HDP Parti Sözcüsü ve Mardin Milletvekili Ebru Günay, partisinin sosyal medya hesaplarından açıklama yaparak gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Günay, şöyle konuştu:
"Korona Virüs tedbirlerimiz kapsamında basın toplantımızı sosyal medya hesaplarımız üzerinden yapmayı uygun gördük. Bugünleri tedbirli davranarak hep beraber aşacağımıza inanıyorum. Birlikte toplantılar yapacağımız günleri yaşayacağız.
Yıllardır toplanan vergiler halk için kullanılmayacaksa kim için kullanacak?
Türkiye'de ve dünyada insanlar Korona Virüs salgını ile mücadele ediyor. Tedbirler alınmazsa insanlığa adeta bir felaket getirecek. Peki, AKP iktidarı ne yapıyor? Gerekli tedbiri almamakta ısrar ediyor. İnsanların evde kalması en etkili korunma yöntemi bu süreçte. Hükümet bunun gerçekleşmesi için ısrarcı değil ve bunun koşullarını da oluşturmuyor. Emekçilerin alın terinden toplanarak oluşturulan işsizlik fonunu, emekçilere açmak akıllarına bile gelmiyor. Bu fon şimdi kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak? Yıllardır halktan toplanan vergiler halk için kullanılmayacaksa kim için kullanacak?
Dertleri halk olsaydı Kanal İstanbul için toplanmaya devam etmezlerdi
Dertlerinin işçiler, emekçiler, halk olmadığını bir kez daha gördük. Dertleri halk, emekçiler ve yoksullar olsaydı Kanal İstanbul için toplanmaya devam etmezlerdi. Halka 'evde kal' çağrısı yapanlar güvenli mekanlarında, rant için ihale üstüne ihale vermeye devam ediyor. Korona Virüse karşı tedbirler için toplantı yaptılar. Katılanlar kimler? Bakanlar, patronlar, sermayedarlar. Halktan kimse var mı bir işçi, bir emekçi, bir STK, bir sendika temsilcisi var mı? Yok. Olmayınca açıklanan paketinde adı Koronaya Karşı Ekonomik İstikrar Koruma Kalkanı Paketi oluyor. Yani kendilerine ve yandaşlarına koruma kalkanı oluşturuyorlar. Adı bile sorunlu bu paketin. Paketin adı "Kamu Sağlığını Korumak için Tedbirler Paketi" olmalıydı.
Herkes evde kalmalı, hükümet de gereğini yapmalıdır
HDP olarak söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Salgın süresince herkesin evde kalması gerekiyor. Hepimiz, ailemizin ve toplumun sağlığı için mutlaka ama mutlaka evde kalmalıyız. Kalalım da hükümet de bunun gereğini yapmalıdır. Çağrımız nettir. Hükümet bir an önce kira ve her türlü faturanın ödenmesini durdurma kararı almalıdır. Bankalara olan kredi ödemelerinin ödemesi durmalı ve şirketlerin işten çıkarma yapması hemen yasaklanmalıdır. İşsizlik fonundan tüm işçilere kayıtsız şartsız doğrudan gelir desteği sağlanmalıdır. Bizler topluma düşmanlık etmeye alışmış bu iktidarın adım atmasını beklemeden bir an önce dışarıya, çarşıya, pazara gitmeyi kendimize yasaklamalıyız. Kendimizi ve toplumumuzu savunmalıyız.
Kayyum atamak yeminli Kürt düşmanlığıdır
Kayyum atamak, Kürt düşmanlığıdır. Karar sahipleri bu sözümüzden rahatsız ama gerçekten de koyun can derdinde kasap et derdinde. Bu felakette 8 belediyemize kayyım atandı. Tekrardan çok net söylüyorum; bunun adı yeminli Kürt düşmanlığıdır. İnsanlara evde kal derken, sokağa çıkmak bu kadar riskli iken, bu kargaşa ortamında kayyım atamak Kürt düşmanlığının boyutunu gösteriyor. Örgütlü ve dinmeyen bir kötülük söz konusu. Tam bir nefret söz konusu. En kritik zamanlarda bile düşmanlıktan vazgeçmiyorlar. Kürt halkı, kendisine yapılan bu zulmü unutmayacak, mutlaka hesap soracaktır. AKP'nin bu zihniyetinden mutlaka kurtulacağız. Tüm dünya Korona Virüsle mücadelede yerel yönetimlerle işbirliği içinde olunmasını önerirken AKP iktidarı, bırakın işbirliği yapmayı acımasız ve insafsızca belediyelerimize el koymakla meşgul.
Anadilinde sağlık hizmetinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk
İçişleri Bakanı "bölgede insanlar hala dışarıda" dedi ve Kürt kentlerini işaret etti. Sanki ülkenin tamamında, Türkiye'nin her yerinde Korona Virüsle mücadelede her şey dört dörtlük işliyor da sorun sadece bölgede. Bir de bunu kayyım atayan, kayyım atamakta mahir olan iktidarın bakanı söylüyor. Batman Belediyesi örnek bir belediyecilikle Korona Virüsle mücadele ederken kayyım atamamış olsaydınız, bu eşitsizliği yaşamıyor olacaktık. Defalarca uyarmamıza rağmen anadilinde sağlık hizmetinin ne kadar önemli olduğunu görmüş olduk. Koruyucu halk sağlığı hizmetleri anadilinde verilmelidir.
İktidar başta Kürt kentleri olmak üzere Koronavirüsle mücadeleye ciddi yaklaşmıyor
Türkçe dışında tek bir kamu spotu yok. Sağlık Bakanlığının Türkçe dışında bir çalışması yok. Farklı dillerde bir çalışması yok. Kürt kentleri bunun dışında ayrıca eşitsizlik yaşıyor. Bölge halkına yurttaş muamelesi bile yapılmıyor, ayrımcılık yapılıyor; açık ve net bir ayrımcılık var. Kürdistan'ın tamamında sadece bir tane vaka tespit merkezi var. Bu durum vakaların tespitini zorlaştırıyor. Hastanelere gidenler çok kötü durumda değillerse gerekli tedbirler alınmadan evlerine geri gönderiliyor. Sınır kapılarının kapalı olduğu söyleniyor ama hükümet politikası olarak onlarca göçmen Trakya'ya yönlendiriliyor. Ağrı'da ve Van'da yaşayan yurttaşlarımızın bu yönlü özellikle gözlemleri var. Daha dün Van Saray'da 55 göçmeni taşıyan bir minibüs kaza yaptı ve 20 göçmen ağır yaralandı.
AKP, kendi iktidarı söz konusu olduğunda gözü hiçbir şeyi görmüyor. Bu hükümet en küçük olayda bile çok yoğun tedbirler alıp sokağa çıkma yasakları getirdi ancak bu felakete karşı çok ciddi bir tedbirsizlik var. İnsanlar hala dışarıda, bu konuda çağrı bile yapılmıyor. AKP iktidarı başta Kürt kentleri olmak üzere tüm Türkiye'de Korona Virüsle mücadeleye ciddi yaklaşmıyor. İnsanlarımız büyük bir tehlike ile karşı karşıya.
Başta Van olmak üzere bütün bölge illerine bir an önce test kitleri gönderilmeli
Bölgede hastane kapasiteleri yetersiz. Test kitleri yok denecek kadar az. Başta Van olmak üzere bütün bölge illerine bir an önce test kitleri gönderilmeli. Türkiye'nin tamamındaki tüm hastanelere test kitleri gönderilmeli. DSÖ Korona Virüs ile mücadelede test yapmanın önemini sürekli vurguluyor. Ama iktidar bunu görmezden geliyor. Böyle giderse salgın felakete dönüşebilir.
İktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Bölgesel ayrımcılığa son verin
İktidar ciddi tedbirler almıyor. Olayları akışına bırakılmış. İktidarı bir kez daha uyarıyoruz; bölgesel ayrımcılığa son verin. Tüm ülkede Korona Virüse karşı gerekli tedbirleri alın. Aksi takdirde olası felaketlerin, vebalin altında kalacaksınız.
Siyasi mahpusların yaşam hakkı korunmalıdır
En önemli gündemlerimizden biri de infaz yasasındaki değişiklik üzerine. Hükümetin basına sızdırdığı taslak metinler oldu. Ama basına sızan metinlerden anlaşıldığı üzere eşitlik ilkesinden uzak bir infaz yasası geliyor. İnfaz yasasının önümüzdeki hafta alt komisyona ve Genel Kurul'a gelmesi planlanıyor.
Amaç belli bir suç tipini affetmek olmamalı
Biz her konuda olduğu gibi infaz yasasında da eşitlik istiyoruz. Öncelikle tüm dünya ülkeleri cezaevleri en korunaksız, virüs yayılımına en uygun alanlar olduğu için bir an önce cezaevlerini boşaltmaya ve mahpusların yaşam hakkını korumaya çalışıyorlar. Maalesef AKP hükümeti her alanda olduğu gibi burada da yaşam hakkını korumaktan uzak, tehlikenin ciddiyetinden uzak davranmaya devam ediyor. Yaşam hakkının salgın karşısında tehlikede olduğu bu dönemde amaç belli bir suç tipini affetmek olmamalı. Devletin gözetim ve denetimi altında bulunan mahpusların sağlık ve yaşam koşullarını güvence altında tutmak olmalı. Öncelikle risk grubunda olanlar; yaşlı ve hasta mahpuslar olmak üzere tüm mahpuslar bir an önce serbest bırakılmalı.
Devlet cezaevinde kalan herkesin can güvenliğinden sorumludur
Bildiğiniz gibi Birleşmiş Milletler açık bir çağrı yaptı, cezaevlerinin boşaltılması için. Yine CPT'nin ilke tutum metinlerinde de benzer tavsiyeler var. Hepimiz cezaevilerinin ne durumda olduğunu biliyoruz. Sağlık ve hijyen koşulları düşünüldüğünde büyük bir facianın eşiğindeyiz. Devlet cezaevinde kalan herkesin can güvenliğinden sorumludur. Bir an önce gerekli tedbirler alınmalıdır.
Cezaevleri büyük bir felaketin eşiğinde
İnfaz düzenlemesi herkesi kapsamalı, politik mahpuslar asla kapsam dışı kalmamalıdır. Biz bunun mücadelesi içinde olacağız. Şu haliyle sunulması planan infaz düzenlemesi eksik ve adaletsiz. Düşünün 84 ağır hasta mahpus, 3 aylık ömrü var cezaevinde kalmaya devam edecek. Vicdan bunun neresinde, eşitlik adalet bunun neresinde? Bu nasıl bir nefret? Cezaevlerindeki gazeteciler, siyasetçiler, yazarlar bırakılmayacak ama mafya baronları, uyuşturucu tacirleri, cinsel istismar suçluları bırakılacak. Bunun hiçbir yerinde adalet yok. Elinde rapor olan hasta mahpuslar günler öncesinde bırakılmalıydı, geç bile kalındı. Çünkü cezaevleri büyük bir felaketin eşiğinde. Korana ile mücadele edilirken de, tedbir paketleri çıkarılırken de, infaz yasası çıkarılırken de eşitsiz ve adaletsiz bir sistem var.
İnfaz yasasını kimse bu şekliyle kabul etmez, biz de kabul etmeyeceğiz. AKP'ye oy veren yurttaşların bile bu vicdansızlığı kabul etmeyeceğini biliyoruz. Siyasi mahkumları ölüme terk etmek hiçbir vicdana sığmaz. Tekrar vicdan sahibini tüm STK ve siyasi partilere çağrımızdır. Virüs salgını tüm insanlık için tehdit. Bu yüzden insani ve ahlaki değerlerde buluşarak, toplumsal barışa hizmet ederek herkese eşit uygulanacak bir yasal düzenleme için tüm gücümüzle mücadele etmeliyiz.
Herkes evlerinde kalmalı
Bitirirken herkese bir kez daha evlerinde kalma çağrısı yapıyorum. Kendinizi, ailenizi ve toplumumuzu virüse karşı savunmanın tek yolu evlerimizde kalmaktır."