Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri devam etmekte olan 2025 yılı bütçe görüşmelerinde sıra Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinin görüşülmesindeydi. Komisyon üyelerinin yanı sıra diğer milletvekillerinin de yoğun katılım gösterdiği bütçe görüşmelerinde genel olarak son günlerde yaşanan “yenidoğan çetesi” skandalı, sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi gibi konular gündemdeydi.
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi CHP Antalya Milletvekili Mustafa Erdem, Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmasında: “Vatandaşın en temel insan haklarından olan sağlık hakkını engellediniz. "Sağlıkta dönüşüm" adı altında sağlık sistemini ticarileştirilip piyasanın inisiyatifine bırakan, parası olanın iyileşebildiği, parası olmayanın şansı varsa hayata tutunduğu rezil bir sistem yarattınız.” dedi
CHP’li Erdem: “Yenidoğan çetesi Türkiye’deki sağlık sistemi ile birlikte toplumsal çürümenin ne kadar derin boyutlara ulaştığını göstermektedir.”
Konuşmasına son günlerde toplumu derinden sarsan “yenidoğan çetesi” skandalı ile başlayan Erdem, Sağlık Bakanının ve Bakanlığın olayın üstünü kapatmaya çalıştığını ve bu konuda hiçbir sorumluluk almadığını söyledi. Erdem konuşmasında şunları ifade etti.
"Yenidoğan çetesi" adı verilen çete sağlıkta nereye geldiğimizi, Türkiye'de toplumsal çürümenin ne kadar derin boyutlara ulaştığını bize bir kez daha gösterdi. Hepimizin yüreğini parçalayan bu olayla ilgili dava dün görüşülmeye başlandı. Bebeklerin ölümünde sorumluluğu olanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır diyorum ama bu olay bir grup insanlıktan çıkmış kişilerin rant için, para için bebekleri göz göre göre öldürmesinden öte, AKP iktidarı tarafından yaratılan sağlık sisteminin geldiği durumdur. Sağlık Bakanlığı ve SGK pek çok özel hastaneyle olan sözleşmelerine bağlı olarak doğum sonrası ölümlerini azaltmak için yenidoğan bebeklerin kaldığı yoğun bakımlara günlük 8 bin lira ödeme yapıyor. Bu aşağılık çete bundan yararlanarak günde 8 bin lira kazanmak için onlarca, belki yüzlerce bebeği öldürdüler. Ne SGK verdiği paranın peşine düşüp denetimde bunu fark etti ne de hastane yönetimleri bir şey yaptı. Üstelik bu olaylar yaşanırken olaya dair ilk CİMER başvurusu 2023 yılının Mart ayında yapılıyor. O sırada Sayın Bakan da İstanbul İl Sağlık Müdürü ve olayı aslında CİMER başvurusuyla değil, bu başvurudan üç ay önce öğrenmiş ama bir şey yapmamış.
Sağlıkta Dönüşüm Programı 2003 yılında ilk gündeme geldiğinde yapılan itirazlara dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ "Merak etmeyin, özel hastaneleri daha sık denetleyeceğiz." demişti. İşte gördük; denetim kim, siz kim? Bu elim vakanın da meydana gelmesinin asıl sorumlusu maalesef AKP iktidarıdır. Buradan soruyorum Sayın Bakan: Mart 2024 itibarıyla SGK'yle anlaşmalı olan kaç özel hastane incelemeye alınmıştır, elde edilen bulgular nelerdir? Eğer samimiyseniz derhâl SGK'yle anlaşmalı olan tüm hastaneler tek tek denetlenmeli ve sonra da bu özel hastaneler kamulaştırılmalıdır çünkü yenidoğan çetesiyle ortaya çıkan sorunun sadece yenidoğan yoğun bakım ve İstanbul'daki 19 hastaneyle sınırlı olmadığını görüyoruz.” dedi.
Erdem: “Parası olanın iyileşebildiği, parası olmayanın şansı varsa hayata tutunduğu rezil bir sistem yarattınız.”
Konuşmasının devamında sağlık sisteminin ticarileştirilmesine yüklenen Erdem, sağlık sisteminin insanların cebindeki paraya göre işlediğini, vatandaşın devlet hastanelerinde randevu bulmakta zorlandığını, randevu bulsalar bile devlet hastanesindeki doktorların 3 dakikada bir hasta bakmak zorunda olduğunu ifade etti. Erdem konuşmasının son kısmında şunları ifade etti.
“ Sayın Bakan, vatandaşın en temel insan haklarından olan sağlık hakkını engellediniz. "Sağlıkta dönüşüm" adı altında sağlık sistemini ticarileştirilip piyasanın inisiyatifine bırakan, parası olanın iyileşebildiği, parası olmayanın şansı varsa hayata tutunduğu rezil bir sistem yarattınız. Sonrasında, sağlık hizmetleri büyük ölçüde özel sektöre devredildi.
Kamu hastanelerinde "performans" adı verilen sistem derhâl kaldırılmalıdır. Ne kadar fazla hasta bakarsan, ne kadar ameliyat yaparsan o kadar fazla kaynak sana aktarılıyor, doktorlar üç dakikada hasta bakmak zorunda bırakılıyor. Yine, doktorlarımıza "Nereye giderseniz gidin." dediniz, şimdi, ülkede doktor sayıları eksik. Acil sınıfında yer alan kanser hastalarına bile bir sene sonrasına randevu verildiği oluyor. Normal polikliniklerde randevu süreleri uzun, vatandaş randevu bulamıyor. Halbuki, sosyal devlet ilkesi gereği hastanelerin altyapısıyla, personeliyle, teknolojisiyle, sunduğu imkânlar açısından en kaliteli hizmeti veren kuruluşlar olması lazım. Tüm bu yaşattıklarınız hasta-hekim ilişkisinde güven sorunu yaratıyor ve bunu yeniden tesis etmek çok zor. Sağlık sisteminde büyük bir reforma ihtiyaç duyan bu çöküş sürecinden doktorları sorumlu tutan hasta ve hasta yakınları da sağlıkta şiddet sorununun her geçen gün büyümesine yol açıyorlar. Sağlıkta şiddete zemin hazırlayan bir iktidar ve ağzından çıkanı kulağı duymayan temsilcileri oldukça halk da doktora saygı duymuyor.” dedi.