Aşağıdaki yazıyı; Van Depremi nedeniyle iptal edilen Cumhuriyet Bayramı kutlamalarından sonra yazmıştım. Ankara’da yaşanan, terörist saldırının ardından alınan benzer bir karar nedeniyle, tekrar yayınlama gereği duydum.
Van Depreminden birkaç gün sonra “Ülke olarak büyük bir üzüntü yaşadığımız” için Cumhuriyet Bayramı törenleri de gerektiği gibi kutlanmamıştı.
Nedendir bilinmez, o günden sonra her Cumhuriyet Bayramı öncesinde “Bayram töreni yapılacak mı, yapılmayacak mı?” tartışması yaşanır oldu.
O nedenle ben, bugün köşemde “Van Depremi nedeniyle, Cumhuriyet Bayramını kutlamayalım” diyenlere karşı o günlerde yazmış olduğum yazımı yayınlayacağım. (O yıl, cumhuriyetin 88. yılıydı. Yazıda geçen “88 yıl” yanlış anlaşılmasın diye açıklama gereği duydum))
Bilindiği gibi Van depremi nedeniyle bu yıl Cumhuriyet Bayramı törenleri doğru dürüst kutlanamadı.
Bu konuya toplumun her kesiminden gerekli ve yeterli olduğuna inandığım tepkiler verildiği için değinmemeyi düşünmüştüm ancak yapılan yorumları okudukça ve çevremdeki insanlardan “Bu konuyu da yaz” türü telkinler gelince yazma gereği duydum.
Ben konuya diğerlerinden farklı bir açıdan bakmak istiyorum.
Cumhuriyet Bayramı bence de kutlanmamalıydı. Depremde ölen insanlardan dolayı değil de her türlü zorluğa karşın Kurtuluş Savaşı verenlerin ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların huzuruna çıkmaktan utandığımız için kutlamamalıydık.
Kurtuluş Savaşı verenlerin anılarına sahip çıkamadığımız, cumhuriyet yönetimini kuranların hamlelerine ayak uyduramadığımız, kemiklerinin her gün biraz daha sızlamasına neden olduğumuz şehitlerin anılarına saygı duyarak bakabilecek yüzümüz ve bayramı kutlarken dik tutacak başımız olmadığı için utanarak kutlamamalıydık değil mi?
Cumhuriyet kurulalı 88 yıl oldu. Bu 88 yılda farklı zamanlarda farklı partiler iktidara geldi. Altmıştan fazla hükumet kuruldu. Onlarca farklı insan başbakanlık yaptı. Onlarca deprem yaşandı. Hatta Marmara depreminden sonra geçici olarak başlayan ancak sonradan kalıcı hale getirilen “Deprem Vergisi” yürürlüğe konuldu.
Tüm bunlara karşın, ülkemizde oluşan her depremde önce devlet binaları yıkılıyorsa, onlarca insanımız ölüyorsa, yağmurlar normalden biraz fazla yağınca sel felaketlerine çözüm bulunamıyorsa hangi yüzle bayram kutlayacaktık ki?
Bayram törenleri bu yüzden iptal edilmiş olsaydı inanın en büyük destekçisi ben olurdum.
Devleti yönetenler duygularıyla değil mantıklarıyla hareket etmek zorundadır.
Devlet organları insan vücudundaki organlar gibidir. Bir organımız acı çekerken diğer organımızın çalışmasını durdurmak yerine daha verimli çalışmasını sağlamaya çalışmıyor muyuz?
Nasıl ki gözleri görmeyen bir insana “Madem ki gözlerini kaybetmiş kulakları da duymasın” diyerek yaklaşmıyorsak ve yaşama başka yollardan sarılmasını sağlamak için canla başla çalışıyorsak yurttaşlarımızın bir kısmı yaşamını yitirince duygusallığa kapılarak bayram törenlerini iptal etmemeliydik. Hele bu bayram Cumhuriyet Bayramıysa…
Cumhuriyeti biz mi kurduk ki kutlama törenlerini iptal edebiliyoruz?
Bayram kutlama töreni haklı bir gerekçeyle ertelenebilir hatta kutlama törenine katılmayabiliriz de ama iptal etme hakkımızın olmadığını düşünüyorum.
Biliyorsunuz ki TBMM, oluk oluk şehit kanı akarken kuruldu. Her gün binlerce şehit verirken çalışmalarını fikirlerin kıyasıya çatıştığı ortamlarda sürdürdü.
Kurtuluş Savaşı veren insanlar bir yandan kaybettikleri arkadaşları için gözyaşı dökerken diğer yandan kazandığı başarıların coşkusunu yaşayarak savaşmadı mı? Bir yandan kaybettikleri arkadaşları için akmaya hazır gözyaşlarını içine akıtırken diğer yandan kalan arkadaşlarının acılarını azaltmak için türküler söylemedi mi?
Türkiye Cumhuriyeti, ülkemizin topraklarındaki şehit kanlarının tam anlamıyla kurumadığı bir ortamda büyük coşkuyla kuruldu.
Her Cumhuriyet Bayramı kutlanırken özellikle Kurtuluş Savaşı şehitlerinin yakınları acılarını unutarak vatanının kurtuluşunda katkısı olan bir yakını olduğu için göğsü kabararak kutlamalara katıldı. Halaya gider gibi ölüme giden şehidinin veya gazisinin acısını duymak yerine geride bıraktığı onurlu vatan sevgisinin izleriyle mutlu oldu.
Kurtuluş Savaşı şehitlerinden biri de mezarının yerini bile bilmediğimiz dedem olduğu için o duyguyu çok iyi bilenlerden biriyim. Her Cumhuriyet Bayramı kutlamasında her zaman ve her koşulda bizi korumaya hazır bir dedem olduğunu hissederdim ama bu yıl kutlanmasına izin verilmeyen bayram nedeniyle ilk kez dedemin artık canlı olmadığını kabul ettim.
Ölümsüzlüğüne inandığım şehitlerimiz bugün öldürüldüler çünkü...
Cumhuriyet Bayramı törenleri; Cumhuriyeti kurmanın sevincini yaşamanın yanında yalnızca bir eğlence töreni değil şehitlerin anısına duyulan saygı töreni, çoğunun yakınları tarafından bile bilinmeyen mezarlarına yapılan bir mezar ziyaretidir. Yurdumuzun en büyük bayramı olduğu gibi gelecek kuşaklara vatan sevgisinin, minnet duygusunun, özgür ve duyarlı insan olmasının en kolay aşılanacağı törenlerdir de…
Elbette hepimiz Yunus Emre gibi “Yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz” ama bu, bizim bayram kutlamamıza engel olmamalıydı. Bir yandan yaralarını sarmak için çabaladığımız insanların acılarını paylaşarak azaltırken diğer yandan bayram kutlamamızın sevincini paylaşarak mutluluklarımızı da paylaşmalıydık, paylaşabilmeliydik.
Benim asıl merak ettiğim bir hafta sonra Kurban Bayramı kutlamaları da iptal edilecek mi? Öyle ya aynı acılarımız sürüyor. Üstelik 4 günde milyonlarca hayvanın kanı da akıtılacak. Hazır elimiz değmişken Kurban Bayramı da göstermelik kutlanıversin. Kurban Bayramı vacip ya farz değil, sünnet değil. Ne dersiniz? Şakası bile hoş gelmiyor değil mi?
Bayramlar acıların, üzüntülerin, kırılmışlıkların aşıldığı toplumsal kaynaşmalardır. Kocaman dünyada kimi ölürken kiminin doğması, kimi evlenirken kiminin boşanması gibi kimi üzülürken kiminin sevinmesi kadar doğal bir olay yoktur.
Bir Kadir gecesinde 17 yaşındaki kardeşimi öldürdükleri halde ben ve ailem bize baş sağlığına gelen insanların bayramlarını kutladık.
Bizim acımızı paylaşmakla birlikte aynı zamanda onların bayramıydı çünkü.
Türkiye Cumhuriyeti; olağan üstü zor koşullarda 7 düvele karşı verilen ve kazanılan bir Kurtuluş Savaşı sonrasında harabeye dönmüş bir ülkede çok büyük bir coşkuyla kuruldu. Koşullar ne olursa olsun 88 yıl sonra da aynı coşkuyla kutlamalıydık. Gerekirse kutlama törenini erteleyerek de olsa kesinlikle aynı coşkuyla kutlamalıydık. Kutlayamıyorsak başka söze gerek var mı?
Bize yazıklar olsun!
Kuruluş coşkusuyla kutlayacağımız bayramlarda buluşmak üzere Cumhuriyet Bayramınızı kutlu olsun.(30.10.2011)
CUMHURİYET BAYRAMINI KUTLAYAMAZKEN
Paylaş