Bir 29 Mayıs günü yönetim değişti İstanbul’da
Bizans’ın yerini Osmanlı aldı.
Yönetim değişti diyorum dil sürçmesi değil bilinçli bir tercih bu ifade.
Neden mi?
İstanbul Müslümanlara göre fethedilmiş, Hristiyanlara göre ise düşmüştü.
İslam’ın zaferi idi İstanbul’un ele geçirilmesi
Bu zaferi süsleyen efsaneler yarattılar.
Ulubatlı Hasan gibi, Topçu Urban gibi.
Hristiyanlar ise şaşkın ve kızgındılar. Hatta 2. Mehmet’in İstanbul’u ele geçirmesinden 250 yıl önce kenti işgal ve talan eden Katolikler bile bu şaşkın ve kızgınlar kervanında idiler.
Onlar da efsaneler ürettiler kentin düşmesi ile ilgili
Meryem Ana ve melekleri şehri terk etmişlerdi
Konstantin Paleologos (1) meleklerle kendisine gönderilen kutsal kılıcı reddetmişti
Osmanlı ile işbirliği yapan kimi papazlar surlardaki bazı küçük kapıları açık bırakmışlardı vs..
Oysa gerçek çok farklı idi
Koca Bizans’tan sadece küçük bir şehir devleti kalmıştı geriye 30-40 bin nüfuslu küçük bir şehir devleti. Kenti koruyan askerler ise yabancılar dahil 8-9 bin kadardı.
Her yanı Osmanlı toprağı ile çevrilmiş Konstantinopolis Osmanlı denizinin ortasındaki bir adacıktı adeta ve artık ele geçirilmesi bir zorunluluktu Osmanlı için.
Tarih kitaplarında yazıldığı gibi çok kanlı muharebeler yaşanmadı.
6 Nisan 1453 de başladı kuşatma iki aya yakın sürdü. Bu kadar uzun sürmesinin asıl nedeni 2. Mehmet’in zaten bir harabe halindeki kente fazla zarar vermeme düşüncesi idi. Böyle bir düşüncesi olmasa idi eğer şehrin toplam nüfusunun üç katına yakın mevcudu olan ordusu ve dönemin en gelişmiş teknolojisine sahip silah gücü ile çok daha kısa sürede ele geçirebilirdi şehri.
Sezar’ın hakkı Sezar’a kent de kahramanca direndi. Dayanacak gücü kalmadığından şehrin, kuşatmanın 53. Günü dönemin tarihçisi Tursun Bey’in özgün ifadesi ile “top yıkdığu gedükten” içeri girdi Osmanlı askeri. (2) Konstantinopolis Osmanlı’ya aitti artık.
Kentin ele geçirilmesinden sonra ise yine öyle büyük yağmalar olmadı batı ülkeleri tarihçilerinin iddia ettikleri gibi. O zamanın geleneğinde bir kenti ele geçiren ordunun 3 gün yağmalama hakkı vardı ele geçirdiği şehri. Kenti ele geçiren 2. Mehmet’in buna izin verip vermediği bile bilinmez. Zaten yağmalanacak bir şey de kalmamıştı şehirde.
Planları çok farklıdır sultanın. (3) Kafasında tasarlamış olduğu dünya imparatorluğunun başkentidir bu şehir.
Kentin Osmanlı devletinin yönetimine geçmesi İslam dünyasında büyük sevinç yaratmıştır yaratmasına ancak 2.Mehmet bu sevince karşı da mesafelidir.
Örneğin Mekke emiri, Akkoyunlu hükümdarı ve Memluk sultanına göndermiş olduğu fetihnamelerde o meşhur “Konstantiniye mutlaka fetholunacaktır……..” diye başlayan hadisten hiç söz etmez. (Bu hadis zaten sağlam hadisler arasında değildir yani tartışmalıdır)
Peki ne yapmıştır 2. Mehmet?
Önce fanatik İslamcılarla ipleri koparmıştır. Bunu kanıtlayan pek çok belge var. (Sadece Bellini’ye resmini yaptırmış olması bile önemli bir kanıt)
Ardından kente sahip çıkmıştır.
Bu sahiplenme kentin adının korunması ile başlamıştır. Konstantinopolis, Konstantiniye olarak korunmuştur. Ama daha önemlisi şehrin Bizans yapısı ve kültürü korunmuş kentin tarihi, korunması gereken bir miras olarak düşünülmüştür.
“Mese” si ile, diğer cadde ve sokakları ile, camiye çevrilmiş birkaç kilise dışında dinsel yapıları ile, ayazmaları ile korunmuştur kentin Bizans kimliği.
Ayasofya’nın cami olması ise bir saygısızlığın değil tersine saygının ürünüdür. Orayı camiye çevirerek bu tarihsel mirasın daha iyi korunmasını sağlamış üstelik ikonaların zarar görmemesi için tüm hassasiyeti göstermiştir. O dönemde bir müze geleneği olsa idi binayı müze olarak korumayı düşünürdü sanırım. (4)
Kendini Kayser-i Rum olarak tanımlayan ve İki diyarın Sultanı olarak gören 2. Mehmet, kentin dokusunu bozmadan imar harekâtı başlatmış ve Latin işgali esnasında bir harabeye dönmüş olan şehrin eski görüntüsüne ulaşabilmesi için tüm olanakları seferber etmiştir.
Tasarlamış olduğu “dünya İmparatorluğu” başkentinin çok uluslu, çok dilli, çok kültürlü bir kent olması gerektiğini düşündüğünden kentteki Rum cemaatinin dini ve kültürel özgürlüklerini muhafaza etmiş, bununla kalmayıp Anadolu’dan gelip burada yerleşen Türkler ile Rum cemaati arasında bir köprü oluşturabilmesi için Helen alfabesi ile okuyup yazan ancak Türkçe konuşan Kapadokya Rum cemaatinden de İstanbul’a göçü teşvik etmiştir. (Karaman Rumları diye bilinen bu insanlar Türkleşmiş Rum veya Rumlaşmış Türk diye tanımlanabilirler.) Akabinde Ermeni cemaatinden de İstanbul’a göç gerçekleşmesini sağlamış ve böylece çok kültürlü kent demografisinin temellerini atmıştır.)
Patrik Gennadios imparatorluk bünyesindeki tüm Ortodoksların lideri oldu. Protokolde vezir seviyesinde idi.
Ermeni Patriği de Yahudi Hahambaşı da benzer yetkilerle donatıldı. (5)
Böylelikle Osmanlı millet sistemi kurulmaya başlandı. Bu sistem imparatorluğun son günlerine kadar (küçük değişiklikler dışında) korundu.
Konstantin’in 330 yılında yaptıklarını yineledi adeta 2. Mehmet.
Bu çabalarından sonuç aldı.
Arnavutlar, Sırplar, Romenler, Bulgarlar, Boşnaklar, Yahudiler, Katalan tüccarlar, Lazlar, Kürtler, Macarlar katıldılar kent ahalisi arasına.
1478 yılındaki hane sayımına dayalı bir tahmine göre 100.000 dolayındaki nüfusun dağılımı %58 Müslüman, %42 Gayrimüslim şeklinde idi. Üstelik Müslüman nüfus tamamen Türklerden oluşmuyordu.
**
Yine bir 29 Mayıs
Bu kez 2022 yılındayız.
Fetih kutlaması yapılıyor sözüm ona.
2. Mehmet ‘in hiç sözünü etmediği tartışmalı hadis ile başlıyor kürsüdeki adam konuşmasına.
Aradan geçen 569 yılda kentin dokusu da demografisi de tamamen değişmiş. Pek çok kilise harabe olmuş.
Kentin florası da faunası da yok edilmiş her yanı saran gökdelenler tarafından.
Dereler kurumuş, ayazmalar yok olmuş, kilise duvarlarına çirkin yazılar yazılması adetten olmuş.
Latin işgalinde bile bu kadar tahrip edilmemişti şehir.
Bir kutlama yapılıyor
İlkokul müsamerelerini andıran bir mizansen. Kürsüdeki adam konuşuyor:
Rabbime bu güzel millete hizmet etme mutluluğunu bana bahşettiği için hamdediyorum
Alkışlar, alkışlar
Kim mi bu alkışlayanlar?
Dünya mirası Ayasofya’nın kapı tokmaklarını koparıp yiyenler de var içlerinde o güzel mekânın duvarlarındaki tozları yalayanlar da.
İçlerinde İstanbul’un yağmalanmasından nasiplerini alanlar da var kuşkusuz. Ama pek çoğu resmi makamların zorlaması ile gelmiş veya “bir kumanya dağıtılırsa eğer günü kurtarabilirim” umudu ile soluğu o alanda almış insanlar.
İstanbul’un fethi 2. Mehmet zamanında asla kutlanmadı bunu bilmezler o insanlar
Öğrenebileceklerini de sanmıyorum
**
- Son Bizans hükümdarı. Kenti savunmak için dövüşürken öldü.
- Metinden de anlaşıldığı gibi “Ulubatlı Hasan” öyküsü gerçeği yansıtmamaktadır
- 2.Mehmet’in geniş bir vizyonu olmakla birlikte önemli defoları da bulunmaktadır. Bu konuyu bir başka yazıda ele alacağım
- Bilindiği kadarı ile dünyanın ilk müzesi 1683 tarihinde kurulmuştur.
- Türkiye’de basılı tarih kitaplarının ortak hatası Yahudilerin 1492 yılında İspanya’dan kovulduktan sonra Anadolu’ ya yerleştiklerinin ifade edilmesidir. Oysa Anadolu topraklarında Yahudiler M.Ö 4. Yüzyıldan beri yaşamakta idiler. 1492 göçü sadece Yahudi nüfusunun artmasına yönelik katkı yaptığı için dikkate alınmaya değer.