Bu satırları Kahramanmaraş’taki ilk depremin 40. saatinden sonra yazıyorum. Öfkemizin biriktiği, elimizden daha fazla ne gelir diye düşündüğümüz, umuda tutunmak için çabaladığımız saatlerde…
Binlerce kişi hayatını kaybetti, binlerce insan da enkaz altında. Yaralılar, yakınlarını kaybedenler…
Sosyal medyadaki yardım çağrıları, enkaz altındakilerin yakınlarının yardım çığlıkları…
Bir şekilde organize olup yardım etmeye çalışan, dayanışma içinde bir halk.
Peki ya devlet?
“Şimdi siyaset yapmanın zamanı değil” diyor bazıları.
Tıpkı İzmir, Elazığ ve Van depremlerinden sonra olduğu gibi…
Tıpkı Soma’daki, Amasra’daki maden katliamlarından sonra olduğu gibi…
Tıpkı Karadeniz’in ilçelerini birer birer yok eden sellerden sonra olduğu gibi…
Tıpkı Mehmetçiğin Suriye topraklarında hayatını kaybettiği zamanlardaki gibi…
Peki ne zaman yapabileceğiz siyaseti? Çünkü bu felaketler gelmeden önce de izin vermediniz.
“1999 depremlerinden sonra bu ülkenin en önemli konusu depremdir, bırakın köprüyü kanalı depreme odaklanın” dedik, “Gelişime karşısınız” dediler; Van’ı, Elazığ’ı İzmir’i yaşadık
“Maden güvenliğini patronların keyfine bırakmayın, denetleyin, düzenleyin” dedik; “Sermaye düşmanı” dediler; Soma, Amasra’yı yaşadık.
“Dere yataklarına şehir kurmayın, HES’lerden vazgeçin” dedik; “Kökü dışarda bir grup” dediler; Kastamonu Bozkurt, Sinop Ayancık yerle bir oldu.
“Suriye’nin iç işlerine karışmayın, cihatçılara destek olmayın” dedik; “Vatan hainleri” dediler; milyonlarca Suriyeli öldü; milyonlarcası da ülkemize göçtü.
Yani kısacası; bu ülkede AKP’li olmayana “siyaset yapmak” için vakit yok. Ne öncesinde, ne de sonrasında.
Gelelim Kahramanmaraş depremlerine.
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı, yıllardır “Depreme hazır değiliz, merkezi iktidarın desteğine ihtiyacımız var” diyor. Merkezi iktidar destek vermiyor. Şimdi Hatay yerle bir…
TMMOB, Hatay Havalimanı’nı “Fay hattı üzerine yapmayın, eski Amik Gölü’nün olduğu zemine yapmayın” diye defalarca çağrı yapmıştı. Dinlemediler. Şimdi en büyük hasarın olduğu şehirlerden birine havayolu ulaşımı yok.
“Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüm olmasın” demişti meslek odaları, partiler. Dinlemediler. Dönüşüm müteahhitlerin eline bırakıldı. Kâr getirmeyen yerlerde dönüşüm yapılamadı. Yüzlerce eski bina yıkılıp gitti depremde.
“Yapı denetimi özelleştirilmesin” denildi, olmadı; özelleştirildi. Bir müteahhitin yapısını bir arkadaşının şirketi denetlemeye başladı. Paralar gitti, geldi. 1999 sonrası düzenlenen inşaat yönetmelikleri havada kaldı. Maraş’ta, Adıyaman’da, Hatay’da yepyeni yapılar yıkıldı.
“Belediye yetkilerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devretmeyin” denildi; Bakanlık yerel yönetimlerin itirazlarına rağmen büyük müteahhitlere Ankara’dan izin verdi. Kötü zeminlere, alüvyon toprakların üzerine inşaat yapıldı. Sonuç katliam oldu.
“Türkiye bir deprem ülkesi, eğitim verilmeli, tatbikatlar, hazırlıklar yapılmalı” denildi. Geçen Kasım ayında Bakan’ın bile inanmadığı bir tatbikat anca yapıldı; Edis’in “Martılar” şarkısı çaldı Bakan Çök-Kapan-Tutun yaparken.
“Afet Riski Azaltma Planı’na Maraş’ı pilot bölge seçildi. İlk yapılan açıklamalara göre “Hedef 2023”tü. Bakan Soylu “Kahramanmaraş’ta en kısa sürede arama kurtarma birimimiz kuracağız” dedi, kurulmadı. “Maraş, Adıyaman ve Hatay büyük deprem riski taşıyor” denildi uzmanlarca, çalışmaları hızlandırmadılar.
"Deprem Vergilerini başka yerlerde harcamayın" dendi, ama yok...
Sonuç felaket oldu.
Şimdi gelelim bugünden sonraya:
Depreme hazır değiliz!
Sellere korunaklı değiliz!
Orman yangınlarına müdahalede yeterli değiliz!
Maden ölümlerine çare bulabilmiş değiliz!
İş cinayetlerine mani olabilmiş değiliz!
Ülkeyi 20 yıldır aynı iktidar yönetiyor, bu konularda bir arpa boyu yol gidilmemiş ve biz bunları yine söyleyemiyoruz. Çünkü siyaset yapmanın zamanı değil öyle mi?
“Siyaset yapmanın zamanı değil” diyenlerin hepsine değil elbette sözüm. Bunu bir siyaset tarzı olarak kullananlara. Ama biz unuttukça daha beterleri geliyor başımıza.
1999 depremlerini 12 yaşında bir çocuk olarak Bolu’da yaşadım; depremzedelerin halini az da olsa anlayabilenlerdenim. Evet ilk planda olabildiğince insanın hayata tutunmasını sağlamak görevimiz. Ama gerçekleri görmezden gelmeden!
İsmail Bildan 2 Yıl Önce
Bahadır bey 1999 depremini bire bir yaşamış bir vatandaş olarak gözlemlediğim tek gerçek bir arpa boyu ilerlemis ve ders almamasimiz.liyakatin ne kadar önemli olduğunu deprem gerçeği bize öğretti.
Gülcan Doğan 2 Yıl Önce
Ne yazık ki bunlar bizim çok acı gerçeklerimiz.
Rana poyrazlı 2 Yıl Önce
Bu ülkenin gerçeklerini..o kadar güzel anlatmışsınızki..yüreğinize kaleminize sağlık.
Temel furuncu 2 Yıl Önce
Doğruları birer birer anlatmışsınız size katılmamak mümkünmü son sözünüze kadar size katılıyorum.
1 2 Yıl Önce
1
1 2 Yıl Önce
1