CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “Türkiye ve Dünya Gündemine” ilişkin haftalık değerlendirme raporu yayınladı.
Raporda, kasım ayı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verilerinin, “iktidar ve ekonomi yönetiminin tutarsızlığını gösterdiği” belirtilirken, AKP’nin iktidara geldiği zaman Bireysel Tüketici kredisi borçlarının 6,4 milyar TL olduğu ancak Kasım 2024 sonu itibariyle 3,5 trilyon TL’ye ulaştığı kaydedildi. Raporda, Suriye’de Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) öncülüğündeki cihatçı muhaliflerin 27 Kasım’da başlattığı saldırı sonrasında hızla ilerlemesine Şam yönetiminin geleceği konusundaki belirsizliklerin artmasına da değinildi.
Raporda, “Kasım ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla Orta Vadeli Program’daki (OVP) enflasyon hedefi 2 ayda, Merkez Bankası’nın son Enflasyon Raporundaki yılsonu hedefi ise 1 ayda boşa çıktı. TÜİK verileriyle kasımda yıllık yüzde 47,09 olan TÜFE, 12 aylık ortalamada yüzde 60,45 ile yüksekliğini korudu” denilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
''2024’ün bitimine sayılı günler kala, 3 Aralık’ta açıklanan kasım ayı enflasyon rakamları, OVP’de yüzde 41,5, Merkez Bankası (MB) Enflasyon Raporunda ise yüzde 44 oranındaki yıl sonu enflasyon hedeflerinin tutmayacağını gösterdi. Kasım ayı Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) verileri; iktidar ve ekonomi yönetiminin tutarsızlığını, 3 ay sonrasını bile öngöremediğini, OVP ve MB raporlarındaki hesapların yanlış olduğunu gösterdi.
Kasım verileriyle milyonlarca memur ve emekliye 2025 başında yapılacak zam da büyük ölçüde ortaya çıktı. Temmuz-Kasım beş aylık enflasyon farkı yüzde 14,57 olurken, aralıkta sıfır enflasyon gerçekleşse bile en az bu oranda bir zam yapılması kesinleşti. Aralıkta enflasyon yüzde 2-2,5 olursa fark oranı yüzde 16,5-17 olacak.''
''TÜKETİCİ KREDİSİ, KASIM SONUNDA 3,5 TRİLYON TL’YE ULAŞTI''
AKP'nin iktidara geldiğinde 6,4 milyar TL olan Bireysel Tüketici Kredisi borçlarının, 2024 Kasım sonu itibarıyla 3,5 trilyon TL’ye ulaştığı kaydedilen raporda, "Bireysel Kredi Kartı ve Krediler nedeniyle kanuni takibe intikal edenler 2 milyon kişiye, ödenemeyen kart ve krediler 108 milyar TL’ye yükseldi" ifadeleri kullanıldı.
Raporda, şugörüşlere yer verildi:
“Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) ekim ve kasım aylarına ait güncel rakamlarına göre milyonlarca kişi kredi kartı ve tüketici kredisi borç batağında. Ödenemeyen kart borçları ve bireysel ihtiyaç-tüketici kredilerinden dolayı bankaların kanuni takip başlattığı borçlu sayısı 2 milyon kişiyi aştı. TBB Risk Merkezi’nin ekim sonu itibarıyla açıkladığı rakamlarda, bankaların tahsil edemediği bireysel kredi kartı ve bireysel tüketici kredisi alacakları yüzde 137 artışla 108 milyar liraya ulaştı. Bireysel tüketici-ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borcundan dolayı bankaların hukuk birimlerince yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı ise Ekim ayı sonunda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 38 yükseldi. Bireysel kredi kartı borcundan dolayı bankaların yasal takip başlattığı kişi sayısı 2024 Ocak-Ekim döneminde 1 milyon 110 bin kişi iken aynı dönemde bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal ettirilenler ise 935 bin kişi oldu.
Bankaların hukuki süreç başlattığı 2 milyonu aşkın kişinin yasal takibe alınan borç tutarında ise geçen yılın Ocak-Ekim dönemine göre yüzde 137 artış olurken, tasfiye edilecek alacak tutarı 108 milyar TL’ye yükseldi. Ortaya çıkan tablo, kredi borçlarının yeni krediyle, kredi kartı borcunun diğer kredi kartıyla ödenmeye çalışıldığını ve sürecin tıkandığını sergiliyor.''
Suriye’de yaşanan son gelişmelere ilişkin değerlendirmeleri de içeren raporda, “Suriye’de Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) öncülüğündeki cihatçı ittifakın 27 Kasım’da başlattığı saldırı sonrası hızla ilerlemesi, Şam yönetiminin geleceği konusundaki belirsizlikleri artırdı. İran ve Rusya, Esad’a desteklerini açıklamalarına karşılık, sahada bu desteğin karşılığı görülmüyor” denildi. Raporda, şunlar kaydedildi:
''Suriye’de 2020’deki ateşkesten bu yana devam eden çatışmasızlık ortamı ve statüko, İdlib’te yoğunlaşan Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) öncülüğündeki cihatçı terör gruplarının oluşturduğu muhalif ittifak güçlerinin 27 Kasım’da başlattığı ‘Saldırganlığı Caydırma’ isimli harekat ile bozuldu. Türkiye’nin de ‘terör örgütü’ listesine aldığı HTŞ’nin İdlib’ten Suriye’nin güneyine doğru başlattığı saldırılarda Halep iki günde ele geçirilirken, hemen ardından ülkenin diğer büyük kenti Hama cihatçı güçlerin kontrolüne geçti. Cihatçı terör gruplarının Şam yolundaki son kavşak olan Humus’a girmeleri bekleniyor.
Devlet Başkanı Esad’a bağlı rejim ordusunun ülkenin büyük kentlerini çatışmaya girmeksizin HTŞ’ye bırakarak çekilmesi bir yanıyla karşı saldırı için güç toplama ve topyekun karşı saldırı taktiği olarak nitelendirilebilir. Diğer yanıyla Suriye ordusunun geri çekilmesi 2011’den bu yana süren iç savaşta çok cephede birden savaşmanın yarattığı güç kaybı ve savaşma motivasyonunu kaybetmenin sonucu olarak görülebilir. Rusya’ya kaçtığı iddia edilen Esad Şam’da ortaya çıkarak yaptığı açıklamada, Suriye’yi bölmek ve rejimi değiştirmek isteyen terör örgütlerine en sert karşılığı verecek güçte olduklarını, kısa sürede müttefiklerin de desteğiyle bunu başaracaklarını ifade etmişti.
Astana Mutabakatının tarafları olan Türkiye, Rusya ve İran arasındaki temaslar sürerken üç ülkenin Dışişleri Bakanları Katar’ın başkenti Doha’da bir araya geldi. İran ve Rusya İdlib’te konuşlu HTŞ’nin başlattığı saldırılara Türkiye’nin destek ve yol verdiğini öne sürerken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’deki süreçte herhangi bir dış destek ya da müdahalenin söz konusu olmadığını savundu. Buna karşılık Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG kontrolündeki Tel Rıfat’ı kuşatarak ele geçirmesi, ardından Münbiç’e yönelmesi, HTŞ saldırılarıyla eş zamanlı Fırat’ın batısında Kürt güçlerinin kontrolündeki yerleşimlerin hedef alındığını gösteriyor.
İktidar Suriye’deki gelişmelere müdahil olmadığını savunurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin resmi kararına rağmen HTŞ’ye terör örgütü dememesi dikkat çekici. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, muhaliflerin (HTŞ) hedefinin İdlib, Hama ve Humus’un ardından Şam olduğunu belirterek, 'Tabii temennimiz kazasız, belasız şekilde Suriye’deki bu yürüyüş devam etsin'' demesi iktidarın HTŞ’ye desteği olarak görülebilir.''