CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin milletle bağının koptuğunu, vatandaşların halini görmediğini, sesini duymadığını belirterek, “Bu ülkede yapılacak en büyük tasarruf, artık ‘Ampulü’ söndürmektir. O ampul söndüğünde, bu ülkede ekmek herkese yetecektir. Tarlaya dadanan kargalar kovulacaktır. Ambara üşüşen fareler temizlenecektir. Fırına musallat olan hırsızlar layığını bulacaktır. Ve Memleket haramilerden kurtulacaktır. Ampulün söndüğü gün, memlekette bayram olacaktır” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
EN ÖNEMLİ GÜNDEM HAYAT PAHALILIĞI
Bugün Merkez Yönetim Kurulu toplantımızın, en önemli gündem maddesi, karakış henüz gelmeden, milletimizin cüzdanını, tenceresini talan eden hayat pahalılığıydı. Gündemimizde, emeklilerimizin, memurlarımızın, asgari ücretlilerin, tüm dar ve sabit gelirli yurttaşlarımızın, çiftçilerimizin, esnafımızın, KOBİ’lerimizin, ülkeyi yönetenlerin yanlış politikaları sonucunda, içine düşürüldükleri buhran vardı.
SOBALAR YANMADAN MİLLETİN CEBİ YANDI
Devlet yönetimindeki gayrı ciddilik, yaşanan ekonomik buhranın şiddetini, her geçen gün ağırlaştırıyor. Millettin sesini duymayan, halini görmeyen, milletten kopan Erdoğan Şahsım Hükümetinin elinde, devlet kurumlarındaki aşınma artık ayyuka çıkmış vaziyette. Ülkemiz liyakatsiz, ehliyetsiz kadroların elinde, eğitimden, dış politikaya kadar her alanda savruluyor. Fatura da hep milletimize çıkıyor. Elektrik, doğal gaz, akaryakıt, kömür zamları sağanak oldu. Üreticilerin, sanayicilerin üzerine yağdı. KOBİ’lerin kullandığı doğal gaza son bir yılda yapılan zam, yüzde 115’i buldu. Elektrik santrallerinde kullanılan gaz ise, son bir yılda yüzde 148,5 zam gördü. Bu zamlar; iğneden, ipliğe her şeye dalga dalga yayılıyor. Enerji zamlarının evlerimizi doğrudan vurması ise artık an meselesi. Akaryakıtta “eşel mobil sistemi” tıkandı. Rafineri fiyatlarındaki artışları, ÖTV’yi indirerek, vatandaşa yansıtmamak için hareket alanı artık kalmadı. Yine son iki ayda kömüre yapılan zamlar, yüzde 72’yi buldu. Sadece kömür mü, oduna bile iki ayda yüzde 33 zam geldi. Şu anda hırdavatçılarda sobalar, soba boruları el yakıyor. Sobalar yanmadan, milletin cebi yanmaya başladı.
GİYİMDEKİ ZAMLAR MAKYAJLI ENFLASYONA YANSIMIYOR
Hani milletimiz kalın giyineyim, yakıt faturasını düşüreyim dese, o da mümkün değil. Ekim ayında zam şampiyonları kışlık kıyafetler oldu. Kadın hırkası yüzde 48, erkek montu yüzde 44, kazak yüzde 40, erkek kabanı yüzde 40 zamlanmış. Kadın botu yüzde 41, erkek botu yüzde 36, çocuk botu yüzde 33 zam görmüş. Bunlar da geçtiğimiz ayın verileri, Kasım ayı bunun içinde yok. Ama TÜİK’in makyajlı enflasyonuna bu zamlar her nedense yansımıyor. Giyim ve ayakkabı grubunda Ekim ayındaki fiyat artışı, sadece yüzde 7,6. Güler misininiz, ağlar mısınız? TÜİK, gerçekten de “deveyi, pire yapmakta” son derece mahir. TÜİK milletimizi bu maharetinden mahrum etmesin. Deve gibi faturaları, pire etmenin yöntemini, bir de milletimize anlatsın. Milletimiz de onu yapıp bir rahat nefes alsın.
MİLLETİN KİRALARI %50-70 ARTIYOR, TÜİK’İNKİ %12
Meşhur sözdür. “Üç çeşit yalan vardır. Yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.” Ne yazık ki bugünlerde bu ülkede, ülkeyi yönetenler yalanın, dolanın her türlüsüne başvuruyor. Çarşıdaki, pazardaki yangın TÜİK marketlerine uğramıyor. Vatandaşın enflasyonuyla, TÜİK’in enflasyonu arasında dağlar kadar fark var. Millet kiralardaki artıştan illallah etti bağırıyor. Partimize şikâyet telefonları susmuyor. Rakamlar da ortada… Son bir yılda ev kiraları; İstanbul’da yüzde 73, Antalya’da yüzde 71, Adana’da yüzde 65, Ankara’da yüzde 50, İzmir’de yüzde 49 artmış. Ama TÜİK’e göre, kiralardaki artış sadece yüzde 12,6. Yani TÜİK’teki kira artışları, makyajlı enflasyonundan bile düşük. O zaman bu millet, neden yana yakıla kiralardan şikâyet ediyor.
“İSİMSİZ” YETKİLİLERİN İDDİASINI OTOMOBİL SATICILARI YALANLIYOR
TÜİK, “Ekim ayında dizel araç fiyatları artmadı” demiş. “Benzinli araçlarda ise çok cüzi bir zam var” diyor. Araştırmacılarda ya bir dakika “bu nasıl iş” deyince, kimliği belirsiz yetkililer ne olduğu anlaşılmaz açıklamalar yapmaya başladılar. Açık söylüyorum, özürleri kabahatlerinden büyük. Güya Ekim ayında, küresel çip krizi nedeniyle, dizel araç satılmamış. Onun için de fiyat oluşmamış. Dolayısıyla bir ay önceki fiyatı almışlar. Ama Otomobil Distribütörleri Derneğinin rakamları, TÜİK yetkililerinin bu söylediklerini yalanlıyor. Ekim ayında Türkiye’de 40 bin 512 otomobil satılmış. Satılan her 100 otomobilin 24’ü de dizelmiş. Şimdi Halep oradaysa arşın da burada. Dizel araçlar Ekim’de çatır çatır satılmış. İstatistikleri Sarayın nabzına göre ayarlamakla görevli TÜİK, bu araçların fiyatlarındaki artışı acaba neden saklamış?
MİLLETLE ALAY ETMEYİ BIRAKIN
TÜİK artık milletin aklıyla alay etmeyi bıraksın. Fiyatlar, serbest piyasa ekonomisinde en önemli göstergedir. Fiyat istatistiklerine müdahale edilmesi, ekonomideki oyunculara yanlış sinyal verir. Birincisi piyasaların etkin işlemesini önler. Diğer taraftan ülkemizde memur, emekli maaşları, kiralar, asgari ücret ve maktu vergiler TÜİK’in yayınladığı fiyat istatistikleri dikkate alınarak belirlenir. Merkez Bankası TÜİK’in enflasyonunu beğenmeyince. “Enflasyonun çekirdeğine bakacağım” diyebilir. Sonra onu da beğenmedim, enflasyonu bırakacağım cari açığa bakacağım da diyebilir. Ama milletimizin bunları deme imkânı yoktur. Millet gerçek enflasyonla muhataptır.
TAYYİP’İ ÜZMEYEN İSTATİSTİK KURUMU
Enflasyonu olduğundan düşük göstermek, milletin alın terini çalmaktır. Enflasyon zaten dünyanın en acımasız vergisidir. Enflasyon nedeniyle, milli paramızın değeri zaten erimektedir. Milletimizin satın alma gücü sinsice düşmektedir. Gelir dağılımı işçi, memur, emekli aleyhine hızla bozulmaktadır. Resmi istatistikleri eğmek, bükmek, makyajlamak suçtur. Bu sadece bizde değil bu tüm dünyada böyledir. Dünya’da resmi istatistikleri eğmek, bükmek suçundan yargılanan, hüküm giyen yetkililer, siyasetçiler mevcuttur. En yakın örneği de komşumuz Yunanistan’dadır. TÜİK biran evvel “Tayyib’i Üzmeyen İstatistik Kurumu” gibi çalışmayı bırakmalıdır. “Türkiye İstatistik Kurumu” gibi çalışmalıdır.
YENİDEN DEĞERLEME ORANI EN FAZLA ENFLASYON HEDEFİ KADAR OLMALI
Bir sözümüz de Erdoğan Şahsım Hükümetine. Ekim ayı üretici enflasyonunun açıklanmasıyla, maktu harçlara, damga vergisine, trafik cezalarına, pasaport ve değerli kâğıt bedellerine uygulanacak, azami zam oranı belli oldu. Devlet kendi alacaklarına 2022 yılında, yüzde 36,2 zam yapabilecek. 2022’de milletin maaşına, yüzde 9,8 tüketici enflasyon hedefine göre zam yapacaksın ama devletin alacağı vergiye, cezaya yüzde 36 zam yapacaksın. Bu olmaz. Bu haksızlıktır. Erdoğan’ın bu oranı indirme yetkisi vardır. Bu yetkisini derhal kullanmalıdır. Devletin alacaklarına uygulanacak değerleme oranı, 2022’de enflasyon hedefini aşmamalıdır. Yani yüzde 9,8’den daha yüksek olmamalıdır.
ASGARİ ÜCRETE TELAFİ ZAMMI GEREKİYOR
Yine asgari ücretlilerin derdini, gelecek yıla randevu vererek çözemezsiniz. Efendim Ocak ayında şöyle artacakmış, böyle artacakmış. Bugün asgari ücret milletimizin karnını doyurmamaktadır. Şimdi hemen harekete geçme zamanıdır. Dereye suyun gelmesi beklenirse kurbağanın gözü patlayacaktır. Asgari ücretten alınan vergi acilen kaldırılmalıdır. Asgari ücret bu yıldan başlamak üzere yılda iki kez artırılmalıdır. Bu yılın ikinci yarısı için bir telafi zammı hemen yapılmalıdır. Senenin başında asgari ücret 385 dolardı. Şimdi 291 dolara düştü. Fark 94 dolar. Bu 94 doları millete iade edin. Yanlış politikalarınızın vatandaşa faturasını telafi edin. Asgari ücreti telafi için 912 lira artırın; 3 bin 740 liraya çıkarın. Ondan sonra çıkın, 2022 yılında şöyle zam yapacağız, böyle zam yapacağız diye konuşun. Yine emekli maaşları, memur maaşları enflasyon karşısında bir ay bile dayanmamaktadır. 6 ayda bir yapılan enflasyon düzeltmesi, derhal üç ayda bire çekilmelidir.
O EFULİLERDEN VERSİNLER DE MİLLET DE O KAFAYA GELSİN
Vatandaşın canı burnundadır, ama Erdoğan milletin halini görmemektedir. Hayal âleminde yaşamaktadır. En son, “Yatırım, üretim ve istihdam hedefiyle yolumuza devam ediyoruz. Bu kararlı gidişimiz sayesinde Avrupa şaşkın, dünya şaşkın. Bu gidişi görünce şok oldular” deyiverdi. Bizde şok olduk bu lafları duyunca. Şu saraylarında içtikleri neyse, o Efulilerden millete de ikram etsinler. Bari milletçe o kafaya gelelim.
AVRUPA ERDOĞAN’IN “EKONOMİSTİM” DEMESİNİN ŞOKUNDA
Fransa’da asgari ücret 1555 Avro. Almanya’da asgari ücret 1585 Avro. Bunlar bugünkü kurdan hesapladığınızda 17 bin 741 lira yapar. Bu ülkedeki Valinin, Genel Müdürün maaşından fazladır. Evet, Avrupalı şok oluyor. Avrupalı bizdeki asgari ücreti görünce şoka giriyor. Yüzde 20 enflasyonu görünce şok oluyor. 1 Avronun 11 liraya bedel olduğunu görünce, 1 Avro almak için 11 lira ödemek gerektiğini görünce şoka giriyor. Kendinde sıfır faiz varken, bizdeki yüzde 18 faizleri görünce şoka giriyor. İki haneli işsizliği, genç işsizliğini görünce Avrupa şokta… Bir de Erdoğan’ın “Ben ekonomistim” demesine şokta.
RANT GARANTİLİ İŞLER İÇİN 9 AYDA 21 MİLYAR TL
Beyefendi kaynak yaratıyormuş. Nasıl kaynak yaratıyorsa, tek kuruş çıkmayacak dediği rant garantili işler için, milletin cebinden sadece bu yılın ilk 9 ayında, 21 milyar lira çıktı. Avrupalı, Merkez Bankası kasasındaki 128 milyar doların, nasıl buharlaştırıldığını görünce şoka giriyor. Dış borcumuzun 132 milyar dolardan, 446 milyar dolara çıktığını görünce şoka giriyor. Türkiye’nin dış borç yükünün, TL’deki erime nedeniyle sadece son iki ayda, 576 milyar lira arttığını görünce şoka giriyor.
ÇAKMA EKONOMİST
Yani bunları yaptıktan sonra ben ekonomistim diye iddia edenler olsa olsa çakma ekonomist olurlar. Erdoğan’ın, sebep olduğu tüm bu faturaları gören vatandaş, o zaten şokta. 2 bin 825 lira asgari ücretle çalışan, kirası, faturası, yol masrafı düştükten sonra, yaşamak için, cebinde sadece 100 lirası kalan bir yurttaşımızın söyledikleri, esasen çok fazla söze de gerek bırakmıyor. “Yaşım 35 diyor, bu ülkede yaşadığım için canımdan vazgeçmişim artık.” 35 yaşında bir genç.
ETİKETLER ATEŞ OLMUŞ, DOKUNAN YANIYOR
Millet işte bu durumda… Saray ise; millete “Porsiyonları küçültün!” diyor. Saray mensubu eski bir vekil çıkıyor, “Peygamber efendimiz de mideyi boş bırakın der” diye ekliyor. Erdoğan’ın yandaş gazeteleri millete, “Alışverişe tok karnına çıkın” “Küçük market arabaları kullanın” “Raftaki ürüne aman dokunmayın, sahiplik duygusu gelir, sizi ürün almaya zorlar.” Diye akıl vermeye devam ediyor. Kibirli Saray ve şürekâsı farkında değil, vatandaş zaten raftaki ürünlere dokunamıyor. Hepsine kilit konmuş. Etiketler olmuş ateş, dokunan yanıyor.
ALLAH’IM BUNLARIN AKLINI BİZE VER, BİR GECE RAHAT UYUYALIM
Şimdi de faturalar kabarmaya başlayınca, Enerji Bakanı çıkıyor millete akıl verenler kervanına katılıyor. Bakan diyor ki, “Evi daha az ısıtın, faturaları düşürün, tasarruf edin”. Bunları dinleyince insanın “Yüce Allah’ım bunların aklını bir geceliğine bana ver de, şöyle rahat rahat uyuyayım” diyesi geliyor.
YAPILACAK EN BÜYÜK TASARRUF AMPULÜ SÖNDÜRMEKTİR
Çok açık söyleyeyim. Bu ülkede yapılacak en büyük tasarruf; artık “Ampulü” söndürmektir. Çünkü o ampul söndüğünde, Neyzen Tevfik ’den uyarlarsak söyleyeyim; bu ülkede ekmek herkese yetecektir. Tarlaya dadanan kargalar kovulacaktır. Ambara üşüşen fareler temizlenecektir. Fırına musallat olan hırsızlar layığını bulacaktır. Ve Memleket haramilerden kurtulacaktır. Ampulün söndüğü gün, memlekette bayram olacaktır.
KENDİ ÇİFTÇİSİNE ZALİM, ELİN ÇİFTÇİSİNE MÜŞFİK
2021 çiftçimiz için çok sıkıntılı geçti. Ancak görünen o ki 2022, bu yıldan da zorlu geçecek. Çiftçi girdi maliyetleriyle artık baş edemiyor. Gübrenin yanına yaklaşılmıyor. Tohum, mazot aldı başını gidiyor. Sarı saman oldu, sarı altın. Geçen yıl bu zaman tonu 1500 lira olan saman, şimdi 2 bin 200 lira. Kış geldiğinde saman 2 bin 500 lira olacak deniyor. Besiciler şimdiden zor durumda. Bu kış nasıl geçecek kara kara düşünüyorlar. Çiftçimiz, üreticimiz perişan. Ama Tarım Bakanı çıkıyor “Zarar eden çiftçi yok!” diyor. Sayın Bakan, zarar etmiyorlarsa, bu çiftçi neden feryat ediyor? Erdoğan ve Şürekâsı bu ülkenin çiftçisine zalim, ama elin çiftçisine gayet müşfik… Toprak Mahsulleri Ofisi, bizim çiftçiden buğdayı 2 bin 250 liraya alıyor, elin çiftçisinden yüzde 50 pahalıya, 3 bin 343 liraya ithal ediyor. Bu nasıl bir kafa? Rus çiftçisini zengin edeceksiniz, Türk çiftçisini borca batıracaksınız. Sadece buğdayda mı? Çiftçimizden arpayı 1.750 liraya alıyorlar, aynı arpayı elin çiftçisinden 3 bin 180 liraya alıyorlar. Dahası Tarım Bakanlığı’na göre 2020’de en çok arpa ithal ettiğimiz ülke, iç savaşta yakılıp, yıkılan, milyonlarca sığınmacısına baktığımız Suriye! Kırmızı mercimeği, bizim çiftçimizden 5 bin liraya, elin çiftçisinden neredeyse iki katına, 9 bin 500 liraya ithal ediyorlar. Yeşil mercimekte durum hepten beter… Bizim çiftçimizden 4 bin 150 liraya yeşil mercimeği alıyor, elin çiftçisine bunun üç katını ithal etmek için ödüyor, 12 bin 160 lira veriyor. Bir zamanlar bu ülkede mercimek bolluğu vardı. Fazla üretim nedeniyle devlet kanallarında devlet kanallarında, mercimekli yemek tarifleri verilirdi. Şimdi dünyadaki toplam mercimek ithalatının yüzde 17’sini tek başına biz yapıyoruz. Nüfusu 1,5 milyara dayanan Hindistan’dan sonra mercimek ithalatında dünya ikincisiyiz. Biz boşuna demiyoruz. “Bu Hükümet el iyisidir” diye…
OECD İÇİNDE EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİNDE İLK SIRADAYIZ
Gençlerine umut vermeyen bir ülke, geleceğine güvenle bakamaz. Dün, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kollarının, 16. Olağan Kurultayı yapıldı. Gençlik Kollarımızın yeni yönetimine başarılar diliyoruz. Ülkemizin gençlerine, çağın ihtiyaçlarına uygun eğitimi, yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri, alabildiğince özgür bir ortamı yine dünyadaki tüm bilgilere ulaşabilecekleri dijital altyapıyı sağlamak zorundayız. Ancak bu sayede gençlerimizin potansiyelinden yararlanabiliriz. Oysa 19 yıldır ülkemizde durum ortada… Eğitim sistemimiz hükümetin ideolojik vesayeti altında. Yazboz tahtasına döndü. 19 yılda tam 8 Milli Eğitim Bakanı gördük. Her gelen bakanla eğitim sistemi değişti, sınav sistemi değişti. Okula başlayan öğrenciler, başladığı sistemle okulu bitiremedi. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, OECD ülkeleri içinde, eğitimde fırsat eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke biziz Türkiye… Sınavlarda en başarılı öğrenciler, hep sosyo-ekonomik durumu iyi olan ailelerden geliyor. Bunu OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim 2021” raporunda okuyoruz.
GENÇLERİMİZ EV GENCİ OLDU
15-29 yaş aralığında, taşı sıksa suyunu çıkaracak 5 milyon 702 bin gencimiz ne bir işte çalışıyor ne de okuyor. “Ev genci” olmuş, anasının babasının eline bakıyor. En yüksek oranda ev gencine sahip ülkede OECD ülkeleri arasında biziz. Yani bu konuda da OECD şampiyonuyuz. Dünya sıralamasında ilk 400’de tek bir üniversitemiz yok. Patent başvurusu sıralamasında pek çok ülkenin gerisindeyiz. Avrupa Patent Ofisi verilerine göre 2020’de İsrail’den 1.681 patent başvurusu gelmiş. Finlandiya’dan 1.895 patent başvurusu yapılmış. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nden gelen patent başvurusu, sadece 594.
CHP İKTİDARIN GENÇLER İÇİN BUNLAARI YAPACAĞIZ
Oysa bizim ülkemizin potansiyeli çok yüksek. Hala biz genç nüfus avantajına sahibiz. Demografik fırsat penceresi açık olan ülkelerden biriyiz. Bu nüfusu çağın gerektirdiği alanlarda üretime sokabilirsek, hem gençlerimize insan onuruna yakışır şartlarda işler sağlayabiliriz, gelirlerini yükseltiriz. Hem de ülkemizi diğer ülkelerin önüne geçirebiliriz. Biz diyoruz ki; CHP iktidarında, gençlerin gerçeği işsizlik olmayacak, gençlerin gerçeği istihdam ve üretim olacaktır. Yatırımcıların önünü açarak, katma değeri yüksek üretimi özendirerek, gençlerimize gelir sıkıntısı yaşamayacakları iş olanaklarını vereceğiz. Kamuya alımlarda mülakatı, sadece gerekli mevkiler için istisnai ve adil şekilde uygulayacağı, kayda alacağız. Kamuya artık alımlarda “dayısı varsa işe yerleştir” usulü sona erecek. Liyakat esas olacak. Cumhuriyet, bu ülkede çalışkan bir çobanın Cumhurbaşkanı olmasının önünü açtı. Biz bu ülkeye yeniden hukuku, adaleti ve fırsat eşitliğini getireceğiz. Bugün kalmayan bu imkanı yeniden gençlerimize sunacağız.
YETENEK İNŞASINI ESAS ALAN EĞİTİM SİSTEMİ
Şunu biliyoruz: Adalet suyu dikene değil, çiçeğe vermektir. Bu ülkenin kaynaklarının beşli çetelere, yandaş müteahhitlere aktarılmasına son vereceğiz. Döviz garantili projeleri, maliyet artı makul kâr üzerinden kamulaştıracağız. Tasarruf edilen kaynakları gençlerimiz için kullanacağız. “Yetenek inşasını” esas alarak, çağın gereklerine uygun bir eğitim sistemini oluşturacağız. Eğitimin her aşamasında ve istihdamda fırsat eşitliğini sağlayacağız. Özellikle eğitim ve sağlık alanlarında sözleşmeli ve ücretli istihdam uygulamalarına derhal son vereceğiz. Gençlerimize iş arama aşamasında “hayata atılma desteği” vereceğiz. Her Organize Sanayi Bölgesi’nde, iş eğitimi müfredatları o bölgeye uygun şekilde hazırlanan, teknoloji liseleri kuracağız. Liselerin yatılı bölümleri olacak. Gençler hem eğitim alacak, hem çalışacak… Daha mezun olmadan da para kazanmaya başlayacaklar. Aile Destekleri Sigortası sayesinde, her evde en az bir sigortalı olacak. Hiçbir ev güvencesiz olmayacak. Bunlar gençlerimizin geleceği için yapacaklarımızın sadece bir kısmı.
HEMEN ATILACAK ADIMLAR
Genel Başkanımız iktidara gelir gelmez gençlerimizi rahatlatmak için atacağımız adımları da açıkladı. Gençlerimizin dünyayla iletişim kuracağı araçlara, sahip olmalarını kolaylaştıracağız. Alacakları ilk bilgisayarlarda, oyun konsollarında, alacakları ilk cep telefonlarında ve bunların sarf malzemelerinde vergiyi sıfırlayacağız. Çalışma hayatına başlayan gençlerimiz için ilk otomobillerinden ÖTV almayacağız. E-spor dâhil, spor ve sanat eğitiminin üzerine eğileceğiz. Gençler sosyal medyada düşüncelerini özgürce ifade edebilecekler. Tüm üniversite öğrencilerimizin yurt sorunlarını bir yıl içerisinde çözeceğiz. Öğrenim ve katkı kredilerinin geri ödemeleri, ancak gençlerimiz iş sahibi olduktan sonra başlayacak. Bu kredilerin faizleri silinecek, ödemeleri uygun taksitlere bölünecek bu ülkenin gençleri pasaporta tek bir kuruş ödemeyecek. Artık pırıl pırıl gençlerimiz, yabancı ülkelere yerleşmek için değil, tatillerini geçirmek için gidecek. Yorulan, umudunu kaybeden gençlerimize, umut olacağız, destek olacağız. Gençlerimizden alınan ne varsa, onu telafi edeceğiz.
DİPLOMASİDE “ŞOK EDEN” TABLO
Erdoğan şahsım rejimiyle beraber, ülkemiz her alanda irtifa kaybetmeye devam ediyor. Türkiye daha önce “kısmen özgür” ülke statüsünde iken, artık “özgür olmayan” ülkeler kategorisinde maelesef. Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü’nün son değerlendirmesiyle, “Terörün finansmanı ve kara paranın aklanmasında”, gri listedeki ülkeler arasındayız. Bu listede, Uganda, Yemen, Zimbabwe, Haiti, Jamaika gibi üçüncü dünya ülkeleriyle birlikteyiz. Ve şimdi öğreniyoruz ki, Türkiye, gelecek ay yapılacak, Biden’ın Demokrasi Zirvesine davet edilmemiş. Bu gerçekten şok eden ağır bir tablo. Türkiye bir NATO ülkesi. 1946’dan bu yana demokratik dünyanın parçası olma iddiasındayız. Ama bu konuda Erdoğan’dan ne de Erdoğan’ın şürekâsından bir tık yok. Yoksa bu zirve internet üzerinden yapılıyor diye, Biden ile kol kola fotoğraf verme imkânı sağlamıyor onun içinde bu zirve Erdoğan tarafından önemsenmiyor mu?
1 MART TEZKERESİ AYIBINI CHP ÖNCÜLÜĞÜNDE TBMM ENGELLEDİ
Demokratik standartlarımızdaki aşınma, Türkiye’yi sadece içeride bunaltmıyor. Dışarıda da giderek yalnızlaştırıyor. Türkiye giderek “seçimli otokrat rejim” sınıfına yerleştiriliyor. Ve uluslararası arenada “istenmeyen ülke” konumuna düşüyor. Bunun neticesinde de ülkemiz ne yazık ki en haklı davalarını bile, dünyaya anlatmakta zorluk çekiyor. Atalarımız ne güzel diyor; “Dostun bin ise azdır. Düşmanın bir ise çoktur.” Erdoğan; “Rusya’dan S-400 alırım Putin’i de hoş tutarım. Amerika’dan F-16 alırım, Biden’ın da gönlünü alırım” diyerek, bugünlere kadar geldi. Ama şimdi ABD Başkanı bıraktık F-35 vermeyi, F-16’ları vermek için bile ABD Kongresinin onayına işaret ediyor. Amerikan Başkanı, “F-16’yı size vermek için konuyu Kongreyle müzakere edeceğiz, çalışacağız” diyor. Biz bunu hep söyledik. Tek kişiyi ikna etmek kolaydır. Ama bir Meclisi ikna etmek güçtür. Çünkü Meclis ortak istişareyle çalışır, ortak akılla çalışır. Milli ve stratejik konularda Meclis ince eleyip, sık dokur. 1 Mart 2003 Tezkeresine kim karşı çıktı? Başka ülkelerin asker postallarının topraklarımıza basmasını kim engelledi? CHP’nin yani partimizin öncülüğünde, Türkiye Büyük Millet Meclisi. O gün Erdoğan’da bugünkü yetkileri olsaydı, Irak’ın işgaline ortak olmuş bir ülke olmanın utancı, bizim de boynumuza asılırdı.
BU HÜKÜMETİN KAYBETTİRDİKLERİNİ YERİNE KOYACAĞIZ
İşte biz bunun için ülkemizi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle, yeniden ayağa kaldıracağız diyoruz. İstişareyi devlet yönetiminde hâkim kılacağız. Milli meselelerin görüşülüp, tartışılacağı yegâne adres, Türkiye Büyük Millet Meclisi olacak. İcranın hesap vereceği adres TBMM olacak. Dostlarımızı çoğaltacağız, düşmanlarımızın sayısını azaltacağız. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatının kurulmasına öncülük edeceğiz. Tüm bölgemizde ekonomik ve ticari ilişkileri canlandıracağız. Stratejik önceliğimiz, ülkemizi bölgenin üretim, finans ve ticaret merkezi yapmak olacak. Çokça kazanacağız, hakça paylaşacağız. Milletimizin Erdoğan yönetiminde kaybettiklerini yerine koyacağız. Biz Türkiye’yi düze çıkarmak için hazırız. Yeni Kurallarla, Yeni Kurumlarla, Yeni Kadrolarla ülkemizin ufkunu açmaya hazırız. Ülkemizde gerginliği bitirmeye, parti ayrımı gözetmeden, bu ülkeyi seven herkesle kucaklaşmaya hazırız. Biz milletimizin sadece oyuna değil, kalbine de talibiz. Biz insanlarımızı ötekileştirmeye değil, birleştirmeye geliyoruz. Biz bu ülkenin tertemiz insanlarıyla beraber, kimseyi dışlamadan, yepyeni bir geleceği inşa etmek için geliyoruz. Biz hazırız, artık vakit tamam. Seçim zamanıdır bu zaman. Milletten korkma, sandıktan kaçma Erdoğan.