İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Katar Emiri’nin annesinin Kanal İstanbul çevresinde aldığı tarla vasfındaki 44 dönümlük arazinin imara açılmasıyla ilgili "Yarın saat 10.00’da Şehircilik Bakanlığı’na gideceğim, o işte ama Katarlıdır ama şu ülkelidir ama bu ülkelidir… Kim bu yatırımı yapmışsa, bu planların bir avuç insan için hazırlandığını, İstanbul’un katli anlamına geldiğini, İstanbul’a bugüne kadar yapılan ihanetlerden milyonlarca kat daha fazlası olduğunu iddia ederek itirazımı yapacağım" dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İmamoğlu, Katar Emiri’nin annesinin Kanal İstanbul çevresinde aldığı tarla vasfındaki 44 dönümlük arazinin imara açılmasıyla ilgili soruya, “Türkiye’de, Türk halkının gündemi; işsizlik, ekonomi. İstanbul’daki halkın gündemi; işsizlik, ekonomi. İlave edebiliriz; deprem. Yani (Kanal İstanbul) zihninde bile yok; zinhar karşı ama acele var. Demek ki acele etmelerinin sebepleri var. Ben hep diyorum; o bir avuç insan. Onlar için çok kıymetli. Ben de santim santim takip ediyorum. Yarın saat 10.00’da Şehircilik Bakanlığı’na gideceğim, o işte ama Katarlıdır ama şu ülkelidir ama bu ülkelidir… Kim bu yatırımı yapmışsa, bu planların bir avuç insan için hazırlandığını, İstanbul’un katli anlamına geldiğini, İstanbul’a bugüne kadar yapılan ihanetlerden milyonlarca kat daha fazlası olduğunu iddia ederek itirazımı yapacağım. Hukuksal zeminde İstanbul halkının bu ihanete uğramasına asla izin vermeyeceğiz” yanıtını verdi.
İmamoğlu’nun gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle oldu:
“KANAL İSTANBUL, İSTANBUL’UN KATLİ ANLAMINA GELİR”
-Kanal İstanbul’a ilişkin imar planlarındaki değişiklikler sürekli gündeme geliyor. En son, Katar Emiri’nin annesinin aldığı 44 dönümlük bir arazi gündemdeydi. O arazi, tarla vasfından ticaret ve konut alanına döndü imar üzerinde. Bunu nasıl değerlendireceksiniz?
“Kanal İstanbul’la ilgili gündemi santim santim takip ediyoruz. Tüm bilimsel verilerle de süreci destekleyen, yanlışları ortaya koyan ve Kanal İstanbul’a karşı duruşumuzun aslında yüzde 100, yüzde 1 milyon ne kadar doğru olduğunu ispat eden birtakım çalışmaları da sürdürüyoruz. Şunu ifade edeyim: İstanbul’da, masum insanların depreme dayanıksız olan binalarında yaşamlarına devam ettikleri, masum birtakım planlamaların yıllarca beklediği - ama Şehircilik Bakanlığı’nda ama İBB’de- bir sürecin yerine, siz, Kanal İstanbul’la ilgili bu süreci 6-7 ayda bitireceksiniz, 100 binlik, 5000’lik, 1000’lik planları askıya asacaksınız. Bu acele ne için? Kim için? Kime hizmet ediyor? İstanbullunun, Türk halkının, Türkiye’deki insanlarımızın, vatandaşlarımızın bu konuyla ilgili acelesi mi var? Türkiye’de, Türk halkının gündemi; işsizlik, ekonomi. İstanbul’daki halkın gündemi; işsizlik, ekonomi. İlave edebiliriz; deprem. Yani (Kanal İstanbul) zihninde bile yok; zinhar karşı ama acele var. Demek ki acele etmelerinin sebepleri var. Ben hep diyorum; o bir avuç insan. Onlar için çok kıymetli. Ben de santim santim takip ediyorum. Yarın saat 10.00’da Şehircilik Bakanlığı’na gideceğim, o işte ama Katarlıdır ama şu ülkelidir ama bu ülkelidir… Kim bu yatırımı yapmışsa, bu planların bir avuç insan için hazırlandığını, İstanbul’un katli anlamına geldiğini, İstanbul’a bugüne kadar yapılan ihanetlerden milyonlarca kat daha fazlası olduğunu iddia ederek itirazımı yapacağım. Hukuksal süreçler devam ediyor. Hukuksal zeminde İstanbul halkının bu ihanete uğramasına asla izin vermeyeceğiz. Devam ediyoruz takibe.”
AYASOFYA YANITI
-Geçtiğimiz günlerin en çok konuşulan konusu da Ayasofya’ydı. Sizin konuya ilişkin açıklama yapmamanız da bazı kesimlerce değerlendirildi. Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesine ilişkin değerlendirmeleriniz ne olacak?
“Bir kere Danıştay’ın kararı hayırlı olsun. Böyle diyebiliriz, ama tek başına bu yetmez. Bu toplumun kaygıları var. Bir yıl önce bu kaygıları dile getiren Sayın Cumhurbaşkanı özellikle uluslararası alandaki riskleri. Ne değişti? Yani bu riskler duruyor mu, durmuyor mu? Özellikle Müslüman kitlenin, Müslüman kardeşlerimizin hatta halkımızın bireylerinin yaşadığı uluslararası tehditler giderildi mi? Yani bu karar, bir istikamet sapmasına sebep olmamış mı oluyor. Yani bunlara ben değil, bence kendileri ya da bu işin muhatapları cevap vermeli. Ben, bugün açıklamamı yaptım oradan detaylara bakabilirsiniz. Tekrar ifade ediyorum; manevi olarak, maddi olarak böyle bir husus Türkiye insanımıza, Türkiye’deki halkımıza, Türk halkına fayda getirecekse, mutlu edecekse, uluslararası alanda itibar kazandıracaksa elbette ‘Yanındayım’ diyorum. Ama bunları sorgulamadan, tartışmadan, konuşmadan bu süreç geçmez. Bu konuştuklarım bile yetmez. Bir kelimeyle ya da bir cümleyle bu konuya tweet atacak kadar sürece çok basit bakan birisi değilim.”
HACİZ YANITI: “İSTANBUL’UN KAYNAKLARINI HALK YARARINA KULLANDIĞINIZDA İŞLER RİTMİK YÜRÜR”
-Birçok metro hattı yarım kalmıştı. İBB’nin 565 milyon liralık parası haczedildi. Bu konuda bir girişim olacak mı?
“7-8 yıllık alacağı olan bir kurumun, geldiğimizde alacağı vardır, uzlaşma zemini ya da planlama ile ilgili süreç yükü bizde kalmıştır. Bu süreçleri devam eden bir işti. İşin bu tarafını bir yere koyuyorum. Ama kamuoyuna şunu hatırlatmak istiyorum: Bir kamu bankası, göreve geldiğimiz gün, limitleri olan, belediyemizin kredi kaynaklarını kapattı, kullandırtmadı. Bir kamu bankası, milyonlarca insanımızın, milyonlarca liralık, 10 binlerce insanımınız bağışladığı paraları bloke etti. Şu an vatandaşın eline ulaşacak, mağdur olan insanların kullanımına fırsat verilecek süreci tıkadı bir kamu bankası. Bir proje finansmanı için kullanılmak üzere hesabında duran bir parayı, normalde koruması, belediyemizle iş birliğini son ana kadar taşıması ve irtibatta olması gerekirken telefona bile bakmayan, bakamayan, siyasi talimatla süreci yöneten bu tür anlayışların tümüyle ahlak dışı kamuoyuna deşifre edilmesi gereken bir süreç olduğunu dile getiriyorum. Ayıptır, yazıktır. Takip ediyoruz süreci. Bu ahlakdışı tutumları da takip ediyoruz. Böyle bir işlem yapılmıştır. Vicdanen, hukuken sorgulamaya devam ediyoruz. Ama şunun altını çizelim: İBB olarak, belediyemizin ve İstanbul’un kaynaklarını, nimetlerini, birilerinin kanalına değil, birilerinin alanına değil, kamu çıkarına ve halk çıkarına kullandığınızda, bu işlerin nasıl ritmik yürüyeceğini ispat etmek için buradayız ve bunu yapacağız. Kimse endişe duymasın. Elbette ki ekonomik olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Ama bizim özellikle ulaşımdaki birinci meselemiz, metrodur. Bu hatlarla ilgili sıkı, kararlı adımlar atıyoruz. Finansman konusunda da bugüne kadar başarılamayan oranda imzalar attık. Bundan sonra da atmaya devam edeceğiz.”
“BİZİ TAKİP ETSİNLER”
-Sarıyer’le ilgili yapacağınız çalışmalar nelerdir?
“Sarıyer’de beni, her gün ihmal edilmiş bir sürpriz karşılıyor. Başlatılmış birçok işin ihmal edilmesiyle geciktirilen hususlar, can sıkıcı. İşte bir tanesi burası, bu finüküler hattımız. Ki Duatepe için çok özel bir hazırlığımız var. Yani Duatepe’nin geçmişte perperişan edilmesi ve şu anda ne olduğu belli olmayan bir şekilde kullanılma sürecinin yaşatılıyor olması, çok üzücü. Biz Duatepe’yi, turizm destinasyonu olarak kullanma niyetindeyiz. Çok özel bir hazırlığımız ve sürprizimiz var. Bunu, Sarıyer halkımıza duyuracağımız günler yakın. Bir yarışma ile beraber Duatepe’yi çok özel bir noktaya taşıyacağız. Sürprizlerden etti iki. Üçüncüsü Atatürk Kent Ormanı. 6-7 aydır Meclis gündeminde bekliyordu. İnşallah ismi bu oturumlarda onaylanacak. ‘Atatürk Kent Ormanı’ diye anılacak. Tabelamızı astık, sonra daha güçlüsünü asacağız. Bin 100 dönümlük bir alanın İstanbul halkına sunulmaması ve oranın niçin bekletildiğini benim bir türlü anlamamam… Yine Büyükdere’deki, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkenin gerçek gelişimine katkı sunmak adına meyve fideciliğinin, meyve yetiştiriciliğinin gelişmesi adına açtığı fidanlığın o şekilde yıkık dökük kalması, İstanbul’un en güzel noktalarından birinde öyle durması insanın her yerini yakar yani. Bu kadar üzücü olur. Gezince heyecanlandım. Bir an önce 300 bin metre karelik alanı da inşallah hem Sarıyer halkımıza hem de bütün İstanbullulara, yine o gerçek ilk başlangıç fonksiyonu da yitirmeden yani hem meyveciliği hem oradaki fidan yetiştiriciliği o ilk Cumhuriyet’in kuluçkalarından biri olan kimliğini koruyarak İstanbullulara ve Türkiye’ye katacağız. Metruk durumda duran, aktif olmayan, neredeyse 1,5 milyon metre kare yeşil alanı sadece 1,5 – 2 yılda Sarıyer’in hizmetine sunmak bile çok kıymetli. Sarıyer, zaten yeşil ama burada elde ettiğiniz her yeşil İstanbul halkına dokunuyor. Başka işlerimiz de var ama bu değerli noktaları anlatmak istedim. Bizi takip etsinler, çok güzel işler geliyor. Hep birlikte başaracağız.”