Kur masayı Madam Despina / Kirli beyaz muşamba örtüleri ser/ Çek sediri asmanın altına
Yanında bir ince Müzeyyen Abla/ Yine mi güzeliz, yine mi çiçek / Hamdolsun
Yukarıdaki dizelerin hemen herkeste yarattığı çağrışımlar var elbette. Nasıl olmasın? Bir zamanlar çok ünlü olan “Çiçek Bar” adlı mekanın (hala faal ancak eskisi kadar popüler değil) eski sahibi Arif Keskiner’in (Komünist Arif, Çiçek Arif) (*) Yine mi çiçek” cümlesi, Sevgili Meral Okay’ın şiiri, Müzeyyen Senar’ın aziz anısı, Ara Dinkjian'ın insanın içini titreten müziği, Cihan Okan'ın sıra dışı yorumu ve Sezen Aksu'nun muhteşem vokali ile pek çok muhabbet masasına konuk olan, Fatih Akın'ın Duvara Karşı filminin unutulmaz sahnesine imza atan şarkı.
Ve bütün bunlara ilham kaynağı olan Madam Despina.
Bir meyhane işletmecisidir o Ama herhangi biri değil. Öncelikle bu alanda ilk olmayı başaran insan. Üzerinde yaşamakta olduğumuz coğrafyanın ilk kadın meyhane işletmecisi. Bu açıdan baktığımızda “Meyhaneciliğin Afife Jale’si” denilebilir onun için. Kolay değil erkeklerin cirit attığı bir piyasada kadınların bırakın işletmeciliği müşteri olarak bile meyhaneye gitmekten korktukları yıllarda bu işe soyunmak ve başarı ile sürdürmek yıllar boyu.
Üstelik öyle “müşteri odaklı hizmet” tadındaki safsatalara değer vermeden kendi kurallarını koyup o kurallardan ödün vermeksizin yürütmek bu işi hiç kolay değil.
Kurallarından başlayalım önce: sohbet, muhabbet olur ama gürültü patırtı olmaz burada kimse kimseyi rahatsız edemez. Başkalarını tedirgin edenlere haddi bildirilir derhal kim olursa olsun bildirilir haddi.
Bir öykü dolaşır dillerde onunla ilgili:
12 Eylül darbesi sonrasında bir albay dadanır mekâna, küstah davranışları ile müşterileri tedirgin etmektedir. Gider albayın yanına ve Rum aksanı ile “Pasam, pasam! Sen pasasın ama buranın pasasi da benim. Senin pasaliğin dısarida” der.
O albay bir daha uğrayabilmiş midir mekâna? Bilemiyorum. Bildiğim ise Despina’nın son derece titiz ve ilkeli biri olduğu. Birkaç ilkeden söz edeyim isterseniz
- Her masa ayrı bir cumhuriyettir, hiçbir cumhuriyet diğerine karışamaz
- Cumhuriyetler arasında ancak dostane ilişkiler kurulabilir
- Her akşam mutlaka bir fasıl heyeti gelir ve konser verir. Fasıl heyetinden istek yapılır ancak sanatçılara müdahale edilmez (sanatçı müşterinin istediği şarkıyı icra edip etmemekte serbesttir )
-Davranışları ile çevreyi rahatsız edenler uyarılır. Uyarıya rağmen davranışlarını değiştirmediği takdirde mekândan çıkarılır ve bir daha müşteri olarak mekâna giremez
- Meze yapılacak malzemeler hep aynı tedarikçiden alınır. Tedarikçi ürününün kalitesini bozmadığı sürece başka tedarikçilerden alışveriş yapılmaz
- Bir masanın rezerve edildiği masa üzerine konulan boş şarap şişesi ile gösterilir.
- Gece yarısı olunca servis mutlaka sona erer. Ertesi gün işe gidecek insanlar.
Bunlar yazılı olmayan kuralları idi Despina’nın başkaları da var. Örneğin kirli beyaz muşamba örtülü masalar demirbaşıdır buranın. Muşambalar eskidikçe yenilenir ama rengi hep aynı kalır.
Bir de mönüler, Fransızca veya İtalyanca sözcüklerin ardına gizlenmiş uydurma mezeler ya da ana yemekler yoktur burada. İstanbul meyhane kültürünün yılların deneyimi ile ortaya çıkardığı mezeler. Topik, midye dolma, zeytinyağlı sarmalar, pilaki, kereviz, enginar, fava, lakerda çiroz, füme etler, tarator ve ille de yaprak ciğer. Tereyağında kızarmış kuzu ciğerini başka yerde de yersiniz belki ama, bu lezzeti bulamazsınız.
Yıllardan beri faal burası. Kuşaklar değişti, çalışanlar değişti ama mezelerdeki lezzet değişmedi işte. Nasıl becerilir bu? Bilemiyorum
Bir de mekânın otantik dekoru ve salaş özelliği asla değişmeyen unsurları arasında yer alır buranın. Meyhane dediğin salaş olmalı. İnsan kendisini rahat hissetmeli burada
Bu özellikleri ile sevildi Despina. O kadar sevildi ki 1995 yılında mekanda işlenen bir cinayet bile pek olumsuz etki yapmadı ününe. Her neyse burayı geçelim. Kent kültürü ile cinayetin ne ilgisi olabilir ki ?
Burada işlenmiş olan cinayet ününü olumsuz etkilemedi ama Despina’nın prensiplerine bir yenisi eklendi. Kimseye limitsiz içki verilmez burada.
1919 da İmroz’da (Gökçeada) doğmuş Despina. Henüz küçük bir çocukken ailesi İstanbul’a göçmüş.
Yirmisine bile varmadan önemli bir kararla karşı karşıya kalmış. Ailesi Yunanistan’a göç kararı alınca. Yaşadığı ve sevdiği şehir ile ailesi arasında tercih yapma kararı. İstanbul’dan yana kullanış tercihini. Yolları ayrılmış ailesi ile.
Çalışma yaşamına Moda’da Teras adlı bir gazinoda başlamış. Değişik mekanlarda çalışarak bilgi ve görgüsünü arttırmış ve 1946 yılında kendi işini kurmuş. Gayrettepe’de açmış ilk dükkanını. İşletmesinin kurulu olduğu bina kent düzenlemeleri kapsamında yıkılınca Tatavla ( Kurtuluş) semtine taşınmış. Gerçek ünü de burada oluşmuş zaten.
İstanbul’u terk etmeyi düşünmüş bir keresinde. 6-7 Eylül pogromunun yarattığı korku nedeni ile. Düşüncesini gerçekleştirip Atina’ya gitmiş. Gitmiş gitmesine de bir hafta sonra geri dönmüş. İstanbul sevgisi ağır basmış.
Sevilen bir mekânın sahibi. İyi kazanmıştır kuşkusuz. Kazancını ise İstanbul halkı ile paylaşmış yaptığı yardımlarla
Öncelik Balıklı Rum Hastanesi vakfında bu yardımlarda
Ardından Müslüman çocukların sünnet ve Hristiyan çocukların vaftiz törenlerine yaptığı yardımlar var ikinci sırada. Tabi bu yardım maddi durumu yeterli olmayan ailelerin çocuklarına
Üçüncü sırada ise maddi durumu yeterli olmayan ailelere yılın belli dönemlerinde yapmış olduğu yardımlar yer alıyor.
Böyle geçiyor yılları. Doksanların sonuna kadar.
Artık yaşlanmış ve şeker hastalığına yakalanmıştır.
Önce bir ortak alır işletmesine, ardından ona devreder mekânı sıkı bir pazarlık sonrası.
Pazarlık deyince para sanmayın başka bir pazarlık var ortada
- Mekân olduğu gibi korunacak, dekor da mönüler de değişmeyecek
- Çalışanlar işlerine devam edecekler
- Tedarikçiler değiştirilmeyecek
Bir de vasiyeti var. Onu da biraz sonra açıklayayım
2002 yılında veda etti yaşama Madam Despina
Kilisedeki dini tören sonrasında ortağı vasiyetini yerine getirdi onun.
Toprağa verilirken Önce “şimdi uzaklardasın gönül hicranla dolu” ardından da “Yalan” (Sadettin Kaynak bestesi) adlı eserler icra edildi mekânda her akşam program yapan fasıl heyeti tarafından. Ardından da toprağı şarap ile sulandı. Dini ilahiler okunmadı toprak ile buluşurken
Ona da bu yakışırdı
Aradan yıllar geçti
Madam Despina’nın meyhanesi hala faal
Aynı otantik dekor ve salaş görünümü ile
Lezzetleri bile değişmeyen mezeleri ve otantik mutfağı ile
Emekli olmadıkça değişmeyen personeli, her akşam 20.00 de program yapmaya başlayan fasıl heyeti ile
Rezerve edilmiş masalara “rezerve” yazısı konulmaz hala boş şarap şişeleri görmekte bu işlevi
Her akşam saatler geceyarısını gösterdiğinde servis sona ermekte mutlaka
Kısacası
Madam Despina yaşamakta kendi mekânında
Ömrü uzun olsun
Fiziksel varlığını örten toprak ise övünsün bu güzel kadınla
(*) Arif Keskiner, ünlü bir film yapımcısıdır. Otobüs, Maden, Selvi Boylum Al Yazmalım, Piano Piano bacaksız gibi pek çok filmin yapımcısıdır. Sinema Sevenler Lokali adı ile açtığı mekânın adını daha sonra “Çiçek Bar” olarak değiştirmiş ve yapımcılıktan sonra mekân işletmeciliği ile de ünlenmiştir. 12 Mart 2024 te vefat etti.
Gülseren Güran 4 Ay Önce
“Ah!ah!” diye diye okudum.Ne yürek varmış kadında, ne güzel bir insanmış. İstanbul’a kazandırdığı bu mekan ne saygın ve medeni bir örnek. Teşekkürler Hakkı çok naif bir makale olmuş.
Hakkı Taşdemir 4 Ay Önce
Gülseren Güran Çok teşekkür ediyorum
Orhun Sungurtekin 4 Ay Önce
Güzel anlatım,sürükleyici,kesintisiz okudum
Hakkı Taşdemir 4 Ay Önce
Orhan Sungurtekin çok teşekkür ediyorum