Kimileri, anlamak istemese veya anlamakta zorluk çekse de Gazi Mustafa Kemal Atatürk; başta bizim vatandaşlarımız olmak üzere bütün dünyanın hem sevgisini hem de saygısını kazanan bir Dünya markasıdır.
Bir insanın başka insanlar tarafından eleştirilmesi çok doğal olduğu için; onu eleştirmek de doğal bir davranış biçimidir. Ancak, onu eleştirmek için yola çıkıp ona, ailesine ve özellikle annesine çamur atmak, eleştiri değil kendini bilmezlik ve nankörlüktür.
Onun adını duyunca, tüyleri diken diken olanlara acıyorum ve diyecek fazla bir şey bulamıyorum. Tüyleri diken diken olanlardan biri, Avrupa ülkelerinin pek çoğunda kadın hakları yokken, Atatürk ve arkadaşları tarafından sağlanan haklar sayesinde okuyup bir yerlere gelen, hatta öğretmen olan biriyse, kanım donuyor.
Hem başöğretmenimiz olan Atatürk’ün izinden yürümeyi gerektiren kutsal bir meslek olan öğretmenliği seçip hem de Atatürk karşıtı söylemlerde bulunmak, ne anlama geliyor anlamakta zorlanıyorum.
Hanım bir öğretmen "Bundan sonra, baş kumandan Atatürk demeyin" demiş. Herkes, tepki gösteriyor. Oysa ben, o hanıma -bir bakıma- hak veriyorum.
Bence de "Baş kumandan Atatürk" demeyelim "7 düvele diz çöktüren, ezilen halkların meşalesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri, çok büyük bir devlet adamı ve düşünür, aynı zamanda baş komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk" diye başlayan şeyler diyelim.
Her insan, diğer insanları sevmek veya onlara saygı duymak zorunda değildir. Ancak, benim ülkemde yaşayan herkes, Atatürk’e saygı duymak zorundadır.
Savaş alanlarında, bozguna uğrattığı komutanların ve boyun eğdirdiği devlet adamlarının bile saygı duyduğu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygı duymamak; onun öncülüğünde kurulan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için nankörlüktür çünkü.
Saygın birine, saygı duymayı bilemeyecek birileri bile Atatürk’e, en azından saygısızlık etmemelidir.
Bir çobanın ve bir köylü kadının çocukları olarak dünyaya gelen ben ve kardeşlerim gibi pek çok vatandaşımız, çok zor koşullarda eğitim-öğretim görerek belli yerlere gelebildiysek bunu; başta Kurtuluş Savaşı kahramanları olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlara borçluyuz.
Bu nedenle, başta Mustafa Kemal Atatürk ve şehit olan dedem olmak üzere ben; Kurtuluş Savaşı kahramanlarına ve cumhuriyeti kuranlara, hem saygı duyarım hem de onların çizdiği yoldan giderim.
O yoldan gitmeyenlere, söylenecek fazla bir şey bulamadığım için “yoldan çıkmış zavallılar” demekle yetiniyorum.
Bir görüşe karşı çıkmak için, o görüş hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Aynı şey, bir insana karşı olmak için de geçerli.
Adam, Atatürk için; abuk sabuk şeyler söyleyerek birilerine yaranmak istiyor. Bu yaratıklar, Nutuk’u okudu mu, acaba? “Okusaydı, Atatürk’e karşıtı söylemde bulunur muydu?” dediğinizi duyar gibiyim.
Atatürk, ne yapmış?
Vatandaşı ve komutanı olduğu Osmanlı İmparatorluğu’nun, ayakta kalabilmesi için canla başla savaşmış. Komutan olarak girdiği tüm savaşları kazanarak imparatorluğu ayakta tutmaya çalışmış.
Osmanlı İmparatorluğu’nun başındakiler, Mondros Ateşkes ve Sevr Antlaşmalarını imzalayıp ülkemizin avuç içi kadar toprağa sıkıştırılmasını ve ordumuzun silahsız kalmasını kabul edince de Anadolu’ya geçip Kurtuluş Savaşını başlatmış.
Çok zor koşullarda, yedi düvele karşı savaşmış ve Lozan Antlaşmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti’ni, dost düşmana tanıtmış.
Din ile devlet işlerini, birbirinden ayırarak “laiklik” ilkesini benimsemiş. Herkesin, istediği şekilde ibadet etmesinin önünü açmış.
Tarihi ve kendini bilmez birkaç kişinin dediği gibi “Osmanlı İmparatorluğunu yıkmamış” ve “Dini yasaklamamış" yani.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” deyip eğitimde atılımlar yaparak çağdaş uygarlık yolunda yürümüş.
Yakılıp yıkılan bir ülkeyi yeniden inşa etmiş. Okullar, hastaneler, köprüler, yollar yapmış.
Osmanlı İmparatorluğunun, dış borçlarını ödeyip yabancılara satılan ulaşım ve haberleşme ağlarını geri almış.
Kadın haklarını, birçok Avrupa ülkesinden önce tanımış.
Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamış.
Ülkemizi, bir dolar 80 kuruş olacak kadar kalkındırmış.
Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok şey yapmış yani.
En önemlisi, cehaletin canına okumuş.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, kurulmasına öncülük ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’e karşı olanlar, bunların hangisine karşı acaba?
Aklı başında olan biri, Atatürk’ün karşısında olmak isterse O’nun, karşısına oturup ondan ve ilkelerinden feyz almak ister. Atatürk’e ve ailesine kara çalmaz. Onların anısına, saygısızlık yapmaz.