TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşülen ve kamuoyunda ‘Torba Yasa’ olarak bilinen 8 maddelik ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’ üzerine partisi adına konuşan Dr. Şevkin, Türkiye Cumhuriyeti kaynaklarını, öz sermayesini korumanın tüm milletvekillerinin birincil görevi olması gerektiğini ancak bütün karşı çıkışlarına rağmen limanların, içerisinde bazı yabancı şirketlerin de bulunduğu belli çevrelere 49 yıllığına adeta peşkeş çekileceğini kaydetti.
Vatandaşların perişan hale düşürüldüğünü, insanların ucuz ekmek kuyruklarında saatlerce beklediğini, halkın sokakta iş yerlerinin önünde kuru ekmek arar hâle geldiğini dile getiren Dr. Şevkin, “Özellikle komşu ülkelerden gelen insanlar vatandaşımızın gözlerinin içine baka baka, güle oynaya alışveriş yapıp bir de üstüne dalga geçerken bizim vatandaşımız kendi ülkesinde âdeta mülteci konumuna düşürülüyor. Bu da yetmiyormuş gibi, limanların işletim hakkı 49 yıla çıkarılıyor. Orman, doğa, çevre, doğal enerji kaynakları hiçe sayılıyor. Bu memleket har vurup harman savrulan bir hale getirildi” dedi.
“ANAYASAYA AYKIRI”
Limanların işletme sözleşmelerinin süresinin 49 yıla çıkarılmasının Anayasaya aykırı olduğuna dikkat çeken Dr. Şevkin, komisyon üyesi AKP’li milletvekillerine seslenerek “Her şeyi özelleştirmekten, kiraya vermekten, işletme hakkını devretmekten vazgeçmek zorundasınız. Kusura bakmayın ama AKP iktidarlarında bu uygulamalar bir alışkanlık hâlini aldı, ülkenin kamu kaynağı kalmadı neredeyse, işletmeleri kalmadı” diye konuştu.
AKP iktidarının giderayak bir taraftan döviz kurlarına tavan yaptırıp Türk Lirası’nı pula çevirdiğini belirten Dr. Şevkin, liman işletim süresinin uzatılmasının Rekabet Kurumu ve Kamu İhale Kurumu kararlarına da aykırı olduğunu söyledi.
Taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğinin artık anlaşılması gerektiğini belirten Dr. Şevkin, “Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bu memlekette balık yemeden önce balık tutmanın önemini ilmek ilmek işletmiş, küllerinden bir ülke oluşturmuşken bugün geldiğimiz noktada bütün varlıklarımızın neredeyse yabancılara peşkeş çekildiği bir sürece girmiş durumdayız” diye konuştu.
“HUKUKSUZLUĞA ALTYAPI OLUŞTURULUYOR”
Türkiye Denizcilik İşletmeleri limanlarının bir kısmının özelleştirilmesine ilişkin özelleştirme kararlarının Danıştay tarafından iptal edildiğini hatırlatan, söz konusu iptal kararları kesinleşmiş olmasına rağmen mahkeme kararlarının uygulanmadığına işaret eden Dr. Şevkin, “Yeni düzenlemeyle bu hukuksuz durum hukukileştirilmek istenmekte ve yeni sözleşmeler yoluyla hem süre uzatılmakta hem de daha önceki mahkeme kararlarının uygulanmaması için bir altyapı oluşturulmak istenmektedir” dedi.
Torba Yasa kapsamında Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketine ait 13 liman ile Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüne ait olan 5 limanın sözleşme sürelerinin 49 yıl olmasının planlandığını, teklifin kabul edilmesi halinde yine kamu ihalelerinin gözde şirketlerinin ortaya çıkacağını dile getiren Dr. Şevkin, şunları söyledi:
“Antalya Limanı'nın işletmesini devralan şirketlere 10, 13 ve 19 yıl olmak üzere yeni işletme süreleri verilecek. Yine, sözleşmesi 2029'da sona erecek bir şirketin 2047 yılına kadar işletmesi sürecek. Yine, 9 şirketin devraldıkları limanlar 49 yıl süreyle işletilecek. 30, 36 ve 39 yıl işletme süreleri yeni ihaleye çıkarılmadan ya da pazarlık yapılmadan 49 yıla uzatılmasını öngören bu düzenlemeye karşı çıkıyoruz ve bu maddenin tekliften yine çekilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Ülkemizin limanlarının peşkeş çekilerek içinden daha çok çıkılmaz hâle gelmesinin önünü açmanıza göz yummayacağımızı, buradan gerekli tüm yasal işlemleri de yapacağımızı ifade etmek isteriz. Sizleri de buradan vicdanlı ve ülkenin çıkarlarını düşünerek hareket etmeye davet ediyorum.”
“TÜKETİCİLERİN TARİFESİNE EK YÜK BİNDİRİLECEK”
Değişiklik teklifi kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklı santrallerde yerli girdi aksam desteğinin de düzenlendiğini belirten Dr. Şevkin, hangi tesisin ek kapasite imkânının bulunup bulunmadığının ve ek kapasite miktarının bilinmesinin tüketicilere yansıtılacak olan ek yükün boyutunun öngörülmesi için şart olduğuna vurgu yaptı.
2014-2020 yılları arasında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Sayıştay raporlarında özelleştirme işlemlerinin tamamlanmasının akabinde, değer tespitlerinin kamuoyuna kanuna aykırı bir biçimde açıklanmadığına dikkat çekildiğini hatırlatan Dr. Şevkin, özelleştirilen 57 adet 280 megavat kapasiteli küçük HES ve 34 adet 1.135 megavat kapasiteli HES'e ilişkin yapılan değerlendirmenin tutarı ve içeriklerinin kamuoyu tarafından bilinmediğini söyledi. Dr. Şevkin, “Bu kanun hükmünden yararlanması muhtemel kapasite artırım imkânı olan santrallerin ve olası kapasite artırım miktarlarının bilinmesi gerekmektedir. Diğer yandan, kamunun ucuza sattığı HES'lerin kapasite artırımından kaynaklanan değer artırışları kamuya yansımamıştır, üstüne de tüketicilerin tarifesine ek yük bindirilerek bu kapasite artırımlarının finansmanı da halka yüklenecektir. Yani sizin anlayacağınız, burada da kaybeden yine halk olacak, kaybeden yine Türkiye Cumhuriyeti devleti olacaktır” dedi.
“STOKÇULUK SADECE PARA CEZASIYLA MI ÖNLENECEK?”
Torba yasada stokçulukla ilgili yeni düzenleme getirilmek istendiğini ancak üretimin esas alınması yerine ekonomik kriz ortamında cezai müeyyidelerle önlem alınmaya çalışıldığını kaydeden Dr. Şevkin, 2022 yılından itibaren stokçulukla ilgili cezaların alt sınırının 50 bin liradan 100 bin liraya, üst sınırının ise 500 bin liradan 2 milyon liraya yükseltileceğini, iktidarın bataklığı kurutmak yerine sinek avlamaya çalıştığını anlattı.
Teklifte stokçuluk tespit edildiğinde uygulanacak ceza tutarının belirlenmesinde herhangi bir mal, hizmet çeşidi için ne kadar ceza yazılacağı, hangi birim tutarının esas alınacağının belirtilmediğini, stokçuya kesilecek idari para cezasının mevcut kanun hükmü korunarak haksız fiyat değerlendirme kurulunca takdir edileceğini kaydeden Dr. Şevkin, şöyle konuştu:
“Hal Yasası değiştirilmeden, lisanslı depoculuk düzenlemesi tartışılmadan, yapısal reformlar hayata geçirilmeden sadece stokçuluk konusunda cezai miktarlar arttırılarak fiyatların kontrol altına alınacağı öngörülmektedir. "Sayın Cumhurbaşkanının 'Stokçularla uğraşacağız' talimatından sonra mı bu madde konuldu?" sorusu akla geliyor. Sorun, uygulanan tarım ve ekonomi politikalarında, faiz ve enflasyon yaklaşımında, üretim maliyetlerindeki artışta, eksik desteklemelerde, yerli üretime verilmeyen önemde, kurumların özerkliğinin yitirilmesinde ve liyakatin çöküşünde gizlidir. Sadece cezalar getirerek bunun çözülmesi mümkün değildir. Ticaret Bakanı Sayın Mehmet Muş, Plan ve Bütçe Komisyonunda "Yasa gündemimizde, yakında getireceğiz" demişti ama şimdi bakıyoruz, gele gele önümüze sadece stokçuluk cezasını artıran bir rakam değişikliği geldi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin açıklamalarını duyuyoruz. Ekonomide atılan adımların altı ay sonra etkisini göstereceğini belirtiyor. Yirmi yıllık iktidarınızda bu işleri düzeltmediniz, son altı ayda mı düzelecek. Geçmiş Olsun.”
“GÜNDEMDEN UZAKSINIZ”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun defalarca işaret etmesine rağmen Ekonomik Sosyal Konsey’in 2009 yılından bugüne kadar toplanmadığını da hatırlatan Dr. Şevkin, “Günübirlik düzenlemelerle gemiyi yüzdüremediğiniz apaçık ortada, halkımızın gerçek gündeminden uzaksınız. Esnafın, çiftçinin, köylünün, işçinin, emeklinin, öğrencinin derdiyle dertlenmiyorsunuz. Sokağa çıkıp insanlarımızın vaziyetini görmekten çekiniyorsunuz. Artık zamanı geldi, tüm bunlarla yüzleşmek durumundasınız. Yangından mal kaçırma sevdasından vazgeçin” ifadelerini kullandı.