CHP’li Faik Öztrak, Erdoğan’ın Türkiye’nin 85 milyon üzeri nüfusla milli geliri 13 bin doların üzerinde olan beş ülkeden biri olduğuna yönelik açıklamasını değerlendirdi.
Türkiye’nin olağanüstü potansiyele sahip bir ülke olduğunu, bunun için istatistiklere takla attırmaya da, suni ligler tanımlamaya da gerek olmadığını ifade eden Öztrak, “Sorun, kötü yönetim nedeniyle Türkiye’nin gücünün refah olarak milletimize yansımaması, aslen milletimize ait olan zenginliğin faiz lobilerinin, yandaş müteahhitlerin ve rüşvet çetelerinin cebine akmasıdır” dedi.
Türkiye’nin kötü yönetildiğini, bu nedenle elindeki çok büyük imkanlara rağmen refah liginde değil, Sefalet Liginde zirveye oturduğunu belirten Öztrak, “Türkiye OECD ülkeleri arasında; gelirin en adaletsiz dağıldığı iki ülkeden biri. Yine OECD ülkeleri arasında Sefalet Endeksi’nde ise birinci… Dünyada, enflasyonun en yüksek olduğu 6, gıda enflasyonunun en yüksek olduğu 4 ülkeden biriyiz” değerlendirmesinde bulundu.
Hukuk devletinin aşındırıldığı, seçilmiş belediye başkanları ipe sapa gelmez davalarla siyaset dışı bırakılmak istendiği, ekonominin en temel kurallarının ters yüz edildiği, ekonomi yönetimi tasarruf, rasyonellik derken Saray’ın hovardalık yaptığı yerde sadece istatistiklerle masal anlatarak ülkedeki zulmü, ekonomideki kırılganlığı gizlemenin mümkün olmadığını kaydeden Öztrak, “Ülke yönetilmiyor, savruluyor. Milletimiz, işsizlik ile hayat pahalılığı arasında eziliyor. Artık emekçi de, emekli de, çiftçi de, esnaf da, canı yanan yatırımcı da Sarayın masallarını dinlemek istemiyor” dedi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Türkiye, dünyada hem nüfusu 85 milyonun hem de kişi başına geliri 13 bin doların üzerinde olan beş ülkeden biri” sözlerini yazılı bir açıklamayla değerlendirdi.
Öztrak, açıklamasında şunları belirtti:
SORUN MİLLETİN ZENGİNLİĞİNİN LOBİLERİN, YANDAŞLARIN CEBİNE AKMASI
Ekonomimiz büyüktür, güçlüdür... Türkiye, genç nüfusuyla, bereketli topraklarıyla, dünyanın her yerinde ter döken iş insanlarıyla, yer kürenin kalbindeki konumuyla, 4,5 saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyarlık nüfusa, 58 ülkeye ve 21,5 trilyon dolarlık pazara erişebilen olağanüstü potansiyele sahip bir ülkedir. Bunun için istatistiklere takla attırmaya da, suni ligler tanımlamaya da gerek yoktur… Sorun, kötü yönetim nedeniyle Türkiye’nin gücünün refah olarak milletimize yansımaması, aslen milletimize ait olan zenginliğin faiz lobilerinin, yandaş müteahhitlerin ve rüşvet çetelerinin cebine akmasıdır.
BURADAN BAŞARI HİKAYESİ YAZMAYA ÇALIŞMAK ABESLE İŞTİGAL
Milli gelirimiz şu an, 10 yıllık patinajın ardından ancak 2013’teki seviyesini yakalayabildi. Ama bunun da milletimizin kahir ekseriyetine bir faydası yok. Çünkü gelir son derece adaletsiz dağılıyor. Öyle ki Türkiye, Üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) içerisinde gelirin en adaletsiz dağıldığı iki ülkeden biri… Ayrıca Erdoğan’ın tanımladığı, “Nüfusu 85 milyonu, kişi başına geliri 13 bin doları geçen ülkeler” liginde 18 ülke var. Bu ligde beraber yarıştığımız ülkeler arasında; Pakistan, Nijerya, Bangladeş, Filipinler, Etiyopya, Vietnam, Kongo, İran da yer alıyor. Türkiye yıllardır bu ülkelerin önünde yer alıyor. Buradan kendine bir başarı hikayesi yazmaya çalışmak abesle iştigaldir.
SEFALET ENDEKSİNDE OECD LİDERİYİZ
Bu kötü yönetim, muazzam potansiyele sahip ülkemizi refahın ve zenginliğin zirvesine taşıyacağına, OECD ülkeleri arasında Sefalet Endeksi’nde birinciliğe taşıdı. Türkiye hala dünyada, enflasyonun en yüksek olduğu 6, gıda enflasyonunun en yüksek olduğu 4 ülkeden biri...
KURU TUTARAK DOLAR CİNSİNDEN GELİRİ YÜKSEK GÖSTERMEK SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
Son olarak, ihracatçının nefesini kesen, başka ülkelerin ihracatçısını destekleyen, “Kura yaslanarak enflasyonu düşürme” stratejisiyle dolar cinsinden kişi başına geliri, TL cinsinden gelirden daha hızlı artırabilirsiniz. Ama bunun millete faydası yoktur, büyümenin önünü keser, sürdürülebilir değildir. Daha önce defalarca bunu yaşadık. Bir ülkede; hukuk devleti yoksa, siyasi yasak davaları siyasetçilerin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyorsa, seçilmiş belediye başkanları ipe sapa gelmez davalarla siyaset dışı bırakılmak isteniyorsa, idari kararlarla milletin malına mülküne el konuyorsa orada yatırım olmaz, iş olmaz, aş olmaz.
ÜRETİMİN CEZALANDIRILDIĞI YERDE SAĞLIKLI BÜYÜME OLMAZ
Ekonomide, üreten cezalandırılıyorsa, verimlilik sağlanamıyorsa, yeşili koruyacak, teknolojik gelişmeyi KOBİ’lere yayacak, refahtan tüm vatandaşları yararlandıracak, kimsenin dışlanmadığı bir kalkınma stratejisi ortaya konamıyorsa, orada sağlıklı bir büyümeden söz edilemez. En tepede oturanların, ucuz kredi dağıtarak seçim kazanmaya çalıştığı, bunu da Londra’daki yatırımcılara “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasıyla pazarlamaya kalktığı, enflasyonu azdıran, pahalılığı coşturacak bu kararı millete ise “Nass” diyerek anlattığı, dinselleştirdiği, dokunulmaz hale getirmeye çalıştığı, bunun için ikide bir bakan ve TCMB Başkanı değiştirdiği yerde kimse ekonomiye güvenmez.
SADECE İSTATİSTİKLERLE MASAL ANLATARAK ZULMÜ GİZLEMEK MÜMKÜN DEĞİL
Yeni ekonomi yönetimi faizi yüzde 50’ye çıkararak “rasyonel zemine döndüklerini” söylerken, Saray, “itibardan tasarruf olmaz” diyerek milletin parasıyla hovardalık yapıyorsa, ekonomide milletin önüne dengesiyle, takvimiyle, eylemlerin etki analizleriyle, sonuçları kontrol ve takip edilebilir gerçek bir program konamadıysa, sadece istatistiklerle masal anlatarak ülkedeki zulmü, ekonomideki kırılganlığı gizlemek mümkün değildir. Ülke yönetilmiyor, savruluyor. Milletimiz, işsizlik ile hayat pahalılığı arasında eziliyor. Artık emekçi de, emekli de, çiftçi de, esnaf da, canı yanan yatırımcı da Sarayın masallarını dinlemek istemiyor.