CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadan satır başları:
Kılıçdaroğlu, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'un Meclis'te yaptığı konuşmanın ardından saldırıya uğraması hakkında ilk kez konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Erdoğan'ın bana yönelik olan, burada söylenmesi mümkün olmayan cümleleri kullanarak bana hakaret etmesini asla kabul etmiyorum.Kendisine de hiçbir cevap vermedim.Grup Başkan Vekilimiz aynı cümleleri kullanarak cevap verdi. Biz kavga etmiyoruz" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
8 MART AÇIKLAMASI
Hangi gerekçeyle yasak getiriyorsunuz? Yasak geldiği zaman Türkiye'nin demokrasisi gelişmiş mi olacak? Tam aksine. O nedenle biz yasakçı zihniyetlere karşıyız. İnsanlar silahsız ve şiddetsiz olmak kaydıyla her türlü yürüyüşü, eylemi yapabilirler.
Onların yüreklerinde vatan, bayrak, insan sevgisi vardır. Siz bu sevgiye, onların rahatlıkla kendi gösterilerini yapabilecekleri bir alanı açarak katkıda bulunabilirsiniz. İstanbul'da da kadınlar yürümek istediler, yasak getirdiler.
Tüm dünyada meydanlarda, sokaklarda bir araya gelirler, sıkıntılarını anlatırlar, bir şekilde toplumun duyarlılığını harekete geçirmeye çalışırlar. Bunu yaparken de kadınlar saldırmazlar, ellerinde silah yoktur.
VEFA SALMANIN GÖREVDEN ALINMASI
Belediye Başkanı da araştırılması için ilgililere başvuru yapıyor. Ama sonunda Belediye Başkanı açığa alınıyor. Belediye Başkanlığında seçim yapılıyor ve bir AKP'li belediye başkanı seçiliyor.
Kendisini halkın oylarıyla yenemedikleri için bu kez acaba biz vefa Salman'ı nasıl gönderebiliriz arayışına girdiler. Yolsuzluk var. Orada yolsuzluğu saptayan düz namuslu bir memur. Olayı görüp tespit ediyor, belediye başkanına haber ediyor.
Çalışıyorlar, emek harcıyorlar. Yolsuzluğu şikayet edip görevden alınan Belediye Başkanı Vefa Salman tarihe geçmiştir.
Yalova halkının oylarına darbe yapılıyor. Halkın seçtiği başkan değil, İçişleri Başkanlığı'nın yöntemleri sonucu AKP’li isim geliyor başkanlığa. Biz hiçbir belediye başkanımızın yolsuzluk yapmayacağına inanıyoruz. Bizim denetimlerimiz de var.
MECLİS'TEKİ KAVGA
Erdoğan'ın bana yönelik olan, burada söylenmesi mümkün olmayan belli cümleleri kullanarak bana hakaret etmesini asla kabul etmiyorum! Kendisine de hiçbir cevap vermedim. Grup Başkan Vekilimiz aynı cümleleri kullanarak cevap verdi. Biz kavga etmiyoruz.
Siz halkın oyuyla bir makama geldiyseniz o makamın ön gördüğü koşullar içerisinde konuşmalısınız, makamın itibarını korumak zorundasınız. Kızıyorlar neden bu kelimeleri kullandın diye. Aynısını sen söyledin. Biz parlamentoda kavga istemiyoruz.
ODATV TUTUKLAMALARI
Basın konusu önemlidir. Halkın gözü kulağı ve sesidir medya. Anayasamız da der ki basın hürdür sansür edilemez. Niçin siyasi iktidar baskı kurup kendi olumsuzluklarını yansıtan gazete üzerinde baskı kurmasın diye. Siyasi idareye böyle sınırlama koyar. Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak ve tedbirleri alacak diyor Anayasa. Medya üzerinde baskıları biliyorduk. Önce şunu bir sefer kabul edelim, bir sivil darbe süreci içerisindeyiz. 20 Temmuz’dan sonra bir sivil darbe süreci içindeyiz. Medya üzerinde olağanüstü bir baskı var. kedileri için çalışan özel bir medya kurumu da var. Bunlar sadece devletten aldıkları para ile beslenirler. Kamu kurumları bunlara büyük para aktarır. Bunların tek bir görevi vardır, siyasi iktidar ne yaparsa yapsın övmektir. Odatv, havuz medyasının büyüklüğünün karşısında namuslu aydınlar kendi sitelerini oluşturdular. Odatv de bunlardan biri.
Bunu nasıl susturacağız, milleti nasıl Odatv’nin haberlerini izlemeyecek hale getireceğiz.’ 26 Şubat’ta Erdoğan düğmeye basıyor Odatv ile ilgili. Beyaz TV’den biri sözde gazeteci bir soru soruyor. Osman Kavala şöyledir diye başlıyor. Odatv gezi sürecinde önemli ayaklardan biriydi. Darbe girişimine destek veren Odatv katil devlet diye manşet atı ama iddianamede bunların hiçbiri yok diyor. Bu konularla ilgili ine dersiniz diyor. Kullandığı şu cümle çok önemli. Ben bunun suç duyurusunu şu anda yapıyorum. 26 Şubat 2020’de. Arkasından da düğmeye basılıyor. Libya’da üç tane şehidimiz var cümlesini kuran Erdoğan’dır. Bunu eleştiren de bendim, şehide tane diyemezsiniz. Defnedildiği zaman sosyal medyada yer aldı, fotoğraflar yer aldı vs. Bir gazeteci arkadaşımız Hülya Kılınç bunu haber yaptı. Odatv’de de yayımlandı bu. Arkasından haber Müdürü Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Aydın Keser, Murat Ağırel. Şimdi hepsi cezaevindeler. Gizli hiçbir şey yok. Evleri sabaha karşı basılıyor.
Ben size sivil darbe dönemini yaşıyoruz derken bunu kastediyordum. Gözaltına alınıyorlar, ortada yazılı hiçbir şey yok ama şifai talimat var. Sayın Ağırel’in serbest bırakıyorlar, bir sür sonra nasıl serbest bırakırsınız diye telefonlar geliyor. Yeniden gözaltına alınıyor. Buradan o gazeteci arkadaşlarıma, Terkoğlu’na Pehlivan’a Ağırel’e Çelik ve Keser’e CHP’den sesleniyorum sizler bu ülkenin onurusunuz. Gazeteciliğin hakkını veriyorsunuz. Bunun için bir sivil darbe döneminde size bedel ödetiyorlar ama ödenen bedel Türkiye'nin aydınlığa çıkma bedelidir. Savcı arkadaşlarıma sesleniyorum; talimat aldığınızı biliyorum ama yüreğinizin bir yerinde en ufak bir vicdan kırıntısı kalmışsa süratle iddianameleri hazırlayın ve gönderin. Neyi tutukluyorsunuz siz? Tutuklanma nedeni yok. Ülkede ne Anayasa ne de yasalar geçerli değil. Üstünlerin hukukunun yaşandığı bir süreçteyiz. Yargıyı bu hale getiren bazı hâkimler ve savcılardır. Talimatla karar veren, talimatla iddianame hazırlayanlardır. Onlar sarayın kalemşörleridir.