CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, eski Başbakan Binali Yıldırım’ın 4 yıl önceki konuşmasıyla birebir ifadeler kullanmasına ilişkin açıklama yaptı. Özel, suçun ‘troll ordusu yöneten Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un” olduğunu’ söyleyerek, “3 farklı maaş almayı biliyor, 2 farklı konuşma yazmaktan aciz” açıklamasında bulundu.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM basın toplantısı düzenledi. Özel'in gündeminde AKP kongresine telefonla bağlanması istenen şehit annesi, Süleyman Soylu'nun açıklamaları ve Erdoğan ile Binali Yıldırım'ın birebir aynı konuşmaları vardı.
“Fahrettin Altun suçüstü yakalanınca sabaha kadar troll ordularıyla operasyon yönetti” diyen Özel şu ifadeleri kullandı:
“Biz ‘Bölücü terör örgütü’ dedik. Hepsi ‘PKK’ demeden kınama yayınlamışlar. ‘Bunlar ne yaptı’ dedik. Birkaç saat içinde değiştirmeye başlamışlar. Devletin İletişim Başkanı, algı operasyonu yapıyor. Bütün gece troll ordularını yönetmiş. Metnin bir yerinde değil, Binali Yıldırım’ın yıllar önce yapmış olduğu konuşmadan 15 Ağustos 2017’de konuşmasının aynısını promptera koymuşlar. Üç farklı maaşı almayı biliyor, iki farklı konuşma yazmaktan aciz. Çok net ve çok açık konuştuk. Cevap bekliyoruz.”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM basın toplantısı düzenledi. Özgür Özel’in konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
“NASIL BİR DENSİZLİKTİR”
Mevlüt Kahveci’nin annesi Hatice Güler, ‘Cumhurbaşkanımız aradığında mezarlıktaydım, konuşamıyordum, kongreden aradığını, sesimin hoparlöre verildiğini bilmiyordum. ’ Bir şehit annesinin bir siyasi partinin il kongresinde konuşturulması nasıl bir densizlik, lüzumsuzluk, pervasızlıktır? Şehidin partisi olmaz, siyaseti olmaz. Şehit anneleri siyasete böyle alet edilemez. Annelerin acıları istismar edilemez. O anne hepimizin annesidir. AK Parti il kongresine nasıl sesini verirsiniz? Rızası olmadan nasıl yaparsınız? İki kişinin arasındaki telefonun karşı tarafın bilgisi olmadan kaydedilmesi suçtur. O konuşma milyonlarca kişinin izlediği canlı yanına verilmiştir. Bu suçtur. Bu suçu işleyen Recep Tayyip Erdoğan’dır. Vicdan desen vicdan, hukuk desen hukuk yok. Akıl alır gibi değildir.
“BEYNİMİZLE ALAY EDEN SÜLEYMAN SOYLU VAR”
Arkadaşlar soruyor ‘Öznur Çalık, Pervin Buldan görüşmesine ne diyorsunuz.’ Yalanlandı o benim işim değil. Sonuç alındı ya da alınmadı onu istismar konusu yaparsanız, yarın benzerinde muhataplarınız sizden korkar. Bazı konularındaki mahremiyet, aleniyete dökülmemelidir. Bu yaptığınız iş saçma bir iştir. Bütün milletvekillerinin gözünün içine baka baka bu kadar akılsızmış gibi bir dil ne oluyor. ‘Terör örgütünden ahlak bekleyen ahmaktır’, üç cümle sonra ‘Pervin Buldan ile görüşmüştür’ demektedir sonra dönüp ‘efendim bu terör örgütüyle temas kuran şöyle böyledir.’ Hepimizin beyni var. Beynimizle alay eden Süleyman Soylu var. Biz gayret gösterdik, şehidimizin sesini duyduk ama duyuramadık. Bundan sonrası için daha fazla özen daha fazla dikkat. 10 Şubat günü Cumhurbaşkanı ‘müjdem olacak’ diyordu, keşke verebilseydi. Ama davul zurna çalıp, gizlilik ilkesini ihlal etmeselerdi. Keşke siyasete evlatlarımızın kurtarılması veya şehit edilmesi alet edilmeseydi.
“SİYASİ HAKLARIMIZ ELİMİZDEN ALINDI”
Dün Meclis’te rejime kasteden anayasa değişikliği ile siyasi haklarımız elimizden alınmıştı. OHAL ortamında yapılan referandum olmasaydı, Gara’daki evlatlarımızın hayatını kaybetmesinden sonra milletvekilleri siyasi haklarını kullanırlardı, bakanlara soru sorarlardı, tatmin olmazlarsa görevlerini bırakmaları yönünde oy kullanabilirlerdi. Gensoru hakkı Meclis’te yok. Artık bakanlar, Meclis’te seçilmiyorlar, Meclis’e karşı sorumlu değiller. O yüzden dün elindeki olanaklar olmaksızın, birinin ‘bakanlar gitsin, bilgi versin’ dediği, gündem dışı konuşmayla bakanlardan bilgi aldık. Türkiye’nin gündemi Gara’dır, PKK tarafından katledilmiş şehitlerimiz yüreğimizi yakmaktadır. Milli Savunma Bakanı, önceki Genelkurmay Başkanı ‘şehit’ diyememektedir, ‘vatandaşlarımız’ demektedir, ‘siviller’ demektedir. Dün bakanlar, gündem dışı söz talepleri karşılanarak, bilgi vermişlerdir. Öncesinde sayın Genel Başkanı’mıza bilgi vermişlerdir, benzerini Genel Kurul’dan yapmışlardır, ancak vatandaşlarımız tatmin olmamışlardır.
“GAYRETSİZ DAVRANAN AK PARTİ İLE KARŞI KARŞIYAYDIK”
Dünün özeti şuydu: ‘Bir saldırı gerçekleşti, bir operasyon gerçekleşti, biz operasyon yaptık, bize bir saldırı var, operasyon sırasında bombardıman ile ölmediler, bunları PKK öldürdü, buna inanın ve dünyaya da böyle anlatalım.’ Zaten biz PKK bir şey söylüyorsa, TSK bir şey söylüyorsa, TSK’ya inanırız kime inanacağız? TSK’ya inanırız da 12 evladınız beş buçuk yıl önce kaçırıldı, kapılarımızı çaldılar, dinledik, aileler bu kürsüye geldi, taleplerinin aktarılmasına aracılık ettik, sayısız defa cevap alamadığımız soru önergeleri verdik. Bu konuda gayretsiz davranan AK Parti hükûmetleri ve bakanları ile karşı karşıyaydık.
“ŞİMDİ NASIL ŞEYTAN GÖSTERİYORSUNUZ”
Soylu’nun gerçek olmayanları gerçekmiş gibi anlatan kürsü marifeti, yalanı doğru gibi anlatmasının şaşkınlığı içindeyiz. Dün Süleyman Soylu’nun ‘canı çıkasıca’ dediği İnsan Hakları Derneği konuyla ilgilenmiştir. Yapıları gereği, duyulmayanları, dinlenmeyenleri getirdikleri için sevmeyebilirsiniz ama şeytanlaştıramazsınız. Bu dernek başkanı Öztürk Türkdoğan’ı akil insanlara aldınız. Akdeniz Bölge Sorumlusu idi. 7 sene önce makul gördüğünüzü şimdi şeytan gösterebiliyorsunuz?
“BU SORU SORULMASIN DİYE ALGI OPERASYONU YAPANLARI GÖRÜYORUZ”
Dün sayın bakanlar geliyor, bilgi veriyorlar. Başarılı olsa, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’mızın emirleriyle yaptık. ’ Bu operasyonu kim yaptı? Sorumlusu kim? Gara’daki operasyonu kim yapacak? Türkiye’nin rehine kurtarma ekibi, dünyada en iyi ilk beşi içinde olduğu ifade edilen ekip nerede? Neden orada yoktu? Esenboğa’ya bir uçak indirilse ve rehineler olsa, oraya, mağaraya girildiği gibi mi girilirdi. Oradakiler evlatlarımız… Bu soruları sormak hakkımız. Bu sorular sorulmasın diye algı operasyonu yapanları da görüyoruz.
“BU OPERASYONUNUN SORUMLULUĞUNU ALACAK”
Dün üzgün iki bakan gördük. O bakanlar ne yaparlarsa, bu beyefendinin emir talimatlarıyla yapıyorlar. Şehit haberleri gelmiş. Kahkahalarla ve fıkralarla, neşeyle anlatıyor. Gerektiği yerde ne kadar üzgün olduğunu anlatıyorlar. ‘Bay Kemal iyi dinle’ diyor. ‘Bu infazdan hepiniz sorumlusunuz’ diyor. Kendisi ve bakanları dışında herkes sorumlu. Bir tek onlar sorumluluğu almıyor. ‘Her şeyi ben yaptım’ diyen, bir başarı olduğunda ‘ben’ diyen varsa bu operasyonun sorumluluğunu da ‘ben’ diye alacak.
“BAHÇELİ, HALK TV ÜZERİNDEN ERDOĞAN’A MESAJ VERİYOR”
Devlet Bahçeli, ‘Halk TV nasıl kanal, nasıl esir der’ diyor. Halk TV sana söylüyorum, Erdoğan sen anla... Bir önceki konuşmasında beş yerde ‘esir’ diyor mu? Bahçeli, ‘iktidarın koltuk değneği’, ‘küçük ortak’ çok kızıyordu, ‘esir lafını doğru bulmuyorum’ de, bunu Halk TV üzerinden yapma. Kamuoyu önünde başkaları üzerinden söz söylemek yerine açık ifadelerle samimiyetlerini göstermeleri lazım.
“KORONAVİRÜS İÇİN GENEL GÖRÜŞME İSTEYECEĞİ”
Yarın bir genel görüşme talebini sunacağız. Salgın, mutasyon, aşı ile ilgilidir. Fahrettin Koca’nın yarın gelip bilgilendirme yapmasını bekliyoruz. Çünkü işler yolunda gitmemektedir. Bir doğru yaparken bir yanlış yapmak mı zorundalar? Artık aşı gelme haberleri vermeyecekmiş. Hani ‘20 bin aralıkta, 20 bin ocakta, 10 bin şubatta’ demeyelim diye öğrenemeyeceğiz. En üstte olan Trabzon. Erdoğan bağlanıyor, ‘salgına rağmen tıklım tıklım dolduran gençlere selam olsun. ’ Salgın olduğu için tıklım tıklım olmaması lazım. Trabzon Barosu’nda 500 avukat pandemi var diye seçim yapamıyor. 12 Şubat günü Rize’de temaslarda bulunuyor. ‘Aferin iyi doldurmuşsunuz’ diyor. Kahvehane yasak. Bir grup esnaf içki sattıkları için 11 aydır kapalı. Dernek toplantısı yasak. Anneler Galatasaray Lisesi önüne oturmak istediğinde gazla dağıtıyorlar, yasak diye. Buna Bilim Kurulu’nun bir şey söylemesi lazım. Genel görüşme talep edeceğiz. Sağlık Bakanı’nın Meclis’e gelmesi gerekiyor. Bu ülkede ‘virüs yayılıyor’ diye şikayet edemeyecek tek adam varsa, o tek adam sensin. Her şeyin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır.