Sesler gazetesinin bu köşesinde İstanbul ile ilgili yazılar yazmaktayım yaklaşık üç aydan beri. Amacım İşgal altındaki bu güzel kentimizin yok edilmek istenen kültürünü, yaşam biçimini ve kente anlam katan mimari dokusunu paylaşmak ve bu konu ile ilgili olarak bellekleri tazelemekten ibaret değil elbette.
Bugün Neo-Liberal kültürün, siyasi ve dinsel gericiliğin, burayı kendilerine yurt edinmiş mafya örgütlenmelerinin ve kent kültürüne hiçbir anlam yükleyemeyen bir insansı güruhunun işgali altında bu güzel şehrimiz. Bu hoyrat işgale bir tepkidir yazılarım. Bu işgal ne zaman kalkar? Bilemem. Kalktığını görmeye ömrüm yeter mi? Onu da bilemem.
Yukarıdaki sorular benim için yanıtsız. Bende yanıtı olanlar ise son arkeolojik kazılar sonrası binlerce yıllık geçmişi olduğu kanıtlanan İstanbul’umuzun çok kültürlü yaşamı. Sözünü ettiğim işgalin hedeflediği de bu yaşam kültürü zaten.
Bu düşünceden yola çıkarak İstanbul ile ilgili yazmaktayım sürekli olarak. Beyin fonksiyonlarımın görevlerini yerine getirebildiği süre boyunca da yazmaya devam edeceğim. Kimi zaman bir ayazmada, kimi zaman bir meydanda veya bir kilisede kimi zaman da bir bayram veya yortu kutlamasında bir mahalle veya bir evde olacağım. Tabi sanal olarak. Meramım belli. Unutturulmak istenen İstanbul kültürünü satırlarımda hatırlatıp bellekleri tazelemek. Bugün de bir kilisedeyim işte.
BEŞİKTAŞ SURP ASTVADZADZİN KİLİSESİ
Yıldız’da bulunan Sabancı Anadolu Lisesi’nin giriş kapısı Yıldız Posta Caddesi’ne açılır. Bu cadde üzerinde 300 metre kadar yürüdükten sonra Küçük bir meydana ulaşırsınız. Çiçeklendirilmiş bir alanın ortasında yer alan güneş saati ve meydanı çevreleyen irili ufaklı kafeleri ile sevimli bir yerdir burası. Abbasağa Parkı’nın üst ucudur aynı zamanda. Parkı izleyerek Beşiktaş’a doğru inmeye başlayın. Parkın bitiminde yol çatallaşır. Soldan devam edin. İlhan sokaktır orası. Sokağın girişinde sağda büyükçe bir bina vardır. Pera Etüt Merkezi. Bir zamanlar Ermeni ilkokulu idi. Çocukluk yıllarımın pek çok anısını paylaştığım Rupen, Maryam, Sarkis, Zabel, ve daha nice can arkadaşım öğrenim görmüşlerdi burada. Bu sokak aynı zamanda 1915 yılında yaşanan Büyük Acı (Medz Yeghern) esnasında başı taşla ezilerek öldürülen Osmanlı Parlamentosu mensubu Krikor Zohrab’ın doğduğu ve yirmili yaşlarına kadar yaşadığı yerdir.
Kilise işte bu sokakta. Okulu geçer geçmez solda. 1836-1838 yılları arasında inşa edilmiş. Mimarı tanıdık bir isim. 18. Ve 19. Yüzyıllarda İstanbul’da yapılan kamu binalarının nerede ise yarısından fazlasında imzası olan Balyan ailesinin bir ferdi. Garabet Almira Balyan. Mimarımız bu kiliseyi kendi parası ile inşa etmiş. Bazı kötü niyetli insanlar Balyan’ın bu mabedi Dolmabahçe’de bulunan Valide Sultan Camii’ni ( Gezi başkaldırısı esnasında içinde içki içildiği yalanı ile kamuoyunun gündemine gelen cami) ) inşa ederken oradan çaldığı malzemelerle yaptığını iddia ederler. Şehir efsanesi tabi. Şehir efsanesi çünkü Dolmabahçe’deki cami Beşiktaş Surp Astvadzadzin kilisesinden 15 yıl sonra inşa edilmiş üstelik mimarı da Garabet değil, Nikoğos Balyan.
Kilise haç planlı olup çatısı üçgen kesitlidir. İlginç tasarımı ile dışarıdan dikkat çeker. Bahse konu tasarım Balyan’ın kilise kubbesini gizlemek amacı ile yarattığı dâhiyane bir çözümdür.
Bilindiği gibi Osmanlı İstanbul’u ele geçirdikten sonra sadece camilerde kubbe inşaatına izin vermiş diğer dinlerin mabetlerinde ise kubbe yapımını yasaklamıştı. Bu yasak Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği 1839 a kadar sürmüştür. Yazımıza konu olan kilisenin inşa edildiği tarihte yasak hala geçerli idi. Oysa kubbe sadece İslam’da değil tüm dinlerde (Pagan gelenekleri dâhil) bir manevi erişim sembolüdür ve gökyüzünü temsil eder. Kubbesi olmayan bir ibadethane eksik kalmış demektir. Bu düşünce ile hareket eden Balyan, kiliseyi kubbeli olarak inşa etmiş ve yarattığı ilginç çatı tasarımı ile kubbenin dışarıdan görünmesini engellemiştir.
Yaratılan bu çözüm aynı zamanda baskı ve yasaklama politikalarının bir noktadan sonra işe yaramadığının, insan beyninin er veya geç bu yasaklamaların etkisini yok edecek çözümler ürettiğinin göstergesi olarak da ilginçtir kanımca.
Sadece bu özelliği bile kiliseyi görmeye değer kılar. Üstelik bir de Süleyman Mührü içeren bir mermer kabartma yer almaktadır kilise girişinde.
Yolunuz düşerse bir uğrayın bu kiliseye. İlginç çatı tasarımını ve gizlenmiş kubbeyi görün. Balyan’ın dehasına hayran kalacaksınız.
Günün birinde ayrımcılığın olmadığı bir dünyanın hayal olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşmesi dileği ile...
Salahattin Tozan 2 Ay Önce
Hakkı bey,çok teşekkürler, kısacık yazıyla müthiş bilgiler aktarmışsıniz.
Hakkı Taşdemir 2 Ay Önce
Salahattin Tozan, çok teşekkür ederim efendim
Ali Osman 2 Ay Önce
Müthiş bilgiler. Saygılar, sevgiler hocam.
Hakkı Taşdemir 2 Ay Önce
Ali Osman Yener Çok teşekkür ediyorum
Cezmi özel 2 Ay Önce
Tarıhi ve sosyal yaşamı birlikte yazmanız iyi bir yazı olmuş bilgi sahibi oldum teşekkürler hakkı hocam
Hakkı Taşdemir 2 Ay Önce
Cezmi Özel Ben teşekkür ederim