İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Planlama Ajansı’nın düzenlediği, “Güvencesizlik, Yeni Eşitsizlikler ve Çözüm Yolları Konferansı”nın açılış konuşmasını yaptı. Türkiye ekonomisinin yüzde 31’ini, “ekonominin başkenti” olarak nitelediği İstanbul’un barındırdığını belirten İmamoğlu, “Bu kentin yoksulları kimlerdir ve nerelerde yaşarlar diye baktığımızda, güvencesizleri ve güvencesizliğin haritasını yakalıyoruz ve aslında bu bizim için üzerinde yol almamız gereken her detayı, yolculuğu önümüze koyuyor. Biz, yerel yönetim olarak, bu tablonun değişmesine katkı sunmaya çalışıyoruz. Türkiye’deki yetki açısından baktığınızda, elbette ki bunun ana sorumlusu, merkezi yönetimdir. Ama yerel idarelerin de bu süreçlere katkı sunma, duyarlı olma zorunluluğunun bilincinde olan bir yönetim olarak, bu sorunlara cevap oluşturma, çözüm oluşturma konusunda maksimum ilgiyi göstermekteyiz” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bünyesindeki İstanbul Planlama Ajansı (İPA), “Güvencesizlik, Yeni Eşitsizlikler ve Çözüm Yolları Konferansı” düzenledi. Çevrimiçi olarak sanal ortamda düzenlenen konferansa, farklı disiplinlerden akademisyenler, alanında uzman isimler ve İBB bürokratları katıldı. Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Dünyada ve ülkemizde ekonomi ve işgücü piyasalarında uzun süredir hissedilen daralma ve tek taraflı bir ekonomik büyüme, çalışanlar üzerinde çok olumsuz etkileri oluşmasına sebep oldu. Bunu gözlemliyoruz. Sahada en fazla dinlediğimiz sorunlardan en birincisi” dedi.
“KENTLER, İNSANİ KALKINMANIN LOKOMOTİFİ”
Bir yıldan fazla süredir hayatımızda Kovid-19 pandemisi olduğunun altını çizen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Yoğun olarak ekonomik baskısını, çalışma özellikle dar gelirli insanların yaşamında büyük etkisini görmeye devam ediyoruz. Geçici ve yarı zamanlı işlerin yoğunlaşması, özellikle sigortasız, kayıt dışı çalışmada artış, düşük ücretler ve her an işsiz kalma kaygısı, bu dönemde yaptığımız araştırmalarda toplumun en fazla korku alanları diyebiliriz. İş gücü nüfusunun büyük bir bölümünü bünyesinde barındıran, ekonomik büyümenin ve insani kalkınmanın lokomotifi olan bizim gibi kentler, bu problemlerin önemli bir paydaşıdır ve en derin yaşandığı merkezlerdir bu süreçte.”
“BU KENTİN YOKSULLARI KİMLERDİR VE NERELERDE YAŞARLAR?”
Türkiye ekonomisinin yüzde 31’ini İstanbul’un barındırdığını aktaran İmamoğlu, “Bu konuda ayrı bir öneme sahip olduğunun biz de farkındayız. Bu anlamda, bu süreçleri analiz ediyor, değerlendiriyoruz. ‘Neler yapabiliriz’ noktasında en üst seviyede çalışmalar sürdürüyoruz. Bu konuda İstanbul Planlama Ajansı’mızın bu organizasyonu da sürecin bir parçası. ‘Bu kentin yoksulları kimlerdir ve nerelerde yaşarlar’ diye baktığımızda, güvencesizleri ve güvencesizliğin haritasını yakalıyoruz ve aslında bu bizim için üzerinde yol almamız gereken her detayı, yolculuğu önümüze koyuyor. Biz, yerel yönetim olarak, bu tablonun değişmesine katkı sunmaya çalışıyoruz. Her ne kadar ekonomi bütünlüğüne baktığınızda, Türkiye’deki yetki açısından baktığınızda elbette ki bunun ana sorumlusu, merkezi yönetimdir. Ama yerel idarelerin de bu süreçlere katkı sunma, duyarlı olma zorunluluğunun bilincinde olan bir yönetim olarak, bu sorunlara cevap oluşturma, çözüm oluşturma konusunda maksimum ilgiyi göstermekteyiz” ifadelerini kullandı.
“İSTANBUL, TÜRKİYE’NİN EKONOMİ BAŞKENTİ”
İstanbul’un Türkiye’nin “ekonomi başkenti” olduğunu belirten İmamoğlu, “İstanbul’umuzda güvencesiz çalışmanın boyutlarının anlaşılması için konunun uzmanları ve güvencesiz çalışan toplum kesimleri ile sürekli bir araya geliyoruz. Bu anlamda; kadınlar, gençler, yaşlılar, engelliler gibi farklı grupların birbirinden farklı düzeylerde etkilendiği bu sorun, sadece yoksulluk temelli bir sorun da değil. Aynı zamanda insan hakları ihlalleri giriyor; ırkçılık, ayrımcılık, kadın-erkek eşitsizliği, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişim problemleri, çocuk işçiliği ve hatta iş cinayetleri olarak birçok başlıkta önümüze çıkan sorunlar olarak sıralayabiliriz” diye konuştu.
“YOKSULLUĞUN ÖLÇÜLMESİNDE EN BÜYÜK ENGEL, KAYIT DIŞI İSTİHDAM”
“Güvencesizliğin şiddeti ve ciddiyetini olduğu kadar; hızla değişen yüzünü de tanımaya ihtiyaç duyuyoruz” diyen İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Bu sebeple bu konferansta, güvencesizlik sorununu ve iş gücü piyasalarındaki adaletsizlik ve hukuksuzluğu pek çok açıdan ele almayı ve İstanbul için bütüncül bir yaklaşımla güvencesiz çalışmaya karşı gerekli stratejileri geliştirmeyi de hedefliyoruz. İki konuya temas etmeyi önemsiyorum. İstanbul’da, özellikle pandemi dönemindeki işsizliğin ya da yoksulluğun ölçülebilmesindeki en büyük engel de tam da bu güvencesiz, kayıt dışı istihdamla oluşan süreçlerin yoğun bir biçimde yaşandığı bir kent olması. Günübirlik hayatını kazanan insanlar şeklinde yoğun bir nüfusun İstanbul’da bulunması, bu tür ölçümlerin önündeki büyük engel oluyor. Açıkçası, insanlara erişme noktasında, bu kayıt dışı süreçler, o devasa hali, bizim için ciddi bir tehdit.”
“MÜLTECİ SORUNU, GÜVENCESİZ KİTLELER OLUŞTURUYOR”
Mutlak ele alınması gereken bir başka konunun da mülteci nüfusu ve istihdamı olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Mülteci nüfusunun da bu anlamda güvencesiz bir kitleyi oluşturduğunu, hatta bir başka etkiyle de Türkiye’de, kayıt dışı istihdamla hayatını sürdüren insanların sayısının artmasına da sebep olduğunun da altını çizmek isterim” dedi. Konferansın verimli geçeceğine inandığını kaydeden İmamoğlu, sözlerini, “Bizim için sıkı bir çalıştay ve sıkı bir rapor günü olacak. Bunu da elbette toplumla paylaşacağız. Güvencesiz çalışmaya karşı, iş gücüne adil bir ortam sağlamak, insani kalkınma alanında yapılacak çalışmalarla, bu sorunun çözümüne önemli bir katkı sunacağını düşünüyorum. Kısa vadeli değil; orta ve uzun vadeli bir biçimde süreci ele alan bir kurum olmak istiyoruz. Uzun bir süre daha bizimle beraber olacak bu sorunu; katılımcı, şeffaf ve gerçekten bütün kurumların iş birliğiyle aşabiliriz. Bu alanda da sıkı zincirleri ama istihdam ortamı sağlamada ama eğitimle insanları nitelikli iş gücüne kazandırmayı sağlamakta ve bu anlamdaki mücadeleyi daha bilinçli bir zemine oturtmakta üzerimize düşen vazifeyi sonuna kadar yerine getireceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın” şeklinde tamamladı.