banner94

30.10.2024, 13:53

Asgari ücret artışı konusu “gerçekleşen-beklenen enflasyon” tartışmasına sıkıştırılmamalıdır!

Asgari ücrete yapılacak artış tartışması bu sene de erken başlatıldı. Önce IMF, asgari ücretin enflasyonla mücadeleyi akamete uğratacak biçimde artırılmamasını buyurdu, ardından da IMF’siz IMF politikası uygulayan iktidar bu yılki zammın sınırlı tutulacağını açıkladı.

İktidar cephesinden buna gerekçe olarak enflasyonla mücadele gösteriliyor. Belli ki “enflasyon düştüğünde dar gelirlilerin durumu da düzelir” biçimindeki “ölme eşeğim ölme, yaz gelince yonca bitecek…” masalını anlatmayı sürdürecekler.

Ortak bildiri

Asgari ücret tartışmasına ilk kez, aralarında çok seçkin iktisatçı hocalarımızın da bulunduğu 118 iktisatçımız ortaklaşa yayınladıkları bir bildiri ile katıldı. Bu reaksiyonda IMF’nin yaptığı açıklama etkili olmuş olabilir.

Şahsen bu bildiriden haberim yayınlandıktan sonra oldu. Geriye dönüp araştırdığımda bir iktisatçı dostumun SMS biçiminde bildiriyi bana gönderdiğini, benim de yoğunluğumdan gözden kaçırdığımı fark ettim. Bildiriden asıl olarak yayınlandıktan sonra sosyal medya aracılığıyla haberdar oldum.

Öncelikle, bildiriyi hazırlayanların ve imzalayanların emeklerine sağlık. Ne de olsa (belki de) ilk kez akademisyen iktisatçılar kabuklarından çıkıp önemli bir konuda ortak bir ses verdi. Umarız benzer bir ses yeni anayasa tartışmaları yapılırken akademisyen hukukçulardan da çıkar.

Daha geniş bir zeminde tartışmak daha yararlı olabilirdi

Ancak bu bildiri, yayınlanmadan önce, daha geniş akademisyen-iktisatçı zemininde tartışılabilirdi ve bildiriye yapılabilecek katkılarla, daha fazla sayıda imza ila yayınlanır ve belki de daha fazla ses getirirdi. Bu şans kaçmış gibi görünüyor.

Özüne karşı çıkmadığım bildiride, emekten yana bir perspektif oluşturması açısından da aşağıda vurguladığım noktaların yer almasının çok daha faydalı olabileceğini düşünüyorum.

Bildiri asgari ücrete yapılacak artışın, özünde, “beklenen değil, gerçekleşen enflasyona göre” yapılmasını, enflasyonla mücadelenin dar gelirlilerin üzerine yıkılmamasını, bütüncül ve yeniden bölüştürücü önlemlerin de gündeme alınmasını istiyor.

Detaylandırılması gereken talepler

Bu talepler genel olarak doğru olsa da emek perspektifinden iktisat kamuoyunda tartışılacak nitelikte talepler. Bu yüzden de detaylandırılmaları yerinde olabilir.

Öncelikle, Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verileri gerçeği tam olarak yansıtmıyor çünkü enflasyon olduğundan çok daha düşük gösteriliyor. Bu konuyu her seferinde açıklamaktan ENAG’ın dilinde tüy bitti denilebilir? Bunun nedeninin asgari ücretliye, emekçiye ve emekliye yapılması gereken ücret zammının düşük gösterilmek istenmesi olduğunu biliyoruz.

İkinci olarak, TÜİK’in TÜFE olarak açıkladığı ve belli mal ve hizmetlerden oluşan sepetteki fiyat değişiklikleri, başta asgari ücretli işçiler olmak üzere (toplam ücretlilerin neredeyse yarısını oluşturuyorlar) toplumun geniş kesimlerinin gerçek yaşam maliyetlerini yansıtmaktan çok uzak.

Çünkü enflasyonun bir göstergesi olarak TÜFE aslında genel fiyat seviyesinin ve enflasyonun tam bir göstergesi değil. TÜFE'de ülke çapında 28,852 iş yeri ve 5,246 konuttan (kira) 406 madde, 913 madde çeşidi için her ay yaklaşık 608,594 fiyat derleniyor. Yani TÜFE kentli hane halkları tarafından en çok satın alınanların fiyatlarındaki ortalama değişiklikleri yakalamaya çalışıyor.

Gerçekleşen enflasyon ölçütü “iyileştirme” için yeterli değil

Üçüncü olarak, gerçekleşen enflasyon oranında ücret artışı yapmak sadece asgari ücretlilerin bu yılki enflasyon karşısındaki zararını karşılamak demektir ki bu durum bir iyileştirme değildir.

Nitekim bu yılın Ekim-Aralık aylarındaki aylık TÜFE’nin ortalama yüzde 2,60 civarında olabileceğini düşünürsek, 2024 yılında enflasyonun etkisini sıfırlayacak olan ücret artışı yüzde 39,0 olacaktır. Yani işçiler bu zamla ancak 2024 yılındaki reel kayıplarını telafi etmiş olabilecekler. Bu hesap da TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verilerinin doğru olduğu varsayıldığında doğru olabilir.

Oysa TÜİK’in Haziran ayında uzman doktor muayenesini 34 TL, yurt ücretini 457 TL, ev kirasını 5.845 TL, beyaz peynir fiyatını 147 TL ve yumurta fiyatını 2,5 TL olarak dikkate aldığı hala hafızalardadır.

Yani basında yer aldığı gibi beklenen enflasyona göre yüzde 25- 30 zam yerine, gerçekleşen enflasyona göre yüzde 39-40 zam talep etmek, asgari ücretliler ve bu artışın etkileyeceği diğer ücretliler için çok büyük bir fark yaratmayacağı gibi, bu durum ekonomik bir refah artışı anlamına da gelmeyecektir.

İşgücü verimliliğinin artış gösterdiği ve milli gelirin şu ana kadar ortalama yüzde 4 civarında büyüdüğü bir ekonomide işçilerin refahının artırılabilmesi için asgari ücret artışının gerçek enflasyonun çok daha üzerinde olması gerekir.

Yani sorun, gerçekleşen ve beklenen enflasyon farkından çok daha büyük bir sorundur. Bu yüzden de “beklenen” yerine “gerçekleşen” enflasyona göre asgari ücrete zam talep etmenin, derin bir yarayı yara bandı ile kapatmaktan pek de farkı olmayacaktır.

Dördüncüsü, asgari ücret yerine “insan onuruna yaraşır bir yaşam ücretinin uygulanması talep edilebilir. Nitekim gelişkin ekonomilerde benzer bildiriler hazırlayan iktisatçıların ilk talepleri asgari ücretin bu şekilde yeniden tanımlanmasıyla ilgilidir.

Yeniden bölüştürücü önlemler?

Beşincisi, yeniden bölüştürücü önlemlerin neler olduğunun birer cümle ile açıklanması çok yerinde olurdu. Örnek olarak, çok zenginlerden alınacak bir “servet vergisi”nin ve buradan hareketle de “Temel Gelir Güvencesi”nin gerekliliğini dillendirmenin tam zamanıdır.

Aynı şekilde Gelir Vergisi dilimlerinin emekçilerin yıl ortasından itibaren bir üst gelir dilimine girmesini önleyecek ölçüde yükseltilmesi ve vergi hesaplanırken, vergiden değil, “matrahtan indirim” yönteminin uygulanması savunulabilir.

Ayrıca et, süt, çocuk maması, çocuk bezi, gübre, mazot gibi zaruri mallardan alınan KDV ve ÖTV’nin sıfırlanması talep edilebilir.

Denetimler ve kamulaştırmalar

Enflasyonla mücadelede “üç harfliler” olarak da bilinen tekel konumundaki iskonto marketlerin daha sıkı denetlenmesi ve gıda, enerji gibi zaruri malların üretiminin kamulaştırılması önerilebilir.

Bu öneriler emekten yana, kamucu ama aynı zamanda da sistem içi önerilerdir. Daha ziyade Keynesyen-sol/sosyalist bir yelpazede yer alırlar. Buna karşılık ortak bildiride yer alan ve sadece birer cümle ile sözü edilmiş öneriler böyle bir perspektiften yoksun olan ve piyasaları ve sermayeyi karşısına almayan öneriler görünümündedir.

Oysa enflasyonla mücadele ya da ücret artışları, sınıflı bir toplum olan kapitalizmde sınıflar üstü sonuçlar yaratmaz, yani tarafsız değildir. Bu nedenden dolayı da bu konularla ilgili tarafsız kalınamaz, emekten yana tavrın çok daha net ortaya konulması gerekir.

Özcesi, ülkedeki emek sömürüsünün ve gelir ve servet dağılımı adaletsizliğinin devasa boyutlara ulaştığının farkında olan ve bu yüzden de emekçilerin yanında yer alan, aynı zamanda sınıfın da bir parçasını oluşturan iktisatçılar olarak sınıf adına olan talepleri bu kadar geride tutmak durumunda kalıyorsak, patronların ve devletin kontrolündeki işçi sendikalarının daha fazlasını istemesini ve bunun mücadelesini vermesini bekleyemeyiz.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 28 71
2. Fenerbahçe 27 65
3. Samsunspor 28 51
4. Beşiktaş 27 47
5. Eyüpspor 27 44
6. Göztepe 27 38
7. Gaziantep FK 27 38
8. Kasımpaşa 28 38
9. Trabzonspor 27 36
10. Başakşehir 26 36
11. Antalyaspor 28 36
12. Konyaspor 28 34
13. Rizespor 27 33
14. Alanyaspor 28 31
15. Sivasspor 28 30
16. Bodrum FK 28 30
17. Kayserispor 27 30
18. Hatayspor 27 19
19. A.Demirspor 27 -2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 30 59
2. Karagümrük 31 56
3. Erzurumspor 31 54
4. Gençlerbirliği 31 51
5. Bandırmaspor 31 51
6. İstanbulspor 31 49
7. Ahlatçı Çorum FK 31 46
8. Amed Sportif 31 46
9. Boluspor 31 45
10. Ümraniye 31 45
11. Iğdır FK 31 44
12. Keçiörengücü 31 42
13. Esenler Erokspor 30 41
14. Pendikspor 31 41
15. Sakaryaspor 30 39
16. Ankaragücü 30 38
17. Manisa FK 31 37
18. Şanlıurfaspor 31 34
19. Adanaspor 31 27
20. Yeni Malatyaspor 31 -21
Takımlar O P
1. Liverpool 29 70
2. Arsenal 29 58
3. Nottingham Forest 29 54
4. Chelsea 29 49
5. M.City 29 48
6. Newcastle 28 47
7. Brighton 29 47
8. Fulham 29 45
9. Aston Villa 29 45
10. Bournemouth 29 44
11. Brentford 29 41
12. Crystal Palace 28 39
13. M. United 29 37
14. Tottenham 29 34
15. Everton 29 34
16. West Ham United 29 34
17. Wolves 29 26
18. Ipswich Town 29 17
19. Leicester City 29 17
20. Southampton 29 9
Takımlar O P
1. Barcelona 28 63
2. Real Madrid 29 63
3. Atletico Madrid 29 57
4. Athletic Bilbao 28 52
5. Villarreal 27 44
6. Real Betis 28 44
7. Rayo Vallecano 29 40
8. Mallorca 28 40
9. Celta Vigo 28 39
10. Real Sociedad 29 38
11. Getafe 28 36
12. Sevilla 28 36
13. Girona 28 34
14. Osasuna 28 33
15. Espanyol 28 29
16. Valencia 28 28
17. Deportivo Alaves 29 27
18. Leganes 29 27
19. Las Palmas 28 25
20. Real Valladolid 29 16