Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Gamze Taşcıer, 24 Haziran 2018 seçimlerinin ikinci yılı geride kalırken hazırladığı raporla AK Parti'nin seçim beyannamesinde verip gerçekleştirmediği sözleri derledi. Raporun, "AK Parti'nin aradan geçen iki yılda gerçekleştirmedikleri, gerçekleştiremedikleri ve aslında zaten gerçekleştirmek istemeyip sadece söylemiş olduğu sözleri" içerdiğini belirten Taşcıer, "Raporda da görüleceği üzere AK Parti söyledikleri ile yaptıkları arasındaki dev çelişkilerin partisidir." ifadelerini kullandı.
CHP'li Taşçıer raporun girişinde şu ifadelere yer verdi:
İktidardaki bir siyasi partinin başarısının değerlendirme yöntemlerinden biri, halka verdiği sözleri gerçekleştirip gerçekleştir(e)mediğinin kıyasıyla ölçülebilir. Mevcut iktidar başarıdan oldukça uzaktır ve her fırsatta dile getirdiğimiz gibi, Türkiye’yi yönetememekte, ülkemizin savrulmasına neden olmaktadır. Bunu, 2018 Genel Seçimleri öncesinde açıkladıkları seçim beyannamelerinde yer alan sözlerle uygulamalara bakarak da söylemek olanaklıdır.
24 Haziran 2018’de gerçekleşen seçimlerin üzerinden iki yıl geçmiştir. Bu iki yılda Türkiye başta ekonomi olmak üzere, pek çok alanda geriye gidişini sürdürmüştür. Hızla artan yoksulluk, ekonomik kriz, Türk lirasının önlenemeyen değer kaybı, hayat pahalılığı ve enflasyon, halkımızın yaşantısının giderek zorlaşmasına neden olmaktadır.
24 Haziran seçimleri öncesi “Güçlü Meclis, Güçlü Hükümet, Güçlü Türkiye” başlığı ve “Yaparsa Yine Ak Parti Yapar” sloganıyla seçim beyannamesini açıklayan AK Parti’nin, aradan geçen iki yılda gerçekleştirmedikleri, gerçekleştiremedikleri ve aslında zaten gerçekleştirmek istemeyip sadece söylemiş olduğu sözleri bu raporun içeriğini teşkil etmektedir. Raporda da görüleceği üzere AK Parti, söyledikleri ile yaptıkları arasındaki dev çelişkilerin partisidir.
Ekonomiden, kültüre, eğitimden, çalışma hayatına kadar pek çok sözünü tutmayan AK Parti, daha da kötüsü verdiği sözlerin tam tersi adımları da atmaktadır. Raporda görüleceği üzere, bu iki yıllık süreçte seçim beyannamesinde verilen sözlerle taban tabana zıt uygulamalar bulunmaktadır.
Taşçıer'in raporunun tamamı:
GÜÇLÜ MECLİS
- Meclisin yürütmeyi denetim yetkisi de güçlenecek ve gerçek bir denetime dönüşecektir. Meclis hükümeti kanun yoluyla, ayrıca meclis araştırması, genel görüşme ve yazılı soru yoluyla denetleyecektir.
TBMM'nin 27'nci yasama döneminin başlangıcından bu yana geçen 2 yılda, seçilmiş milletvekilleri tarafından atanmış bakanlara yöneltilen 12 bin 771 soru önergesi yanıtlanmadı. Cumhurbaşkanı Yardımcılığı'na yöneltilen 6 bin 359 soru önergesinden 2 bin 802'si yanıtlanmadı. Soru önergelerine verilen cevapların içeriği de Meclis iradesinin yok sayıldığının kanıtı oldu. Sadece yılbaşından bu yana Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından 400 soru önergesine kopyala-yapıştır cevap verildiği anlaşıldı.
GÜÇLÜ MECLİS
- Vatandaşlarımıza hizmet sunumunda hiçbir aksaklığa meydan vermemek üzere yeni hükümet sistemimizde üst kademe yönetici atama sistemimizi reforme edeceğiz. Bu bağlamda atama süreçlerinde objektif, liyakate ve performansa dayalı bir sistem temin edecek düzenlemelere gideceğiz.
Sadece son yapılan Vakıfbank ataması dahi bu sözün yerine getirilmediğinin bir kanıtı daha oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan atama ile spor bölümü mezunu olan güreşçi Başdanışmanı Hamza Yerlikaya Vakıfbank yönetim kurulu üyeliğine getirildi. Kamu bankalarında AK Partili eski milletvekilleri ve başka Cumhurbaşkanı danışmanları da bulunmaktadır. Büyükelçi olarak atanan ve “Bakara makara” diyerek kutsal din duygularıyla alay eden, çikolata kutularında verilen rüşvetlerle anılan Egemen Bağış, Halkbank Yönetim Kurulu üyeliğine atanan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevinden alınıp Genelkurmay Başkanlığı emrine verilmesinin ardından istifa eden Tümamiral Cihat Yaycı örnekleri, “liyakat yerine, hükümete sadakat” ilkesinin işletildiğini göstermektedir.
BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI
- Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sayesinde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı tam güvence altında olacaktır.
- Yargı organlarımız artık sadece yargısal faaliyetlerle uğraşacak, vesayetçi yapı ve anlayışlara alet edilemeyeceklerdir.
AK Parti iktidarlarıyla birlikte ülkemizde yaşanan en büyük geri gidişlerden biri, yargının bağımsızlığı konusunda yaşanmıştır. Bunun sonucunda, Hukukun Üstünlüğü Endeksi raporunda Türkiye, 2020 yılında 128 ülke içinde 107. sırada yer almıştır. Yaşanan bazı olaylar bu durumun nedenini de açıklamaktadır. Türkiye’de 'FETÖ üyeliği' suçlamasıyla üç yıla yakın süredir tutuklu bulunan ABD vatandaşı ve NASA çalışanı Serkan Gölge'nin Trump-Erdoğan telefon görüşmesi sonrası serbest bırakılması ve Trump’ın, “ABD’nin talebi ve Erdoğan’ın müdahalesi ile bu kişinin serbest bırakıldığı” ima eden sözleri, bağımsız yargıdan ne derece uzak olduğunun göstergesidir. Gölge’nin bırakılması üzerine Trump şunları söylemişti: "Türkiye'nin az önce geri istediğimiz bir mahkumu serbest bıraktığını öğrendim. Az önce cezaevinden ev hapsine gönderildiğini öğrendim. Oradan da yakın bir zamanda Amerika'ya verilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yardımı için teşekkür etmek istiyorum.” Benzer biçimde, Erdoğan’ın “Bu fakir bu görevde olduğu sürece teröristi alamazsın" dediği PKK ve FETÖ’ye casusluk yaptığı iddiasıyla 35 yıl hapis cezasıyla yargılanan Papaz Andrew Craig Brunson’un tahliyesi de bağımsız yargıdan ne derece uzaklaşıldığının örneği olmuştur. Trump, bu tahliyeden sonra “Geçen Ekim ayında Türkiye ile bir anlaşma yaparak Rahip Andrew Brunson’ın serbest kalmasını sağladık… Ben göreve gelmeden çok uzun bir süre boyunca oradaydı ve ben, ‘Onu bırakmalısınız’ dedim. Daha sonra ‘Onu bıraksanız iyi olur’ dedim ve onu bıraktılar.” demişti.
GÜÇLÜ DEMOKRASİ
HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER
- Cemevleri, eğitim sisteminde sağlıklı bilgilendirme, üniversitelerde araştırma ve uygulama merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda Alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde demokratik uzlaşı temelinde gerekli adımları atacağız. Bu noktada, geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine hukuki statü tanıyacağız.
AK Parti Cemevlerine hukuki statü tanımadı. Hatta son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi meclisinde CHP ve İYİ Parti’li üyelerin İstanbul’daki Cemevlerinin “ibadethane” olarak tanınması için sunduğu teklif, çoğunluğu elinde bulunduran AK Parti ve MHP grubu tarafından reddedildi. Bu durum Cumhur İttifakı’nın Cemevlerine bakışını bir kez daha gözler önüne sererken, Alevi yurttaşlarımıza verilen sözün tutulmayacağının kanıtı oldu.
- Yasaklarla ve yasakçı zihniyetle mücadelemize ara vermeden devam edeceğiz.
AK Parti’nin iktidara gelmeden önce mücadele sözünü verdiği ve 3Y olarak anılan yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluklarda Türkiye sürekli olarak geri gidiş yaşadı. Demokrasi, insan hakları ve siyasi özgürlüklerin teşvik edilmesini amaçlayan düşünce kuruluşu Freedom House/Özgürlük Evi, “Dünyada Özgürlükler 2020” raporunda Türkiye’nin son 10 yılda 31 puan gerileyerek “özgür olmayan ülkeler” kategorisindeki yerini almış ve “dünya genelinde özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke” olarak açıklanmıştır. Özellikle Covid-19 salgını sırasında CHP’li belediyelere uygulanan bağış toplama, ücretsiz ekmek ve yemek dağıtma gibi hizmetlerin engellenmesi yasakların başka bir boyutunu oluşurmuştur.
ŞEFFAFLIK
- Önümüzdeki dönemde katılımcı demokrasimizi, şeffaflığı artan ve daha hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla güçlendirecek; her türlü yolsuzlukla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Türkiye’de şeffaflık AK Parti iktidarı ile hızla yok edilmiştir. Yap-İşlet-Devret usulü ile yapılan havalimanları, hastaneler, köprü ve otoyollarla ilgili maliyet ve garantilerle ilgili veriler ısrarla gizlenmektedir. TBMM’deki bütçe görüşmelerinde bakanlar bu konularda detay bilgi vermekten kaçınmaktadır. Şehir hastanelerinin maliyetleri ile ilgili bilgi dahi bu işin danışmanlığını yapan İngiltere’deki danışmanlık firmasının internet sitesindeki verilerden elde edilebilmiştir. Ayrıca Türkiye Varlık Fonu gibi bütçe dışı tutulan kurum ve kuruluşların harcamaları da paylaşılmamaktadır.
AK Parti iktidarında yolsuzluk hızla artmış, neredeyse her taşın altından bir yolsuzluk fışkırır hale gelmiştir. Yolsuzlukla mücadelede dünyanın önde gelen sivil toplum kuruluşlarından olan ve 100’ün üzerinde ülkede faaliyet gösteren Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International), yayınladığı Yolsuzluk Algı Endeksi 2019 sonuçlarına göre, Türkiye 39 puan ile 180 ülke arasında 91. sıraya gerilemiştir. Bir önceki yıla göre 2 puan daha kaybeden Türkiye, sıralamada bir yıl içinde 13 basamak geriye düşmüştür. 2013 -2019 yılları arasında en çok düşüş yaşayan 3 ülkeden biri olan Türkiye, bu sürede 11 puan kaybederek 38 sıra gerilemiştir. Ayrıca Türkiye, Avrupa Birliği üyesi 28 ülke ile karşılaştırıldığında en son sırada yer almaktadır ve üye ülkelerle puan farkı da hızla açılmaktadır.
Sadece son dönemde yaşanan bir olay, AK Parti’nin yolsuzlukların üzerini nasıl kapamaya çalıştığının bariz bir örneğidir. Antalya İstişare Toplantısı’nda AK Partili Serik Belediye Başkanı Enver Aputkan, bir önceki belediye başkanının bir iş yerinden 500 bin lira aldığını ifade eden Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un duruma sessiz kalması nedeniyle tartışmış ve toplantıyı terk etmiş, ardından da İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma talep etmiştir. Ancak bu iddianın üzerine gidilmemiştir.
GÜVEN VEREN ADALET
- Çocuklara karşı işlenen cinsel suçların yaptırımlarını ağırlaştıracağız.
AK Parti, değil çocuklara karşı işlenen cinsel suçların yaptırımlarını artırmak, tam da aksine, kız çocuklarına istismarda bulunan kişilere af getirme çabasındadır. Küçük yaştaki kız çocuklarıyla evlenen ve bu kızların çocuk yaştayken doğum yapmasına sebep olan şahısların affedilmesiyle ilgili kanuni hazırlıkların yapıldığı bizzat AK Parti Genel Başkanı ve partinin yöneticileri tarafından da ifade edilmiştir. AK Parti döneminde çocuğa yönelik cinsel istismar vakaları hızla artmayı sürdürmektedir. Adalet Bakanlığı adli istatistiklerine göre çocuğa cinsel istismar suçu için açılan dava sayısı 2015 yılına göre 2019’da yüzde 50 artmıştır.
İNSAN VE TOPLUM
EĞİTİM
- Öğretmenlerimizin niteliklerini daha da iyileştireceğiz. “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu çıkaracağız.
Partimizin ısrarla üzerinde durduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu yıllardır dile getirilmesine rağmen hâlâ hayata geçirilmedi.
- Tüm okullarımızda 2019-2020 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar ikili öğretime son verip, okullarımızda tam gün eğitime geçeceğiz.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 16 Haziran 2020’de yaptığı açıklamaya göre liselerin yüzde 1’inde, ilkokul ve ortaokulların ise halâ yüzde 12-13’ünde ikili eğitim devam etmektedir.
- Demokratik, özgürlükçü ve evrensel değerlere uygun bir üniversite tasavvuru ana önceliklerimizden bir tanesidir. Türkiye, yükseköğretimde çok önemli bir marka olacaktır. Mevcut üniversitelere ilave olarak bundan sonra kurulacak yeni üniversite ve fakülteler için; öğrenci ve öğretim elemanı sayısı ile kurulmuş bulunan fakültelerin doluluk oranları gibi objektif kuralları baz alan bir mekanizma geliştireceğiz.
Üniversiteler AK Parti döneminde değil demokratik ve özgürlükçü değerlere kavuşmak, tam aksine baskının kol gezdiği yerler haline getirilmiş, bilim üretmesi gereken yerler dört duvar ve tabela asılı binalar haline dönüştürülmüştür. İktidar, rektör seçimlerini de usulen yapılan oylamalara büründürmüştür. Üç oy alan adayın dahi rektör atandığı, birinci sırada çıkanların rektör olarak atanmadığı yüzlerce örnek bulunmaktadır. Bu garabet uygulamayı da yeterli görmeyen iktidar, 2016’da rektörlük seçimlerini, Temmuz 2018’de de rektör olmak için profesör olma şartını kaldırmıştır.
Üniversitede barış bildirisi imzalayarak görüşlerini dile getiren yüzlerce akademisyen de ihraç edilmiştir. Yine özgürce görüşlerini ifade eden akademisyenlere uygulanan baskılar tüm Türkiye’nin malumudur. Böyle bir ortamda üniversitelerde demokrasiden ve özgürlükten bahsedilmesi mümkün değildir.
QS Dünya Üniversiteler Sıralaması’na göre ilk bin içinde sadece ve sadece 9 Türk üniversitesi bulunmaktadır. Bunlardan da üçü vakıf üniversitesidir. Geçtiğimiz yıla göre ilk bindeki üniversite sayımız 2 daha azalmıştır.
Yeni fakültelerin plana dayalı ve objektif esaslarla açılmasıyla ilgili sadece bir örnek vermek gerekirse Türkiye’de eczacılık fakülteleri sadece 2012’den 2019’a yüzde 71 artmıştır. 18 yılda fakülte sayısı 8’den 49’a yükselmiştir. Resmi verilere göre ise 2019 itibariyle eczane açılabilecek yer sayısı yalnızca 1867’dir. İktidar partisi 2023’e gelindiğinde eczacı ihtiyacının 32 bin 900 olacağı belirtmekteyken, bugün dahi eczacı sayısı 37 bini geçkindir. Dolayısıyla herhangi bir objektif esastan bahsedilmesi mümkün değildir.
- Din hizmeti sunan müftü, vaiz, imam hatip, Kur’an kursu öğreticisi ve müezzin kayyımların daha iyi yetişmesini sağlamak maksadıyla meslek öncesi ve hizmet içi eğitimlerini vermek üzere Diyanet Akademisi kuracağız.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Eylül 2018’de yaptığı konuşmada "Diyanet Akademisini kuruyoruz, kanun çalışmalarımızı tamamladık. Önümüzdeki aylarda artık hizmet içi eğitimden bir adım öne geçiyoruz hizmet öncesi eğitime başlayacağız." demişti ancak o günden bu yana böyle bir kurum kurulmadı.
KÜLTÜR
- Türk dilini tüm dünyaya tanıtmak için çalışmalarımız devam edecek. Türkçe’nin Birleşmiş Milletler’in resmi dilleri arasına girmesini hedefliyoruz.
Birleşmiş Milletler’in resmi dilleri İngilizce, Arapça, Çince, Fransızca, Rusça ve İspanyolca’dır. Türkçe hâlâ resmi diller arasına girmemiştir.
- Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Koro Çalışma Binalarının yapımını tamamlayacağız.
Yıllardır inşaatı süren ve adeta yılan hikâyesine dönen Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binası hâlâ bitirilebilmiş değildir.
SAĞLIK
- Obezite ile mücadele ederek, obezite oranını düşüreceğiz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "2019 Türkiye Sağlık Araştırması" sonuçlarına göre 15 yaş ve üstü obez bireylerin oranı 2016 yılında yüzde 19,6 iken 2019'da yüzde 21,1 olmuştur. Türkiye’de obezite oranı düşmemekte, aksine artmaktadır.
GENÇLİK
- Bu kapsamda eğitimin her kademesinde ve üniversitelerde gençlerimizin demokratik ve bilimsel eğitim zeminlerini daha da güçlendirecek, özgürlüklerini geliştirmeye devam edeceğiz.
AK Parti üniversitelerde baskıcı yönetim anlayışını giderek artırmaktadır. Çıkarılan kanun hükmünde kararname ile rektör seçimleri dahi kaldırılmıştır. CHP’nin öğrencilerin de rektör seçimlerinde oy hakkı olması yönündeki önerisi de hiçbir zaman dikkate alınmamıştır. Üniversitelerde öğrencilerin demokratik protesto hakları engellenmiş, eylemlere çok sert polis müdahaleleri gerçekleştirilmiştir.
- Genç işsizlik oranını kalıcı bir şekilde düşürecek, gençlerimize nitelikli istihdam imkânları oluşturacağız.
2018 seçimlerinin yapıldığı ay olan Haziran’da TÜİK’e göre genç işsizliği yüzde 19,4 iken son veri olan Mart 2020’de bu oran yüzde 24,6 olmuştur. Yani “kalıcı” bir düşüşten bahsetmek mümkün olmadığı gibi genç işsizliği sorunu giderek büyümüş, her beş gençten birinin işsiz olduğu Türkiye’den, her dört gençten birinin işsiz olduğu bir Türkiye’ye geçilmiştir. Türkiye, OECD verilerine göre işsiz ve eğitim almayan genç oranında yüzde 26 ile ilk sırada gelmektedir.
- Müracaat eden her öğrenciye yurt imkânı sağlayacağız. Yurtlarımızın gerekli altyapı ve fiziki kapasite ile niteliğini günün koşullarına göre artıracağız.
Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, 2018-2019 eğitim öğretim döneminde başvuru yapan 403 bin 276 öğrencinin 304 bin 444’ünün yurtlara yerleştirildiğini açıklamıştır. Buna göre sadece geçtiğimiz yıl dahi yaklaşık 100 bin öğrenci açıkta kalmıştır. Türkiye ne yazık ki müracaat eden her öğrenciye yurt imkânı sağlanması hedefinden çok uzaktadır.
KADIN
- 2023’e doğru uzanırken kadınların karar alma mekanizmalarındaki etkinliğini daha da artıracağız. Siyasetten bürokrasiye, kültürel ve sanatsal hayattan sivil toplum faaliyetlerine kadar her alanda kadının katılımını ve rolünü güçlendireceğiz.
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde on yedi kişi bulunmakla birlikte yalnızca 2 kadın bakan bulunmaktadır. Türkiye’de mevcut durumda 81 ilin de sadece 2’sinin valisi kadındır. İçişleri Bakanlığı’nın soru önergesine verdiği yanıta göre Aralık 2019’da görevdeki Kaymakam Mülki İdare Amiri sayısı 23, İl Emniyet Müdür Yardımcısı, İlçe Emniyet Müdürü ve İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yapan emniyet müdürü sayısı ise sadece 34’tür. Milli Eğitim Bakanlığı’nın soru önergesine verdiği yanıta göre Kasım 2019’da kadın yönetici sayısı il müdürlüklerinde yüzde 2, ilçe müdürlüklerinde ise yüzde 1.3 seviyesinde kalmaktadır. 81 il içerisinde yalnızca 2 il milli eğitim müdürlüğünde kadın yönetici bulunmaktadır. İl milli eğitim müdür yardımcısı statüsünde görev yapan kadın sayısı ise 13 olurken, il milli eğitim müdürlüklerinde şube müdürü olarak görev yapan kadın sayısı da 25 ile sınırlı kalmaktadır. Türkiye genelinde yaklaşık 950 ilçe bulunurken, ilçe milli eğitim müdürü olarak görev yapan kadın sayısı 12’de kalmaktadır. Türkiye genelinde bulunan 54 bin 36 devlet okulundan yalnızca 2 bin 904’ünde kadın müdür bulunmaktadır.
- Zorunlu örgün eğitim kademelerinin tamamında kız çocuklarının net okullaşma oranlarını yüzde 100 seviyesine ulaştıracağız.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim-Sen), 2018-2019 eğitim-öğretim yılına ilişkin açıkladığı rapora göre, 2013-2014 öğretim yılında okullaşma oranı ilkokullarda yüzde 99.57 iken, 2018’de bu oran yüzde 91.5’e düşmüştür. 2013-2014 öğretim yılında yüzde 99.61 olarak gerçekleşen kız çocuklarının okullaşma oranı ise yüzde 91.7’ye gerilemiştir. Ortaokulda net okullaşma oranı 2017’de yüzde 95.7 iken 2018’de yüzde 94.5’e gerilemiştir.
- Koruyucu ve önleyici hizmetleri güçlendireceğiz. Erken yaşta evlilikler ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü tedbiri kararlılıkla alacağız.
AK Parti, içinde bulunduğumuz süreçte değil erken yaşta evliliklere karşı tedbir almak, tam aksine, kız çocuklarına istismarda bulunan kişilere af getirme çabasındadır. Küçük yaştaki kız çocuklarıyla evlenen ve bu kızların çocuk yaştayken doğum yapmasına sebep olan şahısların affedilmesiyle ilgili kanuni hazırlıkların yapıldığı bizzat AK Parti Genel Başkanı ve partinin yöneticileri tarafından ifade edilmiştir. Kadın cinayetleri de hızla artmaya devam etmektedir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2018 yılında en az 440 kadın, 2019 yılında da en az 474 kadın erkekler tarafından öldürülmüştür.
YOKSULLUKLA MÜCADELE VE SOSYAL KORUMA
- Önümüzdeki dönemde de yoksullukla hızlı bir biçimde mücadele edecek, gelir dağılımını daha da iyileştirecek ve tüm ihtiyaç sahibi kesimlere yönelik sosyal koruma politikalarımızı sürdüreceğiz.
TÜİK’in 2018 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre, en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, 2018'de bir önceki seneye kıyasla 0,2 puan artarak yüzde 47,6 ve en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun payı 0,2 puan azalarak yüzde 6,1 olmuştur. Toplumun en zengin yüzde 20'sinin gelirinin, en yoksul yüzde 20'sinin gelirine oranı 7,5'ten 7,8'e çıkmıştır. 2013 araştırmasına göre ise en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kesimin payı yüzde 46,6 idi. Sonuç olarak Türkiye, bazı zenginlerin daha da zenginleştiği, yoksulların ise daha da yoksullaştığı bir ülke haline getirilmiştir. Bu tabloda herhangi bir iyileşme de görülmemektedir. İşsizlik hızla artmakta, yoksulluk ve açlık çok daha büyük bir kesime yayılmaktadır.
- Yoksullukla etkin bir şekilde mücadele etmeye devam ederek, günlük 4,3 doların altında bir harcama düzeyi ile yaşamak zorunda kalan vatandaşımızı bırakmayacağız.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de 11 milyon insanımızın yıllık geliri 7 bin liranın altındadır. Buna göre geliri 7 bin lira olan bir yurttaşımızın dahi günlük geliri 19,17 lira olmaktadır. Dolar kurunun 6,84 lira (17 Haziran 2020) olduğu düşünüldüğünde, AK Parti’nin vaadi olan 4,3 dolar, yani 29,41 liranın altında gelire sahip EN AZ 11 milyon insanımız bulunmaktadır.
- Kuruluş sürecini başlattığımız Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’nı en kısa zamanda hayata geçireceğiz.
Vakıf hayata kâğıt üzerinde geçirilmiş ancak yıllar önce toplanan yardımların dağıtımı yılan hikâyesine dönmüş, paranın akıbeti ise belirsizliğini korumuştur. Yıllardır toplanan yardımların hak sahiplerine dağıtılması çağrısı yapan CHP’li milletvekilleri, vakfın adresi olduğu söylenen yere de gitmiş ancak belirtilen adreste böyle bir vakfın olmadığını ortaya çıkarmıştır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, TBMM Genel Kurulundaki bütçe görüşmelerinde Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı'nın 13 Temmuz 2019'da kuruluşunun gerçekleştiğini ve "338 milyon 971 bin 703 lira 97 kuruş nemasıyla beraber paranın durmakta" olduğunu söylemiştir. Son olarak bağış parasının kendilerine dağıtılmasını ve gazi maaşı ödemesini talep eden 15 Temmuz gazileri seslerini duyurmak için AK Parti Genel Merkezi önünde eylem yapmak istemiş ancak polisin müdahalesi ile karşılaşmıştır.
ÇALIŞMA HAYATI
- Önümüzdeki dönemde çalışma hayatında esnekliği esas alan, çalışma barışını ve sosyal diyalog mekanizmalarını güçlendiren, çalışanların karar alma mekanizmalarına katılımını artıran bir yaklaşım içinde olacağız.
AK Parti tüm alanlarda olduğu gibi çalışma hayatıyla ilgili konularda da “ben yaptım oldu” anlayışını sürdürmektedir. Barolarla ilgili yapılacak değişikliklere dair baroların görüşünü almayan, sağlık alanında atılacak adımlarla ilgili Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Sağlık Emekçileri Sendikası gibi birlik ve sendikaları dinlemeyen AK Parti, çalışma hayatıyla ilgili konularda da bu tavrını sürdürmektedir. Kıdem tazminatının fona devredilmesiyle ilgili 17 Haziran 2020’de TİSK, TOBB, HAK-İŞ ve TÜRK-İş başkanları ile görüşmüş, ancak işçiler için hayati bir konunun görüşüldüğü böylesi önemli bir toplantıya DİSK çağrılmamıştır. Sonuç olarak iktidar, çalışanların karar alma mekanizmalarına katılımını değil artırmak, kendisi gibi düşünmeyen işçi örgütlerini doğrudan yok saymaktadır.
- Çocuk işçiliği ile mücadelemiz güçlü bir şekilde sürecek. Bu alandaki çalışmalarına hız kazandırmak adına 81 ilde Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Birimleri oluşturacağız.
TÜİK’in 2019 Çocuk İşgücü Anketi Sonuçlarına göre 5-17 yaş grubundaki çocuk işçi sayısı 720 bindir. Bu sayı 2012 araştırmasına göre 601 bindir. Sonuç olarak AK Parti iktidarında en vahşi sömürü düzeni olan çocuk işçiliği hızla artmaktadır.
İSTİKRARLI VE GÜÇLÜ EKONOMİ
BÜYÜME VE MAKROEKONOMİK İSTİKRAR
- Uygulayacağımız kararlı politikalar ile enflasyonu yeniden tek haneye indireceğiz.
TÜİK Mayıs 2020 verilerine göre yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 11,39’dur. Halkın gerçek enflasyonunun ise çok daha yüksek olduğu bilinmektedir.
- İşgücüne katılımı ve nitelikli istihdamı artıracağız.
İşgücü 2018 yılı Haziran döneminde 32 milyon 629 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise yüzde 53,8 iken; 2020 yılı Mart döneminde işgücü 30 milyon 104 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise yüzde 48,4 olarak gerçekleşmiştir. Sonuç olarak AK Parti işgücüne katılımı değil artırmak, aksine hızla düşürmektedir.
- 2018-2023 döneminde mal ihracatımızın yıllık ortalama yüzde 10,1 artışla 2023 yılında 300 milyar dolara, mal ithalatımızı ise yıllık ortalama yüzde 7 artışla 2023 yılında 360 milyar dolara ulaştıracağız. Böylece 2018 yılında yüzde 69,8 olan mal ihracatımızın ithalatı karşılama oranı 2023’te yüzde 83’e yükselecektir. Hizmet ihracatını da dikkate aldığımızda 2023 yılında toplam ihracatımızın 420 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz.
TÜİK verilerine göre toplam ihracat 2019 yılında bir önceki yıla göre sadece yüzde 2,1 artmış ve 171 milyar 531 milyon dolara yükselmiştir. Mevcut artış oranıyla 2023’te 420 milyar dolarlık ihracat mümkün görünmemektedir.
- İhracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin yüzde 4 seviyesinde olan payını yüzde 15’e çıkaracağız.
TÜİK ve Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle oluşturulan Nisan 2020 verilerine göre yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı nisanda yüzde 4,6, Ocak-Nisan döneminde ise 3,5 olarak kayıtlara geçmiştir.
ENFLASYON VE PARA POLİTİKASI
- Merkez Bankasının fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirlemesi esas olmaya devam edecektir.
Merkez Bankası’nın bağımsız olmasını sorgulayan AK Parti Genel Başkanı Erdoğan 6 Temmuz 2019’da Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’yı, ardından bankanın üst düzey yöneticilerini görevlerinden almıştır. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın bağımsızlığı tüm dünyada sorgulanır hale gelmiştir.
MALİ DİSİPLİN
- Sağlık harcamalarının daha rasyonel bir temelde gerçekleşmesini sağlayacağız.
Sağlık Bakanlığı’nın, en büyük hissesi Katar merkezli Gulf Helikopters Şirketi’ne ait olan Red Star Havacılık Şirketi’nden 126 milyon TL’ye kiraladığı iki ambulans uçak için ‘günlük iki saat uçuş garantisi’ verildiği ortaya çıkmıştır. Buna göre Sağlık Bakanlığı, ambulans uçakların hiç havalanmadığı günler için iki saatlik uçuş bedeli garantisi vermiştir. Sadece bu örnek bile sağlık harcamalarının rasyonel bir temelde gerçekleşmediğinin göstergesidir. Köprü, otoyol ve şehir hastaneleri için verilen yolcu ve hasta garantilerinin ardından uçuş garantili uçak alınması da kamu harcamalarındaki israfı ortaya koymaktadır.
KAYIT DIŞILIĞIN AZALTILMASI
- 2023 yılı itibarıyla, istihdam oranını yüzde 53’e yükseltmeyi, kadınların işgücüne katılma oranını yüzde 41 düzeyine çıkaracağız.
TÜİK Mart 2020 İşgücü İstatistiklerine göre, istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 662 bin kişi azalarak 26 milyon 133 bin kişi, istihdam oranı ise 3,4 puanlık azalış ile yüzde 42,0 olmuştur. Kadınların işgücüne katılım oranı değil artmak, aksine düşmektedir. Kadınların işgücüne katılım oranı Mart 2019’da yüzde 34,4 iken bu oran Mart 2020’de yüzde 30,1’e düşmüştür. Dolayısıyla AK Parti iktidarının bu performansı ile 2023 yılında belirtilen hedeflerin tutması mümkün değildir.
- Başlattığımız Milli İstihdam Seferberliği ile +2 istihdam hedefine ulaşmak için paydaşlarımızla daha fazla işbirliği, daha yoğun saha çalışması, daha güçlü iletişim ve daha etkili tanıtımla faaliyetlerimizi gerçekleştireceğiz. Önümüzdeki beş yıllık dönemde yılda en az 1 milyon istihdamla toplamda 5 milyonun üzerinde ek ilave istihdam oluşturacağız. 2 milyon 250 bin vatandaşımızın aktif işgücü piyasası programlarımızdan yararlanmasını sağlayacağız.
TÜİK verilerine göre 2018 yılı Haziran ayında işsiz sayısı 3 milyon 315 bin kişi ile yüzde 10,2 iken, istihdam seferberliği ile birlikte işsizlik düşmemiş, aksine Mart 2020’de 3 milyon 971 bin kişi ile yüzde 13,2’ye yükselmiştir. Bununla birlikte DİSK’in ILO yöntemleri ile tespit ettiği üzere revize edilmiş geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 39’dur.
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE YEREL YÖNETİMLER
YENİ BELEDİYECİLİK ANLAYIŞI
- Meclis toplantıları ve belediye ihalelerinin internet üzerinden canlı yayınlanması zorunlu hale getirilecektir.
Böyle bir zorunluluk henüz getirilmemiş olmakla birlikte CHP’li belediyeler meclis oturumlarını ve belediye ihalelerini canlı yayınlamaktadır. AK Partili pek çok belediyede ne meclis oturumu ne ihaleler için canlı yayın yapılmamaktadır.
- Belediye üst yönetimlerinin (bağlı kuruluşlar dâhil) belediye başkanı ile birlikte göreve gelmesi ve ayrılması sağlanacaktır.
AK Parti 31 Mart yerel seçimlerinde Ankara ve İstanbul başta olmak üzere, çok sayıda büyükşehir ve şehrin belediye başkanlığını kaybetmesi üzerine bu sözünün tam da tersini yapmıştır. Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nin ilk toplantısında AK Parti ve MHP'li üyeler, belediye şirketlerine atama dahil, denetim ve kontrol yetkisinin belediye meclisine verilmesini talep etmiştir. Belediye iştiraki olan Halk Ekmek ve Un Fabrikası A.Ş. yöneticileri seçimin üzerinden aylar geçmesine rağmen görevden ayrılmamıştır. Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın atadığı yeni yönetim kurulu Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından keyfi olarak onaylanmamıştır. Yönetim kurulu karar defteri eski yönetim ve idarecilerce kaçırılmıştır. Şirketin tartışmalı genel müdürü ancak Ağustos ayının sonunda yani, seçimden 6 ay sonra istifa etmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerindeki yöneticiler de seçimden aylar sonra istifa etmiştir. Dolayısıyla AK Parti’nin 2018’de beyannamesine işlediği söz, 2019 yerel seçim sonuçları neticesinde tam tersi istikamette uygulamaya dönüşmüştür.
DIŞ POLİTİKA VE MİLLİ GÜVENLİK
İNSANİ VE VİCDANİ DIŞ POLİTİKA: DIŞ YARDIMLAR VE MÜLTECİLER
- Yurtdışı misyonlardaki ihtisas birimlerini gözden geçireceğiz ve söz konusu birimlere yapılan atamaların liyakat esasına dayalı olmasını sağlayacağız.
Daha önce dış politikada Cumhuriyet’in birikimlerine sahip liyakatli kişiler Türkiye’yi dış ülkelerde temsil ederken, AK Parti döneminde liyakat ortadan kalkmıştır. İstisnai büyükelçi atamalarını artıran iktidar partisinin, sadece AK Partili oldukları için Büyükelçi yaptığı Egemen Bağış, Hasan Murat Mercan, Abdulkadir Emin Önen gibi eski Milletvekilleri vardır. Ayrıca yine iktidar tarafından büyükelçiliğe 12 bin dolar maaşla yabancı dil bilmeyen basın ataşesinin atandığı, ataşeye de 6 bin dolara tercüman tutulduğu görülmüştür. Diplomaside Türkiye’nin liyakat esaslı yapısı bizzat iktidar eliyle yerle bir edilmiştir.