Aşağıdaki yazıyı, 2011 yılında yazmıştım. O günden bu yana –geçen 13 yıl ve görevini başkasına bırakan bakanlardan başka- değişen, fazla bir şey olmadığı için yazıyı, o günkü haliyle köşeme taşımadan edemedim.
18 Eylül(Bu yıl, 09 Eylül) pazartesi sabahı, ders zilinin çalmasıyla birlikte 1 Eylül’de(bu yıl, 2 Eylül'de) açılan eğitim-öğretim yılımız -öğrencilerimizin de katılımıyla- tam anlamıyla başlayacak.
Yeni eğitim-öğretim yılımızın; başta her türlü zorluklara karşın Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunda yürüyen ve yeni neslin öğretmenlerin eseri olması için canını dişine takıp çalışan öğretmenlerimiz olmak üzere tüm öğrencilere, tüm velilere ve ülkemize mutluluk, huzur ve başarı getirmesini diliyorum.
Yıllarca öğretmenlik yapmış biriyim. Yıllarca okulların açılması yaklaştıkça öğrencilerime kavuşacak olmanın mutluluğunun yanında öğrencilerimizin taşıyacağı birkaç kilogram ağırlığındaki çantalar ve okul kantinleri başta olmak üzere pek çok yerde satılacak olan sağlık düşmanı sözde besin maddelerinin verdiği tedirginliği de yaşadım.
Emekli olmakla birlikte hala yaşarım. Daha önceki yazılarımda okul çantalarının ağırlığına ve çocukların bu yükten kurtarılması için yapılması gerekenlere değinmiştim.
Bugün değerli bir arkadaşımın facebooktaki sayfasında hiperaktif ve dikkat eksikliği olan çocuklara verilen ilaçlarla ilgili bir paylaşımı ve “Yeni neslin farkını fark edemiyoruz uyuşturuyoruz. Çok üzülüyorum.” şeklindeki yorumunu okudum.
Ben de çok üzüldüm hala da üzülüyorum.
Çünkü söz konusu yazıda hiperaktivite ve dikkat eksikliği bulunan çocuklara verilen ilaçlar ve o ilaçların yan etkileri anlatılıyordu.
Yazıyı okuyup da üzülmemek elde değildi yani.
Aklıma ilk gelen çocuklarımızın tükettiği günümüze özgü bol katkı maddeli yiyecekler geldi.
Okul kantinlerinde bile satılmasına utanmadan izin verilen içerisi ne idüğü belirsiz katkı maddeleriyle dolu hazır yiyeceklerin öğrencilere verdiği enerjiyle hiperaktif olmamaları mümkün mü?
Günlük yaşamdan kopuk bilgilerle dolu, ezbere dayalı bir eğitim sisteminde öğrencilerde enerji fazlalığı ve dikkat eksikliğinin olması normal değil mi?
Günlük yaşamda gerekli olacak bilgileri içeren bir eğitim sistemiz olsa ve sağlığa zararlı oldukları halde sırf birilerinin cebi dolsun diye satılmasına göz yumulmasının ötesinde zemin hazırlanan birilerinin daha çok para kazanmasına hizmet eden bu kantincilik sisteminden vazgeçilse hiperaktivite ve dikkat eksikliği büyük oranda kendiliğinden yok olacak.
Ülkemizde o kadar çocuk gelişimci, o kadar davranış bilimci, o kadar beslenme uzmanı, o kadar anne-baba ve o kadar öğretmen olduğu halde hala bu tür besinlerin satılması önlenemiyorsa önlemeye dönük etkili bir çalışma yapamıyorsa ve hala başta televizyonlar olmak üzere her an her yerde reklamları yapılabiliyorsa hiperaktif çocuklar da onların velilerini kalabalık sözlerle uyutanlar da, onların çocuklarını ilaçlarla oyalayıp zehirleyenler de hep olacaktır.
Okul kantinlerinde satılan gıdaların düzenli denetimini kim yapıyor? Hangi kriterlere göre yapıyor? Nasıl yapıyor? Sağlıksız ürün satanlara karşı ne tür yaptırımlar uygulanıyor?
Gerek okul kantinlerinde gerek dışarıda satılan ürünlerdeki bağımlılık yaratan ve çocuklara zararlı katkı maddeleri hakkında gerekli tartışmalar neden yapılmıyor?
Neden parayı veren her firma istediği ürünün reklamını istediği yerde yaptırabiliyor?
Çocukların sağlıklı besinler tüketebilmeleri için başta öğrenci velileri olmak üzere okul yönetimlerinin, öğretmenlerin sorumlulukları ve neler yapması gerektiği neden anlatılmıyor
Neden?
Her gün kanal kanal gezip hemen hemen her konuda söyleyecek söz bulan “her şeyi bilen(!) aydınlarımız acaba bu konuyu ne zaman ele alacaklar?” diye senelerce düşündüm ama bir türlü ele almadılar, alamadılar.
Dedikodu yapmaktan, sanatçı adı altında birçok skandala imza atanların günlük yaşamlarını konuşmaktan, onun bunun kiminle nasıl yatıp kalktığını konuşmaktan fırsat bulamadılar sanırım.
Başta bir insan olmak üzere bir baba, bir eğitimci, bir yazar olarak yıllarca bunu çevreme içim acıyarak dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım ama her şey hala gördüğünüz gibi, bildiğiniz gibi...
Yeni eğitim öğretim yılı başlamadan bu soruna kalıcı bir çözümü içeren gerekli önlemlerin bir an önce alınması tüm öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin sağlık dolu, mutluluk dolu, başarı dolu bir eğitim-öğretim yılı geçirmeleri dileğiyle.
Okullar açılırken içime sinmeyenler
Paylaş