa değil, hâkim ana akım makro iktisadın çaresizliğine de işaret eder.

Aslında ekonominin ve piyasaların durumu ve açıklanan kârlılık rakamları ve giderek artan şirket iflasları ve konkordatolar bu durumu doğruluyor. Öyle ki İSO 500 Anketine göre, çok büyük şirketlerin dahi kârları miktar olarak artsa dahi kârlılıkları azalıyor. KOBİ’lerse ciddi finansman maliyetleriyle karşı karşıyalar. Bu yüzden dolayı da ekonomideki güven endeksleri ikinci çeyrekten itibaren gerilemeye başladı. (3) İkinci çeyrekteki ekonomik büyüme sıfıra yakın gelirse, hatta negatif olursa bu bizim için sürpriz olmaz.

Faiz artı değer üzerinden yürütülen bir sınıf kavgasıdır

Bu nedenden dolayı da, başta sanayiciler olmak üzere burjuvazinin bir kesimi faiz oranlarının düşürülmesi için iktidara baskı yapıyor. Diğer yandan, adı konmamış IMF programına sadık hareket eden Şimşek ise enflasyon üzerinde artırıcı etkiye neden olacağı gerekçesiyle faiz indirimlerine (en azından birkaç ay daha) sıcak bakmıyor.

Bu durum faiz oranlarının teknik bir konu olmaktan ziyade sanayi sermayesi ile finans sermayesi arasında bir bölüşüm kavgası olduğunu gösteriyor. Faizler arttıkça sanayi sermayesi kârının bir kısmını daha fazla faiz olarak finans sermayeye vermek zorunda kalacaktır.

Faizler düşürüldüğünde ise bu kez ülkeye gelen ve son zamanlarda belirgin bir şekilde yavaşlama eğilimi gösteren sıcak paranın gelişi iyice azalacaktır. Yani burjuvazinin çeşitli fraksiyonları açısından tam bir “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” durumu söz konusudur.

Sonuç olarak

Faiz işçi sınıfı ve burjuvazi arasında da bir bölüşüm kavgasıdır. Yani faizler arttıkça ücretlerin milli gelir içindeki payı düşer. Aynı zamanda yüksek faizler yüzünden ekonomi durgunluğa girdiğinde işsizlik artar. Bu da ücret düzeylerinin baskılanmasına ve sendikaların giderek daha fazla güç kaybetmesine neden olur.

Bu durum kapitalizmin açmazıdır. Yüksek faiz (durgunluğa yol açarak) yaygın işsizliğe, düşük faizse (yüksek enflasyona neden olarak) derin yoksulluğa neden olur. Çözüm bu çelişkiyi barındıran sisteme son vermektir.

Anahtar sözcükler: Ekonomik Durgunluk, Enflasyon, Enflasyon raporu, Faiz, Ters Getiri Eğrisi, Verimlilik.

Dip notlar:

  1. TCMB, Enflasyon Raporu 2024-III (8 Ağustos 2024).
  2. https://www.investopedia.com/terms/i/invertedyieldcurve.asp (7 July 2024).
  3. https://www.iso500.org.tr/500-buyuk-sanayi-kurulusu, 2023 (4 Ağustos 2024); TÜİK, Ekonomik Güven Endeksi, Temmuz 2024, https://data.tuik.gov.tr (6 Ağustos 2024).

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 44
2. Fenerbahçe 16 36
3. Samsunspor 16 30
4. Göztepe 16 28
5. Eyüpspor 17 27
6. Beşiktaş 16 26
7. Başakşehir 15 22
8. Gaziantep FK 16 21
9. Antalyaspor 16 21
10. Konyaspor 16 20
11. Rizespor 16 20
12. Trabzonspor 16 19
13. Kasımpasa 15 19
14. Sivasspor 17 19
15. Alanyaspor 16 18
16. Kayserispor 16 15
17. Bodrumspor 16 14
18. Hatayspor 15 9
19. A.Demirspor 15 5
Takımlar O P
1. Kocaelispor 17 35
2. Bandırmaspor 17 33
3. Karagümrük 17 31
4. Erzurumspor 17 29
5. Keçiörengücü 17 27
6. Igdir FK 17 25
7. Ahlatçı Çorum FK 17 25
8. İstanbulspor 17 24
9. Ankaragücü 17 24
10. Manisa FK 17 23
11. Pendikspor 17 23
12. Gençlerbirliği 16 23
13. Esenler Erokspor 17 22
14. Ümraniye 16 22
15. Boluspor 17 22
16. Amed Sportif 16 22
17. Şanlıurfaspor 17 21
18. Sakaryaspor 17 21
19. Adanaspor 16 11
20. Yeni Malatyaspor 17 -3
Takımlar O P
1. Liverpool 16 39
2. Chelsea 17 35
3. Arsenal 17 33
4. Nottingham Forest 17 31
5. Bournemouth 17 28
6. Aston Villa 17 28
7. M.City 17 27
8. Newcastle 17 26
9. Fulham 17 25
10. Brighton 17 25
11. Tottenham 17 23
12. Brentford 17 23
13. M. United 17 22
14. West Ham United 17 20
15. Everton 16 16
16. Crystal Palace 17 16
17. Leicester City 17 14
18. Wolves 17 12
19. Ipswich Town 17 12
20. Southampton 17 6
Takımlar O P
1. Atletico Madrid 18 41
2. Real Madrid 18 40
3. Barcelona 19 38
4. Athletic Bilbao 19 36
5. Villarreal 18 30
6. Mallorca 19 30
7. Real Sociedad 18 25
8. Girona 18 25
9. Real Betis 18 25
10. Osasuna 18 25
11. Celta Vigo 18 24
12. Rayo Vallecano 18 22
13. Las Palmas 18 22
14. Sevilla 18 22
15. Leganes 18 18
16. Deportivo Alaves 18 17
17. Getafe 18 16
18. Espanyol 18 15
19. Valencia 17 12
20. Real Valladolid 18 12