06.05.2023, 12:25

Bu iktidardan kurtuluş küçük bir nefes alma anlamında bile önemli olacaktır

Küresel kapitalizmin diyalektik ve senkronize olarak krizi Türkiye kapitalizminin kriz ve çöküş durumu ile örtüşerek devam ediyor. Gelinen noktada kapitalizmin bir dünya sistemi olduğunun somut göstergesi bu 1 Mayıs ile daha da görünür oldu. Tüm dünyada kutlanan 1 Mayıs kapitalizmden kaynaklı sorunların da ortak olduğunu somut olarak gösterdi. Yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, ücret ,gelir düşüklüğü, emekli haklarına saldırı, yolsuzluk vb. ortak sorunlar olarak şekilleniyor. Tüm bu sorunlar gelişmiş kapitalist ülkeleri de ( Fransa, İngiltere, Almanya gibi ) kapsamaktadır. Diğer bazı gelişmiş kapitalist ülkeler ve diğer ülkeler de ise çok aleni, yani sokakları kapsayacak şekilde sorunlar şimdilik gözükmese de, bu durum o ülkelerde sorun olmadığı anlamına gelmiyor. O ülkelerde sorunların henüz kendi otantiğinde patlama noktasına gelmediği anlamına geliyor.

Dolayısıyla küresel kapitalizmin yapısal ve dönemsel krizinden kaynaklı egemenlik ve hegemonya kavgası da bütün hızıyla devam ediyor. ABD ve kolektif emperyalizmin imparatorluk ve hegemonyasının, Rusya ve Çin özgün kapitalist-emperyalist ülkelerine de kapsayacak şekilde çoklu hale gelmesi savaş da dahil her boydan yıkımın habercisidir. Artık bu egemenlik ve hegemonya savaşı daha görünür şekliyle uzay ve denizleri kapsayacaktır. Teknolojik ve dijital gelişmeler de başat olacaktır.

Bir tarafta Batıda saflaşma özellikle NATO’nun genişlemesi ile devam etmektedir. Özellikle Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği bu genişlemenin stratejik adımı oldu. Bu noktada kısa bir değerlendirme yapmak istiyoruz. NATO bir savaş, işgal, kontrgerilla yapılaşmasının merkezi bir örgütü olarak önemini korumaktadır. Ama NATO’nun bu durum ancak kolektif kapitalizmin varlığına bağlı olup ondan bağımsız değildir. Bu anlamda NATO kapitalizmin konvansiyonel ve nükleer silah üretim sanayi üzerine ancak emperyalist bir savaş örgütü olmuştur.

Diğer tarafta Rusya, Çin saflaşması da Rusya’nın nükleer bir güç olması anlamında askeri egemenlik olarak devam etmektedir. Ama özellikle Çin’in dijital alan dahil olmak üzere ekonomik olarak ABD ile rekabette ye yer öne geçmesi de net olarak görülmektedir. Çin’in bu ekonomik gücünün somut hali kuşak- yol projesiyle daha somut olarak görünür hale gelmiştir. Çin bu ekonomik gücün ancak askeri olarak güçlenmesi ile korunacağını bildiği için askeri olarak güçlenmeye de çalışmaktadır. Yine Çin küresel çapta etkinliğini göstermek için Rusya- Ukrayna savaşının sonuçlanması için 12 maddelik bir barış planı açıklamıştır. Dolayısıyla Çin’in bu gelişme durumu sonucu son dönemde Çin, ABD savaş olasılıklarının da yoğun konuşulması sürpriz olmamıştır.

Bu arada yoksulluğun başat olduğu ama bir çok nedenin diyalektik bileşkesi olarak patlama şekliyle ortaya çıkmayan Afrika’da son günlerde Sudan’daki gelişmeler kapitalizmin kriz, çöküş halinin kırılganlığını somut olarak göstermiştir. Sudan’da, başka devletlerin, savaş lortlarının, kiralık askerlerin katılımıyla ve Çad gibi komşularına sıçrama potansiyelleriyle genişlemeye devam eden iç savaş kendi otantiğinde devam etmektedir. Kapitalizmin varlığı ve devamı için günün, öncü sanayilerinde kullanılan teknolojiler için gerekli stratejik girdiler, stratejik ticaret yollarının güvenliği için gerekli kontrol noktaları, ekonomik güvence anlamına gelen özellikle Güney Sudan’da ender minareler, uranyum, bakır, elmas, altın gibi kıymetli madenler, petrol-gaz kaynakları, temel gıda maddeleri, su kaynakları açısından zengin bir ülke olması iç savaşın temel nedeni olmuştur.

Sudan’da başlayan bu iç savaş bugün için ordu ile Rus Wagner, Türkiye’de SADAT benzeri paramiliter örgütler arasında devam etmektedir. Ama ölen ve yaralıların emekçilerden olması ve savaş bütçesi sonucu zaten yoksul olan emekçi ve ezilen hakların daha da yoksullaşması savaşın doğası gereğidir. Elbette Sudan’da monarkların egemenliğinde oligarşilerin çürümüşlüğü, vahşiliği, yıkıcı durumu bu iç savaşı kapitalizme karşı ezilen halklar ve emekçilerin iç savaşına dönüştürecek nesnel şartlarını da oluşturmaktadır. Dolayısıyla süreçte kapitalizmin yıkıcılığı ve kirliliğinden kaynaklı toplumsal ve siyasi muhalefet güçlerinin mücadelesi kendi kanallarına akacak ve Afrika geneline yayılması da sürpriz olmayacaktır.

Türkiye kapitalizminin kriz, çöküş halinden kaynaklı kırılgan ve yıkıcı durumu, kaos, belirsizlikler, açmazlar, tıkanma üreterek devam ediyor. Seçimlere 10 gün gibi kısa bir zaman kalsa da özellikle seçim sonucunun olası gelişmeleri bu sürecin çok uzun bir zaman kesitini kapsayarak devam edeceğini gösteriyor. Dolayısıyla son günlerin somut gelişmelerine baktığımızda bu durumun işaretlerini net olarak görebiliyoruz. Devlet, iktidar ortaklığının etkin elemanlarının açıklamaları seçim öncesi, sırasında ve sonrasının nasıl şekilleneceğinin somut ip uçlarını vermektedir.

Yumuşak G yi tahtaya yazamayan Binali Yıldırım’ın açıklaması ile devam ediyoruz. Eroin, kara para ve devlet arpalığından kaynaklı rutin yolsuzluk ile servetini 20 milyar doların üzerine yükselten Yıldırım “ Bu seçim işgale karşı istiklal mücadelesi seçimi “ açıklaması ile aslında kendisini anlatmaktadır. Yani servetinin istiklalini korumak kaygısı ile hep yaptıkları gibi dış güçler ve beka sorununa başvurmaktadır. Artık bu açıklamaların tutmadığı gibi kendi kitlesine bile inandırıcı gelmemektedir. Olası bir yeni iktidar gelmesi ve sınıf, kitlesel basınç sonucu Yıldırım’ın yolsuzluklarının küçük bir kısmının bile aydınlatılması önemli olacak ve tamamına ulaşmanın da zeminini oluşturacaktır.

Soylu yine egemenlerin tescilli görevlisi olarak piyasaya çıktı. 14 Mayıs seçimlerinin siyası darbe olduğunu açıkladı. Soylu bu açıklamasını yine ABD’ye gönderme yaparak süslemeye devam etti. ABD karşıtlığının başat olduğunu bilen Soylu bir dizi diğer olaylarda da aynı senaryoları gündeme taşıdı. Soylu’nun bu açıklaması kendi çapında bütünlüklü bir gerçekliğe ve algıya tekabül etmektedir. Dolayısıyla Soylu’nun bu açıklaması bir yanıyla klasik askeri darbe çağrısıdır. Diğer yanıyla iktidardan gitmemek için ve şayet iktidardan giderlerse tekrar gelmek için silahlanan sivil güçlerine hazırlıklı olun çağrısıdır. Elbette bir yanıyla da rutin yapılan korku yayma amaçlıdır.

Yine 1960 ları çağrıştıran “ Yeter söz milletidir” sloganının tarihi olan 14 Mayısı seçim tarihini alanın Erdoğan olmasına rağmen Soylu’nun bu açıklaması çok net bir şekilde ortaklar arasında bir çelişki olmuştur. Bu bir yanıyla Soylu- Bahçeli ortaklığının Erdoğan’a bir çelmesi olabileceği gibi diğer yanıyla, Erdoğan’ın bilgisi dahilinde bir görev bölüşümü yani danışıklı dövüş olması da sürpriz olmayacaktır.

FETÖ’nün ağlayan Adalet Bakanı da elbette benzeri açıklama yapmadan duramazdı. Yine görevini yerine getirerek seçim sonucuna göre onlar kazanırsa şampanya patlatacaklar, biz kazanırsak seccadeye gönderme yapmıştır. Bozdağ’ın dinsel motifli bu ve benzeri açıklamalarının , kapitalizmin ekonomisinin yıkıcılığı devam ederken yani tencere kaynamadığı noktada bunlara çözüm üretmesi mümkün değildir. Bu noktada yine camide içki içtiler ve Kabataş yalanı gibi yine dinsel motiflere başvurmaktadır. Ama bu kendi yalanları artık tutmadığı gibi, ters tepki yaratarak, muhafazakar kitlede dahil artık büyük ölçüde inandırıcı olamamaktadır. Çünkü Bozdağ’ın bir dizi açıklama ve uygulamaları ile sicili kabarıktır ve bozuk olduğu da bilinmektedir.

Yine bir AKP yöneticisi rutin bir açıklama olarak hükümeti ve Erdoğan’ı yıkmaya çalışıyorlar demektedir. Diğer başka birisi muhalefet iktidar olursa cumhuriyet ve ulusal devlet tarih olacak açıklamasını yapmaktadır. Hükümeti ve Erdoğan’ı yıkmaya çalışıyorlar açıklamasını yapan üst görevlisinin bu açıklaması ise AKP’nin iktidardan gitmesi çok yaklaştığı koşullarda korkusu, endişesi ve şaşkınlığı sonucudur. Çünkü muhalefetin genelde ve seçimlerde temel görevi iktidarı ve buradaki açıklamaya göre Erdoğan’ı yıkmaktan herhalde başka bir şey olamadığını herkes bilmektedir.

Cumhuriyet ve ulusal devletin tarih olacağı açıklaması ise daha bilinçli, planlı olmuştur. Bu açıklama cumhuriyet vurgusu ile bir yanıyla devlet kurumlarının bir kanadı olan baskı ve şiddet ve rıza üreten merkezlere bir göndermedir. Diğer yanıyla ulusal devletin tarih olacağı vurgusu ile Kürt hareketi nezdinde bölücülük yapılmaktadır çağrısıdır, açıklamasıdır.

Yine Saray’ın danışmanlarından eski solcu ( Nasıl olmuşa yanlışlık olsa gerek ) Kurum bu iktidarın gitmesi ve yeni iktidarın gelmesi ile tam bağımsızlık ortadan kalkar demektedir. Sol jargonun kullandığı tam bağımsızlık vurgusunu hala Kurum’un yapması bir kalıntı! olsa gerek. Kurum da bu açıklama ile yine belirli yerleri uyandırmaya çalışmaktadır. Ayrıca kendi ve uluslar arası kapitalizm ile organik bağ bütünsel bir egemenlik- bağımlılık ilişkisidir.

Erdoğan’ın bu millet size Cumhurbaşkanlığını vermez açıklaması ve Bahçeli’nin Karabük mitinginde “ Nereye geliyorsunuz, nasıl geliyorsunuz, kiminle gelmeyi düşünüyorsunuz? Biz bir yere gitmiyoruz, gitmeyi aklımızdan geçirmiyoruz, hatta geleceğin varsa göreceğin de var “ demiştir. Erdoğan’la , Bahçeli’nin örtüştüğü bu açıklamalar bir güç gösterisi olarak tehdit de içerse anlamsız olan hezeyan ve ezberden başka bir şey değildir.

Tüm bu açıklamaların seçim tarihinin artık iyice yaklaştığı koşullarda bu iktidarın artık gitmesi kesine yaklaştığı için bu iktidarı destekleyen iç ve dış egemenlerin son bir tehdit ve korku yaymak saikiyle yapıldığı açıktır. Kararsızları manipüle etmek ve muhalefetin seçime katılımı düşürmek için bu planlı, hazırlıklı açıklamaları tükenmişliğinin aleni görünür hali olmuştur.

Geline noktada seçimlere 10 gün kaldığı koşullarda burjuva muhalefet ve sol-sosyalistlerin güncel gelişmelerine bakmak önemini korumaktadır. Özellikle Millet İttifakının seçim mitinglerine CHP ve Kılıçdaroğlu’nun damga vurduğu açıktır. Özelikle İzmir Mitingi milyonu bulan katılım ve coşkusu ile ses getirmiş ve önemli olmuştur. Ayrıca CHP’nin- Kılıçdaroğlu’nun diğer yerlerde ve yine özellikle Kürt coğrafyasında ( Özellikle Van mitingi ) yükselişte olduğu da belirtilmektedir. ( Yine Kılıçdaroğlu’nun kısa videolu sosyal medya kullanımları da ses getirmiş, önemli olmuştur ) Elbette ki bu mitinglere yoğun katılım AKP’nin başat olarak çöküşünden kaynaklıdır. Bu mitinglere katılımın kitlesi ise yalnızca CHP liler değil, bu iktidara karşı olan başta Kürtler olmak üzere diğer muhalefet çevreleridir.

İktidarın bitiş ve çöküş halinden kaynaklı askeri ve sivil devlet bürokrasisinin saf değiştirmesi yani İktidardan muhalefete geçmeleri adeta eşyanın tabiatı gereği olağan olmuştur. Ayrıca küçük bir ( Faşist ve siyasal İslamcı olmayan ) rutin devlet görevlisinin kendisini kamufle ederek görevde olmaları da mümkündür. Dolayısıyla belirli bir dönemden bugüne genelde ve seçmen nezdinde yıpranan ve düşüşte olan iktidardan umudunu ve güvenini kaybeden iç ve dış egemenlerin bir kanadı yeni bir alternatif ve çözüm arayışı içinde olmuşlardır. Gelinen noktada bu durumun somutlaşmış hali ise Millet İttifakı olmuştur. Dolayısıyla devlet kurumlarında yoğun bilgi ve belge akması devam edecektir. Bunların hepsi değil bazıları servis edilmektedir. Önemlileri olarak Kılıçdaroğlu ve CHP lilerin SADAT önüne adeta çıkarma yapmaları bir bilgi ve belge üzerine olmuştur.

Son günlerde ise özellikle CHP ‘ye yine bu bilgi ve belge akışı devam etmektedir. Sarayın Goebbels vari propaganda sorumlusu olan kişinin manipülasyonları devam etmektedir. Kılıçdaroğlu’nun Cambiridge Analytica şirketinin küresel çapta manipülasyonu Türkiye’yi de kapsayacak boyutlarda olduğunu açıklaması Saray ve Altun’a dönük bir uyarı olmuştur. Her boydan bu kirli ve karanlık senaryolar adı üzerinde dark web karanlık ağ olarak adeta kes- yapıştır veya montaj şeklinde sahte paylaşımları kapsamaktadır. Elbette bunun içinde Kılıçdaroğlu ve diğer CHP lilerin bulunması sürpriz olmayacaktır. Yeni versiyonları ile devamı da sürpriz olmayacaktır. Ama Sarayın bu tezgahı devletin bir kurumunun Kılıçdaroğlu’na verdiği bilgi ile şimdilik bozulmuştur.

Yine CHP'li avukat olan Muharrem Erkek’in Soylu’ya dönük açıklaması da devlet katlarından gelen bilgi ve belgeye dayanan açıklama olmuştur. Erkek İçişleri Bakanlığında paralel yapı kurulduğunu açıklamıştır. İlçe, il, YKS nın görevleri olan yasal uygulamayı İçişleri Bakanlığının yüklenmesi yine burjuva yasalarını bile dikkate almayan bir güvenlikçi devlet uygulaması olmuştur. İçişleri Bakanlığında oluşturulan adeta takip sistemi yeni bir fişleme ve manipülasyon olmuştur. Sonuçta gelinen noktada tüm bu açıklama ve uygulamaların seçim öncesi, sırasında ve sonrasında neler olabileceğini de açık ve net olarak göstermektedir.

Sol-sosyalistlerin durumuna ise son güncel gelişmelere bakarak devam ediyoruz. Gelinen noktada seçime katılan tüm sol-sosyalistler doğal olarak seçim çalışmaları ile hemhal olmuş durumdalar. Güçleri oranında ve uygun yerlerde miting yapmaktadırlar. Ayrıca kitle çalışmasına uygun olarak emekçilerin yoğun bulunduğu yerlerde de çalışmaları devam ediyor. Özellikle HDP-Yeşil Sol Partiye dönük faşistler ve devlet saldırısı ve baskıları devam ediyor. Bu arada Demirtaş’ın cezaevinden hem HDP’ye, hem de genel siyasete yön vermesi de devam ediyor. Demirtaş son açıklamasında isim vererek Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kıılçdaroğlu’nu desteklediğini açıkladı. Bu açıklama bir yanıyla normal bir ilkeli tavırken, diğer yanıyla kime oy vereceği konusunda tam netleşmemiş seçmenlerine de çağrı olmuştur. Ayrıca olası tüm manipülasyonlara karşı da ön alma saikiyle yapıldığını düşünüyoruz.

Son günlerde yoğun tartışma yaratan bir konu da Ahmet Şık’ın açıklaması olmuştur. Şık hem HDP’ye dönük yalnız sert değil, aynı zamanda ırkçı açıklama ile tavrını belli etmiştir. Demirtaş ile HDP ‘yi eş tutarak, “ Selahattin’i çıkar HDP’den ortada HDP kalmıyor” açıklaması ve “ Kürt faşistlerle uğraşmam” açıklamasına yoğun tepki gelmiştir. Bu tepkiyi kendi Partisi TİP’te partimizin görüşü değildir açıklaması ile belirtmiştir. Yoğun tepkiler üzerine Şık hem HDP ve Kürtlerden hem de partisi TİP’ten özür dilediğini belirtmiştir.

Elbette Şık’ın bu açıklaması her dönemde tepki toplardı ama önemli bir seçim atmosferinde daha çok tepki toplamıştır. TİP’in bu iktidarın gitmesini temel önemde bir görev olarak görmesine rağmen Şık’ın bu açıklamasından başta İktidar yanlıları ve her boydan ırkçı güruh fırsat olarak yararlanmışlardır. Elbette Şık’ın bu açıklaması bizce dil sürçmesi veya canlı yayında bilinçsiz bir açıklama olarak ele alınamaz. Şık’ın HDP’den ayrılması ve TİP ‘in tüm ikna çabalarına rağmen seçimlere 50 yerde ayrı gireceğini açıklamasının başat nedeni TİP’in Kürt sorununa yaklaşımından kaynaklı olduğunu düşünüyoruz.

Bu durum hem TİP’in Kürt sorununda progmatik görüşlerinde Kemalizm önemli etkisi yani Kemalizm’den kopamamak hem de daha önce Kadıgil, Atay’ın benzeri açıklamaları aynı ideoloji-siyasi çizgiden kaynaklı açıklama olmuştur. Konunun bir ilginç yanı da Şık’ın bu açıklamayı ve TİP’in ortak listelerle seçime girmeme tavrını Emek ve Özgürlük İttifakı içinde önemli bir özne olarak bulunmasına rağmen yapmasıdır. Hangi neden veya gerekçe olursa olsun ilke bazında ( Yani kişilerin tutumundan bağımsız ) egemen ulus sosyalistlerinin bu ve benzeri açıklaması şoven, sosyal şoven ve sonuçta ırkçı bir açıklama olmuştur. Böyle olağanüstü günlerde faşizme karşı birliklere çok önem verip, yeterince değerlendirme yaptığımız için bu birliklere en küçük zarar gelmesini istemediğimiz için daha geniş açıklama yapmak istemediğimizi belirtelim. Ama özellikle seçim sonuçları ve yeni dönem her gelişmeye açık olacaktır.

Bu bölüme Mayıs ayına girdiğimiz bu günlerde Mayıs ayının önemli günlere tekabül ettiği için bu günlerin önemi üzerinde durmak istiyoruz. Bu değerlendirmemiz bu günlerin tarihsel gelişmelerini kapsamayacak, başat olarak Devrimci Marksist çerçevede temel ve önemli gördüğümüz yanları kapsayacaktır. Yine bu değerlendirme bugün ve geleceğe örnek ve ders niteliğinde projeksiyon tutacaktır.

Mayıs ayının ilk günü olarak 1 Mayıs ile başlamak istiyoruz. Bu 1 mayıs dünyada kapitalizmin kriz-çöküş durumundan kaynaklı ortak sorunlar çerçevesinde ancak birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak bayram olarak kutlanmıştır. Dünyada bu 1 Mayıs’ta ortak sorunlar olan yüksek enflasyon- pahalılık, yüksek işsizlik, ücret düşüklüğü gibi temel talepler yanına bir de haftada 4 gün çalışma eklenmiştir. Bu talep ücretlerin düşürülmeden istenilen bir talep olarak daha önemli olmuştur. Türkiye’de de işçi sınıfı bu talebi artık daha net ve yüksek sesle gündemine almalıdır

1 Mayısın doğru anlaşılması ve kavranması için onun muhtevasını belirleyen birlik, dayanışma ve mücadele gününün ne anlama geldiği üzerinde durmak gerekmektedir. İşçi sınıfı fabrikalarda, iş yerlerinde, bulundukları tüm alanlarda patronlara ve devlete karşı ekonomik, demokratik, siyasi olarak istediği kazanım ile çıkmak için birlik olmazsa olmaz noktada her dönem ve durumda önemli olmuştur. Patronların işçi sınıfının birliklerini özellikle grev dönemlerinde dağıtmak, parçalama, bölmek için her boydan tezgaha başvurdukları bilinmektedir. Böylesi grev dönemlerinde grev kırıcıları her dönemde patronların gözdesi olmuştur. Bu birliğin yalnız fabrika, işyeri çapında değil ülke çapında sağlanması patronlar için kabus olmuştur. Yine bu birlik durumu tüm işçi sınıfı bileşenlerine güven ve kararlılık vermiştir.

1 Mayısların diğer önemli özelliği ve konusu dayanışma ve mücadele günü olmasıdır. Elbette bu dayanışma bütünsel bir dayanışma olursa daha anlamlı ve doğru olacaktır. Dayanışmanın bütünsel olması hem sınıfsal ve kişisel olmalıdır, hem de bu dayanışma ekonomik, politik, sosyal, psikolojik, kültürel tüm alanları kapsamalıdır . Bu dayanışma patronlar ve kapitalist devlete karşı sınıf dayanışması aynı zamanda sınıfın en geniş birliği anlamında dayanışma demektir. Kişisel dayanışma ise kelimenin tam anlamıyla ekmeğini paylaşmakla başlar, politik, sosyal, psikolojik, kültürel tüm alanlarda çıkan tüm sorunları karşılıklı kolektif olarak çözmek demektir. Tüm bu dayanışmanın somut yaşandığı alanlar ise 1 Mayıs alanları olmuştur. İşçi sınıfı fabrikalarda, işyerlerinde doğrudan veya temsilciler aracılığı ile patronları görürken, 1 mayıs alanlarında ise doğrudan kapitalist devletin baskı ve şiddet araçları ile karşılaşmaktadır. Bu durum da dayanışmanın önemini bir kez daha alanlarda da göstermektedir. Elbette birlik ve dayanışmanın önemi, taleplerin kazanımı ancak mücadele ile olacaktır. Patronlar ve devletten he kazanım anlık veya süreçte bile olsa mücadele ile olmuştur. Bu anlamda hak verilmez alınır sözü mücadelenin somut özetidir.

5 Mayıs ise Marks’ın doğum günüdür. Elbette Marks hakkında söylenecek belki ciltler dolusu külliye yetmez, dolayısıyla en sarih ve özet olarak “ Dünyaayı yorumlamak değil onu değiştirmek gerekir” sözü yalnız bir değiştirmek anlamında bir pratiğe gönderme değil, yorumlamak anlamında bir teorinin önemine de gönderme olarak, felsefi anlamda bir praksistir. Yine Marks ( Engels’le birlikte )- Marksizm proletaryanın ve ezilenlerin radikal kurtuluşu için kapitalizmin diyalektik saiklerle analiz ve analitiği yaparak ve proletarya devrimi ile komünizmin temellerini atarak hala aşılamayan tezleri ile rehber olmaya devam ediyor.

6 Mayıs ise bir dönemin diyalektik olarak aşılmasının adı olarak Denizlerin idam edilişlerinin yıldönümüdür. 1972 yılları Denizlerin mücadele bütünlükleri diyalektik süreç olarak kavranmalıdır. Geldikleri son nokta onların siyasi duruşlarının belirleyici yanı olmuştur. Bir çok çevre veya kişi durdukları yere bağlı olarak Denizlerin ilk dönemlerini olarak yalnızca Kemalizm yanlarını öne çıkarmaktadırlar.

Oysa Denizlerin asılma günlerindeki son siyasi duruşları Marksizm olmuştur. Kendi sağından medet uman reformist anlayışı reddederek devrimci- ihtilalci bir çizgiye diyalektik olarak evrilmişlerdir. Denizler bu çizgileri ile bizlere var olan kapitalist devletin ele geçirilmesi ile dönüştürülemeyeceği ancak onu parçalayarak ortadan kaldırılacağının zeminlerini pratikteki örgütlenme , eylem ve mücadeleleri ile göstermişlerdir. Bu anlayışın doğruluğu da tekrar tekrar sınanmış, kanıtlanmıştır. Ayrıca Kürtlere dönük halklar kavramını kullanarak dönemin koşuları ve düzeyinde ilklerden olmuşlardır.

Dönem içindeki tüm sınıf ve kitlelerden kopuk temelindeki ideolojik, teorik, politik, örgütsel yanlışlar ancak Denizlerin devrimci-ihtilalci çizgileri kavranırsa geçmişin değerlendirmesi radikal eleştiri ile doğru sonuçlara ulaşacaktır.

Birde 10 gün sonra yapılacak seçimin 14 Mayısa denk gelmesi kendi içinde belirli bir önemi göstermektedir. Geniş emekçi kitlelerin talebi olan bu iktidardan kurtuluş küçük bir nefes alma anlamında bile önemli olacaktır. Bu anlamda bu seçimler geçmişteki seçimlerden daha önemli hale gelmiştir. Bunun somut ifadesi ise belki de bir ilk olarak sosyal demokrat bir Cumhurbaşkanı adayını aleni ve isim vererek sosyalist solun desteklemesi olmuştur. ( Bir kesimi dışarıda tutarak ) Ama Devrimci Marksizm çerçevesinde burjuva seçimlerin stratejik olarak burjuvazinin 5 dakikalık oyunu olduğunun kavranmasıdır. Ayrıca yine seçimlerin taktik olarak işçi sınıfının veya partisinin nicelik ve niteliğinin ölçülmesinin görünür olmasıdır. Parlamentonun da komünizmin propagandası anlamında kürsü olarak kullanılmasıdır. Bu seçim bunların görülmesi ve anlaşılması ve kavranmasına katkı sağlarsa önemli kazanım olacaktır.

SONUÇ YERİNE

Kapitalizmin rutin kirliliği ve faşizmin karanlığı güncel gelişmeler ile devam etmektedir. Kapitalizmin kirliliği ironi için zengin bir zemin yaratmaktadır. Patates, mercimek, nohut dışarıdan alınırken, uçağı, arabayı, gemiyi kendimiz yapıyoruz açıklaması gibi. Yine 2022 de 1 dolar ile bir çeyrek altın alınırken, bugün 1 kg soğan alınmaktadır. Yine bilimsel verilere göre bugün için en yüksek para birimi olan 200 TL nin alım gücü 6 ay öncesine göre 20 TL olmuştur.

Faşizmin karanlığına dönük güncel saldırılarda devam etmektedir. Faşistler ırkçı sloganlarını kapsayan afişleri indiren CHP Sincan Gençlik Kollarına Başkanına saldırmışlardır. Yine faşistler Mersinde 2 CHP li kadına saldırarak bir kez daha kadın düşmanlığı yanlarını göstermişlerdir. Ayrıca derin yerlerin ayrı bir devlet değil, aynı devlet içinde veya paralel yapılanma olduğuna son günlerde önemli bir örnek servis edilmiştir. Savunma Bakanı Akar reddetse de “ Gölge ordu” SADAT’a Savunma Bakanlığının ihalesi verilmesi servis edildiği noktada bu ordudan hala çözüm ve kurtuluş bekleyen özellikle sol eğilimli ulusalcılara duyurulur.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 15 41
2. Fenerbahçe 16 36
3. Samsunspor 16 30
4. Eyüpspor 17 27
5. Beşiktaş 16 26
6. Göztepe 15 25
7. Başakşehir 15 22
8. Antalyaspor 15 21
9. Konyaspor 16 20
10. Rizespor 15 20
11. Kasımpasa 15 19
12. Sivasspor 17 19
13. Alanyaspor 16 18
14. Gaziantep FK 15 18
15. Trabzonspor 15 16
16. Kayserispor 15 15
17. Bodrumspor 15 14
18. Hatayspor 15 9
19. A.Demirspor 15 5
Takımlar O P
1. Bandırmaspor 16 32
2. Kocaelispor 16 32
3. Erzurumspor 17 29
4. Karagümrük 16 28
5. Keçiörengücü 16 27
6. İstanbulspor 17 26
7. Igdir FK 17 25
8. Ahlatçı Çorum FK 16 24
9. Ankaragücü 16 23
10. Manisa FK 17 23
11. Gençlerbirliği 16 23
12. Boluspor 16 22
13. Ümraniye 16 22
14. Amed Sportif 16 22
15. Pendikspor 17 22
16. Esenler Erokspor 16 21
17. Şanlıurfaspor 17 21
18. Sakaryaspor 17 21
19. Adanaspor 16 11
20. Yeni Malatyaspor 17 -3
Takımlar O P
1. Liverpool 15 36
2. Chelsea 16 34
3. Arsenal 17 33
4. Nottingham Forest 17 31
5. Aston Villa 17 28
6. M.City 17 27
7. Newcastle 17 26
8. Bournemouth 16 25
9. Brighton 17 25
10. Fulham 16 24
11. Tottenham 16 23
12. Brentford 17 23
13. M. United 16 22
14. West Ham United 17 20
15. Crystal Palace 17 16
16. Everton 15 15
17. Leicester City 16 14
18. Ipswich Town 17 12
19. Wolves 16 9
20. Southampton 16 5
Takımlar O P
1. Barcelona 18 38
2. Atletico Madrid 17 38
3. Real Madrid 17 37
4. Athletic Bilbao 19 34
5. Mallorca 19 30
6. Villarreal 17 27
7. Osasuna 18 26
8. Real Sociedad 18 25
9. Girona 18 25
10. Celta Vigo 18 24
11. Real Betis 17 24
12. Sevilla 17 22
13. Rayo Vallecano 17 21
14. Las Palmas 17 19
15. Leganes 17 18
16. Getafe 18 16
17. Deportivo Alaves 17 16
18. Espanyol 17 15
19. Real Valladolid 18 12
20. Valencia 16 11