26.10.2024, 12:55

AMCAM DELİ MEHMET

Aşağıdaki yazıyı; geçen yıl, Babalar Gününde, amcam için yazmıştım.
  Dün akşam; yakın akrabamız Ali Pakır kardeşimle yapmış olduğumuz telefon konuşmasında, amcam ile ilgili yeni ve ilginç bilgiler edinince -yazıya- eklemeler yaparak yeniden yayınlama gereği duydum.


  Babalar Gününde, rahmetli babamı anlattığım bir yazım yayınlandı.
  Babam ile öyle veya böyle tanışıklığı olanlar; yazımı okuduktan sonra, babam ilgili anılarını anlattılar ve “Rahmetli amcan ile ilgili neden yazmıyorsun?” der gibi şeyler sorduktan sonra, amcam ile ilgili anılarını da anlattılar.
  Onunla ilgili anlatılan her yeni şeyi duyduktan sonra; ne kadar değerli bir insan olduğunu, daha iyi anladığım amcama “Deli Mehmet” derlerdi.
  Yanına gittiğimizde, eline birkaç kitap alıp "Emmim, bu hayatın sonu yok. Siz, okuyun ve boynu kravatlı memurlar olun" dedikten sonra, bizim için seçtiği kitapları vererek "Bu kitapları okuyunca gelin. Başka kitap da veririm" diyecek kadar DELİ biriydi.
  Keşke, her deli Emmim gibi olsaydı.
  Birkaç yıl önce; halamın oğlu ile sohbet ederken ben "Emmim, arada bir beni ders çalıştırırken; verdiği bilgilere ve kitap harfleri gibi yazı yazmasına çok şaşırırdım" dediğimde "Dayım, hem eski hem de yeni yazıyı çok güzel yazardı. Eski ve yeni yazı ile yazılmış kitaplar da okurdu" deyince, hayret etmiştim.
  Aradan yıllar geçtikten sonra, yakın akrabamız olan Mümin Kuş Amcamızın oğlu, “Sarı Muhtar” olarak anılan Mustafa Ağabey ile Emmim hakkında konuşurken "Karakoyunlu Aşiretimizin yaşlılarından okuma-yazma bilen herkese, okuma ve yazmayı Mehmet Emmi öğretmiştir. Aşirette, ondan başka okuma yazma bilen yoktu çünkü" diye özetleyebileceğim şeyler dediğinde, daha çok şaşırmıştım.
  Babalar Günü nedeniyle, dün arayıp sohbet ettiğim Mustafa Ağabey, önceki söylediklerine ek olarak “Babam, Mehmet Emmiyi çok anardı. Onun, kasabaya veya şehre inenlere kitap, gazete, dergi gibi şeyler aldırarak onları okuduğunu da anlatırdı” dedi.
  Geçen yıl, Rahmetli Tahir Kumbul Amcamızın oğlu Ali Ağabey ile sohbet ederken, söz Mehmet Emmimden açılınca, küçük yaşlarda tanık olduğu bir anısını anlattı.
  Mehmet Emmim, koyunlarını güderken(otlatırken); başka birinin koyunlarına da çobanlık yapardı ve çobanlık ücreti alırdı.
  Ali Ağabeyin, anlattığı anı yaşanırken –Emmim- onların koyununu güdüyormuş.
  Yaylaya çıkmışlar.
  Emmim, sümbüllere uzun uzun baktıktan sonra, Tahir Amca ile aralarında şöyle bir konuşma geçmiş;
  -Tahir, para gözümüzün önünde; bir o yana gidiyor, bir bu yana ve biz, o parayı almak yerine, aptal aptal bakıyoruz.
  -Mehmet, gene çok güzel bir şey anlatmaya çalışıyorsun ama ben anlayamıyorum. Benim anlayacağım şekilde anlat.
  -Sümbüller… Biz bunları kazıp şehre indirerek, şehirlilere neden satmıyoruz? Bu işte, iyi para döner.
  -Haklısın Mehmet…
  Ali Ağabey, anısını; şu sözlerle tamamladı; “Ben, o zaman 6-7 yaşlarında bir çocuktum. Şimdi, 70 yaşındayım ve bizim Yörükler, birkaç yıl önce, sümbülleri şehirlilere satmaya başladı. Mehmet Emmi, aşiretimizden 60 yıl kadar ilerde yaşıyormuş da haberimiz yokmuş”
  Sanırım, Ali Pakır kardeşimin anlattığı bilgileri anlatma zamanı geldi.
  Yaklaşık olarak 55 yıl önce; amcam koyun güderken, Ali de -O’nun yanında- kuzu güdüyormuş.
  Küçük bir çocuk olduğu için yorulan Ali ile amcam arasında, şöyle bir konuşma geçmiş:
  -Mehmet Emmi, ben yoruldum. Haydi gidelim.
  -Oğlum, hayvanlar yoruldu. Biraz dinlensin.
  -Mehmet Emmi, onlar hayvan değil koyun(Bizim yetiştiğimiz yörede – biz çocukken- yalnız, atlara “hayvan” denirdi)
  -Mehmet Emmi, onlar hayvan değil koyun.
  -Oğlum, tüm canlılar hayvandır. İnsanlar da düşünen hayvandır.
  Ali kardeşimin anlattığına göre, Amcam “Ben askerdeyken; komutanlarım, askeriyede kalıp yükselmem için çok ısrar etti ama ben sivil hayatı tercih ettiğim için kalmadım. Birileri, elimden tutup okutsaydı; çok büyük yerlere gelip ülkemizi yönetmek isterdim” diye özetleyebileceğim şeyler de söylemiş.
  Ali kardeşim ile görüşmemiz bittikten sonra, yıllardır kendime sorduğum bir soru aklıma geldi.
  Amcam ile ilgili bildiklerimi ve anlatılanları harmanlayınca hep “Acaba amcam, o dönemde medrese eğitimi mi aldı?” diye düşünürdüm.
  Hem eski yazı, hem yeni yazı ile okuyup yazmak ve bir kuşağa okuma-yazma eğitimi vermek, her babayiğidin harcı değil çünkü.
  İşte ben, öyle bir Deli Mehmet’in yeğeniyim.
  Çocukluğumda “Emmim, Deli Mehmet” yaşım büyüdükçe “Yaşadığı topluma göre, farklı ama olumlu bir insan” öğretmen olduktan sonra da “Keşke daha çok yaşasaydı da, O’nun bilgi birikiminden, ileri görüşlülüğü ve mantıklı düşüncelerinden, daha fazla yararlanabilseydim” diyerek iç geçirip anısına, daha fazla saygı duyduğum “Koyunu eğitebilecek kadar bilge bir psikolog” hakkında hiç kimsenin olumsuz bir cümle bile kuramayacağı kadar mükemmel bir insandan söz ediyorum.
  İlkokulda öğrenci olduğum yıllarda, ödev yaptığımı gören Amcam, yanıma geldi ve ödevim ile ilgili olarak bir şeyler yazdırdı.
  Ertesi gün okula gittiğimde, öğretmenim ile aramızda aşağıdaki konuşma geçti:
  -Ramazan, bunları kim yazdırdı?
  -Emmim.
  -Emmin, ne iş yapıyor?
  -Hiç.. Koyunları var. Onları güder. Emmime “Deli Mehmet” derler.
  -Ne delisi oğlum, o adamın yazdırdıklarının çoğunu, ben de yeni öğrendim. Gidip onunla konuşacağım.
  Bir araya gelince, neler konuştuklarını bilmiyorum ama o görüşmeden sonra, öğretmenimin, amcama sık sık selam yolladığını anımsıyorum ve çok önemsiyorum.
  İşte, O insan; bizim amcamız Mehmet Kara. Yani, Deli Mehmet 
  19.06.1918 tarihinde, bir köpek yavrusuna işkence yapıldıktan birkaç gün sonra; en büyük hayvan sever olarak tanıdığım amcamı anımsayıp Onunla ile ilgili bir yazı yazmıştım.
  Yazımı; o gün yazdıklarımı, sizinle de paylaşarak bitirmek istiyorum;
  Bildiğiniz gibi, birkaç gün önce, ayakları ve kuyruğu kesilmiş bir köpek yavrusu bulundu. Gerekli tedavi, anında yapılmaya başlansa da, olumlu sonuç vermedi ve yavru köpek öldü.
  Bu olay karşısında, hepimiz; büyük bir acı duyduk, insanlığımızdan utandık.
  Ülkemizi yönetenler ve siyasi parti genel başkanları da, olayı kınayan açıklamalar yaptı.  
  Hepimiz, “Toplum olarak, yavru bir köpeğin bir yerlerini kesen insanları nasıl ürettik?” diye kendimizi sorgulamalıydık oysa.
  İnsanları, hayvanları ve doğayı seven nesiller yetiştirmek için ne yaptığımızı ve bunun için, hem eğitim sistemimizi, hem aile yapımızı, hem bu tür olayları önlemek için neler yaptığımızı hem de bu tür olaylara neden olanlara verilen cezaları da gözden geçirmeliydik.
  Ben, bu yazıyı yazarken; olayla ilgili bir kişinin gözaltına alındığını ve daha sonra serbest bırakıldığını biliyorum. Yazımdan sonra bir gelişme olduysa, haberim yok yani.
  İnsan, önce kendini sever. Daha sonra, diğer insanları ve diğer canlıları (hayvanları, bitkileri ve doğayı) sever.
  Ben psikolog değilim ama birbirini sevmeyen, hatta katleden, hayvanlara ve doğaya zarar veren milyonlarca insan varken, böyle bir olayın yaşanması, belki de normaldir.
  Yoksa kimi insanların olaya “Her yerde insanlar ölürken, bir köpek için ortalığı ayağa kaldırmanın ne gereği var?” der gibi bir tavır sergilemesini, başka nasıl anlatabiliriz?
  Ben ve benim gibi milyonlarca insan da, bu olay karşısında deliye döndük.
  Rahmetli amcama “Deli Mehmet” derlerdi. O yüzden, benim deliliğim, biraz da soydan geliyor.
  Amcamdan söz açmışken, onun hayvan sevgisine ve hayvanların ürerindeki ağırlığına değinmesem, ayıp olur.
  Biz, hayvanları sevmeyi, en çok “Deli Mehmet” denilen amcamızdan öğrendik çünkü.
  Çocukluğumda deli sandığım amcamın, çok yetenekli bir adam olduğunu anladığımda delikanlıydım ve amcam aramızdan ayrılmıştı.
  Meğer rahmetli amcam, değişik bir insan olduğu için herkes, ona “Deli Mehmet” dermiş. Buna karşın amcam, deli değil bir hayvan sever ve hayvan eğitmeniymiş de.
  Amcamın, 100 kadar koyunu vardı. Her koyununa bir insan adı veren amcamın koyunları; ottan başka helva ve lokum gibi şeyler de yerdi. 
  Kimi zaman, bisküvi arası lokum (Devlet Bahçeli’nin deyimiyle “püskevit”) bile yerlerdi.
  Benim deli(!) amcam, koyunları eğitmişti ve onlarla konuşurdu çünkü.
  “Ayşe gel” dediğinde Ayşe olan, “Ahmet gel” dediğinde Ahmet olan koyun gelir; fındık, fıstık, helva, lokum amcam ne verirse onu yerdi.
  Gazoz bile içerlerdi. Diğer koyunlar da, usul uslu sırasını beklerdi.
  Bildiğiniz gibi, koyunlar fazla saf olduğu için kafası çalışmayan insanlara “koyun gibi” derler.
  Benim “Deli Mehmet” olarak bilinen amcam, koyunlarını eğitmişti. Onların kafasını çalıştırmıştı yani. Bu durumda, amcam mı deliydi, yoksa ona “deli” diyenler, az mı akıllıydı? Bilmiyorum.
  Amcamın, koyunlarıyla hep doğada yaşadığını ve ceplerinde birkaç kitapla dolaştığını, okuduğu kitapları bize verdikten sonra yeni kitaplar aldığını, ilçeye indikçe birkaç gazete birden alıp okuduğunu anlatırsam, Deli Mehmet’e ne dersiniz? Onu da bilmiyorum.
  1800’lü yıllarda doğan amcam, 1978’yılında aramızdan ayrıldığında 90 yaşın üzerindeydi.
  Ömrünün tamamını, koyunları ve doğayla içi içe geçiren amcam, ilk kez hasta olmuş ve yatağa düşmüş. Diğer amcam da O’nu, evine alarak koyunlarını satmaya karar vermiş. 
  Mehmet Amcam, olayı duyunca “Koyunlarımı satarsan ben ölürüm” diye yalvardığı halde Ali Amcam, koyunları satmış.
  Koyunları alan adam, sürüyü yürüterek götürmeye başlamış.
  En son koyun, köşeyi dönünce ve gözden kaybolunca Mehmet amcam yaşamını yitirmiş.
  Keşke, hepimiz “Deli Mehmet” kadar insaflı ve hayvansever olsaydık, olabilseydik.
  Belki de, o zaman, o yavru köpeğe hiçbir şey olmazdı.
  Yavru köpeğin başına gelenleri, öğrendiğimde; birilerine kızınca hakaret etmek için "İt oğlu it" diyenler aklıma geldi. Bundan sonra demeyelim. Hatta “Hayvan” da demeyelim.
  İnsanoğlu insan olduğunu sanan zavallı birileri, bir yavru itin (buradaki “it” sözcüğü, köpek anlamında kullanılmış olup hakaret içermemektedir), ayaklarını ve kuyruğunu kesip ölümüne neden oldu çünkü.  
  Dilerim ve umarım, bu tür olayların, benzeri veya devamı olmaz.

Yorumlar (0)
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 44
2. Fenerbahçe 16 36
3. Samsunspor 16 30
4. Göztepe 16 28
5. Eyüpspor 17 27
6. Beşiktaş 16 26
7. Başakşehir 16 23
8. Gaziantep FK 16 21
9. Antalyaspor 16 21
10. Kasımpasa 16 20
11. Konyaspor 16 20
12. Rizespor 16 20
13. Trabzonspor 16 19
14. Sivasspor 17 19
15. Alanyaspor 16 18
16. Kayserispor 16 15
17. Bodrumspor 16 14
18. Hatayspor 16 9
19. A.Demirspor 16 5
Takımlar O P
1. Kocaelispor 17 35
2. Bandırmaspor 17 33
3. Karagümrük 17 31
4. Erzurumspor 17 29
5. Keçiörengücü 17 27
6. Igdir FK 17 25
7. Amed Sportif 17 25
8. Ahlatçı Çorum FK 17 25
9. İstanbulspor 17 24
10. Ankaragücü 17 24
11. Manisa FK 17 23
12. Pendikspor 17 23
13. Gençlerbirliği 17 23
14. Esenler Erokspor 17 22
15. Boluspor 17 22
16. Ümraniye 17 22
17. Şanlıurfaspor 17 21
18. Sakaryaspor 17 21
19. Adanaspor 17 14
20. Yeni Malatyaspor 17 -3
Takımlar O P
1. Liverpool 16 39
2. Chelsea 17 35
3. Arsenal 17 33
4. Nottingham Forest 17 31
5. Bournemouth 17 28
6. Aston Villa 17 28
7. M.City 17 27
8. Newcastle 17 26
9. Fulham 17 25
10. Brighton 17 25
11. Tottenham 17 23
12. Brentford 17 23
13. M. United 17 22
14. West Ham United 17 20
15. Everton 16 16
16. Crystal Palace 17 16
17. Leicester City 17 14
18. Wolves 17 12
19. Ipswich Town 17 12
20. Southampton 17 6
Takımlar O P
1. Atletico Madrid 18 41
2. Real Madrid 18 40
3. Barcelona 19 38
4. Athletic Bilbao 19 36
5. Villarreal 18 30
6. Mallorca 19 30
7. Real Sociedad 18 25
8. Girona 18 25
9. Real Betis 18 25
10. Osasuna 18 25
11. Celta Vigo 18 24
12. Rayo Vallecano 18 22
13. Las Palmas 18 22
14. Sevilla 18 22
15. Leganes 18 18
16. Deportivo Alaves 18 17
17. Getafe 18 16
18. Espanyol 18 15
19. Valencia 17 12
20. Real Valladolid 18 12