HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar partisinin grup toplantısında konuşuyor.
Sancar'ın konuşmasından başlıklar şöyle:
"Kadınların eylemleri bizlere cesaret ve umut verdi.
Bundan 33 yıl önce Halepçe’de insanlar havada hoş bir koku, tatlı bir elma kokusu aldılar ve nefesleri kesildi. Çoğunluğu kadın ve çocuk 5 bin insan acımasızca katledildi. Halepçe’de özürlü doğum oranı Hiroşima’nın 4-5 katına ulaştı. İnsanlığa karşı işlenen bir suçtur bu. Bu bir soykırımdır. Uluslararası güçlerin bu tanımlamayı kabul etmeyişini ibretle izliyoruz. Uluslararası camiaya tekrar çağrı yapıyoruz, Halepçe soykırım olarak tanınsın. O gün yaşanan acı bugün tazeliğini koruyor."
Bugün bu acı kendini Kobane'den, Cizre'den Afrin'e uzanan saldırı dalgalarıyla gösteriyor. Bu katliamlar aynı zamanda Kürt halkının birlik olmasının tarihsel bir sorumluk ve zorunluluk olduğunu bütün yakıcılığıyla bizlere hatırlatmaktadır.
16 Mart aynı zamanda Beyazıt Katliamı’nın yıl dönümüdür. Yüzleşilmeyen bu katliamların ardında yatan bu zihniyet fırsat buldukça hemen devreye giriyor.
16 Mart Katliamı’nı da hafızalarda canlı tutmak ve bir daha tekrar etmemesi için hep birlikte mücadele yürütmek zorundayız. Bu hafta pandeminin birinci yılını doldurduk. Pandemide de hayatını kaybeden milyonlarca insanı rahmetle anıyorum. Bu zorlu mücadele en büyük fedakârlığı yapan sağlık emekçilerini saygıyla selamlıyorum. Halkı salgının insafına terk eden, salgın ortamını rant fırsatına dönüştürmekten hicap duymayan bir iktidar zihniyetini hep birlikte gördük.
Türkiye’de insanlar pandeminin maliyetini neredeyse iki kat fazla ödedi. 6 milyon insan daha işsizler kervanına katıldı. Artık TÜİK bile bu gerçekleri gizleyemez hale geldi. İşsizliğin yüzde 30’lara vardığını itiraf etmek zorunda kaldılar."
Ortada büyük bir çürümüşlük, bir yozlaşma hali var. Sefaletten kendine menfaat çıkarmaya çalışan zihniyet bu ülkede her yere sinmiş durumda, en büyük tehlike budur. Bu topluluğu toplum olmaktan çıkarmaya sürüye dönüştürmeye çalışıyorlar. Bu fırsatçı anlayışa izin verilmemeli.
Bütün demokrasi güçlerinin güç birliği yapması gerekiyor. Bu çağrımız boş bir çağrı değil. Bunları ciddiye almayanların ileride tarihe ve halka karşı nasıl bir sorumluluk ve vebal altında kalacaklarını hatırlatıyoruz. Herkesin vicdanını kurtarması için mücadele veriyoruz. Bu mücadele yeniden toplum haline gelme mücadelesidir.
Herkes bunun ciddiyetini anlamalı. Pandemi sürecini kötücüllükle yöneten iktidar yüzünden binlerce esnaf kepenk kapattı. İnsanlar artık aş ve iş bulamıyor. Gittiğimiz her yerde feryatlarını canlı canlı görüyoruz. Pandemi bunu da katmerledi.
Öğrenciler EBA sistemine ulaşabilmek için internetin çekeceği yer aradılar. Yetkililer, ‘Yetersizlikler giderildi’ açıklamalar yapıyorlar. Bunlar insanlarla alay etmekten başka bir anlama gelmiyor. İnsanlarımız kendileriyle alay edildiğini görüyor.Bunun faturasını insanlar mutlaka iktidara çıkaracaktır.
Her gün tablolar açıklanıyor Covid-19’la ilgili. Bu tabloların tek bir anlamı var. Kötü yönetimin itirafı. Vahim bir durumun sergilenmesi söz konusu. Sadece Koronavirüs tablosunda da değil İnsan Hakları Eylem Planı açıklıyorlar, bu planının bize göre tek bir anlamı var insan haklarını nasış çökerttiklerinin itiraf edilmesidir. Bizzat kendilerini itiraf ediyorlar. Bizler hiç saf değiliz. İnsan Hakları Eylem Planı ancak toplumda en geniş kesimlerin, ezilenlerin ortak mücadelesiyle gerçekleşebilir. Ancak mücadeleyle elde edilebilir.
Aynı şey Ekonomi Reform Planı için de geçerli. Orada da gördüğünüz tek şey ‘Biz ekonomiyi çökerttik, işte size itirafı’dır. Peki niye çökerttiniz? Eğer gerçekten itiraf eden yaptığının sorumluluğu üstleniyorsa itiraflar önemlidir.
10 milyon işsiz konuşulmasın diye milletvekillerimizle ilgili fezlekeler gündeme sokuluyor. Kapanan iş yerleri konuşulmasın diye HDP’nin kapatılmasını tartışıyorlar.
Sürekli tehditler ve düşmanlar üretiyorlar. İşsizliği, enflasyonu, doları düşüremediklerinde kendi kontrollerinde yargıyı, polisi devreye sokuyorlar, operasyonlar yürütüyorlar. Seçim kanunlarıyla oynamaya başlıyorlar. Bir iktidar seçim kanunlarıyla oynama ihtiyacı duymaya başlamışsa, biliyor ki kaybetmiştir. Halkın desteği olmadan da çoğunluğu nasıl elde ederim diye hesaplar, fitnelikler peşinde koşmaya başlarlar. Ne yaparlarsa yapsınlar halk kararlı davranırsa, muhalefet güçlü bir birliktelik oluşturursa bu hesapları boşa çıkarmak son derece kolaydır.
Sokağın gündeminde açlık, yoksulluk, işsizlik var. Değişim arayışı var. İktidarın siyasi mühendislikle alışveriş sepeti dolmuyor. Bizim de gündemimizde ne kapatma ne de fezlekeler tartışması var, güçlü birikimimizle halkımızın büyük fedakârlığıyla yolumuza bir milim sapmadan devam edeceğimizi herkes duysun. Bizim gündemimiz halktır, adalettir, barıştır, demokrasidir.
Onlar bizi kapatmayı, siyaset dışına itmeyi tartışadursunlar biz en geniş demokrasi ittifakıyla bu iktidar dönemini kapatmanın, yeni bir dönemini başlatmanın mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz..
Nevroz barış ve çözüm arayışlarının bu ülkedeki toplumsal hafızasıdır. Nevroz, çoklu krizlerin kaynağına inme fırsatı yakaladığımız çok değerli bir gündür.
Adil barış kurulamadığı için bu topraklar adaletsizliklerin acısını yaşıyor. Barışı engelleyen her politikanın bedelini ne yazık ki halklar ödüyor. 2013 Nevroz’una mutlaka ve her zaman hatırlatmak gerekiyor. Oradaki tarihi kalabalığı ve verilen mesajı hatırlatmak görevdir. Çözüm süreci iktidarın hesapları yüzünden bitirildi. Masanın devrildiği bu 6 yılda bedeli çok ağır oldu. Her şey ters yüz oldu. Ortada ne demokrasi ne demokrasi kaldı. 6 yıl önce silahların ebediyen susmasını konuşuyorduk.
O meydanda okunan çağrı yeniden sahiplenilmek zorundadır. Devrilen masa her anlamda çökertilen Türkiye tablosu yaratmakta.
Adil barış talebi zayıflık, korkaklık, taktik bir hamle değildir. Barış için mücadele etmek her zaman bedel gerektiren bir yol olmuştur. Barışı isterken de adresimizi doğru belirlememiz gerekiyor. Biz bu bütün yıkıntının sorumlusu olan iktidardan beklemiyoruz barışı. Eğer Kürt sorununda çözüme doğru yol alacaksak bunun adresi artık toplumun kendisidir, demokrasi güçleri ve muhalefettir. Herkes önüne adil barış programı koymak zorunda. Boş, manipülatif tartışmalarla kaybedecek zamanımız yok."