Devrimci Komünist İşçi Partisi üzerine
Eğer nihai hedef, amaç komünizm ise Devrimci Komünist İşçi Partisi yaratılması ve kurulması için netleşmek ve bir parti programının olması zorunlu bir süreçtir. Bu süreç aynı zamanda indirgemecilikten, vulgarizmden ve ikamecilikten azade olmak zorundadır. Bu anlamda parti-örgüt paradigmasının reçetesi yoktur, tabulardan, mutlaklardan, ezberlerden azadedir ve diğer konulardan daha da başat olarak değişme, yenileşme ve gelişmeye açıktır.
Gelinen noktada Devrimci Komünist İşçi Partisine ihtiyaç nesnel süreç olarak önemli ve zorunlu hale gelmiştir. Geçmişten günümüze işçi-köylü ittifakı ( özellikle çevreciler olarak ) ilk kez bu derece yakınlaşmanın zeminine ulaşmıştır. Ayrıca alt- orta sınıflar ( özellikle mimarlar, mühendisler gibi) küçük esnaf ilk kez görünür olarak işçi sınıfına yakınlaşmış durumdadır. Bu nesnel durum dar ve geniş anlamda partinin diyalektik olarak bağlantısını daha net ve açık olarak göstermektedir. Bu durum aynı zamanda sosyalizm- komünizme hazırlık anlamında Sovyetler, konseyler, meclisler, şuralar gibi yatay sınıf örgütleri inşa etmek içinde zemin olacaktır. Kendi içinde özerk olacak bu yatay sınıf örgütleri ile Devrimci Komünist İşçi Partisi arasındaki ilişkinin bu özerk hali partinin özgün konumundan kaynaklı yatay sınıf örgütlerini kendi seviyesine ulaştırmak anlamda bilgi-bilinç-örgütlenme olarak katkı sağlayacaktır. Yatay sınıf örgütlerinin varlığı ise Devrimci Komünist İşçi Partisinin yozlaşması ve bürokratlaşmasının önlenmesi için adeta panzehir olacaktır.
Dolayısıyla Devrimci Marksizm’in parti-örgüt konusunda görüşlerini gündeme almak (yukarıdaki girizgahın referansıyla ) konuya katkı anlamında önemli olacağını düşünüyoruz. Bu anlamda geçmiş dönemden başlayarak parti-örgüt konusunda yazıların toplamı ve güncellemesi bu yazının konusu olacaktır.
Öncelikle bir kaç tespit ile başlamanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Devrimci Komünist İşçi Partisinin adı da bir rastlantı veya kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Bilinçli bir dizayn olduğunu belirtelim. Yani bu parti-örgüt devrimcidir. Kapitalist devlet aparatının parçalanması için proletarya devrimi olmazsa olmaz noktada verili durumda zorunludur. Bu parti-örgüt komünisttir. Komünizmin alt ve üst aşamalarına ulaşmak için gerekli ve zorunludur. Bu parti-örgüt fili olarak işçi sınıfının dar ve geniş anlamda kendisinin parti-örgütüdür.
Bir başka önemli ve netleşmeye haiz tespit de Devrimci Komünist İşçi Partisinin yaratılması ve kurulmasının diyalektik bağlantısını ve farkını anlamak , kavramaktır. Böyle bir partinin yaratılması ve kurulması bir kelime farkı değil öze dönük bir fark demektir . Yani bu partinin yaratılması somutta nicel ve nitel olarak bir olgunluğa ulaşması demektir. İşçi sınıfının bulunduğu ve özellikle stratejik bir çok alanda parti örgütlerinin tabandan oluşması demektir. Tabansız bir öncülük veya öncü süz tabanın zafiyetini görerek. Ama bu olgunluğa ulaşan yani özellikle stratejik alanlarda yeterli parti örgütleri var olduğunda kurulmasını sürekli geleceğe havale etmek de ayrıca bir zafiyet olacaktır. Sonuçta yaratmadan, kurulan bir parti özellikle kapitalizm ve kapitalist devletin gücü karşısında güçsüzlüğünden kaynaklı dağılmaya açık olacaktır. Tersine yaratma olgunlaştığı koşullarda kurmaktan kaçınma ise var olanla yetinme ve gelişmenin, büyümenin engeli demek olacaktır.
Parti- Örgüt Nedir.
Devrimci Marksistler Komünistler için parti-örgüt işçi sınıfının öncülerinin siyasi birliğidir. Sınıfın beyni yani hafızasıdır. Gelinen noktada bu dijital dönemde bu öncülük bazı siyasi çizgiler için arkaik olsa da veya miadını doldurdu denilse de Devrimci Marksizm için nesnel bir gerçekliktir. Yani kapitalizmin yarattığı hiyerarşi çerçevesinde öncülüğün ortaya çıkması iradevi bir süreç değil nesnel bir süreçtir. Bu durum eşitsiz gelişmenin somut bir gereğidir. Yine bu parti tüm sınıflar ve tabakalardan bağımsız olma anlamında, emekçi ve halk partilerinden de farklıdır. Çünkü yalnız işçi sınıfının partisidir. Diğer sınıf ve tabakalardan ideolojik, politik ve örgütsel olarak bağımsızdır. İdeolojik ve politik önderlik gerekli ama yeterli değildir. Örgütsel önderlik de çok önemlidir. Çünkü örgütsel durum bizzat işçi sınıfı içinde örgütlenmeyi kapsar. Bu durum ideolojik, politik öncülüğünde sigortasıdır. Sonuçta böylesi bir parti kapitalizmin ortadan kalkması ve komünizmin inşa sürecindeki katkısı ile birlikte kendisi de sönümleyerek ortadan kalkacaktır.
Parti-örgüt konusunda tarihsel bir kesite baktığımızda Marks- Engels o dönemin özgüllüğünde geniş işçi çevrelerinin örgütlenmesini savunsalar da, Komünistler Birliğinin oluşması sürecinde merkeziyetçilik ve demokratik merkeziyetçilik konusunda önemli katkı yapmışlardır.
Parti-örgüt konusunda en bütünlüklü analizi Lenin yapmıştır. Analitik önermeler de Lenin’den gelmiştir. Lenin kendi örgüt teorisini oluştururken en ciddi polemiği Martov ve Akselrod ile yapmıştır. Martov , parti üyeliği konusunda 2. Madde tartışılırken, programı benimseyen, aidat veren, faaliyet sürdüren herkesin partiye üye olacağını savunmuştur. Akselrod ise sınırları belirsiz “Rose” tipi yani gevşek bir partiyi savunmuştur. Lenin ise çok küçük bir nüans farkı gibi gözükse de üyelik için programı benimseyen, düzenli aidat veren, parti örgütlerinin birinde düzenli faaliyette bulunmayı üyelik kriteri kabul edip savunmuştur. Aynı zamanda kendi döneminin özgüllüğü yani emperyalizmin oluşumu sonucu partinin yapısını işçi sınıfının öncülerine kadar daraltmıştır.
Rosa Luxemburg ise partinin öncülere kadar daraltılmasına elitizm ve bürokrasiyi geliştirir endişesiyle karşı çıkmıştır. Kapitalist-emperyalist dönemde eşitsiz gelişmenin, öncülüğün zorunluluk olduğunu kanıtladığı yeterince kavranmamıştır. Alman Devriminin yenilgisinin de temel nedeni parti konusunda bu yanlış tutum olmuştur. Troçki ise ilk dönemde Rosa Luxemburg benzeri görüşler savunmuş daha sonra Ekim Devrimi döneminde Lenin’in görüşlerine yaklaşmıştır.
Bu bölüme Devrimci Komünist İşçi Partisinin temel önemdeki özelliklerinin değerlendirmesine maddeleyerek başlamak istiyoruz. Maddeler de öncelik gözetmediğimizi belirtelim.
-1- Devrimci Komünist İşçi Partisi İle İşçi Sınıfı İlişkisi Nasıl Olmalıdır.
İşçi sınıfı teknolojik gelişmelerin boyutu ne olursa olsun devrimci bir sınıf olma ve hayatı belirleme özelliklerini korumaya devam etmektedir. Bu durum işçi sınıfının değişen özelliklerine rağmen böyledir. Yani sanayi ve hizmet sektöründe tüm çalışanlar ( mavi, gri, beyaz yakalı olarak ) işçi sınıfının bütününü meydana getirirler. İşçi sınıfına gitmek, onlarla bütünleşmek için önce ilkel de olsa kadro biriktirelim daha sonra nasıl olsa işçi sınıfına gideriz mekanik bir anlayış olmuştur. Bizim ayrıldığımız gruplarda ilkel kadro birikiminin nerede başlayacağı nerde biteceği kestirilememiş, sanki aşamalı bir örgüt anlayışı savunuluyormuş gibi önce kadro birikimi olsun daha sonra işçi sınıfına gideriz mekanik anlayışına düşmüşlerdir. Bu durum yıllarca işçi sınıfını merkeze alan ve bu dönemlerde işçi sınıfı mücadelesi ciddi yükselişte olmasına rağmen bu grupların büyümemesinin ( nicelik ve nitelik olarak ) önemli nedenleri olmuştur.
Oysa işçi sınıfı merkezli bir parti-örgüt inşa sürecinin başından itibaren var olan kadrolarını işçi sınıfına göndermenin yollarını hızlı ve seri şekilde bulmalıdır. İşçi sınıfının mücadelesinin yükselmesi veya düşmesi bu faaliyeti somuta bakarak engellememelidir. Her ilin somut şartları, hatta o illere bağlı bölgelerin somut şartları farklı olsa da bu biçimsel farklılıktır. Örneğin İstanbul’da başat olarak sanayi işçilerine gitmek gerçekçi olsa bile, Ankara’da hizmet işçilerine gitmek daha gerçekçi olabilir. Ama bu durum işçi sınıfına gitme perspektifini değiştirmemelidir.
Sınıfla ilişkide sendikalar mı, işyerleri mi temel alınmalı hangisine öncelik vermeliyiz tartışması da önemlidir. Sendikalara gitmek parti-örgütleri tanıtmak ve sendikalardan öğrenme anlamında katkı sağlasa da partilerin- örgütlerin işçi sınıfından insan kazanma anlamında yeterince başarılı olduğu söylenemez. Bu durumun temel nedeni de sendikalarda bürokratların egemenliği ve işçilerin bürokrat yöneticilerden çekindikleri koşularda ve diğer başka nedenler sendikalardan ilişki çıkarmanın zorlukları olmuştur.
İşyerleri ilişkisi, işyerleri içinde doğrudan işçilerle karşılaşmak anlamı da daha işlevseldir. İşyerlerinin dışında ise işçilerin gittikleri kıraathaneler, lokaller vb. gibi veya oturdukları mahallelerden ve işyerindeki tanıdıklardan dahi ilişki yakalanabilir. Bu alanlarda ki en önemli temel işleyiş kadroların nitelikleri ve yeteneklerini, öğretmen, öğrenci şeklinde hayata geçirmeleri ve gazete, dergi, bildiri vb. gibi araçların düzenli dağıtımını yapabilmelidirler. Değerlendirmeye çalıştığımız bu taktik adımlar mekanik kavranmamalı, bunların mutlak reçetesi olmadığı bilinmeli, somut durumu doğru tahlil etmeliyiz. Örneğin sendikalar andaki durumda ve konjonktürde bizlere sınıf içinde güç sağlayacaksa bu noktada şabloncu ve tutucu olmamak, sendikalara gitmekten kaçınmamak gerekir.
-2- Devrimci Komünist İşçi Partisinin Sendikalar İle İlişkisi Nasıl Olmalıdır.
Devrimci Marksizm’de sendikalar kapitalist sistemde işçi sınıfının hak ve çıkarlarını savunan, koruyan savunma örgütleridir. Sendikalar işçi sınıfının yalınızca ekonomik haklarını değil, devlet-hükümetle karşılaştığında siyasi haklarını da savunurlar. Anarko sendikacılık veya “kızıl sendikacılık “ gibi sendikaların sosyalizmin-komünizmin inşa sürecindeki gibi bir siyasi özelliği veya misyonu yoktur. Ama Anarko- sendikacılığın komünizmde de özerk bir alan olarak engeli olmamalıdır. Dolayısıyla sendikaları kapitalizmde sistem içinde savunma örgütleri olarak gördüğümüz için patronlara, burjuvaziye karşı tüm sendikaların merkezi düzeyde birliğinden yana olunmalıdır. Sosyalistler-komünistler olarak somut ve verili durumda sendikalardan işçi sınıfı adına çok şey öğreneceğimizi de belirtmeliyiz.
-3- Devrimci Komünist İşçi Partisinin Gençlik Konusunda Tutumu Ne Olmalıdır.
Devrimci Marksizm’e göre gençlik bir sınıf olmasa da ( Burada öğrenci gençliği değerlendiriyoruz, diğer gençlik kategorilerini kendi sınıfsal kategorisi içinde düşünüyoruz, örneğin işçi gençlik gibi ) önemli bir sosyal kategori olarak kavranmalı, ona kendi fonksiyonunu gerçekçi bir temelde vermeliyiz. Yani gençliği hangi dönemde ve yerde olursa olsun işçi sınıfı ile eşdeğer görmemeli ne de onu kendi fonksiyonundan küçük görmeli ve yok sayılmalıdır. Sosyalizm-komünizm mücadelesine kadro düzeyinde katılan her öğrenci okulundaki tüm devrimci faaliyetlere aktif olarak katılmalı ve oradan partiye-örgüte insan kazanmak için çalışmalıdır. Daha da önemlisi partinin diğer rutin faaliyetlerine katılmalı ve işçi sınıfı ile ilişkilere yönelmenin doğru yöntemlerini bulabilme yeteneğini göstermelidir. Böyle bir faaliyet içindeki gençlik kendi eksiklerini tedricen azaltır ve partiye-örgüte bu eksiklikler daha az yansır.
-4- Devrimci Komünist İşçi Partisinde Demokratik- Merkeziyetçilik İşleyişi Nasıl Olmalıdır.
Öncelikle şunu belirtelim Demokratik- Merkeziyetçilik ilkesinin doğru kavranması ve doğru bir şekilde hayata geçmesi partiyi-örgütü güçlendirir. Suni ayrılıkları ve bölünmeleri azaltır. Dışa dönük faaliyette kadroların enerjisini kuvvetlendirir, güvenini pekiştirir. Tersi durumda bir dizi olumsuzluklarla karşılaşmak mümkündür. Bu ilke bir çok parti-örgütte yanlış kavranmış, yanlış uygulanmıştır. Merkeziyetçilikle, demokrasi karşı karşıya konulmuş, konjonktürün durumu mekanik olarak ele alınmıştır. Yani illegal dönemde merkeziyetçilik, legal dönemde demokrasi ağır basar anlayışı genelleştirilmiştir. Oysa böylesi bir parti-örgütte (DM ) ilkesi her dönemde ( ister illegal, ister legal dönem olsun ) aynıdır. Biçimsel, taktik farklılıklar bu gerçeği, özü değiştirmez. Yani illegal dönemde daha az insanla ve kapalı alanlarda bu ilke hayat bulurken, legal dönemde ise daha çok insanla ve açık alanlarda hayat bulur.
Devrimci Komünist İşçi Partisinde demokrasi esastır. Devrimci-komünist çoğulculuğun ( çoğunluk değil ) gereği olarak farklı görüşlerin varlığı, farklı platformlar, gruplar, hizip hakkı, azınlıkta olanların haklarının tanınması demokrasinin sigortasıdır. Ayrıca doğruları kim savunuyorsa savunsun partiye-örgüte egemen olmasının tüm kanalları da açık olmalıdır. Bu durumun en önemli özelliği de lider konumda olan insanların partinin-örgütün gücünü (Partinin deney tecrübe olarak genç olması ve teorik- politik olarak yeterli olmaması ) kendi nesnel konumlarına yontarak, işlerine geldiği ve seçilmeyi garanti gördükleri noktada seçim ilkesini gündeme getirmeleri veya ikna ya açığız demeleri yeterli değildir. Sınıf kimliği taşıdıkları noktada rotasyon olarak çekilmeyi bilmelidirler. ( Seçildik diyerek 25-30 yıllık başkanlık ancak küçük burjuvalara has üstünlük özelliğidir )
Dolayısıyla bu konular yani demokrasi hayata geçtikten sonra ancak merkeziyetçiliğin uygulama olarak bir anlamı vardır ama temelde merkeziyetçilik dışa dönük kapitalizmin ve kapitalist devletin ortadan kaldırılmasına dönüktür. Böylesi bir partide demokrasinin garantisi o partinin sınıf bileşenlerinin işçilerden yana başat olmasına bağlıdır. Bu tip parti-örgütte öncü, sosyalist ve hatta sıradan işçilerin artması demokrasi mekanizmalarını daha olumlu işletecektir.
Devrimci Komünist İşçi Partisi- örgütlerinde gelişmenin, duraklamanın, giderek te dağılmanın temel ve önemli ilkelerinden biri olan ( DM ) ilkesinin daha net ve doğru kavranması için biraz daha açılması uygun olacak diye düşünüyoruz.
Demokratik Merkeziyetçilik İlkesinin Önemi.
- DM ) İlkesi bütünlüklü ve doğru bir şekilde hayata geçerse partilerde diğer bütün örgütlerde karmaşa azalır. Üyeler ve yöneticiler arasındaki ilişkiler sağlıklı bir şekle girer, katılım ve saydamlık ile disiplin arasında diyalektik ilişki kurulur. Üyeler, yöneticiler gönüllü bir şekilde işlerine şevkle sarılırlar. Her üye kendisinin bağımsız bir özne olduğunu hissettiği ölçüde kolektif eylem ve mücadele hattı daha sancısız örülür. Üyeler ile yöneticiler arasındaki emir komuta ilişkisi ve disiplinsizlik azalır. Eleştiri, özeleştiri, ikna, gönüllülük temel önemde olacağı için bu kavramlara yalnız birileri değil herkes sahip çıkacaktır.
Demokratik Merkeziyetçilik İlkesi Hangi İhtiyaçtan Doğmuştur.
( DM) İlkesi Devrimci Marksizm’e göre sınıf perspektifine bağlıdır, yani tarafsız değildir. İşçi ve emekçilerin partilerinde-örgütlerinde hayat bulur. Dolayısıyla kendi gerçek sonuçlarına belli bir tarihsel dönemde tabir uygunsa taş taş üzerine koyarak ulaşmıştır. Aydınlanma döneminin liberalizmi-demokrasisi egemenler için esas olup, kitleler dışlanmıştır. Bir başka söylemle birey kutsanarak toplum veya kolektivizm küçümsenmiş yer yerde yok sayılmıştır. Daha sonraki dönemde anarşizm ve bürokrasi başat konuma gelmiş, her türlü hiyerarşi ve disiplini reddeden anarşizm kitleselleşmeden miadını doldurmuştur. Bürokratik anlayış ise elitizm, ikamecilik, kast ve tekke yaratma anlamında ortaya çıkmış olup bugünde en tehlikeli eğilim olarak varlığını sürdürmektedir. İşte ( DM ) ilkesi bu olumsuzluklara alternatif olarak doğmuş ve bu olumsuzluklara çözüm üretebildiği ölçüde de bu ihtiyacı karşılamıştır.
Demokratik Merkeziyetçilik İlkesi Nasıl Kavranmalı ve Yanlış Değerlendirmeler.
Konu hakkında yeterince kavranmayan veya yanlış kavranan ilke azınlık çoğunluğa uyar ilkesidir. Azınlıkta olanlar bir eylemi veya görüşü kabul etmedikleri halde neden uymalarının zorunlu olduğunu düşünmüşlerdir. Bu durumun gizeminden arındırılıp, doğru anlaşılması ve kavranması için konuya açıklık getirmek önemli olacaktır. Kabullenmeyen bir eylem ( Eylemin veya görüşün niteliği, önemi çok ekstremler dışında değişmez ) veya görüşe azınlık olunduğu için uyulması zorunlu değildir. Tabi hemen böyle bir değerlendirme kargaşa yaratacağı, eylem birliklerini bozacağı, kararların hayata geçmemesi riskini taşıdığı için karşı çıkılacaktır. Oysa konunun çıkarsama ile değil daha açık olarak anlaşılması gerekir. Yani azınlık olarak kabullenmediğin bir eylem veya görüşe uyma, fakat çoğunluğun eylem ve görüşlerine de engel olma. Böyle bir durum hayata geçerse azınlıkta olanlar kendilerinin bir özne veya irade olarak çoğunluk tarafından kabullendiklerini gördükleri noktada eğer çoğunluğun eylem veya görüşüne o an için “ Duygusallık “ vb. veya yanlış değerlendirme sonucunda uymadılarsa bundan hızla vazgeçeceklerdir. Bu durum çoğunluk için de geçerli olacaktır. Böyle bir durum ve anlayış kavranır ve pratiğe geçerse hiyerarşik ilişkilerde kargaşa yaşanmayacaktır. Çok fazla görülmeyen veya yaşanmayan bu azınlık hiç mi çoğunluk olmaz veya bu çoğunluk hiç mi azınlık olmaz anlayışı da giderek ortadan kalkacaktır. Çünkü ilişkilerde esas olan gönüllülük, ikna, eleştiri, özeleştiri ve sorgulama olacaktır.
Bir başka kavranmayan veya yanlış kavranan konu ise demokrasi ve merkeziyetçiliğin eşit olarak görülmesidir. Oysa demokrasi esas ve belirleyicidir, merkeziyetçilik ise bir zorunluluğun sonucudur. Demokrasiyi sınıfsal anlamı dışında kolektif anlamda katılım ve açıklık olarak kavrarsak demokrasinin esas ve belirleyici olduğu kendiliğinden anlaşılır olacaktır. Kapitalizmden - sistemden kaynaklanan merkeziyetçilik ihtiyaç sonlandığında ortadan kalkacağı halde, kolektif katılım ( veya demokrasi ) yönetilen- yöneten, öğretmen- öğrenci ayrımı tedricen sönümleneceği için bir dönem de olsa sürekliliğini koruyacaktır.
Demokratik Merkeziyetçilik İlkesi Doğru Bir Şekilde Nasıl Hayata Geçer.
Demokratik Merkeziyetçilik ilkesinin doğru ve gerçek bir şekilde kalıcılaşması için örneğin partilerdeki tüm kademelerde üyelerin hem demokrasi bilinci ve kültürünü özümsemeleri hem de disiplin ve sorumluluğu kavramalarına bağlıdır. Bunun dışındaki teknik, suni ( DM ) oyunlarının çok fazla bir anlamı yoktur. Partili insanların bütünlüklü bir bilince kavuşmaları ( DM ) İlkesinin sigortasıdır. Bunun için de parti içi eğitim çok önemlidir. Parti eğitimi teorik- politik, nesnelliği ve pratiği de dikkate alan bütünlüklü bir eğitim olmak zorundadır. Yukarıda değerlendirmeye çalıştığımız anlayış ve kavranışta hiyerarşik saçmalıklar yaşanmayacağı gibi demokrasicilik oyunları da oynanmaz. Anlık, acil olaylarda başkan veya yöneticilerin kararları zorunluluktan kaynaklı hayata geçse de yanlış kararlar varsa bunlar muhatapları tarafından ya düzeltilecek, ya da bilinçli üyeler topluluğu ikna yöntemiyle yanlışı düzelttirecektir.
-5- Devrimci Komünist İşçi Partisinde Profesyonellik ve Amatörlük Üzerine.
Bir örgüt insanlar toplamıdır. Bu toplam alt alta aritmetik bir toplam değil, karmaşık, organik, geometrik bir toplamdır. Yani bir örgüt insanları oluşturmaz, insanlar örgütü oluşturur. Eğer bu insanların da eşitsiz bir durumda olduğu düşünülürse, böyle bir örgütü dar sınırlara hapsetmek o örgütü niyetler ne oluşa olsun ya elit bir örgüte ya da taraftarlar örgütüne dönüştürür. Oysa komünist bir örgüt dar anlamda profesyonel örgütü, geniş anlamda sınıfın bütünün örgütüdür. Belli dönemlerde ( parti- örgüt inşasının başlangıç dönemlerinde) profesyonelliğin başat olması durumunda dahi eğer bu profesyoneller öncü, sosyalist işçi veya diğer katmanlardan sosyalistlerse bu öncülükleri ancak sınıfın sıradan insanlar ile ilişkileri varsa, yani onlar yönlendirip, yönetiliyorsa öncülerdir. Yoksa öncülük hiç kimseye bir paye olarak verilemez. Tersi durumda işçi sınıfının bütünün başat olduğu koşullarda da öncüler, profesyoneller vardır. Komünist bir parti veya örgütte dar veya geniş anlamda örgüt anlayışı işçi sınıfının hem öncü, sosyalist ve hem de sıradan işçilerini kapsar. Yani aralarında diyalektik bir ilişki vardır.
Dolayısıyla bir komünist örgüt profesyoneller, kadrolar, üyeler , sempatizanlar, yardım edenler ve işbirliği yapanların diyalektik bir bütünlüğüdür. Bu kategorilerin düzey farklılıkları hem eşitsiz gelişme yasasının, hem de hayatın kendi gerçekliğidir. Yani her insanı profesyonel yapmak ne mümkündür ne de gereklidir. Ayrıca her durumda öncü ve sosyalist işçileri profesyonellikle eşitlemek bizleri yanlışa düşürür. Profesyonelliği, politikayı merkeze almak ve politikayı burjuva politikası değil de sosyalist- komünist politika olarak anlıyorsak insani olan her yer ve şey bizlerin faaliyet alanı ise bunu 3-5 saat ve buna benzer durumlarla mekanik bir şekilde sınırlamak saçmalıktır. Hayatın kendi gerçekliğine aykırıdır. Bu durum örgüt kategorilerini karıştırmaya giderek kafaları karıştırmaya yol açar.
Bu noktada parti- örgüt kategorileri netleştirmek de önemli hale gelmiştir. Profesyonellik- Örgüt faaliyetlerinde her konuyu profesyonelce düşünen, faaliyetinin merkezine bütünüyle politikayı koyan insanlardır. Bunun saat olarak zamanı mutlak değilse de yaptığımız tanım ve tespitten kolayca anlaşılır. Kadrolar- Üyelik formasyonunu yerine getirseler de, örgütün teorik-politik- pratik durumuna vakıf olan, düzenli insan kazanan özelliklere sahiptirler. Üyeler- Partinin programını kabul eden, düzenli aidat veren, belirli bir parti biriminde faaliyet gösteren insanlardır. Sempatizanlar, Taraftarlar- Parti- örgüt faaliyetine şu veya bu ölçüde destek olan, katkı sağlayan ve yer yer de faaliyetin ucundan tutan insanlardır. Dolasıyla bu kategorileri doğru tanımlamak bu insanlara nasıl bakacağımız, hangi politikalarla, yöntemlerle onlarla ilgileneceğimizi bilmemizi kolaylaştıracağı için önemlidir.
-6- Devrimci Komünist İşçi Partisi- Örgütünde Kadroların, Üyelerin Durumu Üzerine
Komünist bir parti-örgütte kadrolara saksıda yetişirler gibi bakılamaz. Kadrolar faaliyet için de gelişirler. Liderler kadroların nerede, nasıl istihdam edileceklerini bilmeliler, istihdam ve diğer konularda onların yetenekleri, gönüllü ve ikna olmaları esas alınmalıdır. Kadrolar, üyeler bağımsız bir kişiliğe sahip olmalılar, partiye-örgüte güven tek tek kişilere bağnazca tabi olmayı getirmemelidir. Liderler kadrolarına düzenli, sistemli ve sürekli teorik- politik ve pratik konularda perspektif sunmalı, hedefler belirlemelidirler. Kadroların, üyelerin her sorunuyla ilgilenmek gereksiz veya yük olarak görülmemelidir. Kazanılan insanların korunması veya kaybedilmemesi böylesi çabalardan geçmektedir. Kadrolarımız da bu mücadelenin uzun erimli olduğunu düşünerek gereksiz acelecilikten kaçınarak sabırlı olmayı bilmelidirler. Ve kitlelerden hem öğrenmeyi , hem de öğretmeyi diyalektik bir tarzda becerebilmelidirler. Kadroların, üyelerin teorik-politik eğitimleri de çok önemlidir. Ayrıca seminerler dışında düzenli, sistemli kitap okumak koşullar ne olursa olsun alışkanlık haline getirilmelidir.
-7- Devrimci Komünist İşçi Partisinde, Örgüt İçi Yaşam ve Geleneklerin Önemi.
Bunları soyut reçetelerle açıklamak mümkün olmasa da liderler “profesyonel” olsa da hem örgüt içindeki insanlara, hem de sınıfa tepeden bakar, kaprisli olurlarsa o örgüte küçük-burjuva eğilimler egemen olmaya “ yetki için rekabet üstünlük için yarış “ ilkesi ve “hayalindekini hayatın kendi gerçekliği sanmak “ gibi eğilimler egemen olmaya başlar ki, bu anlayış örgüt içinde birçok insana eşitsiz davranışı gerektirir. Kendi sektlerine ayrıcalıklı davranıp onları her durumda koruma ve kollama egemen hale gelir. Komünist liderlerde bu anlayışlar yoktur. Zaten komünist bir örgütte sağlam geleneklerin egemen olmasında veya olmamasında liderlerin ciddi önemi vardır. Komünist bir örgütte insanların yalan söylememek, yardımlaşmak, dayanışmak, açık ve dürüst olmak gibi kavramları hayata geçirebilmeleri bir zorunluluktur. Elbette bu kavramları mutlak ve tutucu bir şekilde kavramamak gereklidir.
Bizlerin tüm yalan ve hileleri egemenler ve onların kurumları içindir. ( Hatta ekstrem zorunluluk dışında onlara bile yalan söylememek gerekir ) Bunları savunmak ne “ahlakçılık” ne de kapitalizmde bütünüyle sosyalist-komünist insan arama anlayışı değildir. Bizlerin savunduğu ne tek boyutlu insan anlayışı ne de mutlak, melez ahlak anlayışıdır. Sınıflı toplumlarda zorunlu bir durak olan, sınıfsız toplumlarda dahi tedricen ortadan kalkacak olan devrimci-komünist ahlaktır. Bunu bizler hayatın yeşilliği içinde sürekli değişecek, gelişecek bir durum olarak kavrıyoruz. Örgüt içi yaşamda önemli olan bu anlayış esas olarak yansımasını dışa dönük faaliyette bulur. Örgüt geleneklerini tarihsel bilinçlerin süreklilik hali diye tanımlar öyle kavrarsak dünya ve Türkiye işçi sınıfının inişli çıkışlı tüm pratiklerinin diyalektik toplamı bizlerin geleneklerini oluşturur. Ayrıca bu gelenekleri kendi somutumuza gerçekçi bir temelde aktarabilme yeteneğine de sahip olunmalıdır.
-8- Devrimci Komünist İşçi Partisinde Kolektif Liderliklerin Önemi
Kolektif liderlikler hem merkez düzeyde hem de il ve ilin altındaki her birimde ihtiyaca göre oluşturmalıdır. Çünkü komitelere dayalı bir parti-örgüt faaliyeti örgütü büyütür ve hem komitelerdeki ve hem de diğer insanları geliştirir. Onun için örgütün küçük olması komite li faaliyet için engel oluşturmaz, tartışılan komitelerin sayıları değil fonksiyonlarının ihtiyaca cevap verme durumudur. Yani bir grup küçükse az sayıda komitesi , o komitede az sayıda insan olur, büyükse çok sayıda komitesi ve o komitede çok sayıda insan olur. Yani sorun biçimsel bir sorundur. Yanlış olan kolektif liderlik olarak komite li faaliyet değil, o komitedeki insanların liderlik anlayışlarının yanlış ve sakat olmasıdır. Partini-örgütün ilk inşa süreçlerinde zorunluluktan kaynaklı tek tek sorumluluk vermek gerçekçi gibi gözükse de, ilk adımların önemini kavrayarak kolektif liderliklere önem vermeliyiz. Geç kalmak, tek liderliklere, giderek kastlara, sektlere yol açar ki, bunlara hemen önem verilmezse önüne geçilemeyen olumsuzluklarla karşılaşılır.
Kolektif liderliğin önemli araçlarından olan komite li faaliyette, merkezle diğer komiteler arasındaki ilişkiler mümkün olduğu kadar düzenli-sistemli ve sürekli olmalıdır. Zorunlu durumlar dışında telefon vb. ile değil yüz yüze olmalıdır. Düzenli toplantılar yapılmalı, toplantılarda düzenli gerçekçi rapor alış- verişi ilkesel olarak hayata geçmelidir. Bu komiteler önlerine gerçekçi hedefler koymalı ve onların arkasında durmalıdır. Devrimci- demokratik bir denetim mekanizması hayata geçmelidir. Sonuçta bir komünist parti- örgüt tek bir komite değil ihtiyaca ve gücüne göre kurulan komiteler toplamıdır.
-9- Devrimci Komünist İşçi Partisi- Örgütünde Örgüt İle Fikirler Arasında İlişkiler.
Bir örgütün devrimci ve komünistliğinin ölçütü o örgütün fikirlerinin doğruluğuna bağlıdır. Amaç komünist bir örgütse fikirler örgüte damgasını vurur. Fakat eğer bir örgütte fikirlerin doğru olduğu söylenip, onun ifadesi olan örgüt uzun yıllara geçtiği halde oluşturamıyorsa giderek doğru olan fikirler çürümeye, kendi zemininden kaymaya başlar. Tersi durumda “ Marksizm bir dogma değil eylem kılavuzu “, “ Marksistler yalnızca dünyayı yorumlamakla değil onu dönüştürmek için uğraş verirler” önermeleri havada kalır. Devrimci- komünist fikirler hayata gerçekçi temelde geçmez ise komünist örgüt kurulamaz, kurulsa da komünist örgüt olmaz. Devrimci- komünist olarak doğru fikirleri olduğunu ısrarla söyleyen bir örgüt teorisinin-pratiğinin merkezine işçi sınıfını koyup ta bunun hayattaki yansıması teoriye bir bir değil ama hiç uymuyorsa bu durumu hangi gerekçeyle açıklarsak açıklayalım var olan gerçekliği ortadan kaldırmaz.
-10- Devrimci Komünist İşçi Partisinin Faaliyetinde Şablonlara, Reçetelere, Tutuculuğa Yer Yoktur.
Bir yerde uygulanan faaliyet biçimini başka bir yerde mekanik bir şekilde uygulamak ciddi olumsuzluklar meydana getirebilir. O anlamda somutu doğru tahlil edip ona uygun faaliyet biçimini hayata geçirmelidir. Bir ülkedeki nesnel koşullar, insanların genel politik ve kültürel seviyeleri, gelenek ve etik konumları, devletin daha baskıcı ve demokratik olması durumları faaliyetlerde farklılıklar oluşturabilir. Örneğin bir ülkenin, hatta o ülkenin değişik bazı bölgelerinde yalnız gazete dağıtımı, ekonomik desteği oradaki insanların hemen partiye-örgüte katılmasını sağlayabilir. Ama bizim özgüllüğümüzde bu faaliyetler yeterli olmayabilir. Bu durumda devreye başka faaliyet biçimleri girer, örgütçü insanlar kendi katkılarını verirler veya yalnız insanlara gazete dağıtmak, ekonomik destek istemek için değil, başka zamanlarda da politika vb. konuşmak, tartışmak için gidilmelidir. Dolayısıyla faaliyet biçimini mekaniklikten kurtarıp somut şartlara ve ihtiyaçlara cevap verecek şekilde oluşturmalıyız.
-11- Devrimci Komünist İşçi Partisi Kendi Dışındaki Sosyalistlere Bakışını Netleştirmelidir.
Yani onlara ne sağ, ne de sol bir anlayışla yaklaşmalıyız. Sağ anlayış onlara her durumda taviz vermeyi, uzlaşmayı içerebilir, sol bir anlayış ise bizleri onlardan izole edebilir. Doğru politika onlarla sekterlikten uzak ilkeli siyasi birlikler de dahil her türlü eylem birlikleri, ittifaklara açık olunmalıdır. Bu insanlardan doğru bir anlayışla insan kazanmak yük olarak görülmemelidir. Bu hareketlerden her düzeydeki kadro kazanımı bizleri güçlendirip, faaliyetlerimizi hızlandıracaktır. Hazır kadrolara “siyasi bilinç” aktarımı kısa yoldan bizim siyasi ve örgütsel seviyemizi yükseltecektir.
-12- Devrimci Komünist İşçi Partisi Reformizmle İlişkilerini Netleştirmelidir.
Reformizme hem faşizme karşı birleşik işçi cephesi taktiğinin hayat bulması anlamında uzun vadeli bakmalı, hem de kısa vadede bu hareketlerin tabanından işçi ilişkisi yakalamaya önem verilmelidir. Reformist harekette esas kriter o hareketlerde işçi sınıfının ağırlığı ve belki de en az bunun kadar önemli sınıf ilişki ve faaliyetinde engel bulunmamasıdır. Eğer andaki somut durum Entrizmi gerektiriyorsa yani sınıf adına kitleselleşmek ve büyümek buradan geçiyorsa keskin ve mutlak bir tutumla bu reddedilmemelidir. Seçimlerde ise seçimlere girecek yeterlilikte komünist parti yoksa ( Veya boykot koşulları yoksa ) bu noktada burjuva parlamento için tek kriter nesnel olarak parlamentonun sağcı ve solcu ağırlıkta olması ise mevcut reformist partiler parlamentodaki konum ve durumlarına göre desteklenebilir. Bütün bunlar komünistler için somut koşullara ve konjonktüre bağlı taktiklerdir. Taktiklerin geçici olduğu da unutulmamalıdır.
-13- Devrimci Komünist İşçi Partisi ve Merkezi Yayın Organının Önemi.
Merkezi yayın organı kolektif ajitatör, propagandist ve örgütleyicidir. Bu durumun hangisinin öncelikli olduğu somuta bağlıdır. Örgütlerin inşa süreçlerinde propaganda yönü başat olsa da diğer yanlar hiç olmaz anlayışı mekaniktir. Merkezi yayın organının fonksiyonu her örgütün somut durumu ile örtüşür. Örneğin Iskra’nın dönemdeki Rusya’da dağınık sosyal- demokrat çevreleri merkezileştiren bir fonksiyonu varken, Türkiye’de hiç bir merkezi yayının bu aşamada böyle bir fonksiyonu yoktur. Yayın organında ajitasyon ve propaganda görevini kendisi, yani yayındaki yazılar oluştururken, örgütleyici görevini yeterince yerine getiremeyebilir. Bu noktada devreye örgütçü insanlar girerler. Onlar bu örgütleme görevini somut durumu doğru değerlendirerek hayata geçirirler.
Yayının içeriği ne kadar önemli ise ( Yani temel teorik-politik ve güncel konular doğru haber ve yorumlarla hayata geçiyorsa ) onu dağıtmak da en az onun kadar önemlidir. Bunun için sağlam bir dağıtım ağı oluşturmak, dağıtımcı insanlar bulmak temel önemdedir. Yayın sayısını düzenli artırmak gereklidir. Bunun için her insan ve birim önüne gerçekçi hedefler koymalı, bu hedefler mümkün olduğu kadar tutturulmalıdır. Yayın paralarının geri dönmesine önem verilmelidir. Her yayın alıcısında düzenli yayın parası almak yayının okunmasına da katkı sağlayacaktır. Merkezi yayınların düzenli çıkma garantisi de yayınların paralarının düzenli, mümkünse eksiksiz geri dönmesine bağlıdır.
Ayrıca her yayın alıcısını yayın dağıtıcısı yapmak da önemlidir. Her yayın alıcısını yayınların okunması için ikna etmek gerekmektedir. Ama bunu mekanik olarak kavramamalı, bir yayın alıcısının yayını okumadığını bilsek bile eğer gönüllü olarak alıyorsa vermekten çekinmemeliyiz. Bilmeliyiz ki o insan an da veya süreçte kendisini ilgilendiren bir yazı bulacak onu okuyacak, giderek belki de bir çok yazıyı veya yayının tümün okumaya başlayacaktır. Mümkünse yayınların tüm sayfaları okunmalıdır. Bugün için çok önemli gözükmeyen küçük bir haber dahi yarın kendi faaliyetimizde somutu da dikkate alırsak çok önemli, deney aktarıcı olabilir. Yine mümkünse her insan yayına yazı, haber gönderme yeteneğine sahip olmalıdır. Yanlış ve hata yaparım anlayış ve kolaycılığından kaçınmalıdır. Bugün için nitelikli bir yazı yazmasak da yarın yazabiliriz. Yani bu alışkanlık bu konuda önemli bir çabanın başlangıcı olabilir. Haber göndermek ise her insan için daha kolaydır. Haber yok anlayışı gerçekçi değildir. Eğer hayatın içindeysek her alanda sürekli haber değeri olan konuları bulmak mümkündür, zor değildir.
-14- Devrimci Komünist İşçi Partisinde Mali Konunun Önemi.
Bir komünist örgütün faaliyetinin sürekliliği anlamında ayakta kalması veya yıkımı mali konudaki durumuna önemli ölçüde bağlıdır. Mali konunun çözümünde esas olan üye aidatlarıdır. Eğer bir üye aidat vermekte zorluk çıkartıyorsa ya o insan üyelik özelliklerine sahip değildir, ya da ikna, gönüllü, bilinçli değildir. Ya da o üyenin ekonomik durumu belirlenen aidat miktarına uygun değildir. Her durumda özellikle örgüt liderliği sorunu çözmek için ciddi çaba göstermelidir. Üye aidatları dışında bağışlarda önemlidir. Bağış toplamak aynı zamanda ilişki yakalamanın bir aracı olarak da görülmelidir. Mali konunun aidat, bağış dışında başka doğru çözüm yoları varsa gereksiz endişe ve kuşkulardan kaçınmalıdır. Eğer zaman içinde ekonomik ihtiyaçtan kaynaklı bir iş kurmak uygunsa ve bunu becerebiliyorsak, bu bizi ticari işleyişe dönüştürebilir, kaygısına sevk etmemelidir. Kendine her alanda olduğu gibi bu konuda da güvenen örgütler, her sorunun altından kalkabileceği yeteneğe sahiptir. Bu konuda somutta yaşanan yozlaşma ve olumsuzluklar iş kurmanın yanlışlığından değil, o parti- örgütün sınıf örgütü konusundaki zafiyetindendir.
Yine ilişkilerden ( Bunlar üye olabilir, olmayabilir de ) ekonomik destek isterken suni zorlamalardan kaçınmalı, ısrarcılık her insan için tutucu bir şekilde uygulanmamalıdır. Bu noktada temel tutumumuz ikna etmek ve onların hiç istemeden zamanında ekonomik destek vermesini sağlamak için gönüllü olmalarını sağlamaktır. Burada esas olan mekaniklikten uzak gerçekçi değişme ve gelişmelere açık olabilmektir. Mali konuda her üye hesap verme ve hesap almanın önemini kavramalı ve bunu hayata geçirmelidir. Bize güvenin biz hesap vermeyiz ama siz hesap vereceksiniz gibi hiyerarşik saçmalıklarla uğraşılmamalıdır. Çünkü bu ülkelerde geçmiş deneylerle sabittir ki bir çok insanın örgüte güvensizliği ekonomik ilişkilerden kaynaklı olmuştur. Sekter ve ikameci anlayışlar burada da hayat bulmuştur. Bu anlayış sahipleri bazı insanlarda şu zamanda vereceğim diye söz vererek borç almış, ya zamanında verilmemiş, ya bir kısmi verilmemiş , ya da tamamı verilmemiştir.
Bunun kendilerine göre mantıki gerekçeleri de bulunmuş, yani biz örgütüz sen de bizden birisin, bu çok önemli mi vb. gibi ilk bakışta doğru gibi gözüken bu mantığın örgüt yaşamında diğer bir çok olumsuzluğun başını çekebileceğini düşünerek bunlardan hızla vazgeçilmelidir. Her konuda olduğu gibi her insanın düzeyi ne olursa olsun kendisini örgütün bir parçası olarak görürse bu sorunlar giderek azalacaktır. Zaten bu durumda örgütle- birey arasında borç-alacak ilişkisi olmayacak veya azalacaktır. Yine parti-örgüt kasasının önemi kavranmalı, gelir- gider oranları tutturulmalı, gereksiz harcamalardan kaçınılmalıdır.
-15- Devrimci Komünist İşçi Partisinde Toplantıların Önemi.
Her türlü toplantı düzenli hale getirilmelidir. Her toplantıya katılımın ne olması bekleniyorsa mümkün olduğu kadar o sayı tutturulmaya çalışılmalıdır. Toplantılara zamanında gelme alışkanlık haline getirilmelidir. Bir önceki toplantı da bir sonraki toplantı gündemi gerçekçi şekilde tespit edilmelidir. Her insan toplantılara hazırlıklı olarak gelirse daha çok verim alınacaktır. Komite toplantıları, genel üye toplantıları veya seminer toplantıları kendi içinde ve kendi fonksiyonlarına uygun bir şekilde organize edilmelidir. Komiteler toplantılarda hem kendi, hem de biriminin önüne gerçekçi hedefler koyabilmeli ve mümkün mertebe o hedeflere ulaşılmalıdır. Komite toplantılarında bilgi ve rapor alış- verişi düzenli yapılmalı, mekaniklikten uzak bir şekilde hayata geçirilmelidir. Raporlar gerçekçi olmalı komite üyelerini hem bilgilendirmeli hem de deney- tecrübe aktarmalı, nasıl olursa olsun rapor vereyim yeterlidir, anlayışını terk edilmelidir. Genel üye toplantıları da düzenli olmalı, orada her üye katkısını verebilmeli, görev alabilmeli ve bunu hayata geçirilmelidir.
Üyelerde bu toplantılar da önlerine gerçekçi hedefler koymalı, katılımı artırmak için çaba göstermelidir. Genel üye toplantılarında veya her toplantıda her üyenin konuşması önemli olsa da bu suni zorlamaların sonucu değil, her üyenin kendi özgür iradesi ile konuşmasının zemini oluşturulmalıdır. Tersine konuşmak için katılımcıların sayısını artması beklenirken azaldığı görülebilir. Seminer toplantıları güncel konular dahil önemli teorik-politik konuları kapsamalıdır. Tartışmaların zenginleşmesi ve verim alınması için katılımcıların hazırlıklı gelmeleri önemlidir. Her seminer sonucu katılımcılar sorgulamak, araştırmak ve farklı görüşlerin ifade edilmesinde kolaylığı görebilmelidirler. Elbette bu anlayış bütün toplantılar için geçerli olmalıdır. Her seminer sonucu seminerlerin konusunun hangi kitaplardan, dergilerden vb. gibi yararlanarak hazırlandığı ilan edilmelidir.
-16- Devrimci Komünist İşçi Partisine Göre Şiddet.
Sorun yaşanılan pratiğe bakarak doğru değerlendirilmeli ve önem verilmelidir. Stalinizm’in 1929- 1936 yıllarındaki uygulamaları ve ülkedeki bazı siyasetlerin hem kendi içinde hem de başka siyasetlere karşı uyguladıkları şiddet daha önce yaşanmıştır. Her yaşanan olaydan sonra taraflar çeşitli teorik- politik- pratik gerekçelerle haklı olduklarının açıklamasını yapmaktadırlar. Komünist bir örgüt ise ne kendi içine dönük, ne de diğer sol- sosyalist çevrelere karşı şiddet uygulamamalıdır. Bu tutum kesinlikle teorik hale getirilmemelidir. Konu teorik hale gelirse en iyimser bakışla biz saldırmadık kendimizi savunduk veya öldürmeyin ayaklarına sıkarak yaralayın veya kendi gibi düşünmeyenleri hain, karşı devrimci kategorisine koyup bir de adına yalnız şiddet değil de “devrimci şiddet” denirse işlem tamam oluyor. Ama arkasından gerçek hain ve karşı devrimciler bu duruma sevinirler, polis devreye girer, karşı devrimci, hain denilenlere kendi şiddetini acımasızca gösterir. Bunun bu topraklarda çok sayıda örneği yaşanmıştır.
Evet, yer yer daha belirgin olarak da devrimci dönemlerde Bolşevik Partisinin askeri kolları vardı. Ama bu yapılar gerçek hain ve karşı devrimci olan Çar ve Beyaz Ordulara karşı varlığının devamı için şiddet uygulamıştır. Yine devrimci durum koşullarında karşı cepheye geçen ve Sosyalist Devrimci ve Menşeviklerden bir kısmına onların şiddetine karşı şiddet uygulanmıştır. Bolşevik Partisinin Merkez Yapılarına kadar ajan-polis-işbirlikçi girdiği halde bunlara her durumda şiddet uygulanmamıştır. Lenin gibi usta ve büyük taktiksiyen iki ayrı toplantı ( yani ajan-polis- işbirlikçi vb. bulunduğu ve bulunmadığı toplantı ) düzenleyerek ajan-polis- işbirlikçi vb. çalışmalarını etkisiz hale getirdiği gibi onlardan da bilgi alarak yoluna devam etmiştir. Suni zorlamalar, gerçek olmayan değerlendirmelerle, farkı görüşlerin varlığını eylem kırıcılığı olarak değerlendirip şiddeti meşrulaştırmak bırakalım bilimselliği mantık dışıdır. Dolayısıyla devrimciler, komünistler arasında tek ilke “ İlkelerde Savaş Devrimci Kardeşlik” olmalıdır . Bunun dışındaki tüm önermeler yanlıştır, maksatlıdır, hiçbir kişi ve örgüte katkı sağlamaz.
-17- Devrimci Komünist İşçi Partisinde Legal- İllegal Faaliyet.
Yaşanmışlığa ve pratiğe baktığımızda bu konuda mekanik kavranmıştır. Stalinizm’i emperyalist dönemin Marksizm’i olarak kabul edenler , Stanlinizm’in emperyalist dönemde illegal örgüt ve faaliyet esastır önermesine sarılarak mutlak bir örgüt reçetesini hayata geçirmişlerdir. Bu anlayış sahipleri illegal örgüt ve faaliyet içinde olanları devrimcilikle, legal örgüt ve faaliyet içinde olanları da öznel saikle reformist olarak nitelendirmişlerdir. Oysa illegal ve legal örgüt ve faaliyet biçimleri konjonktüre, güçler dengesinin andaki durumuna bağlıdır. Yani illegal dönemin egemen olduğu koşullarda legal örgüt ve faaliyeti esas alan örgütler çökmeye mahkumdur. Tersi durumda kitleselleşmenin ciddi fırsatı olan legal dönemi kaçırmakta örgütleri küçültür. Sınıf içinde kitleselleşen devrimci- komünist örgütler kadrolarını, üyelerini ihtilalci bir ruhla ve teorik-politik-pratik olarak donatırlarsa, legal dönemden illegal döneme geçmek zor olmayacaktır. Dolayısıyla sınıf içinde kitleselleşen devrimci- komünist örgütleri suda balık olmak misali çökertmek mümkün olmayacaktır.
Bir örgütün devrimciliği veya reformistliği yalnızca onun legal veya illegal örgüt ve faaliyet içinde olmasına bağlı değildir. Esas olarak fikirlerinin doğruluğuna ve her dönemde doğru taktiksel örgüt ve faaliyet biçimlerine uygun adımlar atmasına bağlıdır. Yani illegal örgüt biçimine sahip olup da reformist, legal örgüt biçimine sahip olup ta devrimci olanlara tarihte rastlanmıştır. Bolşevik partisi her dönemde doğru taktikler geliştirerek devrimci kalabilmiştir. 3. Enternasyonal’deki bazı partiler legal olmalarına rağmen devrimci partilerdir. Kaldı ki illegallik yasadışılığı, legallik yasallığı kapsasa da , yasadışılık her durumda gizlilikle, yasallık ise açıklıkla eşitlenemez. Yani yasadışılık egemen olmasına rağmen açık örgüt ve faaliyet sürdürülebilir. Yasallık egemen olsa da gizli örgüt ve faaliyet sürdürmek zorunlu olabilir. Eğer partinin-örgütün fikirleri yasa dışı olsa da yasal olarak partileşmenin koşulları varsa bundan kaçınmamak gerekmektedir. Böyle bir fırsat kaçırılmayıp kullanırsa hem örgütler büyür, hem de örgüt içindeki insanların açık alandaki faaliyetleri büyüme sürecini daha da hızlandıracaktır. Dolayısıyla koşullar uygunsa yasal partileşmekten endişe, kuşku ve korku duymamak gerekmektedir.
-18- Devrimci Komünist İşçi Partisinin Savaş Örgütü Olması Nedir.
Bu konuda bir çok siyaset konuyu Lenin’deki anlamından uzaklaşarak değerlendirmişler, yani konuyu Ordulu-ordusuz parti anlayışına indirgeyerek askeri sıfatlar yakıştırmaya çalışmışlardır. Oysa Bolşevik Partisi istatistiklerle sabittir ki devrim dönemlerinde dahi teorik-politik eğitime daha önem vermiştir. Çünkü her askeri tavır alış siyasetin yoğunlaşmış ifadesi demektir. Dolayısıyla devrimci komünist bir örgütün savaş örgütü olması işçi sınıfının her düzeydeki mücadelesine militan, ihtilalci ruhla sabırla ve fedakarlıkla katılmayı kapsar.
-19- Devrimci Komünist İşçi Partisinde Program ve Tüzük Üzerine.
Devrimci komünist bir parti- örgütün programı o örgütün teorik-politik görüşlerinin kısaltılmış ifadesini kapsar. Somut şartların somut tahlilini kapsamayan programlar içeriği ne olursa olsun hayata cevap vermezler. Devrimci Marksizm’in savunduğu program Enternasyonal olsa da ülke somutunu da kapsamalıdır. Tüzük ise ister yazılı bazı koşullarda ister yazısız olsun örgütün güç ve olanakları, konum ve durumu gözetilerek oluşturulan kurallar bütünüdür. Tüzüğün devrimci- demokratik olması örgüt işleyişini hızlandıracak, kadroların enerji ve güvenini pekiştirecektir. Eğer tüzük devrimci- demokratik içerikli kuralları kapsıyorsa bu durum kadroların gönüllü ve ikna olmalarına katkı sağlayacak, onları despotik ve sekterlikten arındırarak özgür kılacaktır.
-20- Devrimci Komünist İşçi Partisinde Konferans ve Kongreler.
Konferanslar her konunun özgürce ve üzerinin örtülmeden tartışılan platformlardır. Bu anlamda her konferans sonuç alıcı ve hedef belirleyici olmalıdır. Konferanslara katılımı (Özellikle işçi sınıfının katılımını ) mümkün olduğu kadar yüksek tutmak gerekmektedir. Kongreler ise esas olarak seçimleri kapsayan mekanizmadır. Kongre seçimlerinde burjuva kurumlarında olduğu gibi kulis, delege vb. oyunlardan kaçınmak gerekmektedir. Komünist bir örgütün en yüksek organı olan kongreler, üyelerin ve delegelerin gönüllü ve ikna olmuş bir şekilde kendi yöneticilerini seçtiği ve istediği zaman geri çağırdığı devrimci- demokratik olmalıdır.
SONUÇ YERİNE
- Komünist İşçi Partisinin önemli özelliklerini değerlendirirken sürecin tamamlanmadığını özellikle parti- örgüt konusu olunca daha net ve rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu anlamda değişme, zenginleşme ve gelişmeye açık olduğu da bilinmelidir. Teknolojik gelişmeler ve dijital dönemin hızı ne olursa olsun nicelik ve nitelik olarak işçi sınıfının tek devrimci sınıf olduğu gerçeği bütünlüklü olarak devam etmektedir. İşçi sınıfının küresel çaptaki değişmesine bağlı olarak mavi yakalılar artık değer üretmek anlamında başat olsa da gri ve beyaz yakalılarda parti- örgütün içinde öncü olmalıdırlar.
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 16 | 44 |
2. Fenerbahçe | 16 | 36 |
3. Samsunspor | 16 | 30 |
4. Göztepe | 16 | 28 |
5. Eyüpspor | 17 | 27 |
6. Beşiktaş | 16 | 26 |
7. Başakşehir | 16 | 23 |
8. Gaziantep FK | 16 | 21 |
9. Antalyaspor | 16 | 21 |
10. Kasımpasa | 16 | 20 |
11. Konyaspor | 16 | 20 |
12. Rizespor | 16 | 20 |
13. Trabzonspor | 16 | 19 |
14. Sivasspor | 17 | 19 |
15. Alanyaspor | 16 | 18 |
16. Kayserispor | 16 | 15 |
17. Bodrumspor | 16 | 14 |
18. Hatayspor | 16 | 9 |
19. A.Demirspor | 16 | 5 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Kocaelispor | 17 | 35 |
2. Bandırmaspor | 17 | 33 |
3. Karagümrük | 17 | 31 |
4. Erzurumspor | 17 | 29 |
5. Keçiörengücü | 17 | 27 |
6. Igdir FK | 17 | 25 |
7. Amed Sportif | 17 | 25 |
8. Ahlatçı Çorum FK | 17 | 25 |
9. İstanbulspor | 17 | 24 |
10. Ankaragücü | 17 | 24 |
11. Manisa FK | 17 | 23 |
12. Pendikspor | 17 | 23 |
13. Gençlerbirliği | 17 | 23 |
14. Esenler Erokspor | 17 | 22 |
15. Boluspor | 17 | 22 |
16. Ümraniye | 17 | 22 |
17. Şanlıurfaspor | 17 | 21 |
18. Sakaryaspor | 17 | 21 |
19. Adanaspor | 17 | 14 |
20. Yeni Malatyaspor | 17 | -3 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Liverpool | 16 | 39 |
2. Chelsea | 17 | 35 |
3. Arsenal | 17 | 33 |
4. Nottingham Forest | 17 | 31 |
5. Bournemouth | 17 | 28 |
6. Aston Villa | 17 | 28 |
7. M.City | 17 | 27 |
8. Newcastle | 17 | 26 |
9. Fulham | 17 | 25 |
10. Brighton | 17 | 25 |
11. Tottenham | 17 | 23 |
12. Brentford | 17 | 23 |
13. M. United | 17 | 22 |
14. West Ham United | 17 | 20 |
15. Everton | 16 | 16 |
16. Crystal Palace | 17 | 16 |
17. Leicester City | 17 | 14 |
18. Wolves | 17 | 12 |
19. Ipswich Town | 17 | 12 |
20. Southampton | 17 | 6 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Atletico Madrid | 18 | 41 |
2. Real Madrid | 18 | 40 |
3. Barcelona | 19 | 38 |
4. Athletic Bilbao | 19 | 36 |
5. Villarreal | 18 | 30 |
6. Mallorca | 19 | 30 |
7. Real Sociedad | 18 | 25 |
8. Girona | 18 | 25 |
9. Real Betis | 18 | 25 |
10. Osasuna | 18 | 25 |
11. Celta Vigo | 18 | 24 |
12. Rayo Vallecano | 18 | 22 |
13. Las Palmas | 18 | 22 |
14. Sevilla | 18 | 22 |
15. Leganes | 18 | 18 |
16. Deportivo Alaves | 18 | 17 |
17. Getafe | 18 | 16 |
18. Espanyol | 18 | 15 |
19. Valencia | 17 | 12 |
20. Real Valladolid | 18 | 12 |