CHP Sözcüsü Öztrak, milleti unutan Saray yönetiminin ülkede “raconu” en sonunda kimin keseceğini unuttuğunu belirterek, “Raconu, siz lebalep kongreler yaparken, doğru dürüst destek vermeden dükkanını kapattığınız esnaf kesecek. Raconu, tarladaki ürünü para etmeyen, girdilerinin fiyatları arşı alaya çıkan çiftçi kesecek. Raconu, sayıları 10 milyonu aşan işsizlerimiz kesecek. Raconu, bayram ikramiyesinden 400 lirasını iç ettiğiniz emeklilerimiz kesecek. Raconun kralını, kaçtığınız milletimiz, o korktuğunuz sandıkta kesecek” diye konuştu.
Bir ekonomi yönetiminin başarısının, çalışmak isteyen vatandaşlarına ne kadar iş sağlayabildiğiyle ölçüldüğüne dikkat çeken Öztrak, “Bu ülkede çalışma çağındaki her yüz yurttaşımızdan sadece 43’ü çalışabiliyor. Üyesi olduğumuz kalkınma için OECD ülkelerinde aynı oran yüzde 66. Erdoğan Şahsım Hükümeti OECD’deki diğer ekonomilerin hükümetleri kadar, iş imkânı sunabilseydi, milli gelirimiz geçen yıl, 717 milyar dolar değil; 1 trilyon 100 milyar dolar olacaktı. Erdoğan Şahsım Hükümetinin vatandaşlarına diğer ülkelerin Hükümetleri kadar iş imkânı sunamamasının maliyeti, sadece 2020’de 389 milyar dolar. Bu, milletimize çıkarılan yok yüksek bir fatura” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak üzücü bir gün yaşıyoruz. Çok değerli mücadele arkadaşımız, İzmir Milletvekilimiz, Sayın Atilla Sertel’in kıymetli eşi, Ziynet Sertel’i kaybettik. Yine CHP’nin Grup Hukuk Danışmanı Dilek Kumcu, yakalandığı amansız hastalığa yenik düştü. Merhumelere Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı ve sabır dileyerek sözlerime başlıyorum.
ESNAF AÇILMA İÇİN HÜKÜMETİN KEYFİNİ BEKLİYOR
Ülkemiz olağandışı günlerden geçiyor. Bir yanda giderek derinleşen “devlet krizi”, diğer yanda “ekonomik kriz”. Bir de bunların üzerine binen, pandemi ve aşılama sürecindeki belirsizlikler, milletimizin sırtına her gün ağırlaşan bir buhranı yüklüyor. Mayıs ayının artık son günlerindeyiz. 1 Haziran’da, yeni bir açılma dönemine girilmesi bekleniyor. Esnaf dükkânını 1 Haziran’da nasıl açacak? Hafta sonlarında eve kapanma bitecek mi? Yiyecek içecek servisi nasıl olacak? Esnaf hala bilmiyor. Bu belirsizlik hem esnafı hem de yanında çalışanları büyük bir sıkıntıya sokuyor. Ortada bu belirsizliği giderecek, herhangi bir plan, program, açıklamada yok. Esnaf, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin keyfini bekliyor.
AŞIDA YOK YERE 5 AY KAYBETTİK
Salgının başında tüm aşı stratejisi, Çin aşısı üzerine kurulmuştu. Nisan’da da yerli aşı gelecekti. Çin aşıları gelmedi, yerli aşıda tarih tutmadı. Yeni umut şimdi Alman aşısı oldu. “Neden aşı çeşitlendirmesi yapmıyorsunuz?” diye o günlerde sorduğumuzda, Sağlık Bakanı, Alman aşısının güvenilirliği konusunda şüphelerini açıklamıştı. Amerika, Avrupa, Japonya, Kanada geçtiğimiz yıl ortasında, Almanya’dan aşı siparişi verirken, Erdoğan Şahsım Hükümeti seyretti. “Çin” dedi, “Yerli aşı” dedi, bekledi. Beş ayı yok yere kaybettik.
MİLLET CİDDİ BİR TAKVİM BEKLİYOR
Sağlık Bakanı hala aşı değil, rakam yağdırıyor. 120 milyon doz Biontech, 100 milyon doz Sinovac, 50 milyon doz Sputnik… Sayın Bakan hiç kusura bakmasın. Biz artık sizin yalancı çoban taktiklerinize inanmıyoruz, kanmıyoruz. Biz, sizden sayı değil, ciddi bir aşı takvimini bekliyoruz. 50 yaş, 40 yaş, 30 yaş, 20 yaş ne zaman, hangi tarihlerde aşılanacak? Milletimiz Erdoğan Şahsım Hükümeti’nden önümüzdeki bir yıl için ciddi, bir açılma takvimini, yanında da ekonomiyi ayağa kaldıracak derli toplu bir tedbir takvimini bekliyor. Ekonomideki belirsizlikler, sıkıntılar, bunların yarattığı yıkıntı ancak bu şekilde telafi edilebilir.
MAFYAYLA MAGAZİNCİLİK OYNUYORLAR
Hem lebalep kongreler, hem de aşı tedarikindeki gecikmeler yüzünden, pek çok can kaybettik. Yüzbinlerce esnafımızın maddi kayıpları, ölçülemeyecek kadar büyük. Turist gelsin diyerek, milli haysiyet ve şerefimiz bile yok sayıldı. Milletimiz, öz yurdunda parya yerine kondu. “Ben aşı oldum, sen eğlen” maskeleri hazırlandı. Ama beceriksizlik diz boyu… Erdoğan Şahsım Hükümeti dünyayı ikna edemiyor. İngiltere’nin kırmızı listesindeyiz. Rusya turist göndermiyor. Naz yapıyor. Almanya’dan aşı aldık. Ama Alman Dışişleri Bakanı ülkesindeki vakaların yarısının, Türkiye kaynaklı olduğunu söylüyor. Hükümetin tek bildiği eski defterleri karıştırmak, laf ebeliği yapmak, bize muhalefete çamur atmak, çetelerle, mafyayla magazincilik oynamak… Ülkemize yaşattıkları her rezilliği, bir başka rezillikle unutturmaya çalışmak.
ASKERİ DARBEDEN BETER
Hükümet her geçen gün biraz daha otoriterleşiyor, demokrasiden uzaklaşıyor. Milletin, öğrencilerin, çay üreticilerinin, çiftçinin, esnafın yükselen feryadını bastırmak için şiddete başvurmaktan çekinmiyor. Milletin sesini duyurmaya çalışan tarafsız basına her türlü baskıyı uyguluyor. Milletin derdini anlatan muhalefete kumpas kuruyor, sonra da pişkin bir tavırla “bu daha başlangıç” diyebiliyor. Kendi partilerinin Genel Başkanlığını ve Başbakanlık yapmış bir siyasetçiyi polis zoruyla Meclis’e sokmuyorlar. Ülke askeri darbeden daha beter bir sivil darbe vesayetiyle karşı karşıya...
DARBELERİN GERÇEK MAĞDURU HEP CHP OLDU
Bu vesileyle bir kere daha açıkça ifade ediyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi, her türlü darbeye karşıdır, karşıda olmuştur. Biz, darbenin postallısına da mokasenlisine de geçit vermeyiz. Bu ülkede darbelerin gerçek mağduru her zaman Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. CHP bu ülkede ne zaman iktidara yürüse, önü darbelerle kesilmiştir. Mal varlıklarına el konmuştur, Genel Başkanları, yöneticileri hapislere atılmıştır. Kimse tarihi ve hakikatleri çığırtkanlıkla tahrif etmeye kalkmasın. Bu vesileyle Başbakan Adnan Menderes’i Bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı bir defa daha rahmetle anıyoruz.
EN GÜÇLÜ ORTAKLIK SUÇ ORTAKLIĞI
Dünyadaki en güçlü ortaklık suç ortaklığıdır. Suç ortakları birbirlerine göbekten bağlıdır. Birbirlerine mecburdurlar. Erdoğan Şahsım Hükümeti’ni açıkça destekleyen, onun hakka, hukuka aykırı davranışlarına karşı çıkanları alenen tehdit eden, hükümetin kendisine polis koruması dahi verdiği, bir organize suç örgütü elebaşı, bir aydır tefrika halinde, beraber yol yürüdüğü eski yol arkadaşlarını ve bir takım kirli ilişkileri deşifre ediyor. Böyle bir durumda, normal işleyen bir demokraside, tarafsız Cumhurbaşkanı çıkar, tüm siyasi parti liderlerini bir masanın etrafında toplar, siyasetin neleri yapacağını o masada kararlaştırır. Siyaset kurumu önce kendi göbeğini kendi keser, parlamentoda bir Soruşturma Komisyonu kurar. Kirlenmiş bir üyesi varsa, onu Yüce Divan önüne çıkarırdı. Yargı da, yargı gibi davranır, soruşturmasını yürütür, hâkimler de son sözü söylerdi. Siyasetin ve yargının çabasını gören millet de “Şeriatın kestiği parmak acımaz” derdi.
AK PARTİ GENEL BAŞKANI YİNE CUMHURBAŞKANI OLAMADI
Bu ülkede bundan 25 yıl önce Susurluk Skandalı patladığında, Cumhurbaşkanı Rahmetli Demirel tüm siyasi parti liderlerini, bir masa etrafında toplamıştı. Kazadan; 4 gün sonra dönemin İçişleri Bakanı hakkında gensoru verilmiş, 5 gün sonra bakan istifa etmiş, 8 gün sonra soruşturma başlatılmış, 9 gün sonra da TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulmuştu. Susurluk’un üzerinden çeyrek asır geçti. Erdoğan’ın tek kişilik vesayet rejiminde bu adımların hiçbiri atılmadı. Erdoğan, iddiaların ortaya atılmasından 24 gün sonra, İçişleri Bakanı’na sahip çıktı. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, yine Cumhurbaşkanı Erdoğan olamadı. Bu ülkede en büyük açığın, tarafsız Cumhurbaşkanı açığı olduğunu, bütün ülke bir kere daha gördü. Erdoğan kendi koltuğunu, yine milletin hakkının, hukukunun önüne koydu.
ERDOĞAN ŞAHSIM HÜKÜMETİ MECLİS’İN ÖNÜNÜ TIKADI
Erdoğan Şahsım Hükümeti, millet iradesinin tecelligâhı TBMM’nin önünü bir kez daha tıkadı. Meclisin denetim görevini yine engelledi. Milli iradeden kaçtı. Mafya-Siyaset eksenindeki iddiaların, TBMM’de araştırılması için verilen önerge, AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
MAFYA DEDİKLERİNİZ İSTİHBARAT ELEMANI ÇIKMASIN
Ne acıdır ki Türkiye’de hükümet, Meclisten, milli iradeden kaçarken, yavru Vatan Kıbrıs, bizdeki bu olayların kendini alakadar eden kısmının soruşturmasını kendi Meclisinde yapmaya hazırlanıyor. KKTC Parlamentosu, Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili son iddiaları araştırmak için, oy birliğiyle bir Araştırma Komitesi kurdu. Dikkat edin bu soruşturmanın ardından mafya dedikleriniz, suç örgütü lideri dedikleriniz, istihbarat elemanı çıkmasın. Bu rezalet kolay kolay temizlenmez.
SARAY YARGIYA TALİMAT VERDİ
Şimdi bu tablodan kim utanç duyacak? Elbette Erdoğan’ın vesayetine boyun eğen AK Parti milletvekilleri ve MHP milletvekilleri hicap duymalı. Bu ucube sistemi milletin başına bela eden cürme ve çamura batmış, cumhur ittifakı hicap duymalı. Erdoğan, olayı meclisten kaçırırken bir de. “Her şey yargı tarafından araştırılıp, tüm yalanlar, iftiralar ortaya dökülecektir” diyerek, yargıya da açıkça ayar ve talimat veriyor. Daha kimse iddiaları araştırmadan, soruşturmadan bunlara Cumhurbaşkanının “yalan” ve “iftira” demesi, vesayeti altındaki adliyeye “Dosyayı kapatın” talimatı vermekten başka bir şey değildir. Bu dakikadan sonra, yargıdan bağımsız ve tarafsız bir karar beklemek mümkünde değildir.
BU CÜRUFU BİZ TEMİZLEYECEĞİZ
Yaşananlara bakınca ister istemez, o meşhur söz akla geliyor: “Bu ülkede suçu açığa çıkarmak suç kabul ediliyorsa, bilin ki suçlular yönetimdedir.” Ama kimse hukuku guguk yapan, milletin cebini boşaltan bu davanın mahşere kalacağını sanmasın. Bugün değilse yarın, bizim iktidarımızda devlet yeniden hukuk devleti olacaktır. Bu cürufu, kirliliği temizleyeceğiz.
BREZİLYA DİZİLERİNDEKİ ENTRİKALAR SARAYINKİLERİN YANINDA MASUM KALIR
Tabi suç örgütü elebaşına, televizyonlarda cevap yetiştirmeye çalışan İçişleri Bakanının itirafları, AK Partinin de nasıl kavgalı bir ev olduğunu açık seçik ortaya koydu. Anlaşılır gibi değil. AK Parti’de herkes, birbirine kumpas kurmuş. Bu ülkenin seçilmiş Başbakanının altından, hem AK Parti Genel Başkanlığı, hem de Başbakanlık koltuğu milletten oy aldıktan sonra kumpasla çekilip alınmış, bugünkü İçişleri Bakanı bu kumpasta rol aldığını açıkça itiraf ediyor. Peki kumpasın diğer aktörleri kim? Damat ve Binali Yıldırım. Kumpası kuran kim? Erdoğan. Saray entrikalarıyla milli iradeye darbe nasıl yapılır maşallah bunun kitabını yazmışlar. Brezilya dizilerindeki entrikalar, bunlarınkilerin yanında hakikaten masum kalır.
MAFYANIN HUYUNDAN SUYUNDAN KAPMIŞ
Bunların gözü dönmüş, mafyaya bile bazı roller verilmiş. Ama men dakka dukka. Çalma kapıyı, çalarlar kapını. Kapısı çalınan mafya şimdi İçişleri Bakanına kalkmış racon kesiyor. İçişleri Bakanı, kendi hükümetine racon kesiyor. Hükümetin küçük ortağı, büyük ortağa racon kesiyor. Tüm bu raconlara maruz kalan Erdoğan da çıkıyor. Millete ve Millet İttifakı’na racon kesmeye, Millet İttifakı’nı tehdit etmeye kalkıyor. Karizması çizilen, ipleri tamamen elinden kaçıran Erdoğan, çaresizliğini milleti ve Millet İttifakı’nı tehditle kapatmaya çalışıyor. Atalarımız boşuna dememiş. Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Bu resim, bir de şu resim, şu tablolara bir bakın. Organize suç örgütü elebaşlarıyla bu kadar sıkı fıkı olursanız, bunların ya suyundan, ya da huyundan kaparsınız. İçiniz kararır. İçinizdeki kötülük de dilinize vurur.
ÜLKEYE KOYDUĞU VESAYET YETMEDİ, SIRA BELARUS’A GELDİ
Dünyanın neresinde bir Cumhurbaşkanı çıkıp, siyasi rakiplerini tehdit eder. Hangi aklı başında Cumhurbaşkanı, bundan vazife çıkaracak kendini bilmezlerin önünü açar? Nasıl ülkesini, demokrasisini böyle bir riske atar? Allah Aşkına! Rakiplerini açıkça tehdit eden, “Daha neler olacak” diyen bir Cumhurbaşkanına, bu ülkede yabancı yatırımcı canını, malını nasıl emanet eder? Bu arada dün Washington Post gazetesinde bir haber vardı. Henüz yalanlayan olmadı. Belarus, kendi hava sahasından geçen bir yolcu uçağını sahte bomba ihbarıyla inmeye zorluyor, ondan sonrada ülkesindeki bir muhalif gazeteciyi uçaktan alıp gözaltına alıyor. Tabi tüm demokratik dünya, Belarus’a karşı yaptırım kararları alıyor. Yine NATO’da Belarus’a yönelik bir yaptırım uygulamak istiyor. Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin bu kararları veto ettiği iddia ediliyor. Hayrola, yoksa Erdoğan’a bizim ülkemizde, ifade ve basın özgürlüğüne koyduğu vesayet ve sansür az geldi de, şimdi Belarus’a mı sıra geldi? Bu haberler doğruysa, ayıptır, yazıktır, skandaldır. Ülkemizi bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Böyle bir ülkeye, yabancı yatırımcı nasıl gelir? Ya da Amerikan Hazinesini dolandırmaktan yargılanan kara para aklama suçundan aranan biriyle, dar koridorlarda, aynı fotoğraf karesine giren bir Cumhurbaşkanına Amerikalı yatırımcılar nasıl güvenir?
RACONUN KRALINI MİLLET KESECEK
Ne güzel demiş Ziya Paşa; Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Görünür kişinin rütbe-i aklı, eserinde. İşte Erdoğan ve şahsım hükümetinin eserleri, dünyaya verdikleri fotoğraflar bunlar… Hep söylüyoruz, testide ne varsa, ağzından da o dökülür. Yüreği millete karşı mühürlenmiş kibirli bir dilden, elbette temiz bir söz dökülmez. Ama bu asil millet de, millet İttifakı da, tehditlere pabuç bırakmaz. Saraylarında milleti unutanlar, kibir uykusuna yatanlar, bu ülkede raconu, en sonunda kimin keseceğini unuttular. Ama onlara hatırlatalım. Raconu, siz lebalep kongreler yaparken, doğru dürüst destek vermeden dükkanını kapattığınız esnaf kesecek. Raconu, tarladaki ürünü para etmeyen, girdilerinin fiyatları arşı alaya çıkan çiftçi kesecek. Raconu, sayıları 10 milyonu aşan işsizlerimiz kesecek. Raconu, bayram ikramiyesinden 400 lirasını iç ettiğiniz emeklilerimiz kesecek. Raconun kralını, kaçtığınız milletimiz, o korktuğunuz sandıkta kesecek.
ÜLKEDE HERKES BURNUNDAN SOLUYOR
Ülkede herkes burnundan soluyor. Alın terini tarlasına döken çiftçi son derece kızgın. Gübre fiyatları uçtu gitti. Tohum, ilaç deseniz aynı şekilde… Akaryakıta yapılan son ÖTV zammıyla, artık traktörün deposu 92 lira daha pahalıya doluyor. Milletvekillerimiz sahada gördü. Bu yıl kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde çok ciddi bir düşüş bekleniyor. Buğday, arpa, mercimek gibi ürünlerde üretici, yaptığı masrafı bile çıkaramayacağını söylüyor. Bu, gıdada yeni zamların, tarım ithalatında yeni rekorların habercisi. Tabi ithal edecek mal bulabilirsek. Bugün dünyada ülkeler kendi gıda güvenliklerini sağlamak için bu pandemiden sonra başka ülkelere mal satmaktan çekiniyorlar.
BU TEFECİ FAİZİYLE BORÇLAR NASIL DÖNECEK
Esnafımız da burnundan soluyor. Çarşamba günü, Ankara’da Siteler ve Anafartalar Çarşı esnafıyla birlikteydik. Açık söyleyeyim, bıçak artık esnafın kemiğini delmiş geçmiş! Dolmuş şoförü bir vatandaşımız, “Mazota yine zam geldi. Biz ne yapalım? Kendimizi gidip binadan mı atalım” diyorsa, dükkânda çalışan bir emekçi, “Son 5 yıldır artık geleceğimi göremiyorum. 1,5 ay sonra çocuğum olacak, ne yapacağım bilemiyorum” diye dert yanıyorsa, mobilyacı esnaf, “Kapanma öncesinde işçilerime maaşlarını verdim, kendi evime 17 gün için 140 lira ayırabildim. Vaziyet bu… Nasılsın diyene ‘iyiyiz’ diyoruz ama iyi değiliz” diyerek durumu özetliyorsa, Anafartalar Çarşısında yolumuzu kesen bir vatandaş, “Kahveciydim, dükkânımı kapattım, çocuğun telefonunu satmaya geldim. Siz bir babanın çocuğunun telefonunu satmak zorunda kalması ne demektir biliyor musunuz?” diye soruyorsa, bu ülkeyi bu hale kim getirdi? Bu Hükümet getirmedi mi? Pandemide onlarca müzisyen intihar etti. Nihayet müzisyenler şimdi akıllarına gelebildi. Cüzi de olsa tek seferlik bir hibe desteği vermeye karar verdiler. Ama vergi levhası olmayan müzisyene destek yok. Peki, bu vatandaşlarımızı bu hale kim getirdi? Borcun adına destek dediler. Geçen sene yüzde 7,5 faizle verilen Nefes Kredisi için bu sene yüzde 17,5 faiz istiyorlar. Bu tefeci faiziyle KOBİ’ler borcunu nasıl çevirecek?
SANAYİCİ DE BAĞIRIYOR
Bu ülkede vatandaşın sesini duyacak bir hükümet yok mu? Ankara Sanayi Odası Başkanı, “Kral çıplak” diye bağırıyor. Pandemide destek diye verilen kredilerin, firmaları iflasa doğru sürüklediğini söylüyor. Sadece Ankara’da değil, İstanbul Sanayi Odası da, “Türk Lirasındaki değer kaybı, enflasyondaki artış, faizdeki dalgalanmalar, finansman yükümüzü çok artırdı” diye bağırıyor. Bu kötü yönetimin faturasını artık sanayicilerimiz de taşıyamıyor. Bu hükümet ve ortakları, bunun sorumluluğunu taşımıyorlar mı? Hükümet ne yapıyor? Ben söyleyeyim ne yaptıklarını, çetelerle magazincilik oynuyor.
EKONOMİNİN SİGORTALARINI PATLATTILAR
Ekonominin tüm sigortalarını patlattılar. Güven bırakmadılar. Merkez Bankası Kasasından 128 milyar doları buharlaştırdılar. Hini hacette kullanılacak yedek akçeleri bile tükettiler. Dün 21 Mayıs tarihi itibariyle net rezerv rakamları açıklandı. Merkez Bankası kasası 41 milyar dolar açık vermeye devam ediyor. Kasadaki döviz, kısa vadeli borçları karşılamıyor. Bunu gören eloğlu da Türkiye’yi, en kırılgan ekonomi listelerinde, en başa koyuyor. Tabi risk almak için de “Ancak çok yüksek faiz verirseniz ülkeye gelirim” diyor.
MERKEZ BANKASI’NDA 100’E YAKIN YÖNETİCİ GÖREVDEN ALINMIŞ
2018 Haziran ayından bu yana dört tane Merkez Bankası başkanı gördük. Neredeyse her 9 ayda bir, bir Merkez Bankası başkanını değiştirdiler. Yine gece yarısı kararnameleriyle Başkan Yardımcıları da apar topar görevden alınıyor. Dün de öğrendik ki, Merkez Bankası’nda Genel Müdürlüklerden, Birim Müdürlüklerine kadar orta ve alt kademede 100’e yakın yönetici görevden alınmış.
DOLAR KURU REKOR KIRIYORSA SEBEBİ GÜVENSİZLİK
Buradan tekrar söylüyorum, Merkez Bankalarının en önemli sermayesi güvendir. Hükümetin elinde oyuncak olmuş bir Merkez Bankası, istikrarı sağlayamaz. Türk Lirası bugün Amerikan Doları karşısında tarihi dipleri görüyorsa, sebebi budur.
HÜKÜMET BUNLARA KAFA YORSUN
Hayat pahalılığı almış yürümüş. Çay simit hesapları bile tarihe gömülmüş, millet, ay sonunu getirmek için artık öğün atlıyor, her aya milletimiz artık eksi bakiyeyle başlıyor. Mayıs ayı itibariyle, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı asgari ücreti geçti. Seçim meydanlarında emeklilikte yaşa takılanlara onca söz verildi. Şimdi Sarayın kibirlisi ve bekçisi kulağının üstüne yatıyor. Atanamayan öğretmenlerimiz, umutsuz gençlerimiz canlarına kıyıyor. Dün Denizli’den çok acı bir haber aldık. 23 yaşında bir genç, Acil Tıp Teknisyeni Ömer Çelik, “Yoruldum” diyerek yaşamına son veriyor. Hayatının baharında bir genç neden yoruldum diyerek canına kıyar? Buna kafa yormayacak bir hükümet, başka neye kafa yorar?
VATANDAŞI İŞE KAVUŞTURAMAMANIN TEK YILLIK FATURASI: 389 MİLYAR DOLAR
Ekonomi yönetiminin başarısı, çalışmak isteyen vatandaşlarına ne kadar iş sağlayabildiğiyle ölçülür. Bu ülkede çalışma çağındaki her yüz yurttaşımızdan sadece 43’ü çalışabiliyor. Üyesi olduğumuz kalkınma için OECD ülkelerinde aynı oran yüzde 66. Erdoğan Şahsım Hükümeti OECD’deki diğer ekonomilerin hükümetleri kadar, iş imkânı sunabilseydi, milli gelirimiz geçen yıl, 717 milyar dolar değil; 1 trilyon 100 milyar dolar olacaktı. Kişi başına gelirimiz de 8 bin 599 dolar yerine 13 bin 267 dolara ulaşacaktı. Erdoğan Şahsım Hükümetinin vatandaşlarına diğer ülkelerin Hükümetleri kadar iş imkânı sunamamasının maliyeti, sadece 2020’de 389 milyar dolar. Bu, milletimize çıkarılan yok yüksek bir fatura…
MAZLUMUN AHI İNDİRİR ŞAHI
Bunların zaten en iyi bildiği şey, beceriksizliklerini millete fatura etmek. O kadar çok can yakıp, o kadar çok ah aldılar ki… Ama mazlumun ahı indirir şahı. Artık, vatandaşlarımız, Erdoğan Şahsım Hükümetiyle vedalaşmaya hazırlanıyor. Biz de hazırız. Eski tartışmalara, olumsuz siyasete dur demeye hazırız. İnsanlarımızı birleştirmeye hazırız. Barışmaya hazırız. Anlamaya, anlatmaya hazırız. Daha çok demokrasiye hazırız. Hoşgörüye, şefkate hazırız. Farklı fikirlere saygı duymaya hazırız. Yol bulmak kolay, gönül bulmaya hazırız. Vakit, tertemiz insanlarımızın güvenine ihanet etmiş bu iktidara, veda etme vaktidir.
VAKİT TAMAM… SANDIKTAN KAÇMA ERDOĞAN!
Genel Başkanımızın son grup konuşmasında söylediği gibi: Vakit tamam! Seçim zamanıdır bu zaman… Sandıktan kaçma, milletten korkma Erdoğan. Gel demokrasinin er meydanına!