Bugün bir ailenin öyküsünü paylaşacağım. Asırlardan beri devam eden bir öyküdür bu.
1623 yılında Trabzon’un Ermeni ailelerinden biri İstanbul’a göç etmiş ve Samatya’ya yerleşmiştir.
O tarihte Ermeni, Rum ve Karamanlı cemaatlerinin yoğun olarak yaşadıkları bu kadim İstanbul semtinde kazan üretimi yapan bir atölye kurdular öncelikle. Zamanla işleri büyümüş bu arada ar-ge çalışmaları yapmaya başlamış ve bu çalışmalar esnasında kalay, bronz ve bakırın karışımından oluşan bir alaşım ve zil yapımında kullanılacak özel bir teknik keşfetmişler. Zil sözcüğü ile kapı zilini kastetmiyorum tabi. Baterilerin vazgeçilmez bir parçası olan müzikal zil sözünü ettiğim. Bu müzikal alet öncelikle Osmanlı’da mehteran bölüklerinde kullanılmaya başlamış.
Üretilen zillerin olağanüstü tınısının ünü önce saraya ardından da ülke sınırlarını aşıp Prusya’ya ulaşmış. Prusya krallığı da bu yazıya konu olan ailenin zillerini kullanmaya başlamış. Bu dönemde padişahın iltifatı ve ödüllerine mahzar olan aile almış olduğu maddi ödüller sayesinde işlerini büyüterek Avrupa’nın dört bucağına zil satmaya başlamış. Yine aynı dönemde demirciler loncası aileye “Zilciyan” unvanını vermiş.
Osmanlı’da meslek örgütü olarak son derece etkin bir konuma sahiptir loncalar. Aileye verilmiş olan unvan son derece önemli. Aile de bunun farkında, unvanını ürettikleri zillerin markası haline getirerek bu marka ile devam etmişler Avrupa pazarındaki yolculuklarına. Bu süreçte Londra, Paris, Viyana, Berlin ve Bologna da katıldıkları fuarlarda ödüller almışlar.
19. yy. bir rüya gibi geçmiş aile için. Teması tüm Avrupa’da tanımışlık olan bir rüya.
Bu coğrafyada bir kural var maalesef. “Hiçbir başarı cezasız kalmıyor.” Bu kural Zilciyan ailesi için de işliyor elbette.
Yirminci yüzyılın başları. İstanbul’daki politik çalkantılar, Ermeni direnişleri, Osmanlı’nın Ermeniler karşısındaki sert tutumu yaptıkları işten başka hiçbir şey düşünmeyen aileyi de etkilemiş ve aile Bükreş’e taşınarak üretimini orada sürdürmeye çalışmış. Adeta sürgün zilleridir bu dönemde üretilenler. Tınılarındaki o olağanüstü sese, zillerdeki muhteşem incelik ve dayanıklılığa, bir özellik eklenmiştir. “İstanbul Hasreti”
Uzun sürmez bu hasret. 1920 lerin başlarında İstanbul’a dönüp kaldıkları yerden devam ederler. İşyerlerini Sağmalcılara taşımışlardır. Bu süreçte aile ikiye bölünür ve bir kısmı Amerika’ya yerleşir. Quincy'de ikinci bir Zilciyan dökümhanesi kurulur.
Zilciyan bir İstanbul şirketi. İstanbul’da üretilen ziller tanınıyor dünyada. Ne var ki devir biraz değişmiş. Yeni kurulan Cumhuriyet uyguladığı “Türkleştirme politikaları” ile gayrimüslimlerin tedirgin olmalarına yol açmıştır.
Bu yazı politik bir değerlendirme yazısı değil. Bu nedenle uygulanan politikaların nedenlerini, doğruluk veya yanlışlığını veya uygulamaların etkilerini tartışmak bu yazının haddini çok aşar. Dolayısı ile bu konulara girmeksizin sonuç ile ilgileneceğim. Yaşadıkları tedirginlik ve (belki de) önlerine çıkan engellerden yıldıklarından ülkeyi terk eder Zilciyanailesi ve Amerika’ya yerleşmeye karar verir. Ailenin daha önce buraya yerleşmiş bölümü ile buluşur ve Massachusetts’te üretime devam eder. Yıl 1929 dur ve ABD de büyük kriz başlamıştır.
Aileyi ABD de yaşanan bu büyük kriz ortamına rağmen, kısa zamanda dünyayı etki altına alan bu büyük krizden görece az etkilenmiş olan Türkiye’yi terk etmek zorunda bırakan nedenler üzerinde herhangi bir değerlendirme ve yorum yapmak istemiyorum. Bu satırları okuyan herkesin konu hakkında bazı düşünce ve yorumları vardır elbette. Ancak şu kadarını söyleyeyim ailenin göç etmesi ile birlikte dünya vurmalı çalgı endüstrisinin nerede ise ilahı sayılan bir marka İstanbul’dan uçup Amerika’ya teslim olmuştur bu göç sonunda.
Bundan sonrası adeta bir efsanedir Zilciyanlar için Beatles, Rolling Stones, Animals, U2, Uriah Heep ve daha nice ünlü grup ailenin ürettiği zilleri kullanır. Bu alandaki dünya pazarının %65 ine egemen olur aile.
Şirketin ilk kadın CEO su Craigie Zildjian atalarının nereden geldiklerini çok iyi biliyor. Sürdürdükleri olağanüstü işin tarihçesini de. Bütün bunları şirketin web sitesinde yayınlamış. https://zildjian.com
Ancak Türkiye artık sadece ender olarak ziyaret ettiği bir tatil ülkesi onun için. Atalarının bir zamanlar konuştuğu dili de konuşamıyor maalesef.
Ben ise dünyanın yaşayan en eski şirketlerinden birini, müzik endüstrisinin en eski markalarından birini doğduğu yerde yaşatamayıp okyanus ötesine gitmesine seyirci kalmış bir ülkenin vatandaşı olmanın hüznünü yaşıyorum.
YAZIK
Not: Zilciyan ilesinin yetiştirdiği ustalar bu zanaatı Türkiye’de devam ettirdiler. Bugün ülkede hala zil yapan ustalar var. Yaptıkları ziller de ilgi görüyor. Bu da Zilciyan ailesinin Türkiye’ye bıraktığı miras olmalı.
Zilciyan ailesinin ve bu güzel mesleğin anısına 2011 yılında bir festival düzenlenmişti Samatya meydanında. “Zil ve Caz” adı verilen bu festival uzun ömürlü olamadı. Sadece iki kez yinelenebildi. Daha 10 yıl önce yapılan bir festivali hatırlayan bile pek yok meraklısı dışında. Bu da değerlerimize sahip çıkamama konusundaki başarımızın (!) bir göstergesi, bir utanç abidesi olarak duruyor karşımızda.
Bir kez daha
YAZIK
Athena 5 Ay Önce
Güzel bir yazı.Cok teşekkür ederiz. Ana fikrini de yazmanız çok iyi olmuş Hakkı bey anlamayanlar için. #Değerlerimize sahip çıkamıyoruz.# Ne o zamanlar ne de günümüzde. Hatta onlardan kurtulmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Hakkı Taşdemir 5 Ay Önce
Güzel yğrumunuz için teşekkürlerimi sunarım Sevgili Athena
Mahmut Güler 5 Ay Önce
Hakkı Taşdemir, bilgi dolu köşe yazılarınızı ilgi ile takip etmekteyim. Lütfen bu tip makalelere devam edin.
Gülseren Güran 5 Ay Önce
Akıl almaz bir hoyratlık içindeyiz. Acı verici, utandırıcı. Yazıklar olsun bu insanların ne kıymetini bildik, ne de eserlerinin sürdürebilir olmasını sağlayabildik.Çok yakın geçmişimizde heykeltaş Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” barış heykeli “ucube” denilerek yıkılmadı mı? Zilciyan Ailesine bir çığır açıyor, biz ne yapıyoruz?Hiç değer bilemedik. Yazık gerçekten. Emeğine, yüreğine sağlık.
Fevzi Önder 5 Ay Önce
Kaybolan kültürel değerler konusunda çok aydınlatıcı bir yazı Aydınlatıcı yazılarınızı keyifle takip ediyorum
Hakkı Taşdemir 5 Ay Önce
Sevgili Mahmut Güler; sizler bu desteği verdikçe ben yazmaya devam ederim. Desteğiniz nedeni ile teşekkürler
Hakkı Taşdemir 5 Ay Önce
Değerli yorumunuz için teşekkürler sevgili Fevzi Önder
Hakkı Taşdemir 5 Ay Önce
Gülseren Güran, yazık ki çok haklısınız. Yazık ki üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimizden
Beysan 5 Ay Önce
Anlamayacak olan kişiler muhtemelen Sayın Taşdemir'i takip etmiyorlardır zaten...
Beysan 5 Ay Önce
Elinize sağlık Sn. Taşdemir, bu aileyi ve yaptıklarını biliyordum, ailenin köklerini bırakıp gitmiş olmasından ise haberim yoktu, yazınızla öğrendim, çok üzüldüm, hakikaten yazık olmuş..
Hakkı Taşdemir 5 Ay Önce
Çok teşekkür ediyorum değerli Beysan arkadaşım